“Kapitalizm, Sosyalizm ve Ortaklık Ekonomisi”nden söz ettik, önceki yazımızda.
Bugün KAPİTALİST BATI DÜZENİNDE EKONOMİ üzerinde duralım.
Bir ekonomide yüzde 2,5 enflasyon denge unsurudur, halk parasını yastık altına koymaz, yatırım yapar. Yüzde 5’e kadar enflasyon kârlıdır, ekonomi çalışır.
Yüzde10 enflasyon zararsızdır ama ekonomide sıkıntılar yaşanabilir. Beşerî hâsıla da yıllık yüzde 10 kadar artar, nüfus ile teknoloji de artar.
Yüzde 10’dan fazla enflasyon zararlı olmaya başlar, durdurulamaz; enflasyon kadar faizi artırmak gerekir. Aksi takdirde kimse parasını yatırıma yönlendirmez. Artırdığınız faizin ödenmesi için yeni krediler açılır, dolayısıyla enflasyon da artar.
Yüzde yüzlere varıncaya kadar enflasyonlu ekonomi varlığını korur, halk yatırım yapmaz ama yaşamaya devam eder, kısıtlı da olsa ekonomi dengesini korur.
Enflasyon yüzde yüzü geçince artık ekonomi yaşamaz, çöker ve devlet aşaması öncesine dönülür. Devlet yok gibidir. Para yoktur. Halk ilkel ekonomiyi yaşamaya başlar.
Faizci kapitalist Batılılar bunu yaşayarak bildikleri için yüzde 10’un üstünde bir faiz ve enflasyon onlarda yoktur, genel olarak %5’in altındadır.
Kapitalist Batı düzeninde bankalar krediyi artırıp eksilterek işsizliği dengelerler, yüzde 2 veya 3 işsizlik olacak şekilde krediyi ayarlarlar. Halk işini kaybeder diye işyerine sadık olur, işyerinden ayrılmaz. Böylece fabrikalar faaliyete devam eder.
Demek ki kapitalist Batı’da işsizlik ekonomik politikalara bağlıdır ve kontrollüdür.
Gelişmemiş ekonomilerde ise bu kanun çalışmaz, bir başka deyişle kredi ile işsizlik oranı artırılıp eksiltilemez. Çünkü “kayıt dışı ekonomi” vardır. Batı’da olduğu gibi para banka parası değildir. Bankanın dışında halk da para üretir. a) Veresiye satışlar, b) Taksitli satışlar, c) Bankada kırdırılmayan bonolar, d) Bakkal defterleri birer paradır ve bankaların kontrolünde değildir. Dolayısıyla gelişmemiş ekonomilerde bankalar ekonomiye hâkim olamazlar.
Faizci kapitalist Batı dünyasında yatırımları Sermaye veya kamu yapar, dolayısıyla arz edilen mal da kontrollüdür.
Türkiye’de ise “halk ekonomisi” vardır, dolayısıyla yatırımlar da devrededir. Mallar daha çoktur. En kötü tarafı doların da para olarak çalışmasıdır. Fiyatların oluşmasında bazen para tarafı yer alır, bazen mal tarafı yer alır, böylece fiyatlar ani olarak inip çıkar.
Batı üniversitelerinde kayıtlı ekonomi okutulur, kayıt dışı ekonomi incelenmez. Oysa gelişmemiş ülkelerde kayıt dışı ekonomi vardır, onun ilmi daha zordur ve belirsizdir.
Faizci kapitalist Batı ekonomileri gelişmiş ülkelerin sömürü ekonomisidir. Onlar başkalarını nasıl sömürürüz diye okurlar. Bizler yani sömürülenler de yapalım da onlar bizi daha kolay sömürsünler diye okuruz. Neredeyse onu bile okumayız, sadece anlamadan ezberleriz. Fakültelerimiz bize sadece yüktür. Bundan dolayıdır ki Türkiye’de birçok işletme plan ve projeye göre yönetilmez.
Faizci kapitalist Batı dünyasında para basarsanız enflasyon olur.
Türkiye’de para basmazsanız enflasyon olur, çünkü yukarıda çeşitlerini saydığımız halkın ürettiği para daha fazladır, garantisi de yoktur. Dolayısıyla devlet parayı az basarsa halkın ürettiği banka dışı para devreye girer ve enflasyon olur. Eğer banka yeteri kadar nakit basarsa o zaman halk banka parasını kullanır ve gerçek faiz banka faizine iner.
ÇÖZÜM:
Doların para tarafında yer alması için devlet doları ihale ile alıp satmayacak, her gün kendi belirlediği fiyatlarla dövizleri kârsız alıp satacaktır. Böylece dolar daima mal tarafı kalacağı için fiyatlara etki etmez.
Demek ki gelişmemiş ekonomilerin ekonomisi gelişmiş ülkelerin ekonomisinden farklıdır, Batı’dan öğrenilemez.
Adil Ekonomik Düzen çalışmaları ile işçilik ekonomisine alternatif ‘Ortaklık Ekonomisi’ geliştirildi, böylece Türkiye ilmî işletmeler kurma imkânına ulaştı.