Devlet ve Diyanet’ten bu kadar! Gerisi bizden-3
Cuma günü Cuma namazına giden her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Diyanet’in “FAİZİN TOPLUMSAL ZARARLARI” Cuma hutbesini dinleyip kendince etkilendi…
Yarım yüzyıllık Adil Düzen ve Adil Ekonomik Düzen ya da Faizsiz Ortaklık Düzeni Çalışanı olarak elbette ben de etkilendim ama ‘farklı etkilendim ve iki yazı yazdım…
Etkilenip ne yazdım? “Yarım yüzyıldan yani çocukluğumdan beri Cuma hutbelerinde dinlediğim aynı sözler; artık asıl söylenmesi ve ‘ASIL YAPILMASI gerekenler’ ile ilgili tek kelime yok! / Yazımın başlığında ‘Devlet ve Diyanet’ dememin birçok sebebi var. / Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğunda, daha birinci yılda, ‘FAİZ’ vesilesiyle, Süleyman Akdemir ile birlikte kendisini ziyaret ettik…”
Sonunda da dedim ki: “Yapılması gerekenler o zaman yapılmadığı gibi halen de yapılma niyeti yok! Devlet yönetimi ‘FAİZ’ sebebiyle çok büyük sarsıntılar yaşıyor, Diyanet (ve Diyanet Vakfı da) sadece söz söylemekle yetiniyor… / Avrupa ülkelerinde ‘Belediye Bankaları’ var; İstanbul Belediyesi’nin de olabilirdi… / Devlet yapmıyor, yapamıyor veya yaptırılmıyor; Diyanet de sadece anlatıyor… / Biz Akevler Kooperatifleri olarak 1967’den beri faizsiz banka gibiyiz… / Devlet ve Diyanet’ten bu kadar! Gerisini bizler yapmalıyız…”
Bu konulardaki bir çalışma arkadaşımız ise farklı etkilenip şunları yazmış:
“Diyanet’in faiz hutbesini can kulağıyla dinledim. Maalesef yetersiz buldum.
Diyanet o kadar hassas ise (ki olmalı) her yıl hac ve umreye giden yaklaşık 600 bin kişiye zorunlu olarak yaptırılan Yurtdışı Seyahat Sigortasını faiz ve kumardan ari olarak yaptırsın. Bu haliyle her hacı ve umrecinin cebine bir piyango bileti koymaktan farkı yok mevcut sistemin. 15$(kur 5.75 ₺)x600.000 kişi=51.750.000₺ Bu para her yıl ödeniyor ve kaç tane hacı “benim çantam kayboldu, ödediğim 15$’lık sigortadan karşılansın” dedi?
Faize karşı mücadele etmemiz için önce mantıklı bir finans modeli bulmalıyız ve böyle bir sistem de var. Adına “katılım” deyince bir sistem helal olmaz. Bizde şu anda uygulanan ve adında “katılım” sıfatı bulunan finans aktörlerinin faizsiz ve helal bir yöntemin içinde olduklarını düşünmüyorum. Biraz inceleyen herkes maalesef aynı sonuca varıyor. Sadece ehven-i şer bir durumları var.
Finansın temeli bankayla değil büyük fon toplama imkânı veren sigorta sistemiyle başlar. Sigortayla parayı toplarsın, bankayla dağıtırsın. Sigorta aracılığıyla faizsiz fon toplarsan, bankadan da faizsiz (masraf karşılığı vs) dağıtırsın.
Faizsiz sigortanın tek yolu da “kooperatif sigortası”dır. Hem kumar hem faiz senaryosunun çalışmadığı tek doğru yöntemdir kooperatif sigortacılığı. Şirket sigortacılığında riskin satılması vardır ve bu risk oranında iddia/kumardır. Kooperatif sigortacılığında ise riskin paylaşımı yani kar/zarar ortaklığı vardır, kumar değildir. Topladığın parayı faize koymazsan faiz de yoktur.”
Bu vesileyle yorum yazan üç okuyucumun yorumlarına da yer verelim.
Can - “Evet, sadece anlatılıyor. Hep söylem, hiç eyleme geçilmiyor. Geçen sene 1 Haziran’da da Sultanahmet Camii Şerifi’nde dinlemiştim aynı hutbeyi, hem de yarım saat.”
Köroğlu - “Diyanet devletin aldığı faizden niye bahsetmiyor? Ucu kendine mi dokunuyor? Vakıfların faiz aldığı bir düzende konuşmak abesle iştigal…”
Necati Özgenç - “Hocam, bugünkü yazınızın sondan ikinci paragrafında 'Biz Akevler kooperatifleri olarak 1967’den beri faizsiz banka gibiyiz' derken ne yaptığınızı, yaptıysanız yani faizsiz banka mı kurdunuz gizli gizli Millî Görüşcüler duymasın diye merak ediyorum? Neden ne yaptığınızı başkalarının da yapması için sakladınız acaba?”
Necati Özgenç’e cevap: Evet, Akevler Kooperatifleri olarak biz kendi bünyemizde yani ortaklarımızla kendi aramızdaki işlemlerde aynen ‘faizsiz banka’ gibiyiz. Kooperatifin gizlisi saklısı da olamaz, çünkü üyeler ve devlet tarafından denetlenmektedir. Bu çalışmalarımızı Erbakan Hocamız sayesinde ‘Adil Düzen ve Adil Ekonomik Düzen’ olarak bütün Millî Görüşçüler ve bütün dünya biliyor… Ve’s-selam mea’d-dua…