Bir seçim yazısı daha; iki aday tartışmadan önce!
Bu yazı, iki adayın katıldığı programdan önce yazıldı ve bir seçim yazısı daha oldu!
Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Necdet Gökçınar olmaksızın bir program yapılıyor/yapıldı.
CHP adayı İmamoğlu ve AK Parti adayı Yıldırım’ın çıkacağı programla alakalı açıklamalarda bulunan Gökçınar dedi k: “Ben program açıklandığı zaman sosyal medya üzerinden adı geçen her iki adaya da, bütün adayların davet edilmediği bu programa katılmayarak demokrasi ve adalet konusunda bir tavır göstermeleri çağrısında bulunmuştum.”
Necdet Gökçınar, Best FM’de Ufuk Karcı’nın hazırlayıp sunduğu ‘Konuşan Türkiye’ programına konuk oldu. Bir saat boyunca Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım’ın çıkacağı televizyon programından Saadet’in neden aday çıkardığına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu ve dedi k: “23 Haziran hukuksuz bir karardır. Önümüze yeni bir seçim koydular. 23 Haziran aziz milletimize Milli Görüş belediyeciliğini seçmek için ikinci fırsattır. Adİl Düzen’e, kendimize, Saadet Partisi’ne oy verelim.”
Necdet Gökçınar’ın programa katılmamış olmasını bu kadarcık telafi etmiş olalım!
***
Üstadımız da programın yapıldığı gün görüşlerin dile getirdi; okuyalım…
“Ben düşüncelerimi açıklarken kendimi onun/adayın yerine koyar, hayal kurmaya başlarım. “Ben olsam ne konuşurum?” derim. Böylece konuşanı benim düşüncelerime olan paralelliği ile değerlendiririm. Benim gibi düşünmesini istemem. “Ben onun yerinde olsam ne konuşurdum?” der, ona göre değerlendiririm. Konuşmama şöyle başlarım.
Muhterem İstanbullular, sorulacak sorularınıza cevap vermeden önce, konuşmamın gayesini birkaç madde olarak sizlere arz edeyim.
a) Siz bana değil, sözlerime kulak vereceksiniz. Artistlik yapmıyorum. Sizlere belediye başkanı olduğumda İstanbul’u nasıl yöneteceğimi arz ediyorum. Beni değil, sözlerimi değerlendireceksiniz. Ben tam olarak ifade edemezsem de siz leb demeden leblebiyi anlayacak durumdasınız. Eksiklerimi siz tamamlayarak anlamaya çalışın.
b) Ben projelerimi sizlere anlatacağım. Ben yapacaklarımı anlatacağım, ‘ben iyi insanım’ veya ‘bana oy verin’ demiyorum, ‘yapacaklarımı uygun bulursanız bana oy verin diyorum. Bana tevcih edilen sorular şahsımla değil, yapacaklarımla ilgili ise onları cevaplayacağım.’
c) Başka bir husus ise ben geçmişte şunu yaptım veya geçmiş belediye başkanları şu yanlışları yaptı gibi konular üzerinde durmayacağım. Ben gelecekte ne yapacağımı anlatacağım. Geçmiş geçmiştir. Onunla öğünmek de onunla yetinmek de konumuz değildir. Biz oy isterken geçmişi değil geleceği anlatmalıyız. O hususta da sizleri meşgul etmeyeceğim.
d) Dördüncü ve son kuralım da arz ederek soruları cevaplamaya bu kurallar içinde geçmiş olacağım. Size NE yapacağımı değil, NASIL yapacağımı anlatacağım. İstanbul trafiğini çözeceğim demeyeceğim, Nasıl çözeceğİmİ anlatacağım. Tam anlatamayabilirim ama sizler tartışarak eksikliklerimi anlatırsınız. Ben İstanbul’daki çarpık yapılaşmayı düzelteceğim demiyorum. İstanbul’un çarpık yapılaşmaya nasıl bİr düzelteme İmkânını tasarladığımı anlatacağım.
Elbette konuşmacılar, ‘Beni böyle dinlemenizi istiyorum’ demeyecekler. Yönetici de bu konuşmalardan çok sokak kavgalarını alevlendirecek sorular soracaktır. Dolaysıyla bu sebepten dolayı programı seyretmeyeceğim. Eğer yanılıyorum da gerçekten önerdiğim gibi bir program yapılırsa, çalışma arkadaşlarımın hatırlatmasını isterim.”
***
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili olarak ne yapmış ve ne demiştik?
Nisan ve Mayıs aylarında sekiz yazı yazmıştık, meraklısı onları okuyabilir. Bu yazılardan sonra ve bu yazıdan önce, başlığında “23 Haziran Seçimi vesilesiyle zaruretten dolayı” dediğimiz iki yazı yazdık. Ne dersiniz, tartışma sonrası bir-iki yazı daha yazar mıyız?