Önceki yazımızın ikinci bölümünde üçüncü sorun olarak hukuk sorunundan söz etmeye başlamış ve şöyle demiştik:
“Kaldığımız yerden yani ‘hukuk ve sivil savunma sorunları’ ile devam edeceğiz…”
Evet, öyle yapalım, kaldığımız yerden devam edelim ve bu vesileyle hukukun yani adaletin mülkün yani yönetimin ana esası olduğunu da hatırlayalım…
Demek ki sorumlu ararken: a) Veli Göçer veya Vanlı müteahhit proje yaptırmış, teknik eleman da çalıştırmışsa, onun sorumluluğu biter. b) İnşaat projeye uygun yapılmışsa, o zaman uygulamada teknik elemanların sorumluluğu biter. c) Proje belediyeden ve odadan kontrol edilmişse, proje yapanların sorumluluğu biter. d) Proje yönetmeliklere uygunsa odanın ve belediye görevlisinin sorumluluğu biter. e) Bundan sonraki sorumluluk bakanlığa aittir. Bu işi yapamıyorsa, o bakanlık lağvedilir.
Demek ki hukuk düzenimiz çalışmıyor! Suçlu bulunamıyor! Yetkililer belirsiz! Yetkililer sorumsuz! Bizim asıl sorunumuz işte budur.
Sorumsuz devlet memurlarına halkımızı zalimce ezdiriyoruz…
Halkımız da kendisini onlardan korumak için hile yollarını arıyor…
Tutulan muhasebe defterleri sadece vergi kaçırma kayıtlarından ibarettir…
İnşaattaki teknik elemanlar da sadece hileli inşaat yapmak için istihdam edilir...
(Dikkat! Bu “tespit ve teşhisler” yıllar önce yazıldı ve geride kalan nice uzun yıllar boyunca bu konuda da düzenin iyileştirilmesi ve düzeltilmesi yani “çözüm ve tedavi reçetelerinin üretilmesi” bir yana, maalesef daha da gerilere gidildi.)
DÖRDÜNCÜ SORUN SİVİL SAVUNMANIN OLMAMASIDIR.
Deprem veya afet olunca ne yapılacak?
Kızılay çadır gönderecek...
Saçma bir anlayış!
Herkesin evinde her şeyden önce nüfusa göre uyku tulumu olmalıdır. Herkesin evinde soğuğa tedbirli çadır olmalıdır. Herkesin deprem gibi afet durumlarında zaruri ihtiyaçlarını gidereceği “özel paketi” bulunmalı, özellikle de su kabı olmalıdır. Bunlar paket hâlinde çok ucuz üretilip “afet özel paketi” olarak piyasaya arz edilmeli, hepsi bir sandık içinde olmalıdır. Zelzele veya diğer afetlerde kolay bulunabilsin diye bahçede özel yerde saklanmalıdır.
Demek ki “ilk yardım” kişinin ve ailenin kendi tedbirleri ile olmalıdır...
Sonra yüz hanelik semtlerin 24 saat yetecek stok suyu ve yiyeceği olmalıdır...
Sonra her ilçenin, daha doğrusu her ilin bir haftalık stok ve imkânları da olmalıdır...
Devlet ancak bir haftadan sonraki afet durumlarının çözüm sorumlusu olmalı ve “sivil savunma” dâhil bundan önce hatırlattığımız bütün sorunlar buna göre çözümlenmelidir...
Yani yönetim ona göre hazır olmalıdır, bunun sağlanması için de yarım yüzyıldan beri hep hatırlattığımız üzere her alanda “yeniden yapılanma hamlesi” yapmamız gerekmektedir...
Bütün bunların olması için de her şeyden önce Batı’yı, AB’yi, ABD’yi körü körüne taklit etmekten ve peşinde kuyruk olmaktan vazgeçmemiz, sonra kendi sorunlarımızı kendimizin çözmesi gerekir; “gerçek ve köklü çözüm” ancak böyle mümkün olur.
Biz buna MİLLÎ GÖRÜŞ diyoruz…
Biz buna ilaveten ADİL DÜZEN diyoruz…
Biz ayrıca ADİL EKONOMİK DÜZEN diyoruz…
Bu gömlekler çıkarılırsa bu iş olmaz; nitekim olmuyor diyoruz…
Uyanmak için “krizler” ve “depremler” değil de TUFAN mı bekliyoruz?!
Bu hatırlatmaları sadece son on yılda değil, onlarca yıldan beri hep yaptık, halen de yapmaya devam ediyoruz. Aradan bu kadar zaman/yıllar geçtikten sonra ‘çözüm olarak bu alanda ve sorunlu her alanda KOOPERATİF SİSTEMİ yani ORTAKLIK SİSTEMİ ile sorunların çözümüne odaklanmalıyız’ diyoruz…
(Gelecek yazıdaki konumuz ‘binaları ve sistemi sağlamlaştırmak’ olacak.)