Mustafa Kutlu’nun bu haftaki (24 Nisan) “Peki, bu iş nasıl olacak?” başlıklı yazısı da, bizim yarım yüzyıldır söyleyip yazdıklarımıza ve yapmaya çalıştıklarımıza tercüman oldu.
“Sanayie (endüstri) kafa tutmanın, alıp başını giden teknolojiye, “yaramaz, gâvur icadıdır” demenin, gelişmeyi-kalkınmayı-zenginliği refah ve konforu “reddetmenin” ne mânası var? / Bu “mâna”yı altı aydır anlatıyorum: Elbette ki okuyanların kahir ekseriyeti anlamıştır.”
İşte bu girizgâhla başlayan bir yazı.
İnşallah okuyanlar anladı; peki, ya okumayanlar!
Hep söylüyor, hep yazıyoruz;
- ‘NE’ yapılacağını anlatan çok…
- ‘NASIL’ yapılacağını anlatan yok!
Hele bunu ‘ADİL DÜZEN’ gibi bir medeniyet plan ve projesi olarak sunan hiç yok!
Mustafa Kutlu, altı aydır, işte bu yöndeki yarım yüzyıllık çabalarımızın tercümanı…
Yazarımızın dediklerini okumaya devam edelim…
“Kahve ağzı ile konuşuyorum, felsefe yapmıyorum.
İnanıyorum ki, bu teklif karşısında tüm insanlık şöyle diyecek: “Keşke dünya senin dediğin gibi güllük-gülistanlık olsa”. Hepimizin bir yeşil bahçe içinde tek katlı, pembe panjurlu sevimli bir evi olsa. Hep birlikte, barış içinde mutlu-mesut yaşasak.
Ama bu bir masal!
Böyle bir dünya yok, olmadı, olmayacak, diyeceksiniz. Habil ile Kabil’i hatırlatacaksınız. İnsan insanın kurdudur diyeceksiniz. Çağdaşlığın otobüsüne tıkıldığınız için nefes darlığı çekerek, ayakta kalmaya çabalayarak “İlerleyelim beyler” demeye devam edeceksiniz.
Ben aklımı peynir-ekmekle yemedim.
Sanayi (endüstri) elbette, şapka kanunu gibi, harf inkılabı gibi “mülga” deyince bir gecede yok olamaz. Hele insanlığın neredeyse tamamı âb-ı hayatı bulacağım diye bu büyülü yolculuğa evet demişken.”
Ve yazarımız asıl sorulması gereken asıl soruyu soruyor:
“Peki, NASIL OLACAK bu iş?”
Soruyor ve cevap veriyor:
“Tekraren söylüyorum: Âmentüye inananlar kalben, zihnen, fikren bu “Redcephesi”ne katılacak. Katılmalı.
Günümüzde insanlar “doğal” olanın peşindedir. Ne yazık ki içinde bulunduğu kapitalist kafes doğada doğal olan bir köşe, bir sığınak bırakmak istemiyor. “Red cephesi” radikal olmayı göze alsa dengeler değişecek. Bir “utangaç” hamle görüyoruz.
Hani işlenmiş gıdalara şüphe ile bakılmaya başlandı, “organik” “moda” oldu ya! Neden oldu? Sağlıklı yaşam arzusu ile. Dediğim bu değil. Silikon vadisi “organiğin endüstrisini” de kurabilir. İlaçta kurdu bile.
Biz huzur ve mutluluk peşinde değiliz. Şunu mıh gibi zihnimize çakalım: Gayemiz kapitalizmi kökünden kazımaktır.
Peki, NASIL OLACAK?
Herhalde stratejik önemi haiz sanayi dokunulmazlığını koruyacak? Bilemem. Böyle bir envanter benim işim değil.
Ama “Şehirleri boşaltın” sloganını atabiliriz. Anadolu’nun bomboş yatan vatan toprağı bizi bekliyor. İşsize iş, aşsıza aş. Tencerede pişirip kapağında yiyelim. Diyeceğim ama!
Bu dolmayı kimse yutmaz.
Kim olursa olsun fizibil bir proje ister, yarınından emin olmak ister, sosyo-ekonomik, reel-politik, dünya şartlarında bir GSMH ister.
TİPİK BİR EHL-İ DÜNYA TAVRI BU.”
(Devamı var)