Ruşen Gezici’yi de Rahmet-i Rahman’a uğurladık
İnna lillahi ve inna ileyhi raci’un…
Prof. Dr. Ruşen Gezici ağabeyimizi de rahmeti rahmana uğurladık...
Evet, önceki yazımda da hatırlattığım üzere, üç hafta boyunca her hafta bir çınarımızı kaybettik. Önce Mehmed Şevket Eygi; kendisini dört yazıyla andım… Sonra MSP’mizin ilk genel başkanı Süleyman Arif Emre; iki yazıyla andım… Ve son olarak da Erbakan Hocamızın başlangıç olarak Gümüş Motor döneminden en son Refahyol Hükümeti dönemine kadar yakın çalışma arkadaşı olan Prof. Dr. Rüşen Gezici… Süleyman Arif Emre ile ilgili yazılarımda ifade ettiğim üzere, içinde bulunduğumuz döneme ve merhaleye kolay gelinmedi, çok zor şartlara rağmen bu ‘değişim ve inkılap’ gerçekleşti; bundan dolayı ‘Millî Görüş İnkılabı’ ehliyetli kişilerce mutlaka yazılmalı… Neden? Maziyi yani geçmişi iyi bilip kavramazsak, atiyi yani geleceği iyi oluşturamayız. Beyatlı gibi ‘kökü mazide olan atiyim’ demeliyiz...
Adnan Öksüz arkadaşımız, “Ruşen Gezici’nin oğlu anlattı” başlıklı yazısında (31.07.2019), merhumun özel bazı özelliklerini, oğlunun sözleriyle yazdı. Yazı şöyle başlıyor: “Millî Görüş Lideri, Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yakın çalışma arkadaşlarından Prof. Dr. Ruşen Gezici Hakk’ın rahmetine kavuştu. Kimdi, Ruşen Gezici, nasıl biriydi? Oğlu Bahadır Gezici ile konuştum. Şunları anlattı;”
Detaylar Adnan Öksüz’ün yazısında; özellikle Erbakan Hocamız merkezli gelişip yaşanan bu örnek alınası hayat hikâyesinin tekrar tekrar okunmasını tavsiye ederim…
İnşallah evlatları vesile olur da bilmediğimiz daha nice yönler de yazılır; yazılmalı…
Prof. Dr. Ruşen Gezici ağabeyimizi, her şeyden önce, Üstadımın en yakın üniversite yılları arkadaşlarından biri olarak tanıdım ve her seferinde Üstad ile ilgili özel bilgiler edindim. Bu bilgilerin bence en önemli olanı konusunda bir gün dikkatimi çekerek şöyle demişti: “Reşat, sen yıllardan beri Süleyman ile çalışıyorsun. Şunu bilmen gerekiyor. Süleyman İstanbul Teknik Üniversitesi’ne öğrenci olarak geldiğinde, İslam âlimi seviyesinde bilgi sahibiydi ve bizim aramızdaki o zamanki lakabı da ‘Ebu Hanife’ idi.” Ruşen Gezici’den öğrendiğim bu özellik, Üstad ile yarım yüzyıla varan Kur’an ve ‘Adil Düzen’ merkezli çalışma birlikteliğimizin ana sebeplerinden biridir. Ruşen Gezici’yi biraz da Üstadımdan dinleyelim:
“Üniversiteye geldiğimizde, liseden yakın arkadaşlarım Abdurrahman Ünsal, İlhami Karayalçın ve ben zaten ekiptik. Çevremizde kıymetli arkadaşlar toplandı; Şükrü Tüzün, Kazım Bilge, Suphi Koral ve Ruşen Gezici... İstanbul’da İskender Paşa Cemaati vardı, Yahya Oğuz onun temsilcisiydi. Bir mescidimiz vardı, onlarla birleşmiş olarak bunları orada tanıdım...
Ruşen Gezici ile daha sonra kooperatif kurduğumuzda da hep beraber olduk...
Ruşen Gezici’yi Necmettin Erbakan döküm üzerinde doktora yapmak üzere Almanya’ya gönderdi ve o Gümüş Motor’un teknik sorumluluğunu yüklenen arkadaşımızdır.
İzmir’de 1985 yılında kooperatif olarak o zamanın 50 milyon lirasını vererek Özdemir Çelik Döküm Fabrikası’nı satın almaya çalışıyorduk. İstanbul’da cemaatleri ziyaret edip ortak arıyorduk. Ruşen Gezici ise bize ‘50 milyon daha verin ve kendinizi bu sektörden kurtarın’ demişti. Dolaşmada bize katıldı. Ben konuşur ve kişileri ortaklığa davet ederdim, Ruşen kalkar ve ortak olmamalarını tavsiye ederdi. Fabrikayı aldıktan sonra ise bize büyük destek vermiştir...
İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nde (önceleri Ege Üniversitesi’nde) Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli ile güzel bir fakülte oluşturdular, çok başarılı ilim adamları yetiştirildi...
Bir hatıramı daha anlatayım. Ruşen Gezici bir gün İzmir Akevler Sitesi’ndeki evime geldi. Biraz sonra Hasan Dayhan da geldi. Alsancak’ta Prof. Dr. Saffet Solak başkanlığında Erbakan’a karşı toplantı yapıyorlardı. Prof. Dr. Ahmet Tahir Satoğlu ile beraber bizi oraya davet ediyorlarmış. Ruşen Gezici onlara, ‘Evet ama Süleyman Karagülle’nin evine gelin orada görüşelim’ demiş. Hasan Dayhan meseleyi anlatınca ben ret cevabını verdim. Ahmet Tahir Satoğlu geldi, aynı cevabı tekrar etti. Ruşen Gezici de oraya gitmedi...”
Tekrar hatırlatıyorum: Türkiye inkılap tarihi yeniden yazılmalı ama Millî Görüş Harekâtı ve Adil Düzen oluşumu da eklenerek ehil ve emin olanlarca yazılmalıdır...