Evet, bu son yazı ile sonuç olarak -şimdilik- genel bir değerlendirme yapalım ve bu değerlendirmemize önceki şu hatırlatma ile başlayalım:
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildikten sonra, başta bakanlıklar olmak üzere aynı işi yapan birimlerin tek çatı altında toplanması gayretine karşın; kooperatifçilik alanında Ticaret Bakanlığı (Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü, 12.000 kooperatif), Tarım ve Orman Bakanlığı (Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 11.000 kooperatif) ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın (Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü, 26.000 kooperatif) sorumlu tutulmaları, idarenin kooperatifçilik alanında çözüm üretme imkân ve kabiliyetinden, gelinen bu aşamada uzak olduğu; bundan dolayı vatandaşın bu alanda kamudan alması gereken hizmetlere ulaşamaması gibi “kabul edilemez bir sonuç” olarak değerlendirilmektedir.
Temel sorun alanlarını tekrar hatırlatmamız ve gereğini yapmamız gerekiyor.
Kooperatifçilikte başarılı olan ülke örneklerine göre Türkiye’nin yaşadığı pek çok eksiklik, aksaklık ve yetersizlikleri sıralamak mümkün olsa da, biz burada sadece iki temel noktaya acil olarak müdahale etmek gerektiğini hatırlatmış olalım.
* İdari Sorun Alanı: Kamunun kooperatiflere yönelik sunduğu hizmet biçiminde çok başlılık. Üç ayrı bakanlık bünyesinde ayrı düzeylerde, aynı konuda çok farklı yorumlarla sistem yönetilmeye çalışılmakta, kamu yönetimi bu alanda adeta bir “kooperatifçilik politikasızlığı” içinde hareket etmektedir.
* Mevzuattan Kaynaklanan Sorun Alanı: Kooperatifler Kanunu’ndan kaynaklanan denetim sisteminin eksikliği (hatta hiç olmaması) ve Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan kaynaklanan sektörün gelişimini engelleyen hükümler. En yaygın kooperatifçilik alanı olan yapı kooperatifçiliğinin olumsuz örnekleri ile bu alandaki denetim eksikliğinin çarpan etkisiyle, tüm kooperatifçilik sistemine olumsuz yaklaşılmaktadır. Hâlbuki kooperatifler yapı kooperatiflerinden ibaret değildir. Ayrıca, kooperatif sistemin vergi mevzuatı değerlendirmesinde “anlaşılamaması”, kooperatifçiliğin gelişiminde caydırıcı etki yapmaktadır.
Gerekli iyileştirmeler yapıldığında kooperatiflerle neler yapılabilir ile devam edelim.
Kooperatifçilikle ilgili yapılması gereken ilk ve en acil tedbirler, “Kooperatifçilikte Güven Artırıcı Tedbirler” başlığıyla, yukarıda iki noktada toplanan sorun alanlarında iyileştirmeye gitmektir. Yukarıda da açıklandığı üzere, aynı anda sosyal ve ekonomik yapının tamamına nüfuz edebilme fırsatı veren, neredeyse her sektördeki sorun alanlarına çözüm üretebilme imkân ve kabiliyeti bulunan kooperatifçiliğin, dünyadaki diğer uygulama alanlarını incelediğimizde, ülkemizde de hızlı ve güçlü bir biçimde şu alanlarda uygulanmalı:
* Sigortacılık alanında…
* Tekafül sigortacılığı alanında…
* Karz-ı hasen uygulamasının tek tüzel kişilik formu kooperatif şeklindedir.
* Gıda fiyatlarının esnekliğinde önlem alınması için üreticiden tüketiciye doğrudan köprü görevini üstlenebilecek işletme formu kooperatiftir...
* Taşımacılık alanında yasal taşımacıların kuracağı kooperatifler…
* Ülkemizde yüksek oranlarda seyreden işsizliğin ve gizli işsizliğin azaltılması noktasında kurumsal çözüm, emek arzında istihdam kooperatifleri...
* Yenilenebilir enerji kooperatifleri…
Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, geldiğimiz noktada kooperatifçilik sisteminin ülkemizde büyük bir itibar suikastına uğradığı açıktır. Bu itibarın geri edinilmesi ülkemizin geleceği için kaçınılmazdır. Bu nedenle, yerli ve milli bir ekonomik kalkınma sürecinde en hızlı sonuç alınabilecek alan ve konunun merkezinde kooperatifçiliğimiz gelmektedir. Tarımdan finansa, sağlıktan ulaşıma, enerjiden kültüre tek başına yapamayacağımız bir işi elbirliği ile yapmak olarak ele alınabilecek her sektörde, kooperatif ile çözüm üretebilmek mümkündür. Sonuç olarak kooperatifçilik alternatif değil, mecburiyettir.