Bir kimsenin bir iş yaparken hangi işi tercih etmesine karar vermesini ‘fizibilite’ olarak ifade ediyoruz.
Kapitalistlere göre hangisi daha kârlı ise onu hesaplarlar ve en çok nakdi kazandıran onlara göre fizibildir.
Sosyalistlere göre en çok ürün elde diyorsa o iş fizibildir, onu yapmak gerekir.
Kapitalistlerin hatası nedir?
Bugün mevcut olan doları iki misline çıkarın, herkes zengin olmuş olur. Nakdi maksimize etme serap peşinde koşmaya benzer. Eğer enflasyon yapılmazsa piyasadan nakit çekilmiş olur ve ekonomi krize girer. Eğer enflasyona izin verilirse o da halkı hayal peşinde koşturur.
Sosyalistler de ürünü maksimize etmeye çalışırlar. Bir şeyin fizibil olup olmadığını artan reel miktarla ölçerler. Ne var ki artan mal eğer tüketimde değerlendirilmezse çürür gider. Sosyalistlerde bazı mallar satılmaz vitrinlerde çürür, bazı mallar için ise kuyruğa girilir.
Öyleyse…
Kur’an’a göre ortaklık sisteminde bir şeyin fizibil olduğu nasıl hesaplanır?
Ortaklık ekonomisinde fizibilite yapacakların önce bunu kavramaları gerekir.
Ortaklık ekonomisinde fizibil olan nedir? Nakit mi yoksa ürün mü artırılır; yoksa başka bir şey mi düşünülür?
Evet, başka bir şeyler düşünülerek konu ele alınır.
Bir kimse bir saat çalışır bir mal üretirse o mal o kişinin ücreti olur.
Yani Ücret=Ürün/Saattir.
Bir ürün bir kimseyi kaç gün yaşatıyorsa o da fiyattır. Fiyat=Gün/Üründür. Belli miktar mal bir kimseyi kaç gün yaşatıyorsa o, o malın fiyatıdır.
İstenen, en az emekle en çok insanın yaşamasını sağlamaktır.
Değer=Fiyat*Ücret
Ürün/Saat*Gün/Ürün yani bir saatte çalışan bir insanın yaşattığı miktardır.
Gün/Saati maksimize eden üretim fizibildir.
Allah insanı fizibil yaratmıştır. Bir saat çalışırsa bir kişi on gün doyabilir. Dolaysıyla Allah’ın fazlı/ikramı var demektir. Artık veya fazlalık bu fazlın bir sonucudur.
İşte, kapitalistler ve sosyalistlerde bu maksimize elde edilen fazla ait artık değere ilişkin günlerin kimin olması gerektiği üzerinde görüş ayrılıkları vardır. Kapitalistlere göre çalışanlar yaşayacakları kadar karınlarını doyururlar, artık gün sermayenin olur. Sermaye onunla yeni yatırımlara girişir. Sosyalistlere göre artık değer devletin olur, devlet onu topluluğun lehinde kullanır.
Ortaklık ekonomisinde ise artık değer ne sermayeye ne de devlete verilir. Devlet sağladığı hizmet ve görevler karşılığında vergisini alır. Sermaye piyasayı oluşturduğu için kârını alır. Bunlar yıl hesabıyla kırkta bir, yirmide bir, onda bir civarında olup en çok beşte bir olur. Kalan kısmı üreticiler ile tüketiciler bölüşürler. Sermaye veya devlet artık değere sahip çıkamaz; çıkmamalıdır.
O halde kapitalizmde fizibilite sermayenin getirisine, Sosyalistlerde fizibilite üretimin miktarının çokluğuna göre hesaplanır. Her ikisini de halk değil merkez hesaplar. Sermayenin veya devletin bankaları buna göre girişimcileri destekler.
Ortaklık ekonomisinde karar veren ise halktır. Fizibiliteyi hesaplayacak olan da halktır. Çünkü gün/saati çoğaltacak olanlar üreticiler ile tüketicilerdir. Ortaklık ekonomisinde işletmeler kâr etmez. İşletmeye katılan ortaklar arasında gün/saat bölüşülür. İşletmenin kârı sıfırdır. Buna karşılık ortakların kazancı söz konusu olur. Dolayısıyla ortaklık ekonomisinde fizibilite raporları olmayıp onun yerine fizibilite danışmanları vardır. Herkes yılbaşında tüccarlara neyi sipariş vermesinin onun için kazançlı olduğunu danışır, haftalık tüketim listelerini ona göre hazırlar. Bir müteahhit hangi arsada işe başlaması gerektiğini danışır ona göre fizibilite raporu hazırlar. Müteahhit imara uygun olan istediği arsada bir yerden izin almadan inşaata başlar. Kamu onu finanse eder. Çalışanların emek payları olan ücretlerini öder. Malzemenin bedelini öder. Yapı sonra devlete kalır. Yapının değerlenmesiyle müteahhidin işçi çalıştırma kapasitesi yükselir.