Batı’nın ‘faizli sistemi’ uygulandı; sonuç ortada!
‘Adil Düzen ceketini’ giymek bir yana, ‘Millî Görüş gömleğini’ de çıkararak yola çıkanların onlarca yıl sonra ‘yerel yönetimlerde ve merkezî iktidarda’ nereye vardılar?
Bu millî değerleri bırakıp Batı’ya yönelenlerin vardığı yer belli, Sonuç ortada!
Önceki iki yazımızda ne dedik, önce başlıkları hatırlayalım:
-“Ömer’leri Mekke mi Medine düzeninde mi arayalım?”
-“Biri Ömer’ler arıyor, diğerleri yeni parti kuruyor…”
İkinci yazımızdaki önemli hatırlatmalarla devam edelim: “Ama hiçbiri ‘faizli zalim düzenin alternatifi’ olabilecek ‘faizsiz ortaklık düzeni’ olan ‘Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen’ aramıyor; hele hele bütün dünyanın beklemekte olduğu ‘Adil Düzen İnsanlık Anayasası’ arayışı içinde olan hiç yok; maalesef yok! (..) Bu konulardaki detayları yarım yüzyıldan beri makaleler, kitaplar ve akademik çalışmalar olarak yazıyor, bulabildiğimiz ortamlarda sözlü olarak anlatıyoruz… / Prof. Dr. Necmettin Erbakan ‘Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni’ olarak bütün dünyaya anlattı ve Cumhuriyet tarihinin en başarılı hükümetinin başbakanı olarak Adil Düzen’i kokusu mesabesinde uyguladı… / Bütün bunlara karşı hâlâ kör, sağır ve dilsiz! NEDEN?!.”
Evet… Bütün bunlara karşı ‘kör, sağır, dilsiz’ ama AB ve Batı’ya kara sevdalı!
Mustafa Kutlu’nun 11 Eylül’de yazdığı “Zoka” başlıklı yazısından söz etmiştim, yazar yazısının bazı bölümlerinde şunları yazmış: “Çağdaş Küresel Medeniyet dinsizdir. / Çağdaş Küresel Medeniyeti oluşturan zihniyet dini dışlayarak vücut bulmuştur, modernizm dine inanmaz. / Bu medeniyetin filozofları, bilim adamları, üniversiteleri, laboratuvarları, sanatçıları vardır. Ama ipi elinde tutan Sermaye’dir. / Sermaye sadece köle devşirdiği ülkeleri değil kendi halkını da acımasızca sömürür. / Sermaye Hududullah’ı aşan teknolojiyi, sanayi ve endüstriyi oluşturdu. / Ortaya çıkan ideolojinin adı ‘kapitalizm’dir. Kapitalizm zihniyeti ile beraber 500 yılda oluştu. Günümüzde bütün dünyaya hakim olan “Küresel” sıfatı ile anılıyor. Tüm dünyanın ensesine yapışmış kan emerek büyüyen bir illettir.
Bu kan emici keneyi iyi tanımalıyız. Müslüman, bir elim yar koynunda öbürü cennette olsun diyemez. Müslüman kapitalist olamaz. Bu sebeple günümüz ülke ve dünya şartlarında “Ne yapmalı” sorusuna cevap aramalıyız. / Açıkçası şudur: Evet, geçmişte iyi şeyler yaptık. Ama bugün kendimize, İslâm âlemine ve tüm dünyaya Müslümanlar olarak ne söylüyoruz?
İslâm’ın parlak dönemlerinde yapılan işler, yetişen düşünürler tarım toplumunun mahsulüdür. Sanayi devrimi sonrası oluşan Çağdaş Küresel Medeniyet sürecinde, kapitalizmin hâkimiyeti karşısında ulemanın sükût ettiğini görüyoruz.”
Onlarca yıldır işte bu Batı zihniyetinin peşinden gidildi; sonuç ortada!
Şevki Yılmaz, dünkü (Cuma) yazısında, iktidara Maddi ve Manevi Reçete tavsiye ediyor; Maddi Reçete özeti şöyle: “ -Acilen faizle süregelen savaşa devam ederek piyasayı rahatlatmalı! Tüm iktidarları faiz belası bitirmiştir! -Tüketime dayalı israf ekonomisi terk edilerek acilen Üretim Ekonomisine geçilmelidir! Boşanmalarla intiharlarla yanardağ haline gelen işsizliğin ve esnaf iflaslarının önüne geçilmelidir! -Yerli üretimi artırmak için Sanayi, Savunma, Sağlık, Tekstil, Tarım, Orman ve Hayvancılık Sektörü Katılım Bankalarının faizsiz kredileriyle desteklenmelidir! -Bürokrasideki haksız uygulamaların, kasıtlı geciktirmelerin ve bezdirici cezaların ve rüşvetin önlenmesi sağlanmalıdır! -Bürokraside sadık, emin ve ehil kadrolara yönelik ayak oyunları, Bizans entrikaları önlenmeli! -Özelleştirmeler yabancılardan çok halkımızın ortaklığıyla yapılmalı! Böylece bankalardaki ve yastık altındaki paralar üretime kaydırılarak faiz mafyasının beli kırılmak suretiyle iş ve işçi istihdamı artırılması sağlanmalıdır! -Memur ve emeklilerin maaşları enflasyona göre yeniden ayarlanmalıdır! -Önemli konularda ve atamalarda Milli STK’larımızla istişare artırılmalıdır! -Aile yapısını koruyucu, kollayıcı politikalar arttırılmalı, aksine yapılan ve yapılacak uygulamalardan vazgeçilmelidir! -İstanbul sözleşmesi başta olmak üzere, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ zırvalarına bir an evvel kulaklar tıkanmalı! (…) Manevi Reçeteye gelince, onları da haftaya yazalım İnşAllah!”