Reşat Nuri Erol
SEBİLÜ’R-REŞAD-6; Sistem yazılarına dalmışım! 08.08.201
8.08.2018
3100 Okunma, 5 Yorum

 

SEBİLÜ’R-REŞAD-6; Sistem yazılarına dalmışım! 08.08.2018

Evet…

Aynen böyle…

Şekilde görüldüğü gibi…

SEBİLÜ’R-REŞAD-5; Yeni sisteme geçerken 10.07.2018

Bir ay önce “SEBİLÜ’R-REŞAD” yazısı yazmışım…

Bugün birkaç yazı dikkatimi çekti; onlarla başlayalım ama önce tekmil…

SİSTEM YAZILARINA DALDIM, SON GÜNLERDE…

Tekmili birden şöyle…

Sonra…

Sırasıyla…

Şu yazar ve yazıları…

1

https://www.milligazete.com.tr/makale/1668093/resat-nuri-erol/turkiye-dis-borclar-belasindan-nasil-kurtulur

2

https://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafakutlu/beklenen-sarki-2046779

3

https://www.yenisafak.com/yazarlar/kemalozturk/devrimin-ve-hayalin-yozlasmasi-2046774

4

http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/08/08/internet-sosyal-medya-ilmihal-kitapcigi/

 

 

***

 

 

Reşat Nuri Erol

Türkiye dış borçlar belasından nasıl kurtulur?

MESAJ GÖNDER 

Adil Düzen yani Ortaklık Sisteminin Belgeleri-2       

07.08.18 - Ne diyorduk? Adil Düzen İlmihali yazısı araya girdi, ara verdik, bugün sistem yazımıza dönüyoruz… “Faizli işçilik yerine faizsi...

Adil Düzen yani Ortaklık Sisteminin Belgeleri-1

06.08.18 - Adil Düzen İlmihali yazısı araya girdi, ara verdik, bugün sistem yazımıza dönüyoruz… “Faizli işçilik yerine faizsiz orta...

Adil Düzen İlmihali: Hayatın içinde ve gerçekçi

05.08.18 -   Sistem yazılarına devam edeceğiz ama -söz verdiğim üzere- bugün sırada yine Adil Düzen İlmihali var… Sinan Eskicioğlu...

Faizli işçilik yerine faizsiz ortaklık sistemi-2

04.08.18 - Bu son iki yazı öncesindeki yazı başlıklarımız şöyleydi: 1. Kur’an ve ilim çalışmaları ve Kur’an mucizesi 2. Faizli sömürü düze...

Faizli işçilik yerine faizsiz ortaklık sistemi-1

31.07.18 - Bu köşedeki yazılar daha çok dertleri olan ve o dertlere çare/çözüm arayanlar, daha doğrusu bu dertlere derman arama sevdasında...

Kur’an’ın inzarını/uyarısını onlara ulaştırın…

30.07.18 - KUR’AN VE İLİM 972. Haftalık Seminerlerimizden yararlanarak neler dediğimizi kısaca ve sadece başlıklarıyla tekrar hatırlamamız...

Kur’an’la ilgilenmeniz… Kur’an’a ulaşmanız…

29.07.18 - Neler diyorduk, kısaca -sadece başlıklarıyla- hatırlayalım… Kur’an ve ilim çalışmaları ve Kur’an mucizesi (24.07.20...

Adil Düzen İlmihali (İlmihal bilgisi ve içerik)

28.07.18 - Adil Düzen İlmihali çalışmasını Sinan Eskicioğlu başlatmıştı ve her Cuma günü bir yazı ile gelişmeleri anlatacağını haber vermi...

Tek çözüm Semt Kooperatifleri ve Mal Senetleri

27.07.18 - KUR’AN VE İLİM 972. haftalık seminerimizden seçkilerle devam ediyoruz… “Şimdi yapılan nedir? Veresiye satışlarla...

Faizli sömürü düzeni ömrünü tamamlamıştır

25.07.18 - KUR’AN VE İLİM 972. haftalık seminerimizden seçkilerle devam ediyoruz… “Topluluk bir kabın içine konmuş gaza benzer. Bal...

