İnsanlık tarihinin en eski kaynak kitabı Tevrat’tır. Sonra Yunanistan’da Herodot da tarih kitabı bırakmıştır. Daha sonra Müslümanlar tarihi yazmaya başladılar. Müspet ilmin kurallarına uygun olmadığı için fakihler onu kaynak olarak değerlendirmediler.
Tarih müspet ilim olarak ancak kazıların başlaması ile oluşmaya başlamıştır. 18’inci asrın ortalarında İtalya’da Pompei kazıları ile başlayan tarihi araştırma çalışmaları Mısır, Mezopotamya, İran, Anadolu ve tüm dünyada gelişmiştir. Dini kitaplarda ve efsanelerde anlatılanlar kazılarla teyit edilmiştir. Yazıdan önce ve yazıdan sonra artık tarih müspet ilim olmuştur. Tevrat’ın ve Kur’an’ın anlattıkları yapılan kazılarla hep teyit edilmiş, tarihi oluşlar aydınlığa kavuşmuştur. Toplayıcılıkla geçinen insanlar sırasıyla avcılığa, çobanlığa ve tarımcılığa geçmişlerdir. Bıraktıkları araç ve yapılarla uygarlıklar takip edilmektedir. İlk uygarlık Mezopotamya’da Hz. Nuh ile başlamıştır. Mısır, İbrani, Yunan uygarlıkları ve Hıristiyanlık hep kazılarla tarihlenmiştir. Böylece bugün ömürlerini dolduran toplulukların helak oldukları ilmen sabittir. İleri uygarlığa ayak uyduranlar yaşamakta, uyduramayanlar helak olmaktadır. Bunu Batı âlimleri de görmüşlerdir. Onlar artık doğruyu ve yanlışı bilmektedirler. Batı dünyası müspet ilimlerle gerçekleri görmüştür. Kur’an bunu açıkça haber vermektedir.
Nasıl insanlar doğar, yaşar, ömürlerini doldurur ve ölürlerse, Kur’an’a göre de bütün toplulukların böyle ömürleri vardır; doğar, yaşar, yaşlanır ve ölürler. AK Parti’den önce 28 Şubatçılar vardı; şimdi yoklar. Demokrat Parti (DP), DYP, ANAP vardı; şimdi yoklar. Cumhuriyet’ten önce Osmanlılar, ondan önce Selçuklular, ondan önce Emeviler ve Abbasiler vardı; şimdi yoklar. Daha önce dinler hâkimdi. Sonra siyaset hâkim oldu. Sonra sermaye hâkim oldu. Şimdi de ilim hâkim olmaktadır. Önce toprak tekeli, sonra altın tekeli, sonra sanayi tekeli, sonra banka tekeli doğdu; karşılıksız kâğıt para ile dünyaya hükmettiler. Şimdi ise yeni tekel geliyor, halk tekeli (halk yönetimi); yani tekel kalkıyor, merkezi yönetim sona eriyor...
Bu inkılâp Nuh inkılâbının tamamlandığı inkılâptır. İnsanlar uygarlaşmaya Hz. Nuh’tan önce başladılar. Hz. Nuh onlara yön verdi. Nuh inkılâbı Kur’an ile tamamlandı. Fiilen ise asrımızda tamamlanıyor. İnsanlık küçüklükten buluğ çağına geçiyor. Artık dadılar onları yönetmeyecek, kendi kendilerini yönetecekler. Merkez “hâkim” değil “hadim” olacak, halk emredecek merkezler onu yapacaklardır; merkezler emredip halk yapmayacaktır. Halkın emredebilmesi için içtihat, icma, biat ve hakemlik sistemlerinin çalışması gerekmektedir.
Nasıl canlıların da ömürleri vardır ama her canlı için bu ömür değişikse, toplulukların da ömürleri vardır ve onların ömürleri de değişiktir.
İşçilik dönemi sona ermekte, ortaklık dönemi başlamaktadır. Sermaye yönetimi sona eriyor, ilim yönetimi doğacaktır; bunu kimse durduramaz. Buna ayak uyduranlar yaşayacak, uyduramayanlar helak olacaktır.
Halk da yeni düzene uyarsa yaşar, uymazsa helak olup gider.
Evet, işletmelerini ortaklık sistemine uyarlayanlar yaşayacak, uyarlayamayanlar helak olup gideceklerdir.
Kur’an’ın söylediği budur; İSTEYEN DUYAR, İSTEYEN DUYMAZ.
Sermaye düşünmelidir: Ben buraya nasıl geldim... Sermaye terakümüne gerek vardı. Allah bunu sağlama görevini bize verdi, biz de uygarlığı faizli sistemde tamamladık ama artık o düzenin ömrü sona erdi. Ben de gerekeni yapmalıyım. İşçilik döneminden ortaklık dönemine geçmeliyim. Karşılıksız dolar yerine karşılığı olan Altın, Demir, Buğday ve Toprak Bonoları satın almalıyım, halkın bu bonoları çıkarabilmesi için desteklemeliyim demelidir.
Devletler de vergilerini alıp güvenliği sağlamalı; ilme, dine ve ekonomiye karışmamalıdırlar. Halk kendi kendini yönetmeli, semt kooperatifleri içinde istedikleri gibi yaşamalıdırlar. İsteyen hidayette, isteyen dalalette istediği gibi yaşamalıdır.
“İnsanlık, tarih, Kur’an” diyerek anlatmaya başladık… “Sermaye, devletler, düzen” diyerek devam ettik ve özellikle “ortaklık dönemi, ortaklık sistemi ve semt kooperatifleri” üzerinde durduk; sermaye ve devletler açısından da… Selam ve dua ile…