31 Mart seçimi bitti ama “İstanbul seçim/sayım sorunu” sebebiyle hâlâ bitmedi!
Üstüne üstlük bir de Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ya da provokasyon!
Yeni Ekonomi Programı açıklandı, üzerinde durulmalı diyoruz…
Ama hep söylüyoruz ya; sorunlar sosyal tufana dönüşüyor…
Acilen Adil Düzen ve Adil Ekonomik Düzen olmalı…
Ama kör-sağır-dilsizlere sesimizi nasıl duyurmalı?!.
Her neyse; biz yine uyarılarımızı sürdürelim… Evet, sürdürelim de kör-sağır-dilsizler bir an önce uyansınlar ve yapılması gerekenleri acilen yapsınlar, inşallah...
Açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nın ana ve alt başlıkları şöyle özetlenmiş:
Finansal sektör; Bankacılık, Ulusal Veri Merkezi kurulması, Tasarruf ve sigorta.
Reel sektör; 100 milyon TL ve üzeri riski olan şirketlerin mali denetim raporu sunmak zorunda olmaları, Ulusal kredi derecelendirme kuruluşu kurulması, Enflasyon.
Tarımda Milli Birlik Projesi: Mayıs ayında tüm kamuoyu ile bu projenin detayları paylaşılacak. Buna bağlı olarak bölge ve ürün bazında bir planlamanın kurumsal altyapıları tesis edilecek. “Kooperatifyapısının merkezde olduğu”güçlü bir kurumsal altyapının oluşturulması hedeflenecek. Sera A.Ş., Küçükbaş hayvancılık hamlesi; Yeni Hal Yasası: Toptan, perakende ve lojistik alanlarında daha rekabetçi bir yapının oluşturulması sağlanacak.
Bütçe disiplini, Vergi dönüşümü, Kayıt dışı ile mücadele, Mükellef hakları, Sürdürülebilir büyüme ve istihdam, Sosyal güvenlik alanında reformlar, Yargı, Lojistik master planı, İhracat master planı, Turizm master planı, İstihdam bazlı eğitim planlaması.
“Kooperatif yapısının merkezde olduğu” ifadesini ben hem tırnak içine aldım hem de kelimeyi büyük harflerle büyüttüm ki; bize göre ana çözümlerden biridir.
Evet, “Kooperatif” odaklı çözüm arayışı olumlu ama diyeceklerimiz var…
YEP (Yeni Ekonomi Programı) kapsamında açıklanan “Tarımda Milli Birlik Projesi” genel çerçevesi içinde Türkiye’de tarımın yapısında kooperatif odaklı önemli değişiklikler planlandığı -ya da hak ettiği ifade ile “niyet edildiği”- anlaşılmakta.
İlk bakışta, kooperatifleşme yoluyla, devlet önderliğinde tarımının yeniden organize edilmesi hedefi hoş karşılanmakla birlikte, bu sürecin yeni bir Kooperatifler Kanunu ile mi yoksa adı “kooperatif” ama fonksiyonları itibariyle kooperatif olmayan “Tarım Kredi Kooperatifleri” kurgusuyla mı yürütüleceği merak konusu.
Yapılan açıklamalarda kullanılan ifadelerde “kooperatif odaklı, kooperatifleşme vs.” gibi kelimeler ön plana çıkarılarak sektöre gönül verenlerin gönlü hoş edilse de, programın detayı incelendiğinde kooperatifin ve kooperatifçiliğin ne olduğunu bilenleri endişelendirmekten geri kalmadı.
Çok uzun yıllar sonra “üretim, enflasyon, adil paylaşım, gelir dağılımı, sermaye birikimi” gibi bir ekonomide dokunulabilecek “yapısal dönüşüm” alanlarında kooperatifçiliğin getirdiği yorumlardan yararlanılmak istenilmesi takdire şayan.
Ancak bu noktada getirilen çözüm önerilerinin maalesef yetersiz, aceleci ve günü kurtarmaya yönelik yetersiz tablo ve grafiklerden ibaret olması ise birçok ekonomistin ve yazarın üzerinde hemfikir olduğu bir tespit gibi görünüyor.
Öngörülen sistemin grafiksel yapısından anlaşılanlar özetle şöyle:
Özellikle tarımda yaşanan sorunlara köklü bir çözüm getirmek için hazırlanan projenin ismi “Tarımda Milli Birlik Projesi” olsa da…
Sunumlarda gösterilen tablo ve grafiklerden mevcut tarım sektörünün hem bürokratik hem de teknik yapısının sil baştan kurgulandığı anlaşılmakta… Ama getirilmek istenilen yeni sistem ile ne yapılmak istenildiği pek de anlaşılamamakta…
Evet…
Bugün 23 Nisan 2019 ve 23 Nisan 2023’e doğru gidiyoruz ama durumumuz ortada!
Bitmedi; biz her şeye rağmen uyarılarımızı sürdürmeye devam edeceğiz…