Uyarı: Vatan, toprak, su, gıda ve beka sorunu-3
Önceki “Gıda hakkı, yaşam hakkı gibi temel bir haktır…” başlıklı yazımızda, ‘Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ sözü, hem de Kanuni Sultan Süleyman tarafından söyleneli asırlar geçti; bu söz çağımızda da değerini fazlasıyla koruyor…
Bu uyarıları yapmamıza vesile olan Sabri Kaya arkadaşımıza tekrar teşekkürlerimle…
Yazımızın önceki bölümünde kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Önceki yazımızdaki ‘sonuç’ bölümünü tekrar hatırlayalım…
SONUÇ: Ülkemizin ile genel bütçenin yüzde 18’i sağlık harcamalarına gidiyor!
Sürekli olarak devasa ‘şehir hastaneleri’ açmak suretiyle sömürücü kapitalist küresel ilaç firmalarının pazarlarını büyütüyoruz!
Hatta ‘yap-işlet-devret’ modelindeki büyük hastaneleri yapan firmalara yıllık belirli bir sayıda hasta garantisi veriyor yani insanımızı hasta etmeyi taahhüt ediyoruz!
***
Çözüm önerileri
1- Sağlık harcamalarına ayrılan bütçenin sadece yüzde 20’sini tarım alanlarımıza ayırıp kentten köylere tersine göçlerin özendirilmesi…
2- Organik tarım ve hayvancılığın desteklenmesi, halkımızın bütünüyle bizzat kendisinin bu üretimlere yönelmesi gerekmekte…
3- Geleneksel tohumlarımızın çoğaltılıp tohum takasları ile yaygınlaştırılması ve bu alanda millî bir seferberlik başlatılması…
4- Yerli ırk hayvan yetiştiriciliğinin desteklenmesi, besi yerine merada serbest dolaşan ve doğal yem ile beslenen hayvancılığın desteklenmesi…
5- Konvansiyonel tarımdan vazgeçilmesi ve ülkemiz florasına uygun geleneksel tarıma geçilmesinin özendirilmesi…
6- Koruyucu sağlık uygulamalarına odaklanılması gerekmekte, tamamlayıcı tıp merhalesine geçilmesi gerekmekte…
7- Tüm eğitim kurumlarında işlenmiş gıda, asitli ve gazlı içecekler ile kimyasal katkılı gıdaların satışının yasaklanması ve geleneksel kantin modelinin geliştirilmesi…
8- Ülkemizde büyük bir hamleyle gıda kodeksinin mutlaka değiştirilip yerlileştirilmesi ve millîleştirilmesi…
9- Gıda üretiminde insan sağlığına zararlı tüm gıda katkı maddelerinin yasaklanması ve ithalatına izin verilmemesi…
10- Çevreyi kirleten tüm kimyasalların yasaklanarak çevrenin özenle koruma altına alınması öncelikle ve acilen sağlanmalıdır.
Bunları başardığımızda özgür ve sağlıklı bireyler oluruz.
Barış ve özgürlük ancak herkesin doyduğu ülkede olabilir.
Vatandaş temel haklarına sahip olduğunda barış sağlanmış olur.
İşte bütün bunlar başarıyla yapıldığında ‘sosyal adalet’ gerçekleşir.
İşte o zaman yaşadığımız toprak parçası gerçekten ‘vatan’ olmuş olur.
***
Başarı için zaruri uyarılar:
-Faizli değil ‘faizsiz sistem’ ile yapılması…
-İşçilik sistemi ile değil ‘ortaklık sistemi’ ile yapılması…
-Kooperatif sistemi ve özellikle ‘semt kooperatifleri’ ile yapılması…
-Kapitalizm değil, ‘Adil Düzen ve Adil Ekonomik Düzen’e göre yapılması…
‘UYARI’ dedik bu sefer; en hafifinden ve bazı detayları hatırlattık.
‘SONUÇ’ olarak çözüm önerilerimizi de kısaca yazdık; her zamanki gibi.
‘SOSYAL TUFAN’ dedik zaman zaman; dinî, ilmî, iktisadî, idari/siyasî alanda.
Bütün bu uyarılara, hatırlatmalara ve çözüm önerilerinin sunulmasına rağmen ‘KÖR-SAĞIR-DİLSİZ’ davranışlarını sürdürenler, mukadder akıbetlerini bekleyebilirler; ve’s-selam!