‘Kökü mazide olan atiyim’ çalışmaları yapılmalı
Üç hafta boyunca her hafta bir çınarımızı kaybettik…
Önce Mehmed Şevket Eygi; kendisini dört yazıyla andım…
Sonra MSP’mizin ilk genel başkanı Süleyman Arif Emre; iki yazıyla andım…
Ve son olarak da Erbakan Hocamızın başlangıç olarak Gümüş Motor döneminden en son Refahyol Hükümeti dönemine kadar yakın çalışma arkadaşı olan Prof. Dr. Rüşen Gezici…
Süleyman Arif Emre ile ilgili yazılarımda ifade ettiğim üzere, içinde bulunduğumuz döneme ve merhaleye kolay gelinmedi, çok zor şartlara rağmen bu ‘değişim ve inkılap’ gerçekleşti; bundan dolayı ‘Millî Görüş İnkılabı’ ehliyetli kişilerce mutlaka yazılmalı…
Neden?
Maziyi yani geçmişi iyi bilip kavramazsak, atiyi yani geleceği iyi oluşturamayız.
Hemşerim Yahya Kemal Beyatlı gibi “kökü mazide olan atiyim” demeliyiz.
***
Bu girizgâhtan sonra, yine KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 1025’inci hafta seminerimizden bir-iki demetle devam edeceğim ama önce Üstadımın son uyarılarına bakalım.
İnsan dünyaya gelir. Önce çevresinden ana dili öğrenir. Ömrü boyunca çevresinden birçok şeyleri duyar, o arada anlamaya başlar. Böylece bir kültür oluşur ve o kültür topluluğu oluşturur. Sonra dinleyip konuşmanın yerini, okuyup yazma almıştır. Hem daha çok insanın okuma imkânı ortaya çıktığı gibi zaman itibari ile de geçmişte yazılanları okuma ve geleceğe aktarma imkânı doğmuştur. Bugün buna radyo ve televizyon eklenmiştir ama onun da dönemi geçmiştir, artık cep telefonları ile hem herkes takip edilebiliyor hem de etkileşme imkânı doğuyor. İmkânlar bu kadar gelişince zararlı durumlar da ortaya çıkıyor.
a) Kişi çalışmada ve yaşamada yani iş ve ev hayatında beraber olduğu kimselerden kopuyor. İnsan artık gerçek hayatında ilişkisi olmayan insanlarla diyalog kurmaktadır ve ikili ilişkiler ile yakın ilişkiler maalesef mağara devrine doğru yönelmiştir.
b) Çok kitap okumak demek aslında hiç kitap okumamak demektir. Mantıkta çok ile hiç eşittir. Matematik işlemlerinde sıfır ile sonsuz eşit kurallara tabidir. İkisinin toplamı kendileri olduğu gibi ikisi birbirine bölünmez. Çok okuyan ile hiç okumayanın durumu aynıdır.
c) Okuyanlar ve yazanlar gerçek dünyayı değil, hayal dünyasını okumaya ve yazmaya başlarlar, gerçek âlem yerine hayal âlemindeki dünyayı gerçek olarak algılamaktadırlar.
d) İnsanlar iş yapma yerine futbol seyretmekte, telefonda oyun oynamaktadırlar.
Bütün bunların en kötü tarafı, bu dünyayı kurgulayan Sermaye, insanları uyuşturmak için basın ve yayı araçlarını kullanarak halka istediğini yaptırmaktadır.
Çağımızdaki insanlığın en büyük sorunu basın-yayın sorunudur.
Çözüm beş vakit namazı aile fertleriyle birlikte cemaatle kılmak, ocağın ve bucağın kendi kendisini okumasını ve yazmasını sağlamaktır. Denizde damla yerine bardakta (yani kendi yönetimindeki ocak ve bucağında) damla olmayı sağlamaktır.
***
Gaye nedir? (KUR’AN VE İLİM 1025. Hafta Seminerimizden bir demet.)
Kapitalistlere göre kârı maksimize etme yani sermayeyi artırma, sosyalistlere göre ücreti maksimize etmedir. Sermaye niçin çalışır? Emek elde etmek için çalışır. Birinde fiyat diğerinde ücret; karmacılara göre ikisinin toplamı. Kur’an’a göre ise ikisinin çarpımı.
Kapitalistlere göre Ekonomi=Fiyat*Mal
Sosyalistlere göre Ekonomi=Ücret*Emek
Karmacılara göre Ekonomi=Fiyat*Mal+Ücret*Emek
Kur’an’a göre Ekonomi=Fiyat*Ücret / ‘Ekonomi=Karşılığı Olan Para’ diyebilirsiniz.
Bir şeyin gayesi kendisi olamaz. Allah’ın varlığı bile O’nun halkiyetine bağlıdır. Hilkat olsun diye Allah vardır. Başka türlü neden Allah var olsun. Bir varlık bir başka şey için var olur. İnsan Allah’a ibadet etsin diye vardır. Kâinat da insanların ihtiyaçları giderilsin diye vardır. Allah da kâinatı var etsin diye vardır. Plan ve projeye göre iş yapma bunun için yapılır.