12345678910

 

***

 

 

Mustafa Kutlu

1947 yılında Erzincan’da doğdu. Orta Öğrenimini Erzincan Lisesi’nde, yükseköğrenimini Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Tunceli ve İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı.1974 yılında öğretmenlik görevinden ayrılarak kuruluşuna katkıda bulunduğu Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı. Sanat hayatına, İstanbul’da çıkan “Fikir ve Sanatta Hareket” dergisinde yayımladığı hikâyeler ile girdi. Adımlar,

devamı

 


GAZETE YAZARI

Beklenen şarkı

08 Ağu 2018, Çarşamba

08 Ağu 2018, Çarşamba

 (Sayın Tarım Bakanı Pakdemirli’ye)

Yıllardan beri tarımla ilgili yazılar yazıyorum. (Medyada benden başka tarım yazan kaç kişi var acaba?) Bu yazılar “uzman işi” değil, toprağı ve tabiatı seven bir hikâyecinin hissiyatını ve fikirlerini yansıtıyor.

 MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN



Dünya “Çağdaş Küresel Medeniyet”in hakimiyeti altındadır. Bu medeniyet hakimiyeti gökten yere indirip, âhıreti inkar ile özgürleşip her türlü zulmü işleyerek temerküz eden sermaye ve modern teknolojinin eseri olan sanayi ile kuruldu. Üretim-tüketim zinciri kırılması muhal bir fasit daire oldu. İnsanı ve tabiatı ağır ağır felakete götüren, yokeden bu tanrıtanımaz ideolojiye karşıyım. Hem ülkemiz hem de dünya, ancak “Hududullah” çerçevesinde sürdürülen “Kanaat Ekonomisi”ne bağlı bir toplum tasarımı ile çıkmazdan çıkabilir. İnsanoğlu yeniden toprağa dönmelidir. Koca Yunus’u hatırlayalım:

Benim yüzüm yerde gerek

Bana rahmet yerden yağar

Bu teorik söylemi bir yana koyarak, yeni sisteme ve bu sistemin ilk hükumetine başarılar dileyip gündemden hiç düşmeyen bir konuya temas edeceğim.

Yıllardır her hükumet, her bakan, pek çok bilim adamı, uzman, yerel yönetici tarafından tekrar tekrar dile getirildiği için sokaktaki adamın da “ilk” olarak çözülmesini istediği bir mesele vardır.

“Tarlada 50 kuruş olan bir ürün niçin markette 750 kuruştur?”

“Türkiye bir tarım ülkesi olduğu halde niçin dışarıdan buğday-bakliyat ithal ediyor?”

Yurdum insanının bu sorulara verecek cevabı vardır. O, siyaset, spor, asayiş, iktisat dahil her alanda söz sahibidir. Ama ister ki “Yetkililer” versin cevabı. Bekler, aradan yıllar geçer, “Beklenen Şarkı” bir türlü gelmez.

Son beste sondan bir önceki bakanımız Sayın Faruk Çelik tarafından dile getirilmişti. Ayrıntılı ve iyi bir proje idi.

Zaten dediğim gibi dert belli, derman belli (acaba?).

Net olan şudur: Üretici diyor ki ben bir şey kazanamıyorum. Mazottan gübreden vb. bahsediyor. Tüketici diyor ki bu ne pahalılık. Sokaktaki adam “aracılar”ın malı götürdüğüne inanıyor.

Her neyse!

Kabul gören proje şudur: Üretici her tür destek ile memnun edilecek. Verim artacak. Ürün soğuk hava depolarında saklanarak zaiyat önlenecek. Hal düzeni yeniden ele alınacak. Nakliye için soğutma sistemi olan TIR’lardan oluşan bir ordu kurulacak. Ürün nereye giderse gitsin orada da soğuk hava depolarına alınacak. Ardından “Halk Pazarları”na ve herhalde(!) pazarcı esnafına dağıtılacak, marketlere verilecek.

Zincir bu kadar mı?

