Evet, bu konulardaki sorunlar çözümsüz olarak var olmaya devam ettiği için, on yıl öncesinde yaptığımız üzere, on yıl sonra da aynı konular üzerinde durmaya devam ediyoruz…
On yıl önceki yazı başlığımızda “Irak’taki Ebu Garib tohumları nerede?” demiştik.
On yıl sonra da aynı soruyu soruyor ve detaylara geçiyoruz…
Dünyanın pek çok ülkesinde “zaten var olan tohum depolarına” ne gibi bir felaket gelecektir ki, Svalbard’daki tohumlara muhtaç kalınacak?! Önceki iki yazımda, “Tarımda kıyamet mi?” ve “Ölüm tohumlarının yönetici ve finansörleri” başlıkları altında, “tarım ve tohum sektörü” ile ilgili önemli konular üzerinde durdum.
Alman asıllı ABD’li araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl, yaptığı derin araştırma ve çalışmalarla meseleye epey bir açıklık kazandırıyor. Engdahl, aynı zamanda ilk baskısı 2007’de yapılan, Nisan 2009’da Türkçeye de çevrilen “ÖLÜM TOHUMLARI/ Kalıtımın Değiştirilmesinin Arkasındaki Karanlık Oyunlar” adlı kitabın da yazarı.
Araştırmadaki ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekti. Çalışmanın bir bölümündeki ara başlık aynen şöyle: “Irak’taki Ebu Garib tohumları nerede?”
Yani: “Irak Savaşı” bir de kamuoyunun bilmediği böyle bir amaçla yapılmış!
Genel olarak nükleer savaş, iklim değişimi, meteor düşmesi veya daha başka bir tabiî afet değil de, bunların dışında bir “felaketten senaryosu” söz konusu. Yani, “planlı bir felaket”ten söz ediliyor ve “Bunu anlamak için yalnızca 2003 Amerikan bombardımanından sonraki Irak’a bakmak yeterli” deniyor!
Irak medeniyetlerin beşiği ve binlerce yıl önce buğday tarımının doğduğu yerdir. Ebu Garib’de yüzlerce/binlerce yılda geliştirilen buğday tohumu çeşitlerinin yer aldığı bir “Tohum Bankası” bulunuyordu. Amerikan bombardımanından sonra o tohum mahzeni tarihe karıştı! Artık kimse o tohumların nerede olduğunu bilmiyor.
Düşünün, dünyadaki tüm tohum çeşitleri NATO destekli Svalbard’da bir araya getirilip kontrol altına alındığında, dünyadaki diğer paha biçilmez tohum bankalarını savaşlar ve terörist eylemler ile yok etmek çok kolay olacak!
Sonrasında da “Monsanto” ve “Du Pont” gibi devler kendi GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) tohumlarını tüm dünya çiftçilerine “tek-el”den sunabilecekler.
Yani, tüm tohum çeşitlerini ele geçirdikten sonra dünyanın diğer tohum bankalarını, “tek-el” oluşturabilmek amacıyla yok edebilirler... Mesele sadece bundan ibaret mi? Sebep sadece “ekonomik” mi, yani sadece “ekonomik tek-el” oluşturmak mı? Yoksa daha başka planlar, hedefler ve amaçlar var mı?
Elbette bundan ibaret değil, elbette daha başka hedefler de var. Bunun açıklanıp anlaşılabilmesi için önce “kıyamet muhafızları”nın kimler olduğuna ve geçmişte neler yaptıklarına bakmak gerekiyor. Rockefeller 1971’de Uluslararası Tarım Araştırmalarında Küresel Danışmanlık Grubu olan CGIAR’ı kurmuş. CGIAR, üçüncü dünya ülkelerinin bilim adamlarının ve agronomistlerinin (tarım uzmanlarının) “modern tarım ürünü” kavramlarında uzmanlaşmaları ve ABD’de öğrendiklerini ülkelerine götürmeleri meselesi ile yakından ilgilendi. GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) “Gen Devrimi”nin yaygınlaşması için paha biçilmez bir etki şebekesi oluşturdular.
CGIAR, daha etkin olabilmek için BM Gıda ve Tarım Örgütünü (FAO), BM İlerleme Programı’nı ve Dünya Bankası’nı da işin içine dâhil etti.
***
Tarım sektöründeki “kıyamet” veya “tufan” senaryo ve uygulamaları özetle böyle!
Daha doğrusu, tekel sömürü sermayesinin niyet, hedef ve çalışmaları böyle!
Her gün “gıdalar” ile ilgili farklı haber ve gelişmeler oluyor ama meselenin bir de bu boyutu var. Sayın (o dönemdeki) Tarım Bakanı Mehdi Eker başta olmak üzere, ülkemizdeki tüm ilgili ve yetkililerin dikkatlerine arz olunur... Atalarımızın dediği gibi: Su uyur ama her türlü düşman uyumaz, uyumuyor. Çok uyanık olunması gereken bir asırda yaşıyoruz.
Derin uykulardan uyanalım…
(Devamı var.)