İslam medeniyeti tarihinde devletlerde Adil Düzen-2
Ocak Medya yazarı Mehmet Gündoğdu, 22 Eylül yazısında bu konuyu yazmış. (*)
Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3- Adil Yargı
Şüphesiz adaletin en çok arandığı alan yargıdır. Hatta yargı, bizzat bunun için vardır. Bu vasfıyla yargı, toplumun bireyleri arasındaki dengeyi temin eden, oluşabilecek düşmanlıkları engelleyen, hak ve adaletin şahsî ve keyfî hesaplara göre taksimine engel olan temel müessesedir. Buna binaen Allah Teâlâ, kendi Sevgili Elçisi’ni bile uyarır ve ona, “… Eğer hüküm verirsen, onların aralarında adaletle hükmet. Zira Allah âdil olanları sever” (Mâide, 5/42) buyurur. Şüphesiz bu husus diğer insanlar için de geçerlidir: Nitekim Kur’an’da “Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaleti yerine getirmenizi emretmektedir” (Nisâ, 4/58.) buyuruluyor. Allah Resulü de hadislerinde: “Devlet otoritesi en büyük hamidir. Haksızlıklarla onun vasıtasıyla (yani yargı yoluyla) mücadele edilir ve onun vasıtasıyla (tehlikelerden) korunulur. Şayet bu otoriteyi kullanan(lar), Allah’tan sakınmayı emreder ve adaletle hükmeder(ler)se bu yaptıklarından sevap kazanır(lar). Bunun aksine davranır(lar)sa (vebalini) çeker(ler).” (Müslim, İmâre, 43).
Adil yargı denince Hz. Ömer’den bahsetmemek olur mu?
Hz Ömer hilâfeti döneminde ashaptan Übey b. Ka’b ile aralarında bir konuda anlaşmazlık meydana gelmiş ve bu anlaşmazlığı çözmek üzere o dönemin Medine kadısı olan Zeyd b. Sâbit’e gitmişlerdi. Kadı olan Zeyd hemen devlet başkanı olan Hz. Ömer’e karşı saygılı davranıp ona oturması için yere bir minder sermişti. Fakat adil insan Hz. Ömer bu davranış karşısında şöyle demişti: ”İşte bu davranışın şimdi vereceğin hükümde yaptığın ilk adaletsizliktir. Ben davacımla beraber aynı yerde oturacağım.” Sonra davacı Übey b. Ka’b davasını ileri sürünce Hz. Ömer bu iddiayı kabul etmedi. Bu durum karşısında Hz. Ömer’in yemin etmesi gerekiyordu. Kadı Zeyd İbn Sâbit, Übey’e şöyle dedi: “Gel Halife’ye yemin ettirme, onu bundan muaf tut. Davacı olduğun kişi bir başkası olsaydı sana böyle bir feragatten söz etmezdim.” Bu teklifi duyan Hz. Ömer böyle bir ayrıcalığı kabul etmeyip derhal yemin etti.
Adil Düzen varsa
Yüksek ahlâkî bir erdem olarak adalet, birey ve toplumsal bağlamda güven, uyum ve dengeyi temin eder. Adaleti kabul eden, özümseyen ve uygulayan kimseler onurlu ve erdemli insanlardır. Aynı durum adaletle yönetilen insanların toplumsal uygulamalarına da yansır. Adalet aynı zamanda insanların hayatta rahat ve güvenlik içinde yaşamalarını da temin eder. İnsanların canına, malına, ırzına kastedenler, adalet ile yargılanıp hak ettikleri cezayı aldıklarında, suç işlemeye meyilli olanlar, durumun farkında oldukları için bu eylemleri yapmaktan kaçınırlar. Ayrıca adaletin varlığı insanların kişisel olarak intikam alma, husumet besleme, kan davası peşinde koşmalarının önüne geçerek husumetlerin büyümesine engel olur. İdarede adil bir düzenin kurulduğunu gören insanlar işlerinin görülmesi için torpile, rüşvete ve aracılara gerek kalmadan gönül huzuru ile güven içinde işlerine devam ederler.
Adil Düzen yoksa
Adaletin olmadığı cemiyetlere zulüm, anarşi ve terör hâkim olur. Toplumsal kargaşa çıkar. Toplumda bölünme ve parçalanma meydana gelir. İnsanların mahkemelere, devlete hatta fertlerin birbirlerine olan güvenleri kaybolur. İnsanlar kendilerini koruma ve haklarını elde etmek için torpil, rüşvet peşine düşecekler veya bizzat kendileri haklarını almak ve korumak için cinayetler işleyecekler, kan davaları ortaya çıkacaktır.
Yukarıda sayılan üç unsurda Adil Düzeni uygulamayan devlet adamları, yönetimde büyük bir açmazla karşı karşıya kalacaklardır. Devlet yönetilemez hale gelecektir. Vesselam.
Kaynaklar: T.D.V, İslam Asiklopedisi, “Adalet”, mad. D.İ.B, Hadislerle İslam, cild,4, shf, 403. D.İ.B, İlmihal, II, shf, 549 (*)https://www.ocakmedya.com/adil-duzen/
“Erbakan Hocanın “adil düzen” kavramının felsefesi ve uygulanabilir projesi hazırlansaydı, bugün dünyada önemli bir yönetim alternatifi olabilirdi. #MillîGörüş50Yaşında” Kemal Öztürk