Deprem, yangın, sel, savaş, terör, salgın, büyük trafik kazası ve benzeri olaylar ‘afetler’ olarak adlandırılır. Özellikleri beklenmedik bir anda birden gelmiş olması ve toplulukta herkesin düzenini bozmasıdır. Bunların önüne geçilecek çareler bulunduğu takdirde o afet sınıfına girmez. Örnek olarak birçok bulaşıcı hastalıklar eskiden afet mahiyetinde iken şimdi onlar sıradan vakalar haline gelmişlerdir.
Bununla beraber afetlerin bir kısmı afet olmaktan çıkarken başka bir kısmı da afet olmaya başlamıştır. Ekonomik krizler günümüzün afetleridir. Krizlerde tüketicinin eline para geçmez, satıcılar satış yapamaz. İşçi iş, işveren işçi arar ama birbirlerini bulamazlar. Satıcı müşteri arar, müşteri satıcıyı arar ama birbirlerini bulamazlar. Kiralayan kiracıyı, ev veya dükkân sahibi de kiracıyı arar ama birbirlerini bulamazlar. Kişinin sermayesi vardır, değerlendirmek ister, girişimcide sermaye bekler ama bir türlü birbirlerini bulamazlar.
Trafik kazaları ve trafik sorunu ile terörde çağımızın afetlerindendir.
O halde afetsiz dünya tasarlanamaz.
Afet, adı üstünde, alınan tedbirlerle önlenemez.
Bu durumda yapılması gereken afetlerden korunma yollarıdır.
Deprem bu afetler içinde özeldir ve bir numaralı afettir, tedbirli olmalıyız.
Depreme karşı alınacak tedbirler dört kademede oluşur:
a) Birincisi, deprem anında ilk müdahale ile ilk yapılacak işler vardır, bunlar en az insanın ölmesi veya yaralanması ile ilgili işlerdir.
b) İkincisi, zelzeleden sonra zelzele sahasından insanları çevreye sıkıntı olmadan kurtarılması ve trafik, su, kanal vs. tıkanıklıklarının giderilmesidir.
c) Üçüncü olarak insanların oradan uzaklaştırılarak geçici de olsa normal hayata kavuşturulması ve daha sonraki hayata kalındığı yerden devamın sağlanmasıdır.
d) Dördüncü olarak enkazın kaldırılarak daha önce yaşanan bu yerlerin yeniden meskûn hale getirilmesi ve bunun gibi afetlere karşı daha hazırlıklı hale getirilmesidir.
Yeryüzünün her yerinde deprem ihtimali vardır. Dolayısıyla deprem yerlerinde ve bölgelerinde iskânı durduralım diyemeyiz. Örneğin İstanbul’u tamamen boşaltmayız. Çünkü İstanbul yeryüzünün kalbidir. Var olan ve gelişen canlılar kalpsiz yaşayamazlar.
O halde İstanbul’u depreme karşı korumamız için gerekli tedbirleri almalıyız.
Bunları şöyle özetleyebiliriz: a) Sağlam yapılaşma. b) Deprem esnasında kimin ne yapacağını gösteren genel planlama. c) Halkımızın bu plana göre hareket etmesi için eğitme ve sık sık provalar yapma. d) Deprem esnasında bazı hazırlıkları yapma; çadır, yakıt, gerekli zaruri malzemeler, dinlenme evleri, helikopter taşımacılığı gibi tedbirleri alma.
Peki, bunu kim yapacak ve nasıl yapılacaktır?
Bunu yapacak olan bunun sorumlusu ve yetkilisi İstanbul Valisi Muhterem Ali Yerlikaya’dır. Resmen görevli olan odur. Ali Yerlikaya yalnız İstanbul’un valisi değildir, aynı zamanda bölge valisidir. Bölgeye hizmet veren genel müdürler İstanbul’dadır, İstanbul Valisi’nin emrindedir. Bunun dışında İstanbul yalnız Türkiye’nin merkezi değildir, insanlığın da merkezidir. Dünyanın kalbi İstanbul’da atar, ister istemez tüm dünyanın etkili kişilerini ağırlama görevi de İstanbul Valisi’ne aittir. İstanbul’un yarısı şimdi CHP’de, diğer yarısı AK Parti’dedir; bunlar arasında uyumlu çalışmayı sağlayacak olan da İstanbul Valisi’dir.
Kendisinin sağladığı imkânla yakından tanıma ve görüşme fırsatını bulduk. O zaman İstanbul Depremi olmamıştı. Şimdi depreme karşı çare aranmaktadır. Biz de depremle ilgili bu yazı dizisini bu vesileyle yazdık. İstanbul’un ilgili, yetkililerine ve halkımıza hitaben bu yazılarla konuyu ele aldık. Sayın valimiz ile yardımcıları ve halkımız bu çalışmamızı değerlendirme imkânını bulursa, yararlı olur inşallah...
Kuşkusuz Türkiye’de bugün resmen ve fiilen sorumlu ve yetkili olan kişi Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bir plan hazırlanmalı ve Muhterem Erdoğan’a arz edilmelidir. Bu planın hazırlanmasında katkıda bulunmaya amadeyiz… (Devamı var…)