Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012
11644 Okunma, 4 Yorum

 

 

Nuh-Yunus ve İsrailiyat

 

Saffat:

140: İz ebeka ilel fulkil meşhûn

141: Fe sâheme fe kâne minel mudhadîn

142: Feltekamehul hûtu ve huve mulîm

143: Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn

144: Le lebise fî batnihî ila yevmi yub’asûn

145: Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm

 

Kalem:

48: Fasbir li hukmi rabbike ve lâ tekun ke sâhıbil hût…

49: Levlâ en tedârekehu ni’metun min rabbihî le nubize bil arâi ve huve mezmûm

(Ayrıca bakınız Yunus: 98, Enbiyâ: 87-88)

 

Mesel

Özetle: Yunus, bir gemiye bindi, gemiden atıldı, balık onu yuttu ve nihayetinde balık kusarak dışarı fırlattı. (pagan kültürü)

 

Kelimeler:

El-fulk : Astroloji, yörünge  (yörüngesel araç)

Meşhûn: şahane, olağanüstü imalat (Meşhun: Dolu, hileli, el-meshun: ücretli) Demek ki Fulk, meşhun’dur, olağanüstü bir imalatın eseridir. Yüksek bir medeniyetin ürünü.

Sâheme : Katılmak, iştirak etmek, dahil olmak, pay almak

          Seheme: üzüntü ve zayıflıktan yüzü değişmek.

          Sehüme:  yüzü sirke satmak,yaz sıcağı vurmak.

          Sühime: kura çekmek.

          Sehheme: elbise vs. ye ok resimleri yapmak.

          Essehmü: füze roket

          Saaaheme: bir hisse almak,iştirak etmek.

Mudhadîn : Çürütmek, yalanlamak, reddetmek

Iltekame : indirgemek, yutmak, yol vs. şeyin ağzını tutumak,kapamak, bir şeyi yutmak, lokmayı büyük alan adam,açık yol,yolun ortası, yutulan,yutulmuş şey,bir defada yutulmuş şey. eiyle ağzına verip yedirmek, bir şeyi süratle çiğnemeden yutmak (tekame: değil, yok, edilmedi, değildir)

Hut : Balık (elhutu) Dev balık,balık burcu, balina, kova…

Hate: kuş vs. bir şeyin etrafında dönüp dolaşmak. (Hut türevi olarak)

Mulîm : ucuz, değersiz, kuruş

Aria : Açık hava, dışarısı, çıplak arazi

 

Detaylar:

  1. Ayetlerde “Gemi” kelimesi yoktur, Saffat 140’ta “el-fulk” kelimesi kullanılır, bunun manası “Astronomi, gökbilim” dir. Aynı kelime “Nuh” kıssasında da kullanılmaktadır (Hud 37-38)
  2. Ayetlerde “Kuraya katılmak” ifadesi yoktur. Saffat 141’de “sâheme” kelimesi kullanılır, bunun anlamı kuraya katılmak değil “Katkıda bulunmak, katılmak” tır. Aynı ayette “mudhadîn” kelimesi kullanılır, bu kelime temelde “Yalanlamak” manasına da gelmesi sebebiyle “kaybeden” manası vermek mümkün olabilir.
  3. 142. Ayette kullanılan “iltekame” kelimesi de ilginçtir. Kelime itibariyle yol vs. şeyin ağzını tutumak,kapamak, bir şeyi yutmak, lokmayı büyük alan adam,açık yol,yolun ortası, yutulan,yutulmuş şey,bir defada yutulmuş şey. eiyle ağzına verip yedirmek, bir şeyi süratle çiğnemeden yutmak gibi manaları vardır.
  4. Genel olarak, bir balığın bir beşeri veya bir başka canlıyı yutması mümkündür. Ancak balığın mideesinde yaşama şansı yoktur. Bunu doctor olanlar zaten bileceklerdir. Midede salgılanan asitler ne olursa olsun kolaylıkla sindirilmesini sağlayacak türdendir. Tabii bir canlının ihtiyacı olan hava gibi elzem bir şeyin suyun içinde ve balığın karnında nereden temin edildiği de ayrıca düşünülmelidir. Kaldı ki, ayetlerde “Su”dan da söz edilmemektedir. Ne “su” ne “deniz” kelimeleri kullanılmadığı gibi, bunlara herhangi bir atıf da yoktur.
  5. Kalem 48’de, balığın bir sahibinin olduğunu da anlıyoruz. Balık tarafından yutulmuş bir kimse veya bir canlı balığın sahibi olamaz. Balığın karnındaki bir nesne ancak balık için bir besin kaynağıdır ve balık tarafından sindirilecek olan şeydir. Böyle durumdaki bir kimsenin balığa hükmetmesi akıl dışıdır.

 

Kur’an Yunus peygamberin hangi bölgeye gönderilmiş olduğunu açıkça ifade etmez. Ancak ayetlerden bazı sonuçlara ulaşmak mümkündür.

 

Mesela “balık” , Asurluların sembolüydü. Su tanrısı Enki’nin simgesi olarak görülüyordu. Asur kralının tacında, mühründe, asasında, bastırdığı paralarda hep balık figürleri vardı. Ülkenin her yanı Mısır’daki boğa (bakara) heykelleri gibi balık figür ve heykelleri ile doluydu. Bugün bile Süryani (Asurî) rahipler boynuna balık resim ve armaları asarlar. Asur’un başkenti Ninova’nın cezaevi kapısında da büyükçe bir balık figürü vardı.

 

Kalem 48’de ifade edilen “sâhıbil hût” – “balığın sahibi” ifadesinden, bu balığın suda yüzen bir balık olmadığını çıkarmak mümkün. Öyleyse işaret edilen balık bir sembol olmalı. Aslına bakılırsa, Yunus peygamber kıssası ile ilgili olarak anlatılan veya yorumlanan hikayelerin tümü “Pagan” kültürünün bir yansımasından başka bir şey değildir. Kur’an ayetleri de genellikle bu şekilde yorumlanmaktadır.

 

Mesela Tevrat'ın üç bölümünden biri olan "Nevim" "Nebiler" bölümü, bağımsız bir kitabı olan Yonah(Yunus) kitabında, Yunus peygamberin kıssası detaylı olarak anlatmaktadır. Kur’an “musaddık” olması sebebiyle diyebiliriz ki, “Tevratta detaylı olarak anlatılan hikaye sebebiyle, kısaca zikretmiştir”. Aslında bu büyük oranda doğrudur. Çünkü Kur’an “musaddık” olmakla birlikte geçmiş anlatımlardaki hataları da düzelten bir kitaptır aynı zamanda.

