Bir şehirden çok koca bir devlet gibidir İstanbul… Devletçe ve milletçe üzerine titrememiz gereken bir şehrimizken, perperişan ettik bu güzelim şehrimizi… Fatih aklıyla vatan eylenen İstanbul, Fatihçe bir akılla korunamadı… Ormanı, suyu, dağı, tepesi betona teslim edildi… Çok rantçı, hesap edilemez rant elde etti; etti etmesine de yiyebilecekler mi bakalım… Her şehrin bir kurulma hikayesi, bir tarihi, bir duası, bir vefası, bir efsanesi, bir emek vereni; manevi yanı, kıymeti, ağlayanı, acısı, ağıtı, nasibi… vardır. Bu ulviyetler, erdemler, sevaplar dikkate alınmalıdır…
Her şehrin bir korkusu vardır: Depremdir, sel baskınıdır, heyelandır, kar-kış-kıyamettir, serhat şehri ise düşmanın hedefindedir, dünyanın göz bebeği bir şehir ise ele geçirilmek için fırsat kollanandır, ‘dağı-taşı altınsa’ ne kadar yese de doymazların iştahının saldırısı altındadır…
İstanbul için en büyük korkumuz depremdi, ta ki 31 Mart Belediye Seçimlerine kadar… Ha bugün ha yarın; yok yok haftaya, gelecek aya, şu zamana, şu seneye kadar İstanbul’da deprem olacak uyarılık korkular, endişeler… Hatta deprem bahanesiyle İstanbul’umuzun işgal edilebileceği gibi büyük endişe ve korkular…
31 Mart Yerel Seçimleri yapıldı bitti:
-Ben kazandım!..
-Sen değil, ben kazandım!..
-Sen çaldın!..
-Ben çalmadım, mağdur edildim!..
Asla hayrımıza olmayan ve olmayacak olan böylesi tartışmalardan sonra seçimin yenilenmesine karar verildi…
Yakında: 23 Haziran 2019 Pazar günü İstanbul’umuzda belediye seçimleri yapılacak…
Tartışmalar had safhada…
Karşılıklı zıtlaşmalar zirvede…
Ulu ülkemiz Türkiye ateş çemberi içinde…
Aklı başında herkes endişeli, tedirgin, üzgün, bezgin…
Büyük deprem korkusunun yerini seçim korkusu aldı… Oysa demokrasilerde seçim oğul, kız, yeğen, eş, dost, komşu evladını evlendirmek gibidir… Seçimler, demokratik hayatın büyük şenlikli düğün halleridir… Bizdeyse korku halleri…
İstanbul için yeni bir korku ifadesi: Depremden korkma, seçimden kork!..
Allah korusun, o koca İstanbul’umuzda bir kıvılcım, bir seçim atışması, tartışması, provokasyonu, çatışması ulu ülkemizi sarar diye endişeleniyorum…
Ulu ülkemiz Türkiye’nin…
Ulu ve dualı Türk Milleti’nin yeminli düşmanları kaç zamandır avuçlarını ovuşturuyorlar…
Bin yıldır tek hedefleri var: Anadolu’da, bu ulu vatanımızda bir tek Türk’ü dahi hayatta bırakmamak!..
Çare nedir, ne yapılmalıdır?!..
Bu fakir yurttaşın acil önerisi şudur:
Ak Parti ve CHP acilen biraraya gelmelidir…
İstanbul seçimi iptal edilmelidir…
Aşağıda önereceğim veya bu iki partinin birlikte yapacakları istişare sonucu milletimizin ekseriyetince sevilen bir aday belediye başkanlığına getirilmelidir… Şu da net olarak belli oldu ki, şu belediyecilik işleri -en azından epeyce bir süre bize göre değil, demokrasiyi hele yeniden keşfedip içselleştirelim de-bize göre değil; belediyeler de iptal edilsin, ayrı bakanlığa bağlı bir teşkilatlanmayla yeniden düşünülüp ıslah edilsin.
Önereceğim şahsiyetler şunlardır:
Bedrettin Dalan
Abdurrrahman Dilipak
Mahmut Toptaş
Ali Bardakoğlu
Mehmet Görmez
Reşat Nuri Erol
Yusuf Kaplan
Namık Kemal Zeybek
Onur Öymen
Toplumun sevdiği bu ve başka simalar üzerinde anlaşılır veya kura çekilir, bu şahsiyetlerden birinin İstanbul’a hakkaniyetle hizmet yapma şansı sağlanmış olur.
Sonraki aşamada da “Türkiye İttifakı” kurulur…
İstanbul rahat nefes alır…
Türkiye rahat nefes alır…
Şunu asla unutmayalım ki, siyasetçilerimiz hep güzel laflar ederler, büyük büyük adımlar atacaklarını ifade ederler, umut veren adımlar atmaya meyilli gözükürler, ama hiçbirini yapmazlar.
Mesela sık sık ‘seferberlik’ten sözederler -oysa ne kadar elzem ve ne kadar gerekli- ama yapmazlar…
Şimdi, ‘Türkiye İttifakı’ndan bahsediyorlar, ama bunu da yapmıyorlar…
Siyasetçilerimizin ve haliyle milletimizin kaybı da burada başlıyor: Siyasetçilerimizin söyleyip de yapmadıkları/yapamadıkları hayrımıza olan işlerden…
Bugüne kadarki siyasetçilerimiz biraraya gelmediler, birlikte büyük işler başaramadılar; bu yüzden hep kaybeden bir millet olduk.
Şimdi çok zor vaziyetler içindeyiz…
Ak Parti ve CHP acilen biraraya gelmelidir…
CHP’nin adayı (E.İmamoğlu) da, madem ki kendisini yeni bir lider olarak görüyor; o da bir dakika dahi geç kalmadan CHP’nin başına geçsin -geçebilirse tabi- ve bir de tez zamanda bıkıp -Ecevit gibi- istifa etmeyip, CHP’yi hem kendisi çok sevsin ve hem de millete sevdirsin… İstanbul’a aday ederler de, CHP’ye (Yeni CHP’ye) başkan etmezler; YCHP’nin de nemenem bir parti olduğunu da anlamış olur.
Atatürk’ü, İstiklal Savaşı’nı, İstiklal Savaşı kahramanlarını ve başarılarını anlayıncaya kadar da kendisine “Atatürkçü” demesin!..
En başta siyasetçilerimiz ve her bir yurttaşımız şunu bilsin ki, ulu ülkemiz olağanüstü haldedir, dertlerimiz çoktur ve büyüktür; düşmanlarımız çoğalmış ve çok pervasızdır…
Liderlerimiz de kayıkçı kavgasını bırakıp olağanüstü liderler olabilmeyi başarabilmelidir…