Kaldığımız yerden devam…
Yani; ülkemizde, “Gemide iki delik var: TERÖR VE İŞSİZLİK” var…
Varsa; o halde, “Terörü nasıl bitirelim?” diyerek, çözüm önerilerimizi sıraladık…
Ve İŞSİZLİK VE TERÖR başlığından sonra; “Bir yerde İŞSİZLİK varsa orada TERÖR de vardır” dedik…
Noktayı şöyle koyduk: Demek ki “TERÖR”ün asıl kaynağı “İŞSİZLİK”tir.
Peki, madem öyleymiş; o halde işsizliğe nasıl çare bulunacaktır?
***
Eskiden işsizliğe çare bulmak sanıldığı kadar kolay değildi.
Malum olduğu üzere, devleti yönetmek sadece “para” ile olurdu.
Para da halktan alınan altın ve gümüşle yani “vergiler” ile tedarik edilirdi.
Ama altın ve gümüşü halk da bulamıyordu veya bulabilse bile kolay bulamıyordu. Devlet zorluk içinde yönetiliyordu. Saldırgan ordusu olan devlet başka yerleri işgal ediyor, oradaki yöneticilerin altınlarını yağmalıyor, böylece güçlü devlet olunuyordu.
Eskiden durum böyleydi.
***
Şimdi durum değişti.
Devletin elinde denizde su kadar bol parası vardır.
Parayı kendisi basıyor ve çoğaltıyor; yeter ki onu kullanmayı bilsin.
Çağımızda devleti idare etmek bir aileyi idare etmekten kolaydır.
Neden kolaydır?
Kolaydır; çünkü ailenin “para” çıkarma gücü yoktur ama “devlet”in böyle bir gücü yani istediği kadar “para” basma gücü ve yetkisi vardır.
“Devlet” denen varlığın elinde bütün imkânlar ve malzemeler var olmasına var ama devletlüler -özellikle de bizim devletlülerimiz- ve de Merkez Bankamızın yöneticileri ısrarla halkımız için “helva” yapmamak konusunda ısrar ediyorlar!
Ya ne yapıyorlar?
Hiçbir karşılığı olmayan Siyonist Yahudi parasını, Dünya Bankası parasını, IMF parasını, ABD dolarını, hem de üstüne FAİZ ödeyerek borç olarak alıyorlar!
Dünyada bundan daha büyük bir ahmaklık olabilir mi?!
Sen devletsin ve kendi paranı basmıyorsun…
Ve gidip başkasının mürekkeple renklendirdiği karşılığı olmayan kâğıt parçasını PARA diye alıyorsun; üstüne üstlük bir de KATMERLİ FAHİŞ FAİZ veriyorsun!
***
Onlar, o devletlilerimiz; ‘inadımız inat, görmezden gelmemiz inadına körlük, duymamazlıktan gelişimiz inadına sağırlık’ deyip çare ve çözümlere kulak tıkayadursunlar!..
Biz sabır ve sebatla, bir gün bu helvayı yapacak siyasiler ve yöneticiler çıkar diye “halkımız için helva yapma tarifimizi” hatırlatmayı sürdürüyoruz…
Yani; halkımızın ve ülkemizin sorunlarıyla ilgili, genel olarak ADİL DÜZEN ve özel olarak ADİL EKONOMİK DÜZEN çözümlerimizi yazmaya devam ediyoruz…
Onlar olmasa bile; elbet bir gün Hakk’ın, hakikatin, adaletin ve halkın sesine kulak veren, yazılan çareleri gören birileri çıkar.
Dünya sadece onlardan ibaret değil ya, elbette başkaları da var.
Her şeyden daha önemlisi; bu kâinatı, bu beşeriyeti, bu dünyayı, bu ülkeyi, bu halkı yaratan Allah var ve O vakti gelince bütün yarattıklarına, bütün hakikatlere, bütün Hakk’ı söyleyenlere sahip çıkar.
Biz de işte o günü bekliyor ve o gün için gece-gündüz çalışıyoruz…
Çare için çalışmak bizden, tevfik/başarı Allah’tandır…
Ve’s-selâm mea’d-dua, dua, dua…