Ayrıntısı vardır önemli değil. Ancak görülüyor ki, ürünün üreticiden tüketiciye ulaşması sürecinde pek çok unsur (Toptancı, kabzımal, kamyoncu, depocu, hamal dağıtıcı, pazarcı, işportacı vb.) devreye giriyor; olmazsa olmaz kabilinden binlerce vatandaş buradan ekmek yiyor. (Zincire şimdi “Suriyeliler” de eklendi. Her tür ürün ucuza toplanır diyerek. Bu da meselenin bir zor noktası).

Şimdi bu, “Beklenen Şarkı”yı kim besteleyecek? İthalatı ve ihracatı da dahil edelim ki “orkestra” tamamlansın. Evet kim? Projenin neresi devlete, neresi özel sektöre, neresi tüccara, neresi taşerona ait olacak? Dilim varmıyor ama bu pazardan nemalanan kaba güç de hesaba katılmalı.

Sayın Bakan,

Kahvedeki adamın “Bana bıraksınlar üç günde hallederim” dediği, dilde sakız olan bu proje her kesimden vatandaşın özlemidir.

(Sizinle ilgisi nedir? Başka hangi bakanlığı ilgilendirir?)

Yıllar yılı ihmale uğrayan “tarım” Ak Parti yönetiminde “Milli Tarım” ana başlığı ile planlandı. Bu planı hemşehrim Sayın Binali Yıldırım açıklamıştı.

Ülke havzalara ayrılıyor, yatırımlar “İyi Tarım” gözetilerek yapılıyor, verim artıyor, çiftçinin yüzü gülüyor (Olacak. Sabır gerekiyor. Hop demeden hoplanılmaz. Doğru).

Sayın Bakan,

Aklımda yanlış kalmış olabilir ama ülkemizin ekilebilir toprak oranı %11 imiş. Ülke su fakiridir. Ve mevcut büyük nehirlerimiz tarımda kullanılamaz denecek seviyede kirlenmiştir. Sorun büyük. Ama Ak Parti “sorun çözmek” ile meşhur. (Msl: Haliç’in temizlenmesi. Keşke Ergene de temizlenebilse).

Sayıp dökmeyi bir yana bırakalım. Sayın Pakdemirli’den ricamızdır:

Şu “üreticiden tüketiciye” hakkında bir açıklama yapın. Eğer eski projeler rafa kalktı ise raftan indirin. İnanın bu seçim öncesi fırlayan soğan-patates fiyatları gibi değil. Yılların meselesi. “Bolu Tüneli” gibi çözün şu işi. Tarihe geçin.

Tarımla ilgili daha çok yazacaklarım var. Yakında.

01 Ağu 2018, Çarşamba

Yalnız ölüm

 (Sayın Tarım Bakanı Pakdemirli’ye)

Yıllardan beri tarımla ilgili yazılar yazıyorum. (Medyada benden başka tarım yazan kaç kişi var acaba?) Bu yazılar “uzman işi” değil, toprağı ve tabiatı seven bir hikâyecinin hissiyatını ve fikirlerini yansıtıyor.

 MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN



Dünya “Çağdaş Küresel Medeniyet”in hakimiyeti altındadır. Bu medeniyet hakimiyeti gökten yere indirip, âhıreti inkar ile özgürleşip her türlü zulmü işleyerek temerküz eden sermaye ve modern teknolojinin eseri olan sanayi ile kuruldu. Üretim-tüketim zinciri kırılması muhal bir fasit daire oldu. İnsanı ve tabiatı ağır ağır felakete götüren, yokeden bu tanrıtanımaz ideolojiye karşıyım. Hem ülkemiz hem de dünya, ancak “Hududullah” çerçevesinde sürdürülen “Kanaat Ekonomisi”ne bağlı bir toplum tasarımı ile çıkmazdan çıkabilir. İnsanoğlu yeniden toprağa dönmelidir. Koca Yunus’u hatırlayalım:

Benim yüzüm yerde gerek

Bana rahmet yerden yağar

Bu teorik söylemi bir yana koyarak, yeni sisteme ve bu sistemin ilk hükumetine başarılar dileyip gündemden hiç düşmeyen bir konuya temas edeceğim.

