23 Haziran seçimi ile ilgili altı yazı yazdıktan sonra ne dedik? “23 Haziran’a kadar seçim yazmayacaktım ama!..” diye başlayan bir yazımız daha oldu ve artı üç yazı daha yazdık!
Ve…
“Bir seçim yazısı daha; iki aday tartışmadan önce!” başlıklı son yazımızın en sonunda dedik ki: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi ile ilgili olarak ne yapmış ve ne demiştik? / Nisan ve Mayıs aylarında sekiz yazı yazmıştık, meraklısı onları okuyabilir. Bu yazılardan sonra ve bu yazıdan önce, başlığında “23 Haziran seçimi vesilesiyle zaruretten dolayı” dediğimiz iki yazı yazdık. Ne dersiniz, tartışma sonrası bir iki yazı daha yazar mıyız?”
Evet…
Sadece bir iki yazı daha!
Seçime sayılı günler kaldı ya; işte ondan!
Seçmen ‘seçim günü son sözünü söyleyecek’ ve konu kapanacak!
Tarihi buluşma gerçekleşti ve Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu tartıştı (mı)!?
Özellikle iki tarafın taraftarları ve tarafsızların değerlendirmelerini okuyorsunuz…
Bu arada bizim görüşlerimizi ve değerlendirmelerimizi merak edenler için sadece Üstadımızın görüşlerini ihtiva eden bir seçki ile bilgilenmek isteyenlere merhem olayım…
1- Öncelikle sunucu, sunma tekniğinde ve tarafsızlığında başarılı olmuştur. Soruları tevcihte ve tartışmayı yönlendirmede başarısız olmuştur. Seçimi tartışmak abestir; karar verilmiş, seçim oluyor. İstanbul Belediye Başkanı olacak olanlar tarihi konuşmalarını bu gibi gereksiz, sonuçsuz tartışmalarla geçirmemelidir.
2- Tartışanların iki tarafı, tartışma kuralları ve karşı tarafı dinleme hususlarında çok başarılı idiler ama muhteva bakımından sunucu kadar bile başarılı değillerdi. Sunucu eksik tarafını tamamlayabilirdi, özellikle Binali Yıldırım ciddi konuları dile getirebilirdi yahut İmamoğlu kabiliyetini gösterebilirdi ama sıradan ama medeni bir tartışma sergilediler.
3- Önce seçmene etki etmediler. Oy alan oyunu alacaktır. Şunu öğrendik ki sıradan belediye başkanları olacaklardır. Yapacakları bir yenilik yoktur ama tehlikeli bir anlayışları da yoktur. Yapacağımız sadece eski oylarımızı tekrar etmektir.
4- Sunucuya (ve bu vesileyle bu gibi programları yapabilecek olanlara) bazı tavsiyelerimiz olacaktır: a) Her hafta dört saatlik böyle bir programı yapabilir (diğer televizyon kanalları da yapmalı). Ülkenin böyle bir programlara ihtiyacı vardır. Türkiye’yi batırmak isteyenler bu programları devre dışı yaptılar. Böyle bir programın devamını sağlamaya çalışsın. b) Halkın merak ettiği kişililerle böyle ikili programlar yapılsın. Halk o kişileri duymak ister. Bunlar kenara itilmiş kişilerdir; siyasiler, yazarlar, iş adamları... Örnek olarak bir zamanlar Besim Tibuk vardı, şimdi nerede? Tansu Çiller vardı, şimdi nerede? Kıvrıkoğlu, Başbuğ… Eski meşhurlar yeniden sahneye çıkarılmalıdır. Böylece seyirci bilgilendirilmiş olacaktır. c) Sunucu konuyu seçerken çok çalışmalıdır. Öncelikle seçilen konu geleceğe ışık tutacak bir konu olmalıdır. Örnek olarak ‘İstanbul Kanalı’ tartışılmalıdır, ‘şehir hastaneleri’ tartışılmalıdır, ‘yeni havaalanı’ tartışılmalıdır. Bunun için sunucu seyircilerin görüşlerine açık olmalıdır. Önce hangi konuların ele alınacağı hususu seyircilerin önerileri ile tespit edilmelidir. d) Seçtiği konuları ilan etmeli ve seyircilerden birer sayfalık soru önerileri isteyebilmelidir. Böylece sorular tespit edilmeli ve ilan edilmelidir. e) Tartışmacı olarak katılmak isteyenler sorulara kısa kısa cevap vermeli ve bu cevaplar yayınlanmalıdır. Sonra cevap verenler, kendi aralarında sıralama usulü ile birinci ve ikinciyi seçmelidirler. Telifte ve takdirde birinci gelenler tartışmalıdır. f) Diğer soru ve cevap önerileri ile katılanlar da dört saatlik programa katılabilmelidir. Sistem olarak iki saat konularını sunmak suretiyle konuşacaklar, iki saat da tartışacaklardır.
Sorunlarla boğuşan ülkemizin çare ve çözümler içeren bu tür programlara ihtiyacı vardır. Bu programları her hafta yapan birileri olursa Türkiye’yi en etkin basına kavuşturmuş olur. Bu program geleceğin dünyasında en etkin ve en meşhur programlarından biri olur.
Bu vesileyle Adil Düzen program ve sunuculuğundan bir örnek önermiş olduk.