On yıl önce-on yıl sonra; yine tarım ve tohum-1
Son günlerde ne yazdık, hangi konu veya konular üzerinde durduk; hatırlayalım:
-Gıda hakkı, yaşam hakkı gibi temel bir haktır… 16.09.2019
-Uyarı: Vatan, toprak, su, gıda ve beka sorunu-1 17,18,19.09.2019 (üç yazı)
-Uyarılara devam: “Yani toprak, hava ve su”… 21.09.2019
-Uyarılara devam: Sağlıklı yaşam için tavsiyeler 22.09.2019
Toplam olarak altı yazı ile bu başlıklardaki konular üzerinde durduk.
İlk yazıya şöyle başladım: “‘Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ sözü, hem de Kanuni Sultan Süleyman tarafından söyleneli asırlar geçti, bu söz çağımızda da değerini fazlasıyla koruyor… Benzer konuları daha önce de yazdım, bugün de yazıyorum, daima yazacağım.” Evet, bu konuları daha önce de yazdım (mesela, tam on yıl önce, 2009 yılında yazdım), yeri geldikçe yazdım, son olarak da sözünü ettiğim altı yazıyı yazdım. Yazıları hangi vesileyle yazdığımı da Sağlık Çalışanı ve Kimyager Sabri Kaya arkadaşımıza teşekkürlerimle hatırlatmıştım; devamına da vesile olduğu için kendisine tekrar teşekkürler…
On yıl önce yani 2009 yılında yazdığımız yazı başlıklarımız şöyle:
-Tarımda kıyamet mi? 03.05.2009
-‘Ölüm tohumları’nın yönetici ve finansörleri 06.05.2009
-Irak’taki Ebu Garib tohumları nerede? 07.05.2009
-Tarımda tekel tuzağı 08.05.2009
Birinci yazı ile başlayalım: “Tekel sömürü Sermaye’sinin neler yapmayı hedeflediğini zaman zaman bu köşede hatırlatıyorum. Bugünlerde bütün dünyanın gündeminde olan, önümüzdeki yaz aylarında dünya ticareti ile birlikte turizm sektörünü baltalayacak gibi görünen ‘domuz gribi’ meselesini ‘biyolojik silah’ olarak aynı yere yani aynı kaynağa bağlayan görüş ve yorumlar var. Dikkatle izleyip takip etmek gerekiyor. Doğru olabilir, muhtemeldir. Aynı tehlike tarım sektörü için de geçerlidir. Tekel sömürü Sermaye gücünü insanlığın yararına ve hayrına kullanmaya karar vermediği sürece, her şey muhtemeldir. Kıyameti değil ama ‘sosyal tufanı’ yine ilgili vesilelerle bu köşede hep hatırlatıyorum. Evet, bütün dünyada ve ülkemizde hayatımızın her alanını istila eden bir ‘sosyal tufan’ var ve bu tufana karşı bir ‘Nuhun Gemisi’ inşa etmek gerekiyor. Bu tufanı idrak eden ve ona karşı bir geminin inşa edilmesi gerektiğinin bilincinde olanlar, bu gemiyi inşa ederlerse kurtulacaklar; bu idrak ve bilinçte olmayanlar ise helâk olup gideceklerdir. Bugün bir röportajdan bahsedeceğim. Ana başlıklar şöyle: -Dev şirketlerin kıyamet planı! -Tarım sektörünün devleri insanlık için kıyamet yaratacak! -Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl, tarım sektörünü elinde tutan GDO devlerinin insanlık için gerçek bir kıyamet yaratacağını söylüyor. İddialar insanlık için son derece ürkütücü. Ürkütücü sorular ve sorunlar şöyle: Norveç’teki küresel tohum deposu ile amaçlanan ari üstün ırk yaratmak mı, yoksa istenmeyen ırkları yiyeceklerle kısırlaştırmak mı? Ari ırk ve istenmeyen ırklar?!. Ne dersiniz, yoksa tekel sömürü sermayesi Hitler’in ruhunu yeniden hortlatmak mı istiyor? Hatırlanacağı üzere Hitler de böyle iddialarla ortaya çıkmış ve milyonlarca insanın helâk olmasına sebebiyet vermişti. “Kıyamet Tohum Deposu” olarak da bilinen Svalbard hariç, dünyadaki diğer tohum depolarını bekleyen “kıyameti” kim koparacak? Hedef ve niyet böyle. Detaylara ve ayrıntılara geçelim. Bir dergi, 2007 yılının Aralık ayında bu meseleyi “Kıyamet Kapısı” başlığıyla kapak konusu yapmış, 2008 yılının Şubat ayında da projenin tamamlanacağını duyurmuştu. İşte o proje tamamlanmış! Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen Adası’nda “Svalbard Küresel Tohum Deposu” adı verilen ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başlamış. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum özel ambalajlarda saklanıyor. Kuzey Kutbu’na 1100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan kalabilecek. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposuna “Kıyamet Tohum Deposu” da deniyor.” (Devamı var)