Yıllardır her hükumet, her bakan, pek çok bilim adamı, uzman, yerel yönetici tarafından tekrar tekrar dile getirildiği için sokaktaki adamın da “ilk” olarak çözülmesini istediği bir mesele vardır.

“Tarlada 50 kuruş olan bir ürün niçin markette 750 kuruştur?”

“Türkiye bir tarım ülkesi olduğu halde niçin dışarıdan buğday-bakliyat ithal ediyor?”

Yurdum insanının bu sorulara verecek cevabı vardır. O, siyaset, spor, asayiş, iktisat dahil her alanda söz sahibidir. Ama ister ki “Yetkililer” versin cevabı. Bekler, aradan yıllar geçer, “Beklenen Şarkı” bir türlü gelmez.

Son beste sondan bir önceki bakanımız Sayın Faruk Çelik tarafından dile getirilmişti. Ayrıntılı ve iyi bir proje idi.

Zaten dediğim gibi dert belli, derman belli (acaba?).

Net olan şudur: Üretici diyor ki ben bir şey kazanamıyorum. Mazottan gübreden vb. bahsediyor. Tüketici diyor ki bu ne pahalılık. Sokaktaki adam “aracılar”ın malı götürdüğüne inanıyor.

Her neyse!

Kabul gören proje şudur: Üretici her tür destek ile memnun edilecek. Verim artacak. Ürün soğuk hava depolarında saklanarak zaiyat önlenecek. Hal düzeni yeniden ele alınacak. Nakliye için soğutma sistemi olan TIR’lardan oluşan bir ordu kurulacak. Ürün nereye giderse gitsin orada da soğuk hava depolarına alınacak. Ardından “Halk Pazarları”na ve herhalde(!) pazarcı esnafına dağıtılacak, marketlere verilecek.

Zincir bu kadar mı?

Ayrıntısı vardır önemli değil. Ancak görülüyor ki, ürünün üreticiden tüketiciye ulaşması sürecinde pek çok unsur (Toptancı, kabzımal, kamyoncu, depocu, hamal dağıtıcı, pazarcı, işportacı vb.) devreye giriyor; olmazsa olmaz kabilinden binlerce vatandaş buradan ekmek yiyor. (Zincire şimdi “Suriyeliler” de eklendi. Her tür ürün ucuza toplanır diyerek. Bu da meselenin bir zor noktası).

Şimdi bu, “Beklenen Şarkı”yı kim besteleyecek? İthalatı ve ihracatı da dahil edelim ki “orkestra” tamamlansın. Evet kim? Projenin neresi devlete, neresi özel sektöre, neresi tüccara, neresi taşerona ait olacak? Dilim varmıyor ama bu pazardan nemalanan kaba güç de hesaba katılmalı.

Sayın Bakan,

Kahvedeki adamın “Bana bıraksınlar üç günde hallederim” dediği, dilde sakız olan bu proje her kesimden vatandaşın özlemidir.

(Sizinle ilgisi nedir? Başka hangi bakanlığı ilgilendirir?)

Yıllar yılı ihmale uğrayan “tarım” Ak Parti yönetiminde “Milli Tarım” ana başlığı ile planlandı. Bu planı hemşehrim Sayın Binali Yıldırım açıklamıştı.

Ülke havzalara ayrılıyor, yatırımlar “İyi Tarım” gözetilerek yapılıyor, verim artıyor, çiftçinin yüzü gülüyor (Olacak. Sabır gerekiyor. Hop demeden hoplanılmaz. Doğru).

Sayın Bakan,

Aklımda yanlış kalmış olabilir ama ülkemizin ekilebilir toprak oranı %11 imiş. Ülke su fakiridir. Ve mevcut büyük nehirlerimiz tarımda kullanılamaz denecek seviyede kirlenmiştir. Sorun büyük. Ama Ak Parti “sorun çözmek” ile meşhur. (Msl: Haliç’in temizlenmesi. Keşke Ergene de temizlenebilse).

