Ne diyorduk?
“Türkiye ve dünyadaki Sosyal Tufan seviyesindeki dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî sorunlar, bütün bu sorunlarla ilgili çare ve çözümler…”
Bugün de kooperatifçiliğimizin genel durumu üzerinde duralım…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, en üst düzeyde kooperatifçiliğin geliştirilmesi benimsenmiştir. Anayasamızın 171. maddesi, devlete, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevini vermiştir. Oysa diğer ülke sistemleri ve uygulamaları ile karşılaştırıldığında, ülkemiz kooperatifçiliğinden kendi potansiyeline göre beklenen performansın elde edilemediği bilinen bir gerçektir.
Türkiye’de kooperatifler, türlerine göre üç ayrı kanuna tabi olarak kurulmakta ve faaliyet göstermektedirler: Bakanlıkların yeniden yapılandırılması sürecinde, kooperatiflerle ilgili bakanlıklar ve ilgili birimlerin teşkilat ve görev yapısı da yeniden düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine göre, idari bağlılıkta aynı işi yapan kamu kurumları tek çatı (bakanlık, genel müdürlük, kurum vs.) altında birleştirilerek devlet sistemi işletilmektedir. Tam da bu yaklaşımın ruhuna aykırı olarak, bir ticaret şirketi türü olan kooperatiflerin faaliyet gösterdikleri her bir alana göre ayrı bakanlıklara bağlı olması, bu bakanlıklar bünyesindeki genel müdürlükler içerisinde darmadağın bir organizasyon altında bulunmaları, kooperatifçilik alanında politika üretilememesinin ana sebeplerindendir.
Mevcut idari yapılanmada, kooperatifler fonksiyonlarına göre bile değil unvanlarına göre üç ayrı bakanlık arasında adeta ‘rastgele’ paylaştırılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildikten sonra…
Başta bakanlıklar olmak üzere, aynı işi yapan birimlerin tek çatı altında toplanması gayretine karşın, kooperatifçilik alanında…
- Ticaret Bakanlığı (Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü, 12.000 kooperatif);
- Tarım ve Orman Bakanlığı (Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 11.000 kooperatif);
- Ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın (Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü, 26.000 kooperatif) sorumlu tutulmaları…
İdarenin kooperatifçilik alanında çözüm üretme imkân ve kabiliyetinden, gelinen bu aşamada uzak olduğu; bundan dolayı vatandaşın bu alanda kamudan alması gereken hizmetlere ulaşamaması gibi “kabul edilemez bir sonuç” olarak değerlendirilmektedir.
Temel Sorun Alanları
Aşağıda iki temel noktaya acil olarak müdahale etmek gerekmektedir.
u İdari Sorun Alanı:
Kamunun kooperatiflere yönelik sunduğu hizmet biçiminde çok başlılık. Üç ayrı bakanlık bünyesinde ayrı düzeylerde, aynı konuda çok farklı yorumlarla sistem yönetilmeye çalışılmakta, kamu yönetimi bu alanda adeta bir “kooperatifçilik politikasızlığı” içinde hareket etmektedir.
u Mevzuattan Kaynaklanan Sorun Alanı:
Kooperatifler Kanunu’ndan kaynaklanan denetim sisteminin eksikliği (hatta hiç olmaması) ve Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan kaynaklanan sektörün gelişimini engelleyen hükümler. En yaygın kooperatifçilik alanı olan yapı kooperatifçiliğinin olumsuz örnekleri ile bu alandaki denetim eksikliğinin çarpan etkisiyle, tüm kooperatifçilik sistemine olumsuz yaklaşılmaktadır. Hâlbuki kooperatifler yapı kooperatiflerinden ibaret değildir. Ayrıca, kooperatif sistemin vergi mevzuatı değerlendirmesinde “anlaşılamaması”, kooperatifçiliğin gelişiminde caydırıcı etki yapmaktadır.
(Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, ‘yazacaklarımızın devamı var’ diyoruz…)