Teşhis ve tedavilere, çare ve çözümlere devam…
Çağımız dünyasında insanlar ne halde?
Bugün birbirini yiyen, sabah akşam boğuşan ve savaşan veya çatışan toplulukların varlıkları söz konusudur. Faizli zalim işçilik yani kölelikten beter bir dönem yaşanmaktadır. Ast üstün hasmıdır. Öğrenci öğretmenin düşmanıdır. İşçi patronunun düşmanıdır, onu nasıl zarara sokarım diye düşünmektedir. Partide olanlar çıkarları sebebiyle partidedirler, başkanlarına çıkarları sebebiyle bağlıdırlar. Başkan makamından düştüğü anda hemen onun karşısına geçerler. Bazı düşmüşlerin durumu bunun en açık misalidir.
Bu bir tespit ve teşhistir.
Başka bir tespit ve teşhise geçelim.
Piyasada para dolaşır, üretim ve tüketim olur.
Piyasadan para çekmek demek insanın cebinden parayı çekip çalmak demektir, var olan dengeli döngüyü durdurmak demektir. Bu da sonunda mevcut olan parayı bölüşme kavgasıdır. Benim cebimdeki 100 liraya herkes göz dikmiştir, nasıl onun cebinden kendi cebime aktarırım diye uğraşın adıdır. Faizli sistem budur, işçilik sistemi budur, zalim düzen budur.
Teşhisten sonra tedaviden söz edelim, çare ve çözümden söz edelim.
Çare ve çözüm demek olan ortaklık sisteminde kimse para kazanmayı düşünmemektedir, herkes para ile üretim yapmayı düşünmektedir. Kâr üretilen üründür. Ürün üretim sonunda paylaşılmaktadır. Herkes kattığı emek, kattığı mal, kattığı yapı ve kattığı güvenden payını almaktadır. Elde ettiği malı da piyasaya arz etmektedir. Piyasadan da ona karşı istediği malı veya hizmeti almaktadır.
Devam edelim.
Evet…
İnsanlık buhran içindedir.
Ülkelerdeki yöneticiler istikrarlı hükümetler kuramıyorlar, istikrarlı piyasayı oluşturamıyorlar, herkes herkesle görüşememektedir, kimse kimseyle anlaşamamaktadır.
Çünkü faizli zalim işçilik düzeni çökmüştür, bu sistem sorunları çözülemiyor.
Bu sistemin müntesiplerinin artık birbirleri ile savaşmaya bile mecalleri kalmamıştır.
Sermaye-yönetim çatışması had safhada.
Çin-ABD çatışması gündemde.
İslamiyet-laiklik çatışması hızını yitirdi ama Müslümanlar hala anarşide kullanılıyorlar ve fatura İslamiyet’e kesilmektedir.
Bu durumda bizim yapacağımız onların işlerine karışmamak ve taraf tutmamaktır.
Allah’a ve ahirete inanmış olup da tüm özel hayatında ittika içinde olanlar ne yapmalı?
Onları kendi hareketleri içinde bırakmalıdır.
İster Devlet olsun ister Sermaye olsun, ister sağcı olsun ister solcu olsun, mevcut düzendeki çalışmalara yardımcı olmamalıdır, mevcut düzende olanlara yardım etmemelidir.
Ülkemize iltica edenlere değil, ülkemize hicret edenlere kucak açılmalıdır, onlar ortaklık işletmelerinde yerleştirilmelidir.
Hapishaneler boşaltılmalı ve onlar da ortaklık işletmelerinde yerleştirilmelidir...
Askerlik iki yıla çıkarılmalı ve orada ortaklık işletmeleri kurulmalı, orada askeri eğitimin yanında ortaklık eğitimi de verilmelidir...
Çalışarak okuma ilkesi getirilmeli ve okullarda okuyanlar aynı zamanda uygulamalı ortaklık eğitimini de almalıdırlar...
Türkiye dünyanın merkezindedir, İstanbul dünyanın merkezidir.
Türkiye ve İstanbul’da yapılan herhangi bir örnek çalışma dünyaya hemen yayılır. Dolayısıyla Türkiye ve İstanbul demek bütün dünya demektir. Türkiye’deki devlet başkanı veya herhangi bir partideki belediye başkanı, bundan dolayı ne kadar ağır, ağır olduğu kadar şerefli görev yüklendiklerinin farkında olmalıdır.
Teşhis ve tedavilere, çare ve çözümlere devam edeceğiz…