Sayıp dökmeyi bir yana bırakalım. Sayın Pakdemirli’den ricamızdır:

Şu “üreticiden tüketiciye” hakkında bir açıklama yapın. Eğer eski projeler rafa kalktı ise raftan indirin. İnanın bu seçim öncesi fırlayan soğan-patates fiyatları gibi değil. Yılların meselesi. “Bolu Tüneli” gibi çözün şu işi. Tarihe geçin.

Tarımla ilgili daha çok yazacaklarım var. Yakında.

01 Ağu 2018, Çarşamba

Yalnız ölüm

 

·        

25 Tem 2018, Çarşamba

Roman diliyle iktisat

 

·        

18 Tem 2018, Çarşamba

Eskiler alıyorum…

 

MUSTAFA KUTLU TÜM YAZILARI

 

 

***

 

 

Kemal Öztürk

1969 yılında Ağrı’da doğdu. Orta öğrenimini Sakarya’da tamamladı. Marmara Üniversitesiİletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Öğrenciliği esnasında çeşitli dergi ve gazetelerde makaleler yayınlayarak yazı hayatına atıldı. 1995 yılında Yeni Şafak Gazetesi’nde profesyonel gazeteciliğe başladı. 1997 yılında Kanal 7 televizyonuna transfer oldu ve televizyon haberciliğine başladı. Haberciliğin yanı sıra belgesel hazırlamaya

devamı

 

 


GAZETE YAZARI

Devrimin ve hayalin yozlaşması

08 Ağu 2018, Çarşamba

Devrim üzerinden on yıl geçmişti. 1989 yılında, henüz 20 yaşında gazeteciliğe yeni ısınmaya başlamış, romantik bir devrimci ve iflah olmaz bir muhaliftim.

Tahran sokaklarında ayaklarım yere basmadan dolaşıyordum adeta.

 MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN



İmam’ın ölümünün kırkı anılıyordu. Milyonlar sel gibi İmam’ın türbesinin olduğu Beheşti Zehra’ya akıyordu.

Ağlıyorlardı. Başlarına vurup, sine dövüp, mersiye okuyup, 20. Yüzyıl’ın son halk devrimcisinin yasını tutuyorlardı. Siyah giymiş karalar bağlamıştı hepsi.

BALDIRI ÇIPLAKLARIN DEVRİMİ

Devrim hepimizi heyecanlandırmıştı o zaman. ‘Baldırı çıplakların’ inkılabıydı. Şah’ın dikta ve yozlaşmış rejimine, emperyalizme, komünizme, kapitalizme ve Siyonizm’e meydan okumuşlardı. O yüzden solcular, sağcılar, İslamcılar herkes destek veriyordu devrime.

Çok can vermiş, on yıl Irak’la savaşmış, her türlü suikast, terör, saldırıya uğramış ama yıkılmamışlardı. Devrim başarılı olmuştu.

Dünyanın her yerinden insan gidiyordu Tahran’a. Türkiye’den gidenlerin muhakkak uğradığı İran Radyosu Türkçe servisindeki Selahattin Eş’e uğramıştım ben de.

Aradan neredeyse 30 yıl geçti. Yazıyı yazarken Selahattin Eş’i aradım. Türkiye’de, İran’ı içeriden en iyi bilen isimdir.

Devrimin romantik ve duygusal havasını ikimiz de üzerimizden atmış. Acı gerçeklerle yüzleşmiş, hayal kırıklıkları yaşamış, büyük bir rüyanın sonunu izliyorduk.

Selahattin Eş’in haricinde, İran’da son dönem dinsel yozlaşma alanında doktora çalışması yapan ve Anadolu Ajansı Farsça bölümünde çalışan Ümit Shamizikhelejan ile de görüştüm.

ABD SALDIRIRKEN, İRAN REJİMİ ELEŞTİRİLMEZ!

Cevabını aradığım soru şuydu:

İran halkının uğruna öldüğü devrim neden yozlaştı, çürüdü ve halkı mutlu eden bir hayal olmaktan çıktı? Sistem neden tıkandı?

