‘SEÇİM SONUÇLARI’ mı, ‘SAĞLIK/HASTALIK’ mı diyenlerden olabilirsiniz…
“Olmaya devlet (düzen, sistem) cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyenlerdenim…
Ama merak etmeyin, 31 Mart seçimleri ile ilgili sayım hengâmesi bitsin…
Devlet Düzeni yani “Adil Devlet Düzeni” yazılarımız olacak…
Bugün de...
Sağlık sorunu…
‘Olmaya devlet cihanda… sıhhat gibi’ ile devam edelim…
***
Bizi hasta edip yutmaya ve yok etmeye çalışan yaşam tarzına direnmek ve sağlıklı yaşam alanları sağlamaktan başka çaremiz yok. Özgürlüğe atılan ilk adım bu. Sayısı belirsiz oyunların perde arkasını gösteren sihirli bir gözlüğe ve sağlıklı hayata geçişin yol haritasını çizen bir kılavuza ihtiyaç duyuyoruz.
‘Hasta eden yaşam tarzı nasıl değişir’ yani ‘nasıl sağlıklı oluruz’ sorusu içine, gerçekte ‘nasıl özgür oluruz’ şifresi gizlenmiş bulunuyor. Sağlığımızı ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi çözmeden sağlıklı ve özgür yaşamak mümkün değil. ‘Şunu yiyin, bunu yapmayın’ diyen sağlık kitapları sağlık ve hayatımızı kilitleyen kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor. Sigaradan alkole, uyuşturucuya…
Hayatımızı kirleten kanallara akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. Sağlık ve hayatımızı kirleten kanalizasyonu önlemeden bu savaşı kazanamayız: Ülkemizin havasını, suyunu, gıdasını zehirleyen çevre savaşı, esrar, eroin, kokain, sigara ve alkolü dayatan uyuşturucu savaşı, bilimsel mandacılığı dayatan bilim savaşı, Türk toplumunu süründüren hastalık savaşı ve bundan rant sağlayan küresel sağlık anlayışı…
Bu savaş, hastalık ve kötülük canavarıyla kurbanları arasında. Her çeşit yöntemin kullanıldığı bu karanlık savaşın hedefi; bedenimizi ve zihnimizi ele geçirmek.
Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı, yoksa biz mi? Bu zihinsel savaşın özgür irademizi esir aldığı bir dünyada, özgürlük ve demokrasi olur mu? Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu. Bu mücadele, hayatımızı esir alan yaşam tarzına karşı vicdanımızın isyanı ve masum savaş ilanıdır. İrademizi ele geçirmeye çalışan zihinsel esarete karşı irademizin özgürlük savaşıdır. Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek ve modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan iplerini, ya derin irademizle keseceğiz, ya da küresel robot olacağız.
Seçim bizim. Kötülük ve hastalığın çaresi önlemektir. İslam’ın, aklın ve bilimin gereği de budur. Geleceği planlarken kötü sonuçlarla uğraşmak yerine, bunları oluşmadan önlemek gerekir. Kötü örnek, emsal olmaz.
Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma savaşı ciddi bir şekilde yapılırsa, sağlığın önündeki engeller kalkacak, toplum daha sağlıklı olacaktır. Hasta sayısı hızla azalacaktır. Bilimsel veriler çok açıktır. Aklı başında birçok ülke şimdi bu yolu seçmiş bulunuyor.
Tıp eğitimi ve sağlık sistemini hastalık odaklı olmaktan kurtaracak ve sağlıklı toplumu temel alacak MİLLİ SAĞLIK ENSTİTÜSÜ, bakalım bu görevi nasıl yerine getirecek? Hastalık ve kötülük lobisinin oyunlarıyla, dizilerle, maçlarla, sihirli gıdalarla, içki ve uyuşturucuyla uyutulan bir toplumun uyanması zaman alacaktır.
“Üstün hekimler hastalıkları önler, vasat doktorlar hastalıkları erken teşhis ve tedavi eder, diğerleri ise hastalıklardan yarar sağlar.” (Huang Dee, 4600 yıl önce, Çin’in ilk tıp kitabından.)
Buraya kadar olan çalışmamızda Prof. Dr. Kemal Yeşilçimen’in çalışmalarından yararlandık ve bu konuyu ‘sonuç’ diyebileceğimiz bir yazı ile -şimdilik- sonuçlandıracağız.