Sn. Cumhurbaşkanım, krizi liyakat ve kooperatifle aşalım(*)
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bu yazıyı (açık mektubu) her şeye rağmen seçimlerden önce yazayım dedim. Ne olur ne olmaz, testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok oluyor.
Bunca yıldır hatırı sayılır bir siyasi tecrübemizin olduğunu, daha da ötesi bir istikametimizin olduğunu en iyi bilenlerdensiniz.
Dost dar günde belli eder kendini. Etrafınızda o kadar dost görünen hain var iken, Sizin gölgenizi kendi şeytanlığına perde yapıp sureti haktan görünen, Size sağdan sağdan yanaşan şeytanlar var iken uyarmak görevimiz ama ulaşmak ne mümkün, dayanmak ne mümkün…
Daha önce de defalarca yazdım, yine yazıyorum...
Reşat kardeşini en iyi bilenlerden birisin. Susarak yani yazmayarak ya da yazamayarak bile çok şey anlatmış olduğumu zannediyorum. Hadi ‘sessiz çığlık’ diyelim buna. Bu kez de yazarak anlatmaya çalışayım bari!
“El adlü esasü’l-mülk / Adalet mülkün temelidir”.
Peki, bu adaleti uygulayacak olan kimdir? Adaleti uygulamak sadece yargı erkinin mi görevidir? Dar anlamda adalet sadece hâkimlerin ve savcıların işi midir?
“Lİyakat” olmazsa, en adaletli kanunları çıkarsanız ne yazar?
Kimdir bu oyuna getirenler, bil(e)mem(?). Kendimce bir fikrim var elbet...
Bizim mahalledeki hangi parti olursa olsun, “kayıp” hanesine yazılan bir seçimin sebebi, bilesiniz ki; -Liyakatsiz atadığınız bürokrat; -Liyakatsiz aday gösterdiğiniz vekil; -Liyakatsiz başkan adayları... -Liyakati değil de sadakati dikkate alınca suret-i haktan görünen şeytanlar her tarafı sarmış. Öyle görünüyor.
Partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi mi, yoksa Sadakat ve Kalkınma Partisi mi? Oysa bizim iman ettiğimiz Kur’an’da “İnna(A)llâhe ye/murukum en tu-eddû-l-emânâti ilâ ehlihâ ve-iżâ hakemtum beyne-nnâsi en tahkumû bil’adl(i) inna(A)llâhe ni’immâ ye’izukum bih(i) inna(A)llâhe kâne semî’en basîrâ(n)” (Nisa Suresi, Ayet 58) demiyor mu?
Cenabı Hak biz Müslümanlara, hele de yöneticiler olarak Size; emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermeyi; insanlar arasında hakem idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmayı, hüküm vermeyi emretmiyor mu?
Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa, Sen’den bilmeyeceksek kimden bileceğiz?
“Adİl düzen” diye diye ne yol yürüdük, çamur çiğnedik... Hani nerede ADALET? Hani nerde SELEM SİSTEMİ? Hani faİzsİz düzen? Hani nerde kooperatİfler?
Rahmetli Erbakan Hoca, Süleyman Karagülle Hoca bize böyle mi öğretti?
Türkiye kendi dinamiklerinden hareketle yeni bir model oluşturmalı. Kooperatif bankacılığı, finans kooperatifçiliği, kooperatif sigortacılığı, tekafül, karz-ı hasen, selem... vs. konuşmalıyız. Kur’an’ın bize emrettiği teavün sisteminin tüzel kişilik formudur kooperatif.
Sebebi ne olursa olsun ekonomİk krİz ortamındayız. Bu krizden çıkmanın en kaçınılmaz çaresi birlik beraberlik yani kooperatİf sİstemİ değil midir?
Kooperatifçilik aynen Fil Suresi’nde anlatıldığı gibi, dönemin kapitalisti Ebrehe’ye karşı Ebabil kuşlarının dayanışmasıdır. Dönemin şartlarında en büyük savaş aracı fillere karşı minik Ebabil kuşları adeta kooperatif kurdu, “karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma” gösterdi.
(Bu bölümde H. Karaman Hocanın 11 Kasım 2018 tarihli yazısından uzun alıntı var!)
Her yol Roma’ya çıkar misali, bizim dünyamızda da her yol kooperatİfe çıkıyor, Sayın Cumhurbaşkanım. Mazlumu daha fazla ezdirmeden..., Sureti haktan görünenlerle değil lİyakatlİ kadrolarla..., Emanet ehlİ olanlarla..., … …
Ve’s-SELAM…
(*) Sayın Cumhurbaşkanına hitaben, benim adıma yazılmak üzere, bendenize gönderilen bu uzunca AÇIK MEKTUP, seçimden günler öncesinde, ismini veremeyeceğim çok önemli biri tarafından gönderildi. Kendimce düzenleyip kısmen özetledim. Seçim sonrasında yayımlanmak üzere gazeteme gönderdim. Dikkate alınıp istifade edilmesi dua ve dileklerimizle…