Dünkü yazıma gelen tepkilerden anladığım, İran’ı koşulsuz seven insanların önemli bir kısmı şöyle düşünüyor:

“Emperyalist ABD İran’a ambargo başlattı, sen İran rejimini eleştiriyorsun. Yaptığın İran’a düşmanlık”.

Aslında şu anda İran’da tıkanmış müesses nizamın sahipleri de tam olarak bunu diyor. Ne rüşveti, yolsuzluğu, ekonomik krizi, çarpık düzeni, ne halkın fakirliğini, kurumların yozlaşmasını konuşalım, ne de eleştirelim! Zira Siyonist İsrail ve emperyalist ABD İran’a saldırıyor!

Ancak herkes kısa süre önce aynı İran’ın Obama ile yaptığı anlaşmaları ve ABD ile balayı yaşamasını unutuyor nedense. ABD o zaman da emperyalistti ve İran’da o zaman da sistem çökmüş ve yozlaşma ayyuka çıkmıştı.

İran’ın göz yaşlarının asıl sebebi kendi içindedir dememin sebebi budur.

DEVRİMİN YOZLAŞMASININ ÜÇ NEDENİ

Şimdi cevabını aradığım şey, herkesi heyecanlandıran devrimin neden yozlaştığıdır. Ben üç sebebe bağlıyorum:

1. Kutsallık sorunu

Devrimin lideri Rehber İmam, kutsal bir yere oturtuldu. Mehdi yer yüzüne gelene kadar “Kaimi Makam-ı İmam Mehdi”, yani Mehdi adına sistemi yönetecek kişi oldu.

Bu kuralı anayasaya koydular. O kadar büyük bir güç verdiler ki Rehber’e, anayasanın ve yasaların üstünde, hesap vermeyen, denetlenmeyen, her dediği kanun hükmünde olan bir otorite konumuna geldi.

Bu yüzden de kimse eleştiremedi, sorgulamadı, yaptığı hiçbir şey denetlenmedi. Hamaney şimdi bu yetkiyi kullanıyor. Yargı başkanından, ordu komutanın atanmasına, kanun yapımından ekonomi yönetimine kadar, hepsini Rehber Hamaney kontrol ediyor. Ama hesap vermiyor, denetlenmiyor ve eleştirilemiyor.

Bir kişiye, kuruma, sisteme, yapıya, organizasyona kutsallık/masumiyet atfetmek ve koşulsuz itaat etmek, yozlaşmanın ve çürümenin başlangıcıdır. Çünkü kutsal olan şeyi mahkemeler denetleyemez.

2. Denetim yok, liyakat eksik, sistem tıkalı

Selahattin Eş’in deneyimlerine göre, İran’da, Irak’la savaştığı on yıl boyunca ülkede yolsuzluk, rüşvet ya da yozlaşma neredeyse yok gibiydi. 1988’de savaşın bitmesiyle, devrimin yöneticileri kendi kişisel ikballeri için çalışmaya başladılar. O zaman rüşvet, iltimas, yolsuzluk arttı ve yaygınlaştı.

Bunu denetleyecek ve yönetecek mekanizmalar kurulamadı, kurulanlar işlemedi. Sistem öylesine bozuldu ve yozlaştı ki, rüşvet yemeyen, kirli pazarlıklara girmeyen hiç kimse devlette yer alamadı neredeyse. Akrabalık ve dar ideolojik anlayış devlette görev almak için en önemli kriter oldu.

Örneğin Laricani kardeşler yargı, yasama ve bürokrasinin en önemli noktalarında göreve getirildi ve Rehber’in sözünden çıkmaz oldular.

Bir ülkede liyakat ve ehliyet sahibi olmayanlar kritik görevlere getirilmişse, orada yozlaşma, çürüme ve tıkanma kaçınılmazdır.

