Kadını koruma Kur’an’da; sadece Kur’an’da…
Onlarca yazar her gün ‘kadın cinayetlerini’ yazıyor ama neredeyse bir tanesi bile “çözüm Kur’an’da” diyemiyor ve yazamıyor; biz bir kere daha “çözüm Kur’an’da” diyelim.
Kur’an ne diyor? “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.” (Bakara, 179)
“Velekum fi’l-kısâsi hayâtun yâ uli-l-elbâbi le’allekum tettekûn”
İDAM PARLAMENTODAN GEÇERSE BEN ONAYLARIM
Erdoğan, bu vesileyle ne dedi: "Tabii idam kararını Cumhurbaşkanı olarak tek başıma verme yetkim yok. Bu, parlamentodan gelecek, parlamentodan geldiği zaman benim onaylama yetkim var. Parlamentodan çıkıp geldiğinde ben onaylayacağımı daha önce size söyledim zaten. Emine Bulut hanımefendiyle ilgili olay yenilir, yutulur bir olay değildir. Bu ciddi bir vahşettir. Bu alçaklıktır, bu adiliktir. Buna ne derseniz deyin az kalır. Ben babasıyla da görüştüm. Bunu vicdanımızın da kabul etmesi mümkün değil, hukukun da bunu kabul etmesi mümkün değil."
https://www.milligazete.com.tr/haber/3018256/cumhurbaskani-erdogan-idam-meclisten-gecerse-ben-onaylarim
***
Kadın Adil Düzen Çalışanı Tayibet Erzen arkadaşımızın yazdıkları ile devam edelim.
Kötülüğü açığa vurmak ve kısas
Karısını öldürüp, kıyma makinasından geçirdikten sonra şehrin farklı noktalarına bırakmak ne kadar da tanıdık bir hikâye. Olmasını hiç beklemediğimiz, sadece filmlerde gördüğümüz bu tablo artık gayet yaygınlaşmış bir şekilde hayatımıza girdi bile. İşin ilginç tarafı bu tür haberler çoğaldıkça insanların bilinçlenmesini, ders almasını, korunmasını beklersiniz, değil mi? Ancak olan bunun tam tersidir. Bu haberler birbirleriyle yarışırcasına biri bitmeden diğeri başlıyor ve maalesef anne cinayetleri, kadın cinayetleri her gün biraz daha artıyor.
Ülkemizde ceza mekanizmasının caydırıcılığa dayanmadığı gün gibi ortada, bir yandan da insan hayatı ucuz ve değersiz. O zaman bu ve benzeri haberlerin ardı arkası kesilmeyecek hatta artacak demektir. Kötülük açığa vuruldukça daha tehlikeli ve yaşanılır oluyor. Buna hep beraber şahit oluyoruz maalesef. / Yapılacak şey, kısasa kısas uygulamak ve basın-yayın yoluyla bu tür haberlerin yayılmasının önüne geçmektir.
***
Adil Düzen Çalışanı Lütfi Hocaoğlu arkadaşımızın bu hafta yazdıklarına bakalım.
Bunlar neden oluyor?
Hem düzeni kendiniz bozun hem de “bunlar neden oluyor” deyin.
Kadını koruma kanununu çıkardıkları gün dedim, ‘kadına şiddet daha da çok artacak’ diye. Bana karşı çıktılar, olur mu dediler, ne iyi bir şey dediler.
Daha sonra işi daha da abarttılar. Kadın ve erkeğin mal varlıklarını paylaşmalarını zorunlu hale getirdiler.
Kadının izni olmadan erkek veya erkeğin izni olmadan kadının borçlanmasını, kendi üstündeki malları satmasını engellediler.
Kadının en ufak şikâyetinde erkekleri nezaretlerde süründürdüler.
Kadınla erkeğin arasına ancak iki ailenin girmesi gerekirken, aileleri devre dışı bırakarak mahkemelerde onları tanımayan hakimlerin ve aile psikologlarının sorunu çözmesini istediler. Yapılan her şey Kur’an’a aykırıydı.
Şimdi Diyanet mi çözecek? Müslüman feminist (!) dernekler mi düzeltecek?
Buradan tekrar söylüyorum, kadına yapılan bu vahşice uygulamaları önlemek için yaptıkları hiçbir şey sonuç vermeyecektir. Çünkü emin olun yine Kur’an’a bakmayacaklar, akılları ile iyiyi bulacaklarını sanacaklar. Televizyonlarda onlarca profesör, doçent ve diğer kimseler bir sürü akıllar verecek ama hiç birisi Kuran’dan çözümler önermeyecektir. Sonunda yeni kanuni düzenlemeler gelecektir ama referansı Kur’an olmayan düzenlemeler gelecektir.
Tek referans Kur’an’dır ve tüm çözümler ondadır. Başka şekillerde aranan çözümler, başka rehberler maalesef işi daha da çıkmaza götürecektir.