Uyarılara devam: “Yani toprak, hava ve su”…
Biz son üç -hatta dört- yazımızda “Uyarı: Vatan, toprak, su, gıda ve beka sorunu” derken, bir yazar da (Mustafa Kutlu) haftalık yazısında (18 Eylül) “Toprağa doğru” dedi.
Biz, Sabri Kaya arkadaşım ile bu ve “Gıda hakkı, yaşam hakkı gibi temel bir haktır…” konularına odaklanmışken, başka bir yazarın da benzer konuda yazması çok önemli.
Sözü uzatmadan, yazının girizgâh bölümünü geçelim ve yazarın bize göre de çok önemli gördüğümüz uyarılarını önemine binaen dikkatle okuyalım…
***
“Benim “Toprak Meselesi” otuz yıl, elli yıl sonrasına bir pencere açmaya dayanıyor. Bugünden yarına olacak iş değil. (Bu konudaki düşüncelerimi yeri geldiğinde uzun uzun anlatacağım.) Nedir peki? Şudur: Herkeslerin bildiği ama umursamadığı, göze alamadığı, elini taşın altına koyamadığı bir şey. / Sakın bunu kapitalizmin en sevimli tuzaklarından olan “çevrecilik”, “sürdürülebilir kalkınma” ile karıştırmayın. / Amentüye inananlar için “toprağa dönüş” sırat-ı müstakime ulaşmak anlamındadır. / Kapitalizm sadece bir iktisadi sistem değil neredeyse itikadi bir meseledir. / Gücünü ve hâkimiyetini öncelikle anasır-ı erbaa’ya saldırarak devşirir. Havayı-toprağı-suyu ve nihayet insanı sömürmektedir. Havayı hava olmaktan, toprağı toprak olmaktan, suyu su olmaktan, insanı insan olmaktan çıkarır. Kıyamet senaryoları yazanlar bu gidişatın tamamlanmakta olduğunu söylüyor. / Ozon tabakası deliniyor, buzullar eriyor, sular kirleniyor, hava pis, insanlar metropollerde maskeyle dolaşıyor. (Bir Kanada şirketi Çinlilere temiz hava satıyormuş. Şaka gibi, ama gerçek.)
Dehşet dengesi sadece nükleer silahlardan ibaret değil. Bıçak kemiğe dayandı. Atmosferin dayanacak gücü kalmadı. Sıcaklık bir derece daha artarsa hapı yuttuğumuzun resmidir. Kimine göre yirmi, kimine göre otuz sene kaldı. / İşleri robotlara teslim etsek bile üretim-tüketim zinciri devam edecek, büyümenin büyüsü sürecek, tüketim toplumu şiştikçe şişecek, altta kalanın canı çıksın. / Şimdiden tıpkı Naziler gibi küresel para babaları artan nüfusun bir kısmının telef edilmesinde beis görmüyor. / Yangınlar ormanları, seller toprakları, asit yağmurları suları bitiriyor. / İleri, zengin, refah içindeki ülkelerde öyle göller var ki bakmaya kıyamazsınız. O kadar berrak, o kadar temiz. Görenler hayran oluyor ama o göllerde bakteri bile yaşamıyor. Ölü doğa dedikleri bu galiba. Sanal dünya. Bu manzara karşısında yapılacak iş yangında ilk kurtarılacaklar üzerinde ittifak etmektir. Yani toprak, hava ve su. / Daha sonraki yazılarımızda bu temel yaklaşım konusunda daha ayrıntılı duracağız.”
***
Malum olduğu üzere, yazarımız çok güçlü bir hikâyeci ve burada kendisinin de açıkça ifade ettiği üzere bizim hikâyemizi anlatıyor, yapılması gerekenlerle birlikte…
Biz de, bilindiği üzere, yarım yüzyıldan beri, bir taraftan yazıyor ve söylüyoruz, diğer taraftan gücümüz nisbetinde bu konularda uygulamalar yapıyoruz; takipçilerimiz biliyor…
Son olarak, adını andığım arkadaşımız Sabri Kaya’nın öncülüğünde ‘Yalova Hizmet ve Dayanışma Kooperatifi’ kuruluşunu gerçekleştirdik ve yepyeni hamleler içindeyiz…
Sonuç olarak son sözü meşkûr yazısının en sonunda “Önemli olan Besmele’yi çekip yola çıkmak” diyen Mustafa Kutlu’ya bırakalım:
“Anlatacağımız hikâye “Hadi gelin köyümüze geri dönelim/Fadime’nin düğününde halay çekelim” gibi bir fantazya değil. / Son zamanlarda ülkemizde de örnekleri görülen (TRT belgesellerinde “Yeni Köylü” deniyor) bazı tuzu kuru tiplerin metropol hayatından kaçıp doğaya dönmesi gibi bir şey de değil. / Unutmayın bu köklü bir tercih. Kapitalizmin kulvarından çıkacağız. Çılgın yarışta derece yapmaktan vazgeçeceğiz. G7’lerin dolabına su taşıma yerine kendi kulübemizi kendimiz kuracağız. Sürüden ayrılacağız. / İnanın bir kulübe kurmamıza, sürüden ayrılmamıza tahammül edemezler. Kötü örnek olur yani.
Peki, henüz ilk adımı atılmamış bu sefer bize neye mal olacak?
Önemli olan Besmele’yi çekip yola çıkmak. / Gerisi Allah Kerim.”
(‘Sağlıklı yaşam için tavsiyeler’ ile uyarılarımıza devam edeceğiz.)