3. Güç zehirlenmesi, yayılmacı politikalar ve mezhepçi anlayış

İran devrim ihracı ya da dini tebliğ yapıyorum diyerek Ortadoğu’da dört ülkede savaş çıkardı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Yunusi, “Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’in başkentleri artık devrimin cengaver çocuklarının kontrolündedir” diyerek İran’ın yayılmacı politikasının ve güç zehirlenmesinin en çarpıcı açıklamasını yaptı.

İran, Şii mezhebini yayılmacı politikalarına araç olarak kullandı ve bu nedenle neredeyse tüm Sünni dünyasıyla kavgalı hale geldi.

ABD’YA KARŞI İRAN’IN YANINDA OLALIM AMA

Benim kanaatin devrim bu nedenlerle yozlaştı ve artık insanları mutlu edecek bir hayal olmaktan çıktı. Sadece bu kadarla kalmadı, din öylesine sömürü aracı yapıldı ki, ağzından Allah lafzını düşürmeyen, alnı secdeye değen ve devrimi kutsayan ama aynı zamanda yolsuzluğa, rüşvete ve kirli işlere bulaşmış yöneticiler yüzünden bir de insanlar dinden soğudu.

İran’ın ve devrimin temel sorunlar budur bana göre. Tüm bunların üzerine Trump yönetiminin uyguladığı ambargolar geldi. Elbette ABD’nin yaptırımları karşısında İran’ın yanında olmalı herkes.

Ancak yozlaşmanın nedenlerini tespit etmek ve bozuk sistemle mücadele etmek de hayati bir meseledir İran halkı için. Tabii bizdeki koşulsuz İran hayranları böyle düşünmüyor.

07 Ağu 2018, Salı

İran’ın göz yaşları

 

 

***

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·         Ocak Yazarları

İnternet/Sosyal Medya İlmihal kitapçığı

8 Ağustos 2018

Sinan Eskicioğlu

1974 yılında İzmir'de doğdu. İzmir İlahiyat'ta lisans eğitimini tamamladı. 2003 yılından beri Almanya'da yaşıyor. Çeşitli kuruluşlarda Din Eğitim ve Öğretimcisi olarak faaliyette bulunuyor. Yayınlanmak üzere kaleme alınmış çeşitli roman ve kitapları bulunmaktadır.

 

Durumdan rahatsız olan sadece ben miyim acaba diyorum. Ama bakıyorum yazanlar-çizenler az değil. Hepsinin de dediği ortak konu ‘müslümanların hayatları, yapıp ettikleri’ ya da ‘Dindarların yanlışları, yanlış olan dindarlığımız’…

Okudukça rahatlıyorum.

Neden mi?

Demek ki, ‘bu durumdan rahatsız olan sadece ben değilim’ diyorum.  

- Reklam -

Dünyaya diyecek sözü olduğunu söyleyen müslümanların lükse düşkün şekilde dünyevileştiklerini gördükçe yaşanan hayal kırıklığı yenilir yutulur gibi değil.

Dindarların ve müslümanların içi boş ama kabuğu abartılı İslamcı/dinci hayatlarını müşahade edince ancak şu cümle insanın ağzından dökülüyor: ‘Bunlar müslümansa, ben değilim’.

Okurken sizlere garip gelecek, farkındayım. Ama milyonlarca insan aynı duyguları paylaşıyor, bence. Ama kimse açıkça dillendiremiyor.

Almanya’da yaşadığım için müslüman halkı gözlemliyorum. İster Türkiyeli, ister Suriyeli, ister başka ülkeden…

İnşallah-Maşallah-Süphanallah kelimeleriyle bezenmiş konuşmalar, trend (hipster style) de olması sebebiyle iyice salınan sakallar, müslüman olunduğu için müslüman (örtülü) kadınlara meraklı olma ve sosyal medyada yapılan takipler, başka dindekileri aşağılama, gavur diye ötekileştirme….

Bunlara ilaveten; sosyal yapıya zerre kadar önem vermeme, trafik kurallarına aykırı davranma, sokaklara tükürme, uygun olunan ortamı bulunca küfürlü cümleler, kolay yoldan para kazanma (faizli krediler, faizli alavere-dalavere işleri) