Ne diyorduk; daha doğrusu seçim sonrasındaki dört yazımızda neler dedik?
Seçimden önce-seçimden sonra; uyarılara devam 23.06.2019
Bu seçim vesilesiyle tekrar tekrar hatırlatıyoruz 24.06.2019
Bu seçim vesilesiyle tekrar tekrar hatırlatıyoruz 25.06.2019
SONUÇ; ötesini biz değil Allah yapacaktır… 27.06.2019
İBB Seçimi sonu/sonucu yazılarımıza ‘İstanbul nasıl organize olmalı?’ ile devam…
Allah yeryüzünü düzenlerken %70’ni deniz, %30’unu kara yaptı. Karaları kuzey yarım kürenin dörtte birinde topladı ve karaları ikiye ayırıp aralarına Atlas Okyanusu’nu koydu. Ak Deniz’i, Karadeniz’i, Hazar Deniz’ini ve Kızıldeniz’i de iç denizler olarak yerleştirdi. Kızıldeniz’in doğusundaki Mekke şehrini sosyal merkez yaptı, içdenizlerin merkezi İstanbul’u da ekonomik merkez yaptı.
Mekke ve İstanbul dünyanın iki merkezidir. Mekke beyin ise İstanbul da kalptir. İstanbul sadece bir Türk şehri değil aynı zamanda bir dünya şehri ve merkezidir.
İstanbul buna göre düzenlenmelidir.
Her şeyden önce ve önemli olarak şuna dikkat: Bir il bir milyondan fazla nüfusa sahip olamaz. İstanbul yirmi ile ayrılmalı, bu iller iki bölge haline getirilmelidir. Biri Avrupa bölgesinin merkezi, biri de Güney Marmara’nın bölgesi içinde yer almalıdır.
İstanbul’da bir ilçe serbest bölge olmalı, burasının güvenliğini Türkiye sağlamalı ama buraya herkes vizesiz ve pasaportsuz girip çıkabilmeli, mallar da gümrüksüz sokulup çıkarılabilmelidir. Bunun için en uygun yer adalar olabilir, boğazlar olabilir. Buraya kara, deniz, hava ve demiryolları kontrolsüz girip çıkabilmelidir. Serbest bölgeden diğer ilçelere (illere) giriş-çıkış mevcut düzen içinde şimdilik devam edecektir. İstanbul’da iki şekilde yatırım yapılacaktır. Biri, bir dünya kenti olarak uluslararası yatırımdır. Serbest bölge yatırımları ve dışarıya olan gidiş-gelişlerdir. Yeni havaalanı bu iş için ayrılmalı, orası serbest bölge içinde olmalıdır. Serbest bölgenin yönetimi için bir ‘Serbest Bölge Vakfı/Kooperatifi’ kurulmalı, bütün insanlık bu kuruluşa katılabilmelidir. Yönetim de o vakfın veya kooperatifin olmalıdır. Devletimiz bu kooperatifin veya vakfın güvenliğini sağlamalıdır. Bundan dolayı bir pay alır. Oranın yönetimine karışamaz, uluslararası topraktır. Bir veya birkaç ilçeyi böylece serbest bölge haline getirdikten sonra, diğer ilçeler Türk devletinin öz toprakları olmalıdır. Anadolu’nun bölgelerinden biri halinde olmalıdır. Seçilmiş bir belediye başkanı değil, atanmış bir belediye başkanı burasını yönetmelidir.
Osmanlıları Mısır yıkmıştır, Türkiye’yi de İstanbul yıkabilir! Cumhuriyet Türkiye’si hâlâ bunun kavgasını yapmaktadır; Ankara mı, İstanbul mu? Burada belediye başkanı olan, ileride cumhurbaşkanı adayı olmaktadır...
İstanbul’un bu ağırlığını hafifletmek için İstanbul önce 20’ye yakın ile (vilayete) ayrılmalı ve il valileri tayinle değil seçimle gelmelidir. Buna karşılık büyükşehir başkanı atama ile gelmelidir. İstanbul ancak ondan sonra huzur içinde olabilir. İstanbul’da her semt (sokak) Anadolu’daki bir bucağa/beldeye tekabül eder. Anadolu’daki her bucağın İstanbul’da bir semti olmalıdır. Bunlar kardeş kuruluşlar yapılmalıdır. Herkesin kendi semtlerinde oturmaları ve çalışmaları yani iş bulmaları sağlanmalıdır. Yüz lojmanlı işyeri apartmanları bunu sağlayacaktır. Yani İstanbul’da hemşeriler bir yerde oturabilmeli ve orada oturanlar da orada iş bulabilmelidirler. İstanbul’daki halk semt işyeri apartmanlarında yerleştirilmelidir. Yani herkes oturduğu semtte kendisine iş bulabilmelidir. Bu sayede İstanbul’un trafik sorunu çözülmekle kalmaz, İstanbul trafikte heder olan emeğin dörtte birini kazanmış olur. Bunun için İstanbul’un bütün sokaklarında ‘Semt Kooperatifleri’ kurulmalıdır ve bu kooperatifler yoluyla İstanbul yeni düzene sokulmalıdır.
Bizim bu konularda yarım yüzyıllık çalışmalarımız vardır…
Bizim bu konularda yarım yüzyıl yetecek kadro ve projelerimiz vardır...
Bizim bu birikimlerimizden özellikle yetkili ve ilgililerin yararlanması tavsiye olunur.