(Bu yazımız “Yeni Ekonomi Programı ile ilgili ilk uyarılarımız” ve “Yeni Ekonomi Programı uyarılarımıza devam” başlıklı yazılarımızın devamı mahiyetindedir. ‘Başkanlık sistemi’ sebebiyle son karar verici Sayın Cumhurbaşkanımızı doğrudan ilgilendirmektedir.)
Evet… “Bitmedi; biz her şeye rağmen uyarılarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” demiştik, önceki yazımızda. İlgili ve yetkililerin uyanması için uyarılarımıza devam…
YEP (Yeni Ekonomi Programı) ile ilgili projenin detaylarına girildiğinde…
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taşra teşkilatı tamamen lağvedilmesi…
Taşra teşkilatının Tarım Kredi Kooperatifleri’ne bağlanması…
Tarımsal görevlerin kurulması öngörülen Milli Birlik Kooperatifi ile Semerat Holding arasında paylaştırılması…
Girdi, üretim ve aracı bölümüne ilişkin görevlerin Milli Birlik Kooperatifi, sanayi ve perakende kısmının ise Semerat Holding’in üstlenmesi vb. yapısal dönüşüme yönelik “makro” (evet, “mikro” değil de “makro”) denilebilecek hedefler göze çarpmakta…
Yukarıda ve önceki iki yazımızda açıklananlarla anlaşılmaya, anlatılmaya ve açıklanmaya çalışılan bu projede görünen o ki;
Devlet eliyle kurulacak ve çiftçilerin ortak olması zorunlu kılınacak Milli Birlik Kooperatifi ile Semerat Holding tarımın tek patronu olacak; yerli sermayenin yanı sıra uluslararası sermayenin de ortak olacağı bu holding (şirketler grubu) yapısı, devletin tarımsal KİT’lerine de sahip olacak gibi görünüyor…
Tarımda “Milli Birlik Projesi” kapsamında kurulacak bir KOOPERATİF ve özel sektör ortaklığıyla kurulacak holding ile tarımın kurtarılması projesinin uygulanması halinde, ortaya çıkacak tablo hakkında, ‘yarım yüzyıllık bir kooperatifçi’ olarak endişelerim pek çok... Dolayısıyla ‘eksikler ve yanlışlar hakkında söyleyebileceklerimiz’ de pek çok…
Öyle umarım ya da yarım yüzyıllık kooperatif çalışanları olarak öyle umalım ki;
-Sayın Cumhurbaşkanımız bu gerçekleri görür ve önce projeyi iade eder...
-Daha sonra yarım yüzyıllık kooperatifçilerin görüşlerini de dinler…
Uyarı yazılarımızın ikincisinde şöyle bir paragraf vardı: “Yapılan açıklamalarda kullanılan ifadelerde ‘kooperatif odaklı, kooperatifleşme vs.’ gibi kelimeler ön plana çıkarılarak sektöre gönül verenlerin gönlü hoş edilse de, programın detayı incelendiğinde KOOPERATİFİN VE KOOPERATİFÇİLİĞİN ne olduğunu bilenleri endişelendirmekten geri kalmadı.”
SAYIN CUMHURBAŞKANIM;
Bunca yıldır hatırı sayılır siyasi tecrübemizin ve teori/pratik olarak ‘kooperatif birikimimizin’, ilave olarak‘istikametimizin’ olduğunu en iyi bilenlerdensiniz...
Gerçek dost dar günde ve zor zamanda belli olur...
Etrafınızda sizi yanlış yollara yönlendiren o kadar ‘dost’ ya da ‘danışman’ görünümlü “görevli/ler” var ki; onların engellemeleri yüzünden size ulaşmak ne mümkün...
Daha önceleri de defalarca yazdım, yine yazıyorum...
Reşat kardeşinizi özellikle Refah Partisi İl Başkan Yardımcısı olduğu dönemden biliyorsunuz. Zaman zaman ‘sabırla susarak ya da yazmayarak’ bile çok şey anlatmış olduğumu zannediyorum. Sizin veciz ifadenizle sorunlar artık “BEKA” demeyi gerektirecek seviyelere ulaştığına göre; artık yazarak olanları ve olması gerekenleri anlatmaya çalışayım…
“El-adlüesasü’l-mülk / ADALET mülkün/yönetimin temelidir.” Peki, bu adaleti uygulayacak olan kimdir? “Adaleti uygulamak” sadece yargı erkinin görevi midir?
Dar anlamda “adalet” sadece hâkimlerin, hakemlerin, savcıların işi midir?
SAYIN CUMHURBAŞKANIM;
Önceki yazıda yani önerilen programda geçen şu cümle çok önemli: “KOOPERATİF yapısının merkezde olduğu güçlü bir kurumsal altyapının oluşturulması hedeflenecek.”
(Önemli, hem de çok önemli ama bir de yanlışlıklar var ki; gelecek yazıda, inşallah…)