İstanbul Türkiye’nin değil dünyanın merkezidir. Herkes sonunda İstanbul’a bakar. İstanbul’u hâlâ Osmanlı torunları yönetiyor. O da dünyaya etki ediyor. Ekrem İmamoğlu’nun yaşı ne başı ne, kendi başına İstanbul’u yönetmeye gücü yetmez. Ama Allah bu görevi ona verdiğine göre o gücü de verecektir, bu da istişare kuruludur. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu siyasi partilere ilim adamlarını seçtirmeli ve onlarla istişare ettikten sonra uygulamalar yapmalıdır. Kararı kendisi vermelidir ama onlarla her gün istişare etmelidir. Bu Kur’an’ın emridir. Bu ilmin emridir. İstişarenin iki gücü vardır. Bilmediklerinizi istişare ile öğrenirsiniz. Aldığınız kararlar sizin kararlarınız değil halkı temsil eden ilim adamlarının görüşlerinin sentezi olur. Başkan olarak sentezi siz yaparsınız. NASIL?
1-On hukukçudan oluşan ‘Hukuk İstişare Kurulu’ olmalıdır, başkan her gün bir saat onlara danışmalıdır. Bugün İstanbul’da 50 senedir süren davalar vardır. Davası olmayan hemen hemen hiçbir işletme yoktur. Elli sene süren bir yargı, yargı değildir. O halde hukuk dışı yaşayan bir topluluk halindeyiz. Biz Akevler’de bunu ‘Hakemler Sistemi’ ile çözdük ve bugün bizim davamız yoktur. İstanbul’a hakemlik sistemini getireceğiz, isteyenler davalarını hakemlere çözdürecekler. Hakem kararlarını kabul etmeyenlere karşı belediyenin avukatlık bürosu savunma yapacak, ücretsiz yapacaktır. Avukatların ücretini İstanbul’da kurulacak Uzlaşma Kooperatifleri finanse edecektir. Akevler’in bu alanda 50 yıllık birikimi vardır.
2-On Mali Müşavirden oluşan ‘Muhasipler Şurası’ olacaktır, her gün bir saat onlarla istişare edeceksiniz. Türkiye’de hiç hesap tutulmuyor. Defterlerde yazılanlar hep yalandır. Gerçekler yazılsa birkaç sene içinde tüm İstanbul iflas bayrağını çeker. Biz Akevler’de bunun tedbirini aldık. Hesapları para üzerinden değil de mal üzerinden yazdık, anlaşmaları ona göre yaptık. Parayı değil malı kâr ediyorlardı. Bu da gerçek kâr idi. Bunu da ödeyerek iflas etmeden her türlü kaydı yapar hale getirdik. Akevler ‘Demir-Çimento (DÇ) hesabını’ 50 yıldır kullanmaktadır. İstanbullulara iflas etmeden nasıl kayıtlı ekonomiye geçileceğini öğreteceğiz. Böylece İstanbul’un ekonomisi sağlığına kavuşacak, Türkiye ekonomisi sağlığına kavuşacak. Dünya bu sayede kayıtlı ekonomiye geçecektir.
3-On kadar mühendisten oluşan bir ‘Proje Danışma ve İstişare Heyeti’ olacaktır. Bugün Türkiye’de projeli hiçbir iş yapılmamaktadır. Kayıtsız ekonomi gibi projesiz işletmeler vardır. Biz çözümü şöyle bulduk. Arsaya göre proje yerine projeye göre arsalar ürettik. Tek tip projeyi karşılıksız olarak arsayı tahsis ettiğimiz ortağa verdik. Tapu bizde olduğu için zorlanmadık. Projesiz, eksik malzemeli bir kolon bile diktirmedik ve başardık. Bizim yapılarımız İzmir’de en sağlam yapılardır. İstanbul Belediyesi ve ilçe belediyeleri ihtiyaca göre tip projeler, projeye göre arsalar üretecek. Herkes projeye göre inşaat yapacak. Sağlam olacak ve en ucuz olacak. Gereksiz malzeme kullanılmayacak, gerekli olanlar da eksik olmayacak.
4-On kadar tıp doktoru ‘Sağlık Kurulu Müşaviri’ olacaktır. İstanbul hastaneleri yalnız İstanbul’a hizmet vermiyor. Tüm Anadolu hasta olunca İstanbul’a sevk edilir veya gelir. İstanbullular Anadolu’ya hizmet verirler. Bu İstanbullular için büyük sorundur. İstanbulluların bu sorunlarını çözmeliyiz. İstanbul halkını ancak böylece huzura kavuşturabiliriz. Bunun için özel hastaneler ‘vakıflar’ şeklinde oluşacak, sigorta payları özel hastanelerin hizmetinden daha üstün hizmet verecek. Yani İstanbul’a gelen hasta refakatçi ile hastanede yatacak. Kendisinden yatak ve yemek masrafları alınmayacak, ilaç sigortadan sağlanacak. Tarihimizdeki bütün şifahaneler vakıftı. İstanbul’u yönetenler bu hastaneleri vakıf şifahaneler yapacaktır.
Bunlara dair elli yıllık birikimimiz vardır. Biz birikimimizi kazanca çevirmeyi düşünmüyoruz, birikimimizi halkımıza ve insanlığa sunmak istiyoruz. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve diğerleri bu birikimden yararlanmalı, istişare kurullarında bu birikim de temsil edilmelidir. Onların buna ihtiyacı yoktur, sizin onlara ihtiyacınız vardır. Bir iş ile işe başlayacağız. İstanbul Kanalı’nı İstanbullulara yaptırabiliriz. Projeye herkes ortak olur, sonra herkes senetten payını alır. Bu sayede yap-işlet ve borçlanma belasına düşmeden daha hızlı kalkınmaya doğru adımlar atmış oluruz. Bir dinleyin, ondan sonra itiraz edin.