'Unutulan Beka Sorunu’ merkezli önceki dört yazımızın ardından, bu beşincisi!
‘İBB Seçimi Vesilesiyle’ unutulduğu ya da unutturulduğu vurgusunu da yaptık…
‘Bizim usul ya da metodumuzu’ bu vesileyle bir kere daha hatırlatmam gerekiyor:
Bizim gördüklerimizi ‘gören/kavrayan’ belki vardır ama ‘yazan/yazabilen’ yok denecek kadar az; yazmadıkları ve/ya yazamadıkları için de kim olduklarını bilemiyoruz!
Evet, tek tük yazanlar var ama onlar da sadece ‘tenkit/teşhis’ yazıyor, bizim gibi ‘TEDAVİ/ÇÖZÜM’ yazan maalesef yok, hele hele ‘tedavi/çözüm’ merhalesinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan gibi detaylandırarak ‘Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen’ diyen hiç yok!
Ne demek istiyoruz?
Örneklerle devam edelim. Mesela, Yeniçağ’dan Ahmet Takan’ın, bugünkü (22 Mayıs) “Müteahhide kötü haber!” başlıklı yazısının bir bölümünde dediklerine bakalım:
“Sizler de, ‘Hele bir 23 Haziran geçsin. Ondan sonrasına bakarız’ modundaysanız, durum gerçekten çok vahim!.. En azından, şu ABD-İran gerginliği ile ilgili çok fazlaca kafa yormanızı isterim. Vatanın, milletin, devletin, çocuklarımızın geleceği için!.. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın en hassas ve en korunması gereken dengesinden bahsediyorum. İran ve Türkiye bölgenin en büyük 2 devletidir. İran varsa ve yaşarsa Türkiye yaşar. Türkiye varsa ve yaşarsa İran var olur!..” Teşhis tamam da, yazıda ‘TEDAVİ’ yok!
Yazar ‘genel teşhis’ sadedinde şunları da hatırlatmış:
“Ekonomik kriz bu kadar can yakarken, işsizler ordusu devasa boyutlara gelirken, Suriye alev alev yanarken, Körfez’de hararet had safhaya yükselirken…” Bu hatırlatmalara da teşhis olarak tamam diyelim; ‘TEDAVİ REÇETESİ’ yine yok!
İkinci örneğimiz Star’dan Yalçın Akdoğan. (Siyaset bilimci, yazar. Devlet Bakanı Basın Müşavirliği, AK Parti Genel Başkan Danışmanlığı ve Başbakan Başmüşavirliği görevlerinde bulundu. 12 kitabı var. 24, 25 ve 26. Dönemde Ankara Milletvekili seçildi. 62, 63 ve 64. Hükümetlerde Başbakan Yardımcılığı yaptı.) Bugünkü (22 Mayıs) “Yüzyılın Anlaşması barış değil savaş mı getirecek?” başlıklı yazısında dediklerine bakalım.
Yazı şöyle başlıyor: “Ortadoğu’da tırmanan krizin birçok sebebi var. İşin bir yanı petrol kavgası, diğer yanı nükleer enerji tartışmaları... / Krizin görünen tarafında ABD ve İran var, görünmeyen tarafında Rusya’dan Çin’e kadar küresel güçler.”
Yazının ortasından iki paragrafla devam edelim:
1. TEŞHİS: “Yüzyılın Anlaşması diye nitelendirilen plan bölgeye barış getirmeyi bırakın savaş tamtamlarını ve çok boyutlu savaş ittifaklarını piyasaya sürmüş durumda. / Körfez ülkeleri İran fobisiyle ABD’nin kurmaya çalıştığı yeni ittifakta saf tutuyorlar ama aslında tuttukları saf, İran’ı geriletmekten öte İsrail’in önünü açmayı, ABD’nin planına zemin hazırlamayı amaçlıyor.”
2. TEŞHİS: “İslam dünyasının kutsal bildiği her şeyi ayaklar altına alan ve mazlum Müslüman halkların çıkarlarını berhava eden böyle bin plana verilecek tepkilerin önünü kesmek için gözler İsrail’den İran’a çevriliyor ve İran’a karşı diye kurulan Arap ittifakı İsrail için seferber ediliyor.”
Yazı şöyle sona eriyor: “ABD’nin İsrail-Filistin meselesine kalıcı barış için öne sürdüğü ‘yüzyılın anlaşması’ şimdiden bölgeyi ateş çemberiyle kuşatmış durumda.”
İkinci yazarımızın ‘hükümet’ kademesindeki görevlerini yukarıda özet olarak verdim; maalesef bu yazarımızın yazısında da ‘TEDAVİ/çözüm’ yani ‘TEDAVİ reçetesi’ yok! Olsaydı, o görevlerde bulunduğu dönemlerde devreye sokar, ülkemiz de bu durumda olmazdı.
Atalarımız ne demiş: “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!”
Bu deyimin açıklaması şöyle: Hep aynı şeyleri (TEŞHİSLERİ) tekrarlamak, güya çok çalışmak ama bir türlü ilerleyememek (TEDAVİ ÜRETEMEMEK); yerinde saymak.
TAVSİYE: İlgililere, yetkililere ve hîn-i hâcette herkese tavsiye ediyoruz; bu beş yazımız ve bütün yazdıklarımız, özellikle ‘TEDAVİ/ÇÖZÜM’ açısından değerlendirilmeli…