“Unutulan Beka Sorunu” ile ilgili olarak geçen hafta üç yazı yazdım. Gerçekten de bazı yazar ve siyasilerin de işaret ettiği üzere, 31 Mart seçimi sonrasında, hiç aklımızdan çıkmaması gereken ülkemizin bu önemli sorunu unutuldu! Bize göre bulunduğumuz bölgede gerçek anlamda sadece iki güçlü devlet var; İran ve Türkiye.
İran-ABD gerginliğini her gün izliyoruz; her an savaş çıkacak seviyede bir gerginlik!
İran-ABD savaşı olursa, sonrasında olacakları tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok ve bilahare asıl hedefin Türkiye olacağını da bizim gibi düşünenler pek çoktur, umarım!
“Unutulan Beka Sorunu” ile ilgili olarak geçen hafta yazılarım yayımlanırken, bir yazar (Star’dan Ardan Zentürk, 16 Mayıs 2019) “‘Emperyalist işbirlikçiliği’ siyasi harekete dönüştü, dikkat!” başlıklı bir yazı yazdı! Yazının belli bölümleri bizim beka sorununa bakışımızla nerdeyse birebir örtüşüyor. Bundan dolayı ilgimize mazhar oldu. Beka sorunu ile ilgili geçen hafta yazdığım yazıların ilki olan“İBB Seçimi Vesilesiyle; Unutulan Beka Sorunu!” başlıklı yazımın giriş bölümü dikkatlice okunursa, bundan sonra yazısından alıntılar aktaracağım yazarın yazısını neden hatırlatma gereği duyduğum daha iyi anlaşılacaktır.
***
Yazar Ardan Zentürk’ün yazısı şu önemli tespitle başlıyor: “Kapitalizmin, sürdürülebilir sistem olmaktan çıktığı çok özel bir dönemde yaşıyoruz.”
Bu cümleyle açıklanan durumun sebebi şöyle: “Dünya nüfusunun yüzde 1’nin, toplam servetin yüzde 55’ine sahip olduğu, 60 “ultra-zengin” şahsiyetin toplam servetinin 3,7 milyar insanın cebindeki paraya eşit olduğu bir dünya sürdürülebilir değildir. Bunu en iyi, neo-liberal uygulamalarla dünya halklarını soyup soğana çevirenler biliyor.”
Üç bölümden oluşan yazının ilk bölümü şöyle:
“Emperyalizmin ana bayraktarı, Amerika Birleşik Devletleri’nde, 43 milyon insan, açlık sınırında, verilen gıda kuponları sayesinde yaşama tutunuyor. Bu insanların kağıt üstünde vergi mükellefleri gözüktüğü devlet, silaha tüm dünyanın toplamının iki katı para harcıyor!..
Kapitalizm, insan ilişkilerini geriye dönülmez şekilde zehirledi.
Toplumlardaki adalet duygusunun yok olmasına neden oldu.
İnsanlığın geleceğine dönük en küçük projesi bile yok.
Aksine, doğayı sürekli tahrip ediyor, böyle devam etmesi halinde, iki kuşak sonra insanlığın büyük bir felaket yaşaması da kaçınılmaz görünüyor.
Beka mücadelesi veren bir millet olarak oturup BEKA EKONOMİSİ’ni enine-boyuna konuşmamız gerekiyor, geç kalıyoruz, uyarıyorum.”
***
Yazının ikici bölümünün başlığı şöyle: “Topyekûn savaş hazırlığı mı?”
Bu bölümdeki bazı detayları dikkatlice okunmayı hak ediyor: “ABD’nin, İran-Türkiye hattına yığdığı askeri güç, kaçınılmaz yıkıma doğru zaman kazanmanın telaşını gösteriyor.
İRAN VE TÜRKİYE doğrudan hedef alınarak, insanlığı oyalayacak bir kan gölü, büyük bir kıyım anaforu üretmenin peşindeler.
Basra Körfezi’nde Acem-Arap savaşını tetiklemeye çalışıyorlar.
Doğu Akdeniz’de Yunanistan-İsrail ittifakının hedefine Türkiye’yi oturtuyorlar.
Suudi Arabistan başta, Körfez ülkeleri ve Yunanistan ile İsrail aslında birer piyon, çatışmanın arkasındaki esas gücün bölgeye yığdıkları askerleri olduğunu artık saklamıyorlar.
1993 BOSNA SAVAŞI’ndan bu yana, Müslüman öldürmenin kolay olduğunu, kendi insanlarına kabul ettirdiler, bir-kaç milyon Türk, Arap veya Acem ölmüş, emperyalizmin kurumsal topraklarında kimsenin umurunda olmayacak, bilin.”
Yazının kalan kısmında da ilgiye mazhar bölümler var; ilgilenmeye devam edebiliriz!
Bugünkü yazımı son iki ‘yeni’ çalışmamızın linklerini hatırlatarak bitireyim:
https://www.youtube.com/watch?v=mfB9THS8RAw&t=1256s
https://www.youtube.com/watch?v=eyo9wQcdRuU&t=3544s