Hikâyeci Mustafa Kutlu çok önemli ‘ekonomi’ yazıları yazıyor, zaman zaman…
Mustafa Kutlu’nun bugünkü (27 Şubat 2019) “Kanaat ekonomisi (2)” başlıklı yazısı ikinci yazı ve bu yazıda ekonomist Mustafa Özel’in görüşlerini aktarıyor… Yıllar önce, Erbakan Hocamız ile “Adil Ekonomik Düzen” çalışmalarımıza çok odaklandığımız yıllarda, Mustafa Özel’e birlikte çalışmayı önermiştim, nasip olmadı; bundan sonra olur, inşallah…
Evet, Mustafa Kutlu diyor ki: “Nereden çıktı bu “kanaat ekonomisi” derseniz, cevap veriyorum: Öteden beri kapitalizmin ek yerinin (yumuşak karın) “tüketim” olduğuna inanmışımdır. Derdimiz-davamız kapitalizmi haklamak değil mi? O sebepten şunun tekerine nereden taş koyabiliriz diye düşününce; “Hududullah”ı gözetip “kanaat”ı dile getirdim. Bu tespit “Huzursuz Bacak” kitabımda. / O gün-bu gün bana “kanaat ekonomisi” nedir, anlat dediklerinde, “Ben de sizin kadar biliyorum, ötesini bir ekonomiste, meselâ Mustafa Özel’e sorun” deyip atlatıyordum… Mustafa Özel bir şu kadar zamandan bu yana iktisadı “roman” üzerinden anlatıyor. “Kanaat ekonomisi” hakkında şöyle diyor: “Kanaat ekonomisi Don Kişot’ça bir ifadedir. Don Kişot son dört asrın en sempatik adalet nöbetçisidir. Dünya edebiyatının en ciddi ve en mahzun kahramanı. İlkeli yaşamak, daha doğrusu Kitab’a göre yaşamak istiyor. Yoz bir çağın suratına ‘kitabî hakikati’ haykırıyor. Komik gözükmesi bu yüzden! / Kanaat ekonomisinin ön şartı, kanaatkâr toplumdur. Siz bana kanaat toplumunu gösterin, ben de size kanaat ekonomisini anlatayım!”Özel haklı. Ben de...
“Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap” başlıklı yazıda ülkemizde seçkinlerin (takva ehlinin) bulunduğunu söylemiştim. Kıyamete kadar gök kubbenin altında Cenab-ı Hakk’ın salih kulları olacaktır. / Bakmayın “ashap misali” bir cemaatin olmadığına, tek tek insanlar bir yerlerde Hakk’ı müdafaa için ter döküyor. O zaman şu sorulacak: Neden bir araya gelemiyoruz?
Yeniden sözü Mustafa Özel’e bırakalım: “Peki, küresel sistem içinde kanaatkâr olmak mümkün mü? Mümkün belki, fakat arzuya şayan değil galiba! Haydi, beraberce İslâm Ansiklopedisi’ni açıp kanaat maddesini okuyalım. İlk cümle şu: Sözlükte ‘payına razı olma’ manasında masdar olan kanaat, terim olarak ‘kişinin azla yetinip elindekine razı olması, kendisinin ve sorumluluğu altında bulunanların ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılayabileceği maddi imkânlarla yetinip başkalarının elindeki şeylere göz dikmemesi aşırı kazanma hırsından kurtulması’ şeklinde açıklanmakta; hırs, tamah, şereh (hazlara düşkünlük) ve tûl-i emel gibi kavramlarla ifade edilen mal ve dünya tutkusunun kalpten silinmesiyle kazanılan ahlâkî bir erdem olarak değerlendirilmektedir. / Peki, sen ey dindar insan, azla yetinip elindekine fit olmaya razı mısın? Ben razı mıyım? Sayın Cumhurbaşkanımız karşımıza çıkıp, bir anlamda ‘sorumluluğu altında bulunan’ bizlere 2019 yılında ekonomik büyüme beklemememizi; elimizde bulunanla yetinip payımıza razı olmamızı, başka ulusların elindeki şeylere de göz dikmememizi söylese, kendisine bir daha oy verir miyiz? Biz versek bile, kaç mümin/müslim bizi takip eder? Ekonomik büyüme ve onun sistemleştirilmesi anlamında kalkınma, modern dünyanın en dokunulmaz putudur!
Peki, hiçbir umut yok mudur? Umutsuzluk haramdır. İnsanların geliştirdiği bütün toplum sistemleri ‘tarihsel’dir; yani zaman içinde ortaya çıkar, büyür, gelişir ve sonra yok olurlar. ‘Düşmez kalkmaz bir Allah!’ Binlerce yıldır bildiğimiz haliyle dünyada üretim insanların ‘gerçek’ ihtiyaçları için yapılıyordu. İnsanoğlunun yeme/içme, giyinme, barınma gibi biyolojik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelikti ekonomik faaliyet. Sadece para kazanmaya odaklı faaliyet yok değildi tabii, fakat hem ayıplanıyor, hem sınırlanıyordu. / ‘Kanaat ekonomisi’ gerçekliği olmayan temelsiz bir kavram mıdır? Bu hülyadan vaz mı geçelim? Tam aksine, ‘adalet’ ve ‘kanaat’ gibi temel kavramlara sarılmanın vakti gelmiş bulunuyor. Eğer kapitalizmin ebedi olduğuna inansaydım, bunlar boş hayaller, gerçekçi olun derdim. Oysa kapitalizm de, önceki bütün tarihsel sistemler gibi, bir sona yaklaşıyor. Sınırsız tüketim, gezegenimizin sınırlı var oluş imkânlarını tüketmek üzeredir. Artık müstakbel iyi sistemlere kafa yormanın vaktidir.” Bu kadar! Mustafa Özel’e davet: Gel, iyi sistem için çalışalım…