Ramazan vesilesiyle, bugünkü yazımıza farklı başlayalım.
Ramazan insana nasıl yaşayacağını, zekât nasıl çalışacağını, Hac diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağını öğretir. Oruç ise insana kötülüklerden nasıl korunacağını öğretir ve sabır eğitimi verir. İBADET diye adlandırdığımız bu farizalar gaye geliştirir. Gaye barışçı olan güvenilir insan ve topluluk oluşturmaktır. İman güvendir, İslam barıştır.
RAMAZAN mübarek olsun, mutluluklar getirsin, yararlı olsun, inşallah…
Tam da bu satırları yazıyorken YSK nihayet İSATNBUL ile ilgili kararını verdi. Millî Gazete internet sitesindeki haber şöyle: “Yüksek Seçim Kurulu (YSK) İstanbul seçimlerinin yenilenmesine ilişkin talebi değerlendirdi. YSK az önce kararını açıkladı. Buna göre İstanbul seçimleri yeniden yapılacak. Karar 4’e karşı 7 oyla verildi.”
***
Madem İstanbul için seçim kararı verildi, seçim ve siyasetle devam edelim…
Bülent Arınç dedi ki: “Bahçeli bizi yüzde 35’lere düşürdü. Yüzde 35’lere düştüysek biz, kendi ifadesine göre söylüyorum, parti olarak, seçimde aldığımız sonuç olarak değil, biz yüzde 19’uz dediği zaman bize kalan yüzde 32. Bu doğruysa bir alarm zili çalması lazım…”
Fehmi Koru, içinde MHP de olan bir değerlendirme yazdı… Devlet Bahçeli malum seviyedeki kelimelerle onun değerlendirmesini değerlendirdi! Fehmi Koru, “Zorunlu bir yazı bu; umarım kendi seviyemi yine de koruyabilmişimdir…” başlıklı yazısı ile cevap verdi…
Fehmi Koru, YSK İstanbul için nihai kararını verdiği bugün, “YSK’dan ne bekleniyor ve ben ne bekliyorum?” başlıklı bir yazı yazmış, yazısını şöyle sonlandırmıştı: “İptal yönünde bir karar vereceklerse bile, bunu sağda-solda konuşulan türden baskılara pabuç bırakmadıklarına inanacağımız bir açıklıkla, hepimizin kabul edeceği gerekçelerle yapacaklardır. / Kararları temyiz edilemeyen bir adalet kurumuna düşen sorumluluk bunu gerektirir çünkü.” Fehmi Koru’yu ve yazdıklarını hatırlayınca, onun Ocak Medya’sını, orada yazan yazarları ve özellikle Kosovalı yazar Adelina Sfishta’yı hatırlamamak olmaz.
***
Adelina Sfishta, “Son Muhafazakâr” başlıklı değerlendirmeyi geçen ay 31 Mart yerel seçimleri sonrasında yapmıştı, ben de dört yazı ile o değerlendirmelere yer verdim.
Adelina Hanım sonra iki önemli yazı daha yazdı; başlıkları şöyle:
“Bahçeli ‘Ne yapar?’” (30 Nisan 2019)
“Erdoğan’ın en zor kararı…” (6 Mayıs 2019)
Birinci “Bahçeli” yazısı şöyle başlıyor: “Türkiye siyasetinin; en renkli simalarından birisi de Devlet Bahçeli. / Akıl sır ermez matematik formüllerinin mucidi. / Ülkücü hareketi “sokaktan” çekip alan, “ülkücü mafya” tanımlamasını bitiren lider. / Devletin zor zamanlarında imdadına koşan ve Ecevit’e gösterdiği saygı ile sol entelektüelden, “devlet adamı” tanımlamasını alan, “saygın” kişilik. / Kritik anlarda aldığı kararlarla, partisi dâhil, herkesi şaşkına çeviren ve ülküdaşları tarafından, “Devlet beyin vardır bir bildiği” denilerek, yaptıkları anlaşılmaya gayret edilen bir lider. Hem Ecevit’le ortaklığı, hem Erdoğan’la ortaklığı, anlaşılmayan ve “şaşırtıcı” bulunan bir lider. / Türkiye’yi seçimlere götüren “keskin kararları” ile “Bahçeli ne yapacak?” sorusunu hep gündemde tutan, “sürprizlerin adamı”.
“Bahçeli gerçekte kim?” sorusuyla devam eden bir yazı ve değerlendirme. Şöyle devam ediyor: “İki Bahçeli görüyoruz. Birincisi “Erdoğan’a tam karşı”, ikincisi “Erdoğan’ın tam destekçisi”. / Devlet Bahçeli, “siyaset stratejisini”; partisinin veya kendisinin başarısı üzerine kurmaz. “Devlet ebet müddet mefkûresi”, onun kararlarının esas parametresi. Partinin kaybetmesini çok önemsemez. Yeter ki, “devlet yaşasın”. Bu “temel fikir” ülkücü gençlerin de yetiştirilmesinde, en öncelikli davranış kalıbı. Devlet var olsun. Ama bu devlet nasıl bir şey, bu sorgulanmasın. 1980 askeri darbesinde, 5 yıl zindanlarda kalan ama “devletten şikâyet etmeyen” tek siyasi hareket. Güçlü devlet, devlet baba, devlet için can vermek…”
(İlginç değerlendirmelere kaldığımız yerden devam edebiliriz.)