Devlet ve Diyanet’ten bu kadar! Gerisi bizden…
İstanbul Havaalanı’ndan Ankara’ya gitmek için Perşembe günü sabah dörtte kalktım, Oğlum Muhammed Zübeyir ile Anadolu tarafından Avrupa tarafına geçtik, misafirlerimizi aldık ve o saatlerde İstanbul trafiği müsait olduğu için sekiz uçağına rahat yetiştik. Gündüz olsa epey zorlanırdık veya o kadar saatte uçak yerine arabamızla da Ankara’ya gidebilirdik...
Havaalanı tek kelimeyle ‘ihtişamlı’ olmuş; ilk defa gittiğim için şimdilik bu kadar!
Bu konuda yazılması gerekenler sonraki zamanlarda elbette yazılır; İstanbul Havaalanı’nı biraz daha kullandıktan ve üzerinden birkaç mevsim geçtikten sonra yazarız…
Aynı gün Ankara’dan İstanbul’a gece dönüşü misafirler sebebiyle zorunlu olarak yine İstanbul Havaalanı üzerinden olunca, Anadolu yakasındaki evime gece ikide varabildim!
Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsü kurucu ve yöneticileri ile Ankara’daki resmi görüşmemizi tamama erdirdikten sonra, yeni kurulan İslam Düşünce Enstitüsü’nü ziyaret ettik.
Önce tebrik ettik…
Sonra görüşmelerimizi yaptık…
Yapılmakta olan ve yapılacaklar konusunda bilgi aldık…
Birlikte ülkemizde ve dünya çapında yapılabilecek faaliyetleri istişare ettik…
Bu satırları yazarken http://ide.org.tr/tr sitesini ziyaret ettim ve herkesin kolaylıkla ulaşabileceği genel bilgilere baktım, enstitü ve faaliyetleri ile ilgilenenler siteye bakabilir…
Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsü olarak İslam Düşünce Enstitüsü ile müşterek çalışma ve faaliyetlerimiz olursa, o zaman bu enstitülerimiz ile ilgili yazacaklarım olur…
İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hocamıza, her yönüyle ‘çok özel’ misafirperverliğinden ve bilgilendirmelerinden dolayı ‘çok özel’ teşekkürler…
Bu yazı Cuma günü Cuma’dan önce yazıldı. Genellikle gazete yazılarımı sabah ve öğleden önce yazarım. Ankara ziyaretinin yoğunluğu ve yorgunluğu sebebiyle bugün Cuma’dan sonra yazıldı. Cuma namazına gittim ve Diyanet’in “FAİZİN TOPLUMSAL ZARARLARI” konulu Cuma hutbesini dinledim, bir gön öncesinde önceki Diyanet İşleri Başkanımız ile olmanın da etkisiyle olsa gerek, bu yazıdaki konuları düşündüm…
Diyanet imamı Diyanet’in hutbesini okurken aralarda kendi yorumlarını da kattı…
Diyanet’in hutbesini veya Diyanet imamının aralarda söylediği cümleleri dinledikçe, yarım yüzyılı aşan zamandan beri bu konularda ilmî ve amelî, teori ve pratik büyük mücadeleler veren bir ekip ve ekolün mensubu olarak, asıl yapılması gerekenlerle ilgili bir-iki kelime veya bir-iki cümle dinlemeyi öylesine arzu ettim. Ama nafile, tek bir kelime, tek bir cümle bile yok!
Yarım yüzyıldan yani çocukluğumdan beri Cuma hutbelerinde dinlediğim aynı sözler; artık asıl söylenmesi ve ‘ASIL YAPILMASI gerekenler’ ile ilgili tek kelime yok!
Yazımın başlığında ‘Devlet ve Diyanet’ dememin birçok sebebi var.
Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğunda, daha birinci yılda, ‘FAİZ’ vesilesiyle, Süleyman Akdemir ile birlikte kendisini ziyaret ettik…
Ziyaretin sebebini ve detaylarını yazacak değilim!
Ziyarette dört önemli önerimiz oldu, bence en önemlisi ‘faiz ve banka’ ile ilgiliydi. ‘Adil Ekonomik Düzen Çalışanları’ olarak İstanbul Belediyesi’nin yapabileceklerini ve yapması gerekenleri anlattıktan sonra, ‘selem sistemi’ ve ‘faizsiz banka’ ile ilgili önerilerimizi yaptık. İSKİ, İGDAŞ, İETT ve benzerlerinde sistemin uygulanabileceğini söyledik. Sadece İETT’de ‘akbil’ uygulaması yapıldı. Tayyip Bey ayrıca bizi İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu’na gönderdi; gittik, görüştük, anlattık, önerilerimizi yaptık… Yapılması gerekenler o zaman yapılmadığı gibi halen de yapılma niyeti yok! Devlet yönetimi ‘FAİZ’ sebebiyle çok büyük sarsıntılar yaşıyor, Diyanet (ve Diyanet Vakfı da) sadece söz söylemekle yetiniyor…
Avrupa ülkelerinde ‘Belediye Bankaları’ var; İstanbul Belediyesi’nin de olabilirdi…
Devlet yapmıyor, yapamıyor veya yaptırılmıyor; Diyanet de sadece anlatıyor…
Biz Akevler Kooperatifleri olarak 1967’den beri faizsiz banka gibiyiz…
Devlet ve Diyanet’ten bu kadar! Gerisini bizler yapmalıyız…