Binali Yıldırım’ın Millî Gazete ziyaretini yazdım, önceki yazımda ve son sözü Erdoğan’a getirip dedim ki; “Recep Tayyip Erdoğan da Millî Gazete’yi ziyaret edip özür ve helallik dilemeli…” (Kendisinin bana ‘yazmakla ilgili büyük bir özür borcu var’ da dedim.)
Bu konuda bir-iki cümle değil, onlarca yazı yazmam gerekir ama bu kadarı yeter!
Zeki Ceyhan, bugünkü (21 Haziran) “Bireysel bir özür!” başlıklı yazısında demiş ki: “Binali Yıldırım partisince Saadet Partililere karşı yapılan haksızlık nedeniyle ‘özür dileme erdemini’ gösterirken, AKP’nin öteki sözcülerinin bu özür dilemeyi paylaşmaya yanaşmadıkları görülüyor! Bırakın paylaşmayı, adeta ‘şimdi nereden çıktı bu özür dileme’ gibisinden bir tavır içine girmişlerdir...” (Binali Yıldırım’ın Millî Gazete ziyareti vesilesiyle…)
Adnan Öksüz’ün bugünkü “İstanbul’da bir zihniyet devrimi başlatacağız!” başlıklı yazısında, “Necdet Gökçınar’ın daha öyle projeleri var ki, say say bitmez…” diyor; okunmalı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı ve eski AKP AnkaraMilletvekili Aydın Ünal, AKP’nin 23 Haziran için sürdürdüğü kampanyanın rakibe yaradığını açıkladı. Aydın Ünal, Twitter hesabından yaptığı paylaşımında AKP tarafından, CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu ve gazeteci İsmail Küçükkaya hakkında yürüttüğü seçim kampanyasını eleştirdi. Ünal, “‘İmamoğlu yalan söylüyor, hakaret ediyor, Küçükkaya sahtekâr vs. ağırlıklı söylemiyle yapılan kampanya rakibe yarıyor. Küskünlerin, kırgınların gönlüne hitap edecek, mütevazı, samimi, duygusal, umut veren bir dile ihtiyaç var. Yani AK Parti’nin kendi doğal diline ihtiyacı var” diye belirtti. (Millî Gazete’de yayınlanan haberden / 21 Haziran).
Abdurrahman Dilipak dünkü yazısını şöyle bitirmiş: “Seçim geçecek ama tartışması bitmeyecek. / Bu tartışmaların seçmeni yorduğunu söylemeliyim. Siyasete duyulan güven düne göre bugün daha da azaldı. Bugün, düne göre toplum daha çok kamplaştı ve karşıt gruplar arasındaki öfke katsayısı daha da arttı. Basın da itibar ve güven kaybına uğradı. STK’lar, vakıf, dernek, oda, sendika gibi kuruluşlara yönelik de ciddi bir güven kaybı var. Siyaset bunların üzerinden yükselir. Bunların yara aldığı, zarar gördüğü bir yerde siyaset yükselemez. Bunlar ‘U Borusu’ gibi birbirine bağlıdır. / Aslında hepimiz, el birliği ile bindiğimiz dalı kesiyoruz. İnşallah seçimden sonra süreç bu şekilde daha uzun bir süre devam etmez. Selâm ve dua ile.”
Hayrettin Karaman dünkü (21 Haz.) yazısında demiş ki: “Evet, dostlarım, ben asla rüşvete, faize, yolsuzluğa, zulme, kul hakkı yemeye, vazifeyi kötüye kullanmaya, haksız mal ve mülk edinmeye caiz demem, bunları yapanlara ‘fasık, günahkâr, makbul olmayan kişiler’ derim. Elimden geldiğince bildiklerimi ıslah etmeye çalışırım, fasıkların kamu hizmetinde kullanılmamasını ısrarla tavsiye ederim (İyisini bulabilirseniz, bulabildiğiniz kadar).”
Yarım yüzyıllık Adil Düzen Çalışanı olarak, Hayrettin Karaman’ın, “Necmettin Erbakan’ı Adil Düzen’den vazgeçirme raporları” ile ilgili de yazmasını bekliyorum… Raporlar Erbakan’ı Adil Düzen’den vazgeçiremedi ama Erdoğan’ı vazgeçirdi; sonuç ortada!
Şu yazılar da okunmalı:
- Yusuf Ziya Cömert / Kimse seçmene kabahat bulmasın
- Hakan Albayrak / CHP’ye yönelen küskünlere dair
- Ahmet Taşgetiren / 50 artı 1’i kuşatmanın zorluğu
- Akif Beki / İmamoğlu nasıl mı bitirilir!
Fehmi Koru’nun bugünkü (21 Haziran) “CB Erdoğan dayanamadı, o da şimdi meydanlarda. Yerel seçime genel seçim havası geldi. Sonuçları ne olur?” başlıklı yazısı da okunmalı. Neden? Başlıktaki ifadeden öte şu ara başlık “Hedefler: Millî Görüşçüler, HDP’liler ve küskünler” de var! Mesela şu ayrıntı da var. “Birkaç gün önce ‘94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması’ adıyla yapılan, ‘Millî Görüşçüler’ diye bilinen ve Saadet Partisi’nde kalmaya devam eden camiaya uzanma çabasıydı; HDP’li seçmenler için de İmralı’dan mesaj hazırlığı olduğunu dün AK Parti’nin itibar ettiği bir yazardan öğrendik...”
“İBB SEÇİMİ İÇİN ORTAK ADAY / Geçmişte Ne Oldu, Gelecekte Ne Olacak / İSTANBUL NASIL ORGANİZE OLMALI” çalışmalarımızı yazacaktım… Yazacağım…