KUR’AN VE İLİM seminerlerimiz ve çalışmalarımız günlük ve haftalık olarak devam ediyor, 988 ve 989’uncu haftalara da ulaştık, elhamdülillah… Birkaç haftadan beri, araya başka önemli konular girince, bu çalışmalarımızdan notlar aktarmadım; bu hafta aktaralım…
***
“Kur’an’dan sonra artık Cebrail’in getirdiği vahiy yoktur. Dört çift delile dayanarak içtihat onun yerine geçmiştir. Biz içtihat yaparken hata da yapabiliriz ama biz bizim içtihadımızla amel etmekle mükellefiz. İçtihadımızla amel edersek Allah’ın emrini dinlemiş oluruz ve cennete gideriz. Hata etsek de bir sevap alırız. Ama başkasının içtihadı ile amel edersek isabet etsek de sorumlu oluruz.
Biz hiç kimseye ve hiçbir gurubun mensuplarına neden bizim dediklerimizi yapmıyorsunuz demiyoruz. Tam tersine, içtihat yapın ve içtihadınızla amel edin diyoruz. Neden bizi de okumuyor ve görüşmüyorsunuz diyoruz...
Sermaye okumayı ve görüşmeyi yasakladığı için değil mi?
İşte bu yaptığınız şirktir, Sermaye’yi ilah edinmektir.
Evet, size düşen görev herkese kulak verdikten sonra kendi içtihadınızla amel etmektir. Ne var ki göreviniz burada bitmemiştir. Öyle içtihat etmelisiniz ki ameliniz salih olsun yani bizim amelimiz ile sizin ameliniz arasında uyum olsun. Birlikte hareket etmeliyiz. Herkes kendi içtihadı ile hareket edecek ama hareketlerde uyum olarak bunu sağlamak için de ‘hakemlik sistemini’ kabul etmek zorundayız...”
***
“Dua davet anlamındadır. Gelin on bin ortaklı bir ar-ge merkezi kuralım diyoruz. Kimse duymuyor. Başkalarının ve/ya şeyhlerinin ağzına bakıyor ama onlar da doların emrinde... “Sum’” sağır demektir. Biyolojik sağırlık vardır. Kulakta arıza olur. Buna bir şeyler anlatabilirsiniz, işaret diliyle konuşursunuz, yazı ile bildirirsiniz. Bir de ruhi sağırlık vardır. Bedenen tam sağlam oldukları halde ruhen duyamazlar. Allah bunları da yaratmış, bize bildiriyor. Maçta bizi ‘uyaranlar’ takımına koymuş, onları da ‘sağırlar’ takımına koymuş. Görevimiz iyi oynamaktan ibarettir. Onları yola getirmek mümkün değildir. / Bir gün Erdoğan’ın Hz. Ömer gibi yanımızda olması için dua ediyoruz...”
***
“Onlar duydukları hatta söylenenleri anladıkları halde davete icabet etmezler. Fikren kabul ederler ama fiilen duymazlar. Bir türlü ortaklığa katılmazlar.
1969’tan sonra parti kuruyorduk. Benim planım şu idi. Kooperatif kuracağız. Tarikat mensupları, Nurcular, diğer partililer bize üye/ortak olacaklar. Sözleşmemizde bu faaliyetler için %5 ayırmıştık, ortakların istediği yere onunla destek verecektik.
Parti kuruldu. Ertesi gün Ankara’da bunu izah ettim. Gelecek hafta gel ortak olalım dediler. Kamil Büyüközer denen biri devreye girdi ve aniden Öz Elif Kooperatifi’ni kurdu! Böylece kooperatif partiyi destekleyeceği yerde parti kooperatifi desteklemeye başladı. Parti ve kamu malını dağıtmaya başladı. Bu uygulama bugünkü yağmacılığı doğurdu...”
***
“İnzar olunduktan sonra yani duydukları halde sağır olanlar ifadesi insan ruhiyatı için en beliğ bir ifadedir. Hem duyuyorlar, hem inzar olunuyorlar ama yine de sağırmış gibi anlamıyorlar ve fiiliyata geçemiyorlar.
Bu seminerleri okuyanların bu duruma düşmemeleri için çok dikkatli olmaları gerekir. Eğer birisi bir şey söylüyorsa ve söylediği doğru ise davetine icabet etmek gerekir. Kur’an’daki ‘birr ve takvada yardımlaşın’ ifadesi emir sigasıdır yani vücubu ifade eder. Her birimize farzdır. Bizi birisi bir iyiliğe davet ediyorsa ona katılmak ve ortak olmak farzdır. Ortak olmak diyorum, çünkü ‘einû’ demiyor da ‘teavenû’ diyor; ben sana sen de bana yardım edeceksin...”
Not: İslam Medeniyeti Vakfımızda (Üsküdar, 0216 3439731), Perşembe (Saat 14.00), Cuma (Saat 18.00), Cumartesi (Saat 10.00) “KUR’AN VE USUL DERSLERİ” devam ediyor…