 

Hikaye Tevrat'ın Yonah(Yunus) kitabında şu şekilde anlatılır: "Sonra denizciler birbirlerine, “Gelin, kura çekelim” dediler, “Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi.” Kura çektiler, kura Yunus`a düştü." "Deniz gittikçe kuduruyordu. (Yonah)Yunus`a, “Denizin dinmesi için sana ne yapalım?” diye sordular. (Yonah) Yunus, “Beni kaldırıp denize atın” diye yanıtladı, “O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız.” Sonra Yunus`u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti. Bu arada RAB Yunus`u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı." (Tevrat/Yunus1/9-17)

 

Matta İncil'i tarafından da benzer şekilde anlatılmakta ve teyid edilmektedir. "Yunus nasıl üç gün üç gece o koca balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu(İsa) da üç gün üç gece yerin bağrında kalacaktır." (İncil/Matta 12/40)

 

Kur’an açısından bakıldığı zaman, tevratın işaret ettiği mekanı Kabul ettiğimizde, ne bir deniz, ne de bir insanı yutabilecek büyüklükte bir balıktan söz edilemez. Mezopotamyada deniz yoktu. Veya en azından yeterince uzaktı. Ne yazık ki, Kur’an da anlatılan kıssalar, dar kalıplar içerisinde yorumlanmaya çalışılmakta ve çoğunlukla “pagan kültürü” etkisinde kalmaktadır. Elbette “mucize” algısının da büyük etkisi vardır. Dolayısıyla Kur’an da anlatılan kıssalar ile ilgili olarak rasyonel bir yorum şekli veya bakış açısı geliştirilememiştir.

 

Balık gerçekten balık mıdır?

 

Bir kere meseleye antropolojik olarak baktığımız zaman, olayın işaret edildiği bölgede ve zamanda bir deniz olmadığı gibi, insanı yutabilecek büyüklükte bir balığın yakınlarda olması da mümkün görünmemektedir.

 

Genellikle, “bi el-aria” ifadesinden yola çıkarak, balığın kusmuğu şekilinde anlaşılmaktadır. Ancak bu kelime çeşitli kaynaklarda sindirilmeden sonraki atıklar şeklinde açıklanır. Kelimenin kökenleri ile ilgili dayanaklar da buna işaret eder. Eğer böyle ise, o halde Yunus’un canlı olarak dışarı atılmış olması düşünülemez. Çünkü balığın midesinde salgılanan asit sebebiyle kolaylıkla sindirilmiş olacaktır. Kaldı ki yaşaması için gerekli olan havayı nereden temin ettiği de ayrıca muammadır. Havasız yaşamın mümkün olmayacağı bugün bilinen bir gerçektir. Hücrelerin belli bir sure havasız kalması ölüme neden olur. Bu kısa bir süredir belki birkaç dakika. Birkaç gün değil.

 

Vahiy öncesi arap toplumunun sahip olduğu mitolojik bilgi ve Tevrat etkisiyle balığın karnında kurtulduğu yorumları yapılıyor. Oysa, deniz ve gemi ifadeleri sadece Tevratta vardır. Kur’an da bu ifadeler yoktur.

 

Öyleyse Ayetteki Balık bize neyi anlatır?

Balık: Asurluların sembolü idi, aslında balık sembolü neredeyse teslis veya trinite gibi insanlık tarihi kadar eski bir semboldür. Dünyanın her yerinde balık sembolü vardır.  Genel olarak gökyüzü ile dünya arasındaki ilişkinin sembolüdür. Dileyen meseleyi antropolojik açıdan da inceleyebilir Kısaca dünyanın her yerinde, her inanışta “balık” figürünü bulmak mümkündür.  

 

Öte yandan, Mesela Yunus kıssasında da kullanılan “fulk” kelimesini ele alalım. Nuh kıssasında da aynı kelime kullanılmaktadır. Bu kelimeye “gemi” manası veriliyor ki bu çok yanlıştır. Eğer suda yüzen bir gemi kastedilmiş olsaydı “sefine” demesi gerekirdi. Oysa böyle yapmıyor. Yine Kur’an ın kıssaları anlatma şekline baktığımız zaman, bize önceki anlatımları işaret ettiğini anlarız. Öncekilerin anlattıklarını tasdik eden bir kitap olması sebebiyle bakmamız gereken yer başka kaynaklardır. Ancak unutmamak gerekir ki Kur’an aynı zamanda öncekilerin hatalarını da düzelten bir kitaptır. Dolayısıyla ayetleri anlarken, geçmiş bilgileri kullanmakla birlikte, ayetlerin işaret ettiği noktaları da düzelterek anlamamız gerekir.

 

Öyleyse Nuh kıssasında fulk kelimesi bize birşeyler anlatmalıdır. Nuh kavminin “Vedd, Süvâ', Yeğus, Yeuk ve Nesr" isimlerinde putları vardı. Brahmanizmin Vedaları bilinmektedir. Gökyüzü şehirleri. (Daha önce bu konuda detaylı bilgileri yazmıştık)

 

Gerek Nuh Kıssası ve gerekse burada anlatılan şeyin bir gemi olmadığı, en azından suda yüzen bir gemi olmadığı, bu aracın yüksek medeniyet veya teknoloji ürünü bir şey olduğu anlaşılabilir.

 

Özelde Nuh, , Suda yüzen bir gemi yapmadı. Zaten tufan denilen şeyin kendisi de tsunami türünden bir felaket değil. Genellikle ayetlerdeki “Fulk” kelimesinden yola çıkarak bunun bir gemi olduğu varsayılıyor ki bu Doğru değil. Bu kelime yörünge demektir ve neticede yörüngede seyreden bir araçtan sözediliyor. Dolayısıyla Nuh da bir gemi yapmadı. Yaptığı şey sadece yörüngedeki bu araç ile irtibat kurulacak bir yükselme platform gibi bir şeydir. Bir çeşit ışınlama platformu, geçiş kapısı.

 

Öte yandan, olayın sonuçlarına ilişkin herhangi bir bilgi verilmez. Çünkü, Nuh ve beraberindekiler, Tufanın etkilerinden kurtulmak için başka bir mekana transfer edildiler ise, yani yörüngede uzayda bir yere tşındılar ise, doğal olarak, tufan ve etkileri geçene kadar geri dönmediler. Geri döndüklerinde de zaten Tufan’ın etkileri ortadan kalkmış, her şey normalleşmiş olmalıdır.  Dolayısıyla sonuçlarından söz etmeye de gerek yoktur

 

Zaten ortada bir deniz veya su da yoktur. (Hud/40) ifadesindeki "tennur", ocak ve fırın manalarına da gelir. Feveran ise, kuvvet ve şiddetle kaynamak, fışkırmaktır. Volkanik magma hareketleri de böyledir.

 

Aynı şekilde Yunus kıssasında da durum farklı değildir. Balık antropolojik açıdan bir sembolü ifade eder. Asur hapispanelerinin kapılarında dev balık sembolleri olduğunu unutmamak gerek. Ama burada anlatılan şey özetle, Yunus’un kaçtıktan sonra bir guruba katıldığı burada bir çeşit bahse tutuştuğu ve kaybettiği, değersizleştiği bunun sonucunda da ceza olarak “fulk” yoluna girdiği veya düştüğü ve çıplak bir araziye/açık havaya fırlatılıp atıldığı anlaşılıyor. Anlatıldığı gibi balığın yutması ve midesinde kalması söz konusu değil. Tam aksine, ileri teknoloji ürünü bir olay olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

 

Bugün Asurilerin sahip oldukları teknoloji veya onların medeniyetleri hakkında çok şey bilmiyoruz. Antropolojik bulgulara bakılırsa oldukça ileri düzeyde bir medeniyetleri olduğunu tahmin edebiliriz. Muhtemelen bugün bile hayal etmekte zorlandığımız ileri teknolojileri vardı.

 

Burada önemli bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar vardır. Saffat suresi

 

146: Ve enbetnâ aleyhi şecereten min yaktîn

147: Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn

 

Bu iki ayetten yola çıkılarak bazı yorumlar yapılmaktadır ki aslında sürecin sonrasını anlatan ifadelerdir. Balık kıssası ile ilgili değildir. “yaktin” balkabağı anlamına gelir.

 

Farklı toplulukların sosyolojik, beşeri  anlamda kullandıkları  kavramların  etimolojik kökenlerinde, yaşanılmış  eski sürece bağlı olarak, ‘kan’, ‘et’, ‘kemik’, ‘ateş’, ‘kırmızı toprak’ , ‘kara toprak’ ‘yeşil ağaç’ ve  bir dizi değişik hayvan, meyve-tahıl bitki adları vardır. Dinsel metinlerin   ‘dile gelip konuşan’,  Balık’ı, Balam’ın Eşeği, birçok Kuş çeşidi, Yılan’ı, Yaban otu, dikenli Gulyabani bitkisi, Balkabağı, Mercimek ve Fasulyesi, Mezopotamyanın gerçek ve insan  anlamında karşılığı olan  sayısız farklı  toplum birimlerinin tanımlarıydı da aynı zamanda.

 

Balam’ın dile gelen eşeği, “Laf söyleyen Balkabağı”, Enki rahiplerinin Balık dili, Musevi peygamberlerinin Kuş dili ile konuşmaları, hayvan veya bitkilerle temsil edilen normal insan toplulukları olmasındandı. Gılgamış’ın  Akad Nuh’uyla buluşma yolculuğunda karşılaştığı  “akrep adam”, şu anda  aramızda olan akrep burçlu bir insan kadar gerçekti!

 

Balkabağı’ muhtemelen, bir ön Asur toplum birimi totem bitkisi olmalıdır. Tıpkı, tanrının cennet’ten kovduğunda Adem ve havva’yı yemeye mahkum ettiği “diken bitkisi”  veya  “yaban otu” veya Ortodoks kiliselerin özel ayinlerde mutlaka yemek zorunda oldukları ve fakat Yezidi toplulukların yemesi yasak “marul” gibi! İlginç bir ayrıntı olması açısındaan Yezidi inanışında balkabağı veya kabak yemek de yasaktır. Muhtemelen ‘Balkabağı’ bitkisi, Yezidi topluluk için, Fasulye ve Marul’un yanı sıra, kutsal ve dokunulmaz totemlerden  birisi idi.

 

Özetle, Yunus peygamberin böyle bir topluluğa gönderildiğini anlamak hiç te zor olmasa gerek.

 

Asıl soru şudur: “Bize anlatılan veya yorumların dayanağı olan hikaye/hikayeler nereden çıkıyor?”

 

Cevabı asılnda basittir, küçük bir mitolojik yolculuk, bu cevapları bize kolaylıkla sağlar. Basitçe, Tevrat ve İncil kaynaklarının bir versiyonundan başka bir şey değildir. Biz Tevrat ve İncil’in verilerini değerlendiririz, ancak onların yanlışlarını yapamayız.

 

Netice itibariyle, bizim işimiz “pagan kültürü”nü doğrulamak değildir. Kur’an mucizeler anlatmaz, rasyonel bilgiler verir. Açıklanabilir, anlaşılabilir somut bilgiler. Ne yazık ki, Kur’an yorumcuları, kıssaları anlamak yerine, “mucizevi” mitleri dinselleştirmeyi tercih ediyorlar. Muhtemelen böylesi daha gizemli oluyor.

 

Vesselam

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
13.12.2012
06:03

BALIK SEMBOLÜ Pekçok gelenekte yeri olmasına karşın en çok Hıristiyanlıkta yeri olan balık sembolü, doğurganlık, doğurmak, yenilenmiş ve desteklenmiş yaşam ile, yaşamın kökeni ve korunması olarak suların gücü ve su unsuru ile, Ana Tanrıça’nın tüm yanlarıyla, ayrıca anne olarak ve ay ilaheleriyle ilişkilidir. Balık, esir ve tesiri simgeleyen suda yaşar. İbranicede ve Arapçada “nun” kelimesi balık ve balina anlamına gelir. Bu sözcük Arap alfabesinde yarım daire ya da hilal biçimindeki bir yaydan oluşan harfin adıdır ve Eski Mısır’da içinde balıkların, gemilerin, kayıkların tasvir edildiği süptil okyanusun adı olarak geçmiştir. Yani balık kendi doğasına ait pekçok önemli yönü yansıttığı bir dizi anlamlar içermektedir. Schneider şunu da belirtmektedir; balık bazıları için cinsel bir anlamı içerirken bazıları için saf bir spiritüel sembolizme sahiptir. Aslında, balığın karakteri ikilidir; bobine benzeyen şekliyle balık bir tür “alt dünyaların kuşu”dur. Fedakarlığın ve gökyüzü ile dünya arasındaki ilişkinin sembolüdür. Sayısız yumurta yapabilme özelliğinden ötürü balık ayrıca doğurganlığın da sembolü olmuş ve özel bir ruhsal anlamı ifade etmiştir. Bu son özelliği ile balık Babilliler, Fenikeliler, Asurlular ve Çinliler arasında yaygın bir semboldür. Balık, ekmek ve şarap gizli dinlerin kutsal yemeğiydi ve balık yemekleri ile fedakarlık tüm tanrıların ve yer altı dünyasının tanrıçalarının ritüellerinde, suların, sevginin ve doğurganlığın ay tanrıçalarında tezahür etmiştir; örneğin oğlu Ichthys Kutsal Balık olarak anılan Atargatis gibi, ayrıca Ishtar, Nina, Isis ve Venüs’ün günleri Cuma’dır ve bu günde hem onların onuruna olması için hem de onların verimliliğinden pay almak için balık yenir. Balıklar aynı zamanda kendini yola adayanların ve hayatın sularında yüzen öğrencilerin sembolüdür. Kuşlarla betimlenen balıklar dünya ile ve cenaze törenleri ile ilişkilidir ve yeniden doğma umudunu temsil ederler. Bazı kaynaklara göre balıkların ve yunusların üzerinde yolculuk yapan balık ilahlar ve deniz tanrılar sulardaki tüm mümkün olan hareket özgürlüğünü simgelemektedir. Aşağı yönde yüzen balık ruhun maddeye enkarne olarak daralma hareketini sembolize ederken yukarı yöndeki yüzmesi ise ruh-madde ikilisinin tekamül ederek İlk Prensibe geri dönüşünü temsil eder. İki balık dünyasal ve ruhsal güçleri temsil eder. Tek başlı üç balık, Trinite’nin birliğini ifade eder; bu sembolizm Mısır, Kelt, Hindu, Mezopotamya, Birmanya, Pers ve Fransız ikonografisinde yeralır ve kadim zamanlardan modern zamanlara dek hemen hemen evrensel bir şekilde ortaya çıkar. Birbirine dolanmış üç balık aynı zamanda Trinite ’nin sembolüdür. Hıristiyanlıkta Balık Hıristiyanlıkta vaftizin, ölümsüzlüğün, yeniden doğumun sembolüdür. Şarapla birlikte ele alınan kutsal balık ve bir sepet ekmek Aşai Rabbani Ayinini ve Hıristiyan Sanatı’ndaki son akşam yemeğini temsil etmektedir. Latin kilisesinde balık İsa’yı temsil etmektedir, ancak Yunan Ortodoks kiliselerinde böyle değildir. Birbirine dolaşmış üç balık Trinite içindeki vaftizi sembolize eder. Roma yer altı mezarlarındaki Erken Hıristiyan duvar resimlerinde balık Kutsal Birliği sembolize eder ve Son Akşam Yemeği tasvirlerinde balık masada ekmekle ve şarap kadehiyle görülür. Papanın mührü olan yüzük, balıkçının yüzüğü, Petrus’un mucizevi balık ağlarını çekişine ve İsa’nın şu sözlerine gönderme yapar: “Bundan sonra insan avlayacaksın” (Luka 5:1-11). Bu sembolizmle ilgili yorumlamanın bulunduğu Sadıklar Planı-Ruhal tebliğlerdeki (RM Yay.) ifadelere göre İsa Peygamber’in babası ve Rabbi diye çağırdığı Vicdan Planı’dır. Bu plan kainatın müspet, ışık, hayır, yüce, iyilik tarafıdır. Su ise bu planın fiil haline geçmiş durumu, uygulaması olmaktadır. Balık, saldırgan tanrı tanımazların arasındayken Hıristiyanların aralarında kullandıkları gizli bir işaret oldu. Sembol erken Hıristiyan dünyasında dördüncü yüzyılın sonuna kadar sıkça ortaya çıkmıştır ve sembol ile ilgili diğer pekçok açılım daha mevcuttur. Vaftiz suyuna daldırma sembolüneLatince pistina denir, kelime anlamı ise balık gölüdür ve İsa’nın 12 havarisinden balıkçılar olarak bahsedilir. Ayrıca balık hala bazı Yeni Yıl geleneklerinde olduğu gibi iyi şansın sembolüdür. Bir diğer yoruma göre balık “Balık Çağı”nın koşullarını içermektedir: İ.S. 7’de (İsa’nın gerçek doğum tarihi olarak kabul edilir) Jupiter ve Satürn gezegenlerinin altın kavuşumu Balık burcunda üç kez gerçekleşmiştir ve baharın başlangıcı balık burcunda meydana gelir; İsa, Balık Çağı’nın ilk tezahürü olarak kabul edilir. Balık, ekmek sembolüyle birlikte birliği sembolize eder. Spekülatif Hıristiyan Teologlar Nuh Tufanı sırasında balıkların Tanrı’nın gazabından muaf tutuldukları konusunda tartışmaktadırlar. Ortaçağ Sanatı’nda ismi Trinacria olan bir efsanevi balıkçı tek kafası olan üç bedene sahiptir ve Trinite’nin sembolü olarak yorumlanmaktadır. Balıklar azizlerin yaygın olarak bilinen amblemleridir. Eski Mısır’da; iki balık yaratıcı prensibin, Nil’in bolluğunun, doğurganlığın, İsis’in ve Hathor’un simgesidir. Kadim Mısır’da balık halk tarafından yeniliyordu ancak rahiplere ve krallara yasaklanmıştı. Balık sembolü, Tanrıça Ishtar’la ilişkilendirildiği haliyle dişil olanı, sevgiyi ve doğurganlığı sembolize eder. Eski Mısır mitolojisinde Ant adlı balık Ra’nın gemisinin önünde gider. Dogon mitolojisinde ise Sirius yıldız sisteminden inen gemi balık biçiminde tasvir edilir. *Nommo’nun Gemisi (*Dogon mitolojisinde Sirius Yıldız Sistemi’nden Dünya gezegenine gönderilenleri ifade eder) ile ilgili bilgilerde balığın koni ya da üçgen biçimindeki kafasının Sirisu B yıldız ile gemi arasında gidip gelmekte olduğuna anlattığı gibi astronomik olarak da Köpek Takım Yıldızının diziliş şeklini gösterir. Hinduizm’de Hindu mitinde tanrı Vişnu’nun insanlığın atası olan Manu’yu kurtarmak için balık formunu aldığı söylenmektedir. Vişhnu’nun ilk enkarnasyonu’na denk gelen dönemde Vishnu insanlığı selden kurtarmış ve içinde bulunduğumuz siklusun başında yeni bir ırkı meydana getirmiştir. Japon inanışlarında Japon sembolizminde; balık sevgiyi temsil eder. Japon inanışlarında dini gelenekler dahilinde bayramlarda ölüler için yenirdi. Balık (sakama) Japon yemeklerinde temel gıdadır. Belirli balık türleri Japonya’da geleneksel sembollerdir; örneğin sazan balığı gibi, çünkü sazan girdaplar veya şelaleler boyunca yolalabilir; dolayısıyla cesaret, güç ve dayanıklılık sembolüdür. 5 Mayıs günü erkekler günüdür ve her bir evin önüne üzerinde bir sazan olan bir bayrak asılır, ayrıca her bir ilave erkek çocuk için de ipek bir sazan asılır. Simyada Balık simyada; gizli maddenin sembolüdür. Bunun yanında simya sembolizminde bir nehirdeki iki balık suda eriyen iki madde olan sülfür ve cıvayı temsil ederler. Grek mitolojisinde Yunan’da sevginin ve doğurganlığın simgesi olarak Afrodit’in temsili olduğu gibi suların gücü olarak aynı zamanda da Poseidon’u sembolize etmektedir. Adonis kültünde balık, ölülere sunulurdu. Orfe insan avlayan bir balıkçıydı. Yahudilik’te Yahudilikte; Sabbath’ın yemeğinin coena pura’sını temsil eder. Bu mitolojide balık cennetteki kutsanmış kişilerin yemeğini, gelecekteki mutlu hayatın göksel yemeğinin sembolüdür. Yahudilerin fısıh bayramı, *adar (*Musevi takviminde şubat ortasında başlayan ay) ayındadır ki o da balık dönemidir. Kuran’da balık sembolünün verildiği bir ayette Musa Peygamber’in “yıllarca sürse de ulaşana kadar yürüyeceğim” dediği iki denizin birbirine karışmadığı bir sınır anlatılır. Bir balık tatlı ve tuzlu suların birbirine karışmadığı bu sınıra gelindiğinde dirilip suya atlar ve ardından da kaçıp kendi yoluna gider. Sadıklar Planı Ruhsal tebliğlerde (RM Yay.) bu sembolizm şöyle açıklanmaktadır: kaybedilmiş olan ve kendi yolunda giden balık sembolü Musa’nın bir devreyi *itmam edişini (*tamamlama) belli eder. bu devre doğrudan doğruya vazife devresine sıçrayıştır”. Çin inanışlarında Çince balık (yu), bolluk sözcüğüyle eşseslidir ve zenginlik simgesidir. Kadim Çin’de balık mutluluğu ve bereketi temsil eder. Çin sembolizminde bolluk ve balık eşseslidir ve sözkonusu sembolizmde balık bolluğun yanısıra zenginlikle, yenilenmeyle, krallıkla ilgili işlerle ilişkilendirilir.Bir çocuk ve balığı birlikte tasvir eden bir resim “Yüksek makamlara erişecek oğullarınız bol olsun” anlamındadır. Balık Çin inanışlarında lotus çiçeğiyle birlikte tasvir edildiğinde “yıllarca bolluk içinde yaşayın” dileğini ifade eder. En eski Çin eserlerinde bile balık bolluğunun iyi bir hasat mevsiminin işareti sayıldığını görüyoruz. Çeşitli inanışlarda Roman sembolizminde balık cenaze ile ilişkilendirilir, yeni dünyadaki yeni hayatın sembolü, sevgi ve doğurganlık niteliklerinden ötürü Venüs’ün temsili olduğu gibi suların gücü olarak da Neptün’ün simgesidir. İskandinav geleneğinde sevgi ve doğurganlık olarak Frigga’nın sembolüdür. Ea rahiplerinin balık başlıkları sonradan Hıristiyan piskoposları tarafından piskoposluk tacı olarak kullanılmıştır. Ea’nın bilge oğlu Adapa, Balıkçı olarak tasvir edilir. Asur’da balık muhtemelen güneş ve ay gücünden dolayı balta ile birlikte görülür. Balığın Girit adasında da balta ile ilişkilendirildiği görülür. Fenike, Frikya ve Suriye’de balık Atargatis rahiplerinin şükran yemeğiydi. Bu rahiplerin kutsal balık havuzları vardı ve balık onlar için sevginin ilahiliğini simgelerken kısmetin de simgesi olmuştur. Gizli madde madde zıt balıklarla sembolize edilir. Mısır’da kem göze karşı balık biçimli tılsımlar kullanılır. Budizmde; Buda’nın ayakizi sembolünde maddenin baskısından özgürleşmenin, İsteklerden ve bağımlılıklardan azat oluşun temsilidir. Buda insan avlayan bir balıkçıdır. Kelt sembolizminde somon ve alabalık kutsal kuyularla ilişkilendirilir ve tanrılara ilişkin bir önbilginin sembolüdür. Nodon bir balıkçı tanrıdır. Tek bir balık yalnız bir insanı, yalnız bir çocuğu, bir dul kadını veya bekar erkeği tasvir eder. Bir çift balık ise biraraya gelmenin, evlliğin, doğurganlığın mutluluklarını ortaya koyar. Kwan-yin ve T’ang Hanedanının amblemidir. Karakeçi balığı kirliliğin, kinin ve doğadaki irrasyonel ve tutkulu unsurun sembolüdür. Aztek mitolojisinde yeryüzünün meydana gelişi balıkla ilişkilendirilir. Ayrıca Dogon ve Aztek mitolojilerinde ana rahminden itibaren canlının gelişim aşamaları balık sembolüyle gösterilir. Yeni Ruhçulukta Balık, bir tesir kuşağında uygulama yapmayı sembolize ettiği gibi yüksek ruhsal planlarla sürekli irtibat haline girerek o planlarla ya da o planlardan gelen tesirlerle özdeş haline gelebilmeyi de temsil eder. Yeni Ruhçuluk’ta yeri olan sembolün bir diğer açılımında da Vicdan Realitesi’ne ulaşanlar temsil edilir. Balık aynı zamanda tesirlerin ve tesir kuşaklarının kaynağı olarak kabul edilir. Esir ve tesir kuşakları su sembolüyle temsil edilir ve bazı mitolojilerde tesir kuşaklarının kaynağı olan Ruhsal Planlar da balık ya da balık insan şeklinde tasvir edilmişlerdir. Bazı mitolojilerde balık sembolü yeryüzü ile ötealem arasındaki irtibatı sembolize eder. Balık sembolünün kullanıldığı bir diğer sembolizmde Kuran’da Yunus Peygamberin bir balık tarafından yutulması örneğine rastlanır. Bu örnekte sembolize edilen bilgide varlığın yüksek planlardan gelen tesirlerle irtibatının kesilmesi ifade edilmektedir. Balık sembolü bazı kaynaklarda hakikat ile realitenin karşılaştırılmasında kullanılır. İsa Peygamberin bazı sözlerinde ağdaki bir büyük balık ile iki küçük balık kıyaslanır. Burada ağdaki küçük balıklar çokluğu, koninin tabanını, düaliteyi, realiteyi; tek büyük balık ise hakikati, koninin tepesini simgelemektedir. Kozmik Balık Tıpkı balık ve ilksel canavar gibi kozmik balık da fiziksel evrenin tamamını sembolize eder. Bu sembolün en çarpıcı örneği Vettersfelde Hazinesi’nin bir parçası olan altından yapılmış olan İskit balığıdır. Kozmik balık iki farklı ancak tamamlayıcı form alabilmektedir, bunlardan ilk ve en sık görüleni hikaye türündendir, balığın üst kısmı, keskin bir çizgiyle belirlenmiş bir ufuk çizgisinin üst kısmı üst seviyenin dört varlığı, memelilerdir (bunlar geyik, at, domuz ve leopardır). Çizginin altındakiler ise alt seviyenin varlıklarıdır (balıklar ve sirenler). İkinci bir sembolik yön ise morfolojik bir karşılaştırmanın ürünüdür, örneğin kuyruğunun iki dalı iki boyunu anımsatmaktadır ve iki koyunun başını oluşturmaktadır ve kuyruğun orta kısmı ise kanatlarını açan bir kartal şeklini oluşturmaktadır. Gözleri bir ahtapotu anımsatıyor gibidir, ahtapotun kavrayıcı dokungaçları ile bakışıyla nesneleri kavrama potansiyeli benzetilmektedir. Bu durumda altın balık, dünyanın şekillenmemiş realiteler denizinde ilerleyişinin sembolü olmaktadır. Gemi Sembolü Olarak Balık Balık yeryüzünde yeni bir devrenin başlangıcının bilgisine sahip bazı mitolojilerde gemi sembolünün yerini almaktadır. Bu kullanımıyla sembol gemi sembolünün içerdiği birçok anlamı içerir. Hint Mitolojisinde ise balık sembolü şöyle bir örnekte görülmektedir: Daha önce iyilik yaptığı bir balık tüm insanlığı yok edecek bir tufan meydana geleceğini Manu’ya bildirir ve bir gemi yapmasını söyler. (Balık Mahabarata’da Tanrı Brahma ile özdeşleşmiştir)… Manu, balığın öğüdüne uyarak bir gemi yapar. Tufan sırasında Manu, gemiyi balığın boynuzuna bağlar. Balık, gemiyi Ağ Tepesi’ne götürerek tufandan kurtarır. Tufan sona erdiğinde sağ kalan tek insan Manu’dur. Balık İnsanlar Sümer mitolojisinde ilah Enki’nin sularda olduğu söylenir. Bu ilah balık kuyruğuyla tasvir edilir ve Oannes denilen balık insanlarla ilişkilendirilir. Sümero Semitik mitolojilerde balık teni, derinlerin lordu Ea Oannes rahipleri tarafından hayvan formunda bir elbise olarak kullanılırdı; Oannes aynı zamanda balık-keçi ya da balık-koç olarak tasvir edilir, Oanneslerin yeryüzünde daha önceleri yaşamış bilge varlıklar olduğu söylenir. Sümer mitolojisine göre tufandan önce yedi bilge kişi denizden çıkıp şehirlere dağılmış ve oralarda insanlığa uygarlığı öğretmişler. Dogon mitolojisine göre ise her şeyi var eden ve tek olan Amma, kainatın sevk ve idaresiyle uğraşmaz, alemimizin sevk ve idaresiyle nommo agonnolar denilen bir üçlü meşkuldür ve bu üçlü balık biçiminde tasvir edilir, ayrıca içlerinden “O-nommo” hem balık hem insan biçiminde temsil edilir. Babil mitolojisinde ise Oannes’in adı akılla donatılmış varlık anlamına gelir BIEDERMANN, Hans; Dictionary of Symbols-Cultural Icons&The Meanings Behind Them; Meridian Printing; New York 1994. CIRLOT, J. E. ; A Dictionary of Symbols; Dover Publications; New York 2002. COOPER, J.C.; An Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols; Thames&Hudson ; Slovenia, 2008.

Sam Adian
13.12.2012
17:03

Mürekkep Balığı Ağızlarında papağan gagasına benzeyen güçlü öğütücüleriyle bir yengeç kabuğunu veya balık kafasını rahatça öğütürler. Büyük bir mürekkepbalığı, sert ve sağlam gagasıyla kalın çelik telleri bile ısırıp koparabilir. Tükürüğü bazı hayvanlar için öldürücü zehir tesiri yapar. Mürekkep balıkları derin ve karanlık sularda yaşarlar. Balinalar Balinalar takımında doksan tür bulunur. Tatlısu yunusu olan beş türü hariç hepsi deniz ve okyanuslarda yaşar. Takım iki alt takıma bölünmüştür: çubuklu balinalar (Mysticeti) ve yunuslar ile muturlarıda da barındıran dişli balinalar (Odontoceti). Yunuslar yeteri kadar büyük değildir. Dev balinalar ise soğuk denizlerde yaşarlar. Antartika balinalarından olan katil balinalar dişlidir, avlarını parçalarlar. Mavi balinalar ise daha uysal olmalarına karşın soğuk denizlerde yaşarlar. Pasifik okyanusunda ve bazı sıcak denizlerde yunus türlerinden bazıları ve küçük kopekbalıkları yaşarlar. Köpekbalıkları dişli olmaları sebebiyle avlarını parçalarlar. Yunus balıkları yeteri kadar büyük olmadıklarından bir insanı yutabilecek kapasiteye sahip değillerdir. Yunus peygamberin yaşadığı bölge olarak herkesin üzerinde ittifak ettiği şey, Mezopotamya bölgesidir. Ninova ve Asurilerin yaşadığı bölge. Tevrat ve İncil anlatımlarındaki sembollerden yola çıkarsak böyle olduğu açıkça anlaşılıyor. Kaldı ki bu konuda hemen hemen ihtilaf da yoktur. Diyelim ki, ayetlerdeki ifadeler sembol değildir. O halde cevaplanması gereken önemli sorular var. Yunus peygamberin yaşadığı dönem, son buzul çağından sonradır. Yani 10 bin yıllık süreden daha yakın bir tarihte yaşamıştır. Bu dönem içerisinde herhangi bir buzullaşma veya kutuplarda manyetik değişim olmadığına göre yaşadığı bölgeye en yakın denizler bugün bildiğimiz Akdeniz veya Kızıldeniz olmalıdır. Söz konusu bölgeye en yakın olabilecek yer kızıldenizdir. Bu durumda: 1. Mürekkep balıkları derin ve karanlık sularda yaşarlar. Ancak anatomik yapıları gereği yiyeceklerini öğütürler. Dolayısıyla eğer Yunus peygamberi yutan mürekkep balığı ise, nasıl oldu da tek parça halinde midesine girdi? 2. Yunus balıkları yeteri kadar büyük değillerdir. Bilinen en büyük Yunus balığı bir insanı yutabilecek büyüklükte değildir. Dolayısıyla memeliler cinsinden ancak balina sınıfındaki dev balinalar, beyaz balina veya katil balina gibi balık türleri olmalıdır. Katil balinalar daha çok anktartika bölgesinde yaşarlar. Mavi malinalar da soğuk su balıklarıdır. Dev balinalar ise daha çok kuzey kutup bölgesinde yaşarlar. Şu halde Akdeniz veya kızıldenizde böyle bir balık nereden geldi? 3. Eğer bu balıklar göç ediyor ve söz konusu bölgede de yaşam sürüyorlar ise bugün niçin bunları göremiyoruz? 4. Balinaların dişli olanları (köpek balıkları veya katil balina) avlarını parçalayarak yerler. Dişsiz olanlar ise tek parça halinde yutarlar. Ancak midelerinde salgılanan güçlü asitler sebebiyle çok kısa sürede avlarını sindirirler. Sindirilemeyen ağır yağlar midede biriktikten sonra kusarlar. Ancak midedeki bu yağlar son derece tehlikelidir. Zehirlidir. Sindirilmemiş olsa bile bu zehirli atıklar sebebiyle avın veya mideye giren herhangi bir şeyin hayatta kalması nasıl düşünülebilir? 5. Kızıldeniz bir körfez olması sebebiyle fırtına ihtimali yoktur. Akdenizde ise son derece nadirdir. Her iki bölgede de uygun nitelikte bir balık türü mevcut değildir. Öyleyse gemiye binmiş olması ve denize atılmış olmasının ne anlamı var? 6. Ayetlerde deniz ve su kelimeleri hiç geçmez. Aria kelimesine nasıl mana verilirse verilsin fırlatılı atıldığı yer kuru, açık alan bir yerdir. Yani su ile ilişkisi olmayan bir yerdir. Şu halde bir balık ne kadar uzağa kusabilir ki, Yunus peygamber böylesi kuru ve açık bir araziye düşmüş olsun? Bunlardan başka birkaç soru daha eklenebilir, aklın almadığı açıklanamayan sorular. Ama bu kadarı yeterli olur. Biz kimsenin kabullerine karışmayız. Kimseye niçin böyle anlıyorsunuz veya niçin böyle kabul ediyorsunuz, böyle anlayamaz veya kabul edemezsiniz demeyiz. Biz referanslara bakarız ve çıkarımların rasyonel olup olmadığından hareketle doğru veya yanlış deriz ve fikrimizi söyleriz. Bu yazımızda da söylediğimiz şey budur. Pagan inanışlarının veya geleneklerinin Kur’an ı ve özellikle kıssaları yorumlamada büyük ölçüde etken olduğunu ifade ettik. Antropolojik verilere dayanarak pagan inanışlarının etkilerini ortaya koyduk ve bize göre olması gereken anlamı verdik. Herhalde bu durum açıklıkla anlaşılabilen bir şeydir. İdida edildiği gibi mitolojik faraziyeleri mana kalıbına sokmadık. Bilimsellik, deneysel verilere bulgulara dayanır. Somut ve kabul edilebilir şeyler. Faraziyeler varsayımlar bilimsellik değildir. Herşeyden önce Kur’an ın anlattığı kıssaları anlamaya çalışırken acaba vahyin geldiği dönemde bu ifadelerin ne anlama geldiğini düşünmek gerekmiyor mu? Yani mevcut kültürün kabulleri veya geleneksel inanışlarını göz ardı ederek mana verilebilir mi? Eğer buradan yola çıkmamız gerekiyorsa –ki bu kaçınılmazdır- o halde ayetlerde anlatılanların ve ifadelerin ne anlama geldiğini bulmak ve buna göre bir sonuca ulaşmak gerekir. Tevrat ve incilin anlatımları bellidir. Antropolojik bulgulara baktığımız zaman ilgili kültür ve yer de bellidir. O halde bütün bunları göz ardı ederek nasıl bir sonuç çıkarılabilir? Kur’an bir bilmece kitabı veya mucizeler kitabı değildir. Zorlama mana zorlama manadır. Hiç bir değeri yoktur.

Sam Adian
14.12.2012
01:37

Çok ilginç عراء عرائ Saha, kenar, evin avlusu, yöresi. Açık hava, dışarısı. Düz ve geniş yer. Çıplak. Sır saklamayan. İnsanda daimi açıkta görülen el ayak gibi azalar. Bitki bitmez yer. نبذ (isim) Nebiz Nebiz denen üzüm şırası yapmak. Hurma,üzüm vs. şarap olmak. (isim) نبذ (Fiil) nebeze Damarı atmak. Elinden çıkarıp atmak, Bir işi ihmal edip terketmek, Ahdi bozmak, reddetmek. Naaabeze: harpte tarafların askeri bir yana çekilmek. Harp ilan etmek. İntebeze: köşesine çekilmek. Kaviminden uzaklaşmak. Tenabeze: bozuşup ayrılmak. el mibezetü: yastık. el menbüüüzü: terkedilmiş çocuk.zina çocuğu. Nebzetü: romandan bir bölüm. ennebizü cemi enbizetü: Elden bırakılıp atılmış,değersiz. سقيم Sekiim: Cılız, sıska, zayıf, hastalığın uzun sürmesi. Efendim deniliyor ki, “Arai” kelimesindeki “r” harfi şeddelidir. Burada hemzeye dönmüş olabilir. Diyelim ki öyledir, “Arai” bir kelime olarak vardır. Manası da bellidir. Eğer ikince “r” hemzeye dönüşmüş ise bu kelimenin formu değişmiş demektir. Başka bir kelimedir. Dolayısıyla “olabilir” gibi bir yaklaşımla mana verilemez. Kaldı ki kelimenin değişmiş olma ihtimali bizi ilgilendiren bir şey değildir. Biz ne görüyorsak ona bakarız çünkü “Lafzın bekçisi” sahibidir. Biz değiliz. İkinci olarak “Bi” “alet” manasına geldiği gibi “musahabet” için de gelir. Beraber manasını da taşır. “fi” manasına da gelir. Böyle bakıldığı zaman her şey olabilir. Ama burada “bi” kullanılıyor. “Bi” “sebep” de bildirir. Neden ve niçin yapıldığını da gösterir. “fi” demek isteseydi, “fi” kullanırdı. Lafzın kullanmadığı bir kelime değil ki. Istılahın en temel problemlerinden biri daha. Bir başka tahrif şekli. “İstediğimiz mana uymadı, o halde şu olabilir bu olabilir, öyleyse mana şöyle olur.” Bu kitaba istediğinizi söyletmek değil midir? Açıkçası bunu, pagan inanışlarının Kur’an a monte edilmesi olarak görüyoruz. Mitler balığın karnında kaldığını söylüyor, o halde lafzın da bunu söylemesi lazım. Dolayısıyla Yunus peygamberi bir balığın yutmuş olması ve sonra da ağzından kusarak dışarı çıkarması gereklidir. Mana buluruz, olmadı kelimeleri tesviye ederiz ama nihayetinde istediğimiz sonuca ulaşırız. Zaten kitap da bir yerden gelmedi, vahyeden yanıbaşımızda oturuyor. Zaten her halükarda herkes istediği sonuca ulaşabilir. Bazen gerçekten hayretler içerisinde kalıyorum.

ozer atac
14.12.2012
14:59

BİZLER DAHİ SEMBOLLERİZ;

1-AKIL, HER NAKADAR KAYNAĞI OLAN BEYİN İLE YERÇEKİMİNE TABİYMİŞ GİBİ GÖRÜNSE DE , ÇEKİMDEN ETKİLENMEDİĞİNİ, "YERİNDEN" ŞÜPHE EDEREK, CESARETLE DENEYEREK ANLAYABİLİR.

2-RÜŞTÜNÜ KANITLAMIŞ SEMBOLLER, SORUMLULUK BİLİNCİNE VARMIŞ OLANLARDIR.DİĞER TARAFTAN,ANLAM DİZGESİNDE TUĞLA OLAN HARF,HECE, KELİME GRUPLARI OLUŞTURDUKLARI CÜMLE İLE KURUCULARININ USTALIĞINA GÖRE ANCAK, SEMBOLÜMSÜ OLABİLİRLER; YANİ DENİZDEKİ TEK, HÜCRELİ GİBİDİRLER.

KELİMELİRİN, CÜMLELERİN UFUKLU SEMBOL OLABİLMELERİ İÇİN HÜCRELERİN, ORGANLARIN.. İNSAN BEDENİ MESABESİNE ULAŞMASI "YOLCULUĞUNU", TAMAMLAMASI GEREKİR. İNSAN OLDUĞUNDA, SORUMLULUK EVRENİ SONSUZDUR, HALA MİLYAR BEDENLERDE YAŞAMAKTAYIZ.

3-YUNUS, BALIK SEMBOLLERİ "YÜZDÜRÜLDÜKLERİ" KELİME DENİZİNDE, YUTULMALARI, YUTULDUKLARINDA ZİKRETMELERİ, KUSULUP ANLAM SAHİLLERİNE ÇIKARILMALARI .. TEMELLİ ANLAMLAR OLARAK ALGILANMAMALI.

AKSİ HALDE, TARİH OLMAZDI.ALMANDIRAN TARİH DEĞİLDİR;ANCAK KIYMETİNCE TARİH-Çİ OLABİLİR.

YANI SIRA İHTİMALSİZ İDDİALAR; " GİTTİM, GÖRDÜM, GELDİM, ANLAMLANDIRDIM..." İFADELERİNİ KULLANMAYA, BUNU DA ZAMAN SEYAHATÇİLERİ İÇİN İSTİSNA KABULE MEĞİLLİYİZ.

4-GÜNEŞ SİSTEMİMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU SAMAN YOLUNDA 400 MİLYAR YILDIZ OLDUĞU; BU TÜR GALAKSİLERİN 350 MİLYAR OLDUĞU; KOZMİK BOŞLUKLARI, EVRENİN GELİŞMESİNİ...YERDE İSE, A.B.D.NDE 2011 YILINDA, ÇEKİLMİŞ GÖLÜN ARSENİKLI TABANINDA CANLI YAŞADIĞINI TESPİT EDEN NOBELLİ BİLİM KADINININ AZ BULUNUR TEVAZÜ VE SABRINI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE, FARKLI YORUMLARA, KARALAMA/KÜÇÜMSEME/DIŞLAMA.. ZİNCİRİ VURAMAYACAĞIMIZI ANLAMALIYIZ.

UZAY VE BİLİNMİYEN CANLILARI; ONLARIN İLKELLİK VEYA GELİŞMİŞLİK OLASILIĞINI, DÜNYAMIZ İLE ÖNCEDEN VE HALA OLASI PLAN, ZİYARET VE DENETİMLERİYLE İLGİLENDİKLERİ...HUSUSLARINI YADSIMAK; EMSALSİZ HER ŞEYİN YARATTIĞINI SÖYLEYEN, KURANIN GERÇEKLİĞİNİ KABUL EDEN AKIL İLE ÇELİŞİR.

ÇÜNKÜ, SAYILANLARIN OLASILIĞI, KURANIN GELİŞİNDEN DAHA BASİT OLAĞAN OLASILIKLIDIR.

KURAN HAKİKATTİR; EVRENDE, "OLMAZ", OLAMAZDIR.





Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 2750 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4146 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2541 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 2914 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2394 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 3923 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3466 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5467 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 3900 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3392 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3441 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6558 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 3892 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5070 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 2908 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3449 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 11966 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4253 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4065 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 3765 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6358 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6236 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4287 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6046 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4391 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4070 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4234 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 3843 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4620 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3291 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 3841 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7446 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5245 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6298 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 4732 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5139 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6142 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 6671 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4556 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 11644 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7144 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 26572 Okunma
45 Yorum 18.11.2012 00:41
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7433 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9152 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6032 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7311 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5195 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 14736 Okunma
42 Yorum 18.09.2012 01:06
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6393 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 11787 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6131 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6612 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6613 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 11738 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 6767 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7249 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5261 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 7737 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 33706 Okunma
24 Yorum 24.07.2012 09:50
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 13754 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 10957 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 12971 Okunma
34 Yorum 10.07.2012 22:30
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4644 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6633 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5261 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5386 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4012 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5244 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 6782 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16557 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 5700 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8299 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12424 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 8952 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9321 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6545 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 13560 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11127 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5273 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6110 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9064 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4161 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 4958 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5248 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 13928 Okunma
23 Yorum 23.03.2012 04:25
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5071 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5275 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 11883 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6172 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 6813 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 3779 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12379 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6647 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10092 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12135 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4409 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4480 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4017 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 51250 Okunma
18 Yorum 10.01.2020 12:34
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5052 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45