Bosna, Kosova, Karadağ, Makedonya, Arnavutluk - 2
Kosova, Bosna, Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk ülkelerinde 2017 yılında konferanslar vermiş bir yazar olarak, Yeni Akit yazarı Osman Atalay, geçen gün (3 Eylül) “Avrupa Birliği sürecinde yeni Balkanlar ve Arnavutlar” başlıklı bir yazı yazdı.
Önceki bölümde ifade ettiğim üzere; Osman Atalay’ın yazdıklarının tamamına -ve her zaman yazdığım üzere- daha da fazlasına katılıyorum; Atalay’ın yazdıklarını dikkatle okuyalım ve gereğini yapalım diyorum. Yazılanların tesirini halk etmesini Cenabı Allah’tan niyaz ederek kaldığımız yerden okumaya devam ediyoruz…
“Balkanlar’daki soydaş ve dindaş topluluklarımız ile maalesef kültürel ve siyasi ilişkilerimizin çok iyi olduğunu söyleyemeyiz.
Gerek Kosova gerek Makedonya’da Türk-Arnavut ilişkilerinde, siyasi politik mücadelede arzulanan birlikteliğin uzun yıllardır sağlanamaması çok düşündürücüdür.
Kosova’da ve Makedonya’da Arnavut, Yunanistan’da Çameriya Arnavutları ile kurulması gereken sıkı iş birliğinin Balkanlar’da var olan Slav Birliği, Ortodoks Birliği ve Hristiyan Birliğine karşı son derece önemli olduğunu unutmayalım.
Rusya, ABD ve Avrupa Birliği’nin, Balkanlar’da son 10 yıldır yürüttüğü politikalara karşı yeni bir Türk-Arnavut politikalarına ihtiyacımız var.
Avrupa Birliği geçiş köprüsü ve Avrupa ile sınır karakolu olan Balkan coğrafyasındaki Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Karadağ, Hırvatistan ve Slovenya’nın AB ülkesine girmesiyle AB pazarında önemli bir bölge haline geldi.
Yarın bu ülkelerle siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerimizin daha da zorlaşacağını unutmayalım.
Balkan politikalarımızda yeni bir Türk-Arnavut, Boşnak, Roman, soydaş ve dindaş topluluklarla ekonomik, siyasi, kültürel projelere yeni politikalara ağırlık vermemiz gerekiyor.
Çok geç olmadan duygusal hamasi ön yargı, ideolojik kaygı ve saplantılardan ziyade bölgenin reel gerçeklerine uygun uzun vadeli sürdürülebilir politikalara ihtiyacımız var.
Balkanlar’da Arnavutlar ile arzulanan iş birliğini açıkçası kuramadık. İki devlete sahip olan ve Makedonya’da önemli bir potansiyel olan tarihsel, dinsel açıdan beraberliğimiz olan bu millet ile akılcı sürdürülebilir güç birliğine ihtiyacımız var.
Balkanları, Arnavutsuz düşünmemiz mümkün olamaz. Resmi ve sivil toplum kurumlarımızın yüzeysel turizm eksenli kısa vadeli mevsimlik Balkan politikası ve sevgisinin artık uzun vadeli devlet politikasına dönüşmesinin zamanı geldi ve geçiyor.
Türkiye’nin Balkanlar politikası genelde üst düzey Cumhurbaşkanlığı ya da Başbakanlık, Bakanlık düzeyinde ve iktidar partileriyle yürütülmektedir.
Parlamentolar arası dostluk grupları vekillerinin Balkan ülkelerinde gerek iktidar partileri gerekse muhalefet partileri arasında aktif olması gerekir.
Balkanlar’da, ABD ve Avrupa ülkelerinin siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal tüm politikalarının devletlerin uzun vadeli bölgesel çıkarları açısından bütüncül olarak ele alınmakta olduğunu görmekteyiz.
AB sürecinde Balkanlar’ın genç nüfusu Avrupa’ya yönelmiş durumdadır…
Karadağ, Arnavutluk, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Bosna Hersek ve Sırbistan gençliği, Avrupa ülkelerinde çalışmak ve okumak için çok ciddi bir göç yapıyor.
Bu süreç Balkanlar’ın önümüzdeki 15 yılında çok ciddi siyasi değişimlere sahne olacaktır. Türkiye’nin, Balkanlar’daki AB sürecini tarihsel ve sosyolojik kırılmaları göz önüne alarak radikal politik arayışlara yönelmesi gerekmektedir.
Balkanlar’daki resmi ve sivil kurumlarımızın eğitim, sosyal, kültürel faaliyetlerinin yeniden yapılandırılması ve restorasyonuna acil ihtiyacımız var.”