Hem ülkemiz hem dünya yani bütün beşeriyet sıkıntıda…
Ülkemizdeki sıkıntıları siyasilerden her gün hem duyuyor hem bizzat yaşıyoruz…
Dünyadaki sıkıntıları da, sınır komşularımızdan başlamak üzere, bütün ülkelerde ve bütün kıtalarda, ülkemize olan doğrudan veya dolaylı etkileriyle duyuyor ve yaşıyoruz…
Biz yarım yüzyıldan beri duruma TEŞHİS koyduğumuzda sorunu hayatın dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî sorunları olarak dile getiriyor ve SOSYAL TUFAN VAR diyoruz…
Hayatın dört bir yanındaki ‘teşhis’ ve ‘sosyal tufan’ söylemimizin hemen ardından TEDAVİ reçetelerimizi ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN, ADİL DÜNYA DÜZENİ VE ADİL DÜZEN İNSANLIK ANAYASASI olarak ortaya koyduk…
Millî Görüş mensubu olup Erbakan Hocamızı dikkatle dinleyip takip eden herkes, bu ‘teşhis ve tedavi reçetelerine’ dair bilgilere genel olarak vakıf bulunmakta…
2019 yılında yani üçüncü binyılın başlarında yaşıyoruz…
Bize göre sorun kısa dönemlik veya yüzyıllık değil, bin yıllık bir sorundur…
Sorunu bu boyutuyla ve bu kapsamda ele almadıkça çözüm merhalesine ulaşamayız.
Ne demek istediğimizi iki merhalede açıklayalım.
1
Yeryüzünde aynı istikamette yola çıksak karşımıza ufuk çıkar. Oraya varınca dünyanın biteceğini zannederiz. Oysa devam edersek yeni ufuklar çıkar.
Eğer dünyanın çapı sabitse, bir gün başladığımız yere geliriz ama dünyanın alanı ve çapı büyümekte ise ve büyümesi bizim yürüyüş hızımızdan fazla ise ufuklar bitmez, sonsuza kadar yeni ufuklar peşinde koşarız.
Uygarlık ya da medeniyet meselesi de aynen böyledir.
Her uygarlık, her medeniyet yeni ufuktur, büyüyen ufuktur. Hedefe vardık derken yeni uygarlık, yeni medeniyet hedefi ortaya çıkar ve biz hiçbir zaman hedefimize varamayız.
Bugün ‘işçilik ufkuna’ vardık.
Artık ‘ortaklık ufkuna’ doğru gidiyoruz.
500 yahut 1000 sene sonra o ufka da varmış olacağız.
O zaman karşımıza yeni ufuk çıkacak ve yeni ufka yönelmiş olacağız.
2
Bu durumda ve günümüzde Türkiye’nin yapacağı işler çok basittir.
1-Türkiye Kur’an’ı ana kaynak kabul edecek, her türlü yeniden yapılanmayı ve genel siyaseti Kur’an’a göre yapacaktır.
2-Türkiye dış ve iç siyasette ‘hakemlik sistemini’ esas alacak ve hakemlik sistemini kabul eden devletlerle bu çerçevede işbirliği yapacaktır.
3-Türkiye olarak, hakemliği kabul etmeyip bize saldırmayan ülkelere biz de saldırmayacağız, karşılıklı mütarekede yaşayacağız. (Mütareke terkleşme anlamına gelir.)
4-Türkiye olarak ‘yerinden yönetim sistemini’ benimseyeceğiz. Merkezler hâkim değil hadim olacak. Birleşmiş Milletler olacak ama devletlere hükmetmeyecek, hizmet edecek. Devletler olacak ama illere hükmetmeyecek, hizmet edecek. İller olacak ama bucaklara hükmetmeyecek, hizmet edecek. Bucaklar da semtlere hizmet edecek.
5-Türkiye uluslararası ilişkilerde gümrük ve vizeler kalkacak şekilde yeniden yapılanacak, dünyanın en merkezî ve en barışçı ülkesi olacak. Mal, emek, nakit ve bilgi hareketlerinde sınırlar olmayacak. İpek Yolu ve Akdeniz savaşın değil, barışın merkezi olacak.
Türkiye tüm dünyaya kapılarını açıp İpek Yolu’nun merkezi olmaya başlayacaktır. Türkiye’ye herkes vizesiz gelebilecek, mal getirip satabilecek. Gümrük yok, kota yok. Türkiye’nin tamamı serbest bölge olacak, devlet vergisini alacak, ondan sonra karışmayacak.
Türkiye sıkı durmalı.
Bu da ‘büyük ittifak’ ile olur.
Bunları daha önce defalarca yazdık.