Reşat Nuri Erol
Biri Ömer’ler arıyor, diğerleri yeni parti kuruyor!
27.09.2019
2143 Okunma, 0 Yorum

Biri Ömer’ler arıyor, diğerleri yeni parti kuruyor!

Ama hiçbiri ‘faizli zalim düzenin alternatifi’ olabilecek ‘faizsiz ortaklık düzeni’ olan ‘Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen’ aramıyor; hele hele bütün dünyanın beklemekte olduğu ‘Adil Düzen İnsanlık Anayasası’ arayışı içinde olan hiç yok; maalesef yok!

Bundan önceki “Ömerleri Mekke mi Medine düzeninde mi arayalım?” başlıklı yazımızın başlangıcında neler demiştik?

‘Bugünkü yazımızın başlığında sorduğumuz sorunun cevabı üzerinden yol alırsak, tüm sorunların çare ve çözümlerine daha kolay ulaşırız diye düşünüyorum…

Şöyle başlayalım ve soralım:

-Ömer’leri bulsak ve ilçelerimizde, illerimizde, ülkemizdeki “Mekke dönemi faizli zalim düzeninde” görev versek, onlar Halife Ömer’in “Medine dönemi faizsiz adil düzeninde” gerçekleştirdiği adaleti ve ADİL yönetimi gerçekleştirebilirler mi?

Yani…

-Bu zalim düzende Ömerler adaleti ve adil yönetimi gerçekleştirebilirler mi?

-Mekke düzeninde Ömerler adaleti ve adil yönetimi gerçekleştirebilirler mi?

-Medine olmadan Ömerler adaleti ve adil yönetimi gerçekleştirebilirler mi?

-Kur’an olmadan Ömerler adaleti ve adil yönetimi gerçekleştirebilirler mi?

Bu konulardaki detayları yarım yüzyıldan beri makaleler, kitaplar ve akademik çalışmalar olarak yazıyor, bulabildiğimiz ortamlarda sözlü olarak anlatıyoruz…

Prof. Dr. Necmettin Erbakan ‘Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni’ olarak bütün dünyaya anlattı ve Cumhuriyet tarihinin en başarılı hükümetinin başbakanı olarak Adil Düzen’i kokusu mesabesinde uyguladı…

Biri ve birileri de bütün bunlara karşı hâlâ kör, sağır ve dilsiz! NEDEN?!.

***

Evet… Biri 18 yıl sonra Ömer’ler arıyor, diğerleri yeni partiler kuruyor…

Ama ‘faizli zalim düzen’ sorunu NASIL sona erecek de bu zulümler sona erecek; bu yönde söyleyecekleri ve yapabilecekleri ‘yeni’ hiçbir şey yok; maalesef yok!

Önceki yazımda Mustafa Kutlunun 11 Eylül’de yazdığı “Zoka” başlıklı yazısından söz etmiştim, yazar yazısının bir bölümünde şunları yazmış:

“Ülkemizde imal-i fikr etmek için idarî-malî-hukukî bir özgürlük atmosferi vardır. Yukarıdaki yol haritası uyarınca ilmen-fikren çalışıyor, yazıyor, konuşuyorsanız kimse sizi tutuklamaz. / Devlet bilakis çalışacaklar için geniş imkânlar hazırlamıştır. Yüzlerce dernek, enstitü, vakıf kurulmuştur; her ilimizde üniversite vardır. Binlerce öğretim elemanı bulunuyor, bunlardan isteyenler yurtdışına ihtisasa gidiyor. / Peki, bu imkânlara rağmen ülkemizde dişe dokunur bir fikrî inkişaf olduğundan, tek tek dahi olsa fikir adamlarının insanımızı, İslâm âlemini, tüm dünyayı etkileyecek eserlerinden bahsedebilir miyiz?”

Bize göre ülkemizdeki en önemli soru ve sorun işte budur.

***

Üstad, Ali Babacan’ın konuşması üzerine, ‘Ne konuştu?’ başlıklı kısa bir değerlendirme yaptı; okuyalım: “Siyasette ne yapılacağı bellidir. Anayasalar, halkın istekleri, beşeri mantık bunları belirlemiştir. Kimse aksini iddia edemez. En kötü Sovyetler Anayasası da demokratik lafları içerir. O halde partiler neyi tartışırlar? / İki çeşit parti vardır. Kişi partileri ve sistem partileri. Kişi partileri iktidara geldiklerinde mevcut uygulamaları daha iyi yapacaklarını iddia ederler. Bunlar düzeni tartışmazlar, kişileri tartışırlar. Erdoğan’ın yerine Babacan veya Davutoğlu gelirse mevcut düzende veya çözümlerinde işlerin düzeleceğini iddia ederler. Bunlar ne yapacaklarını tekrar ederler, NASIL yapacaklarını söylemezler. Çünkü eskiden ne yapıldıysa onu yapacaklar, daha iyi yapacaklar! / İkinci çeşit partiler ise sıkıntıyı sistemde bulurlar ve ne yapacakları bellidir, NASIL yapacaklarını ortaya koyarlar. Enflasyonu nasıl durduracak, dış borçları nasıl ödeyecek, sorunları nasıl çözecekler. Babacan’ın konuşmasında nasıl yapacağına dair bir emare var mıdır? Ben bulamadım. Bulanlar varsa bana anlatırlarsa memnun olurum.”

 






Çok Yorumlanan Makaleler
Gösterilecek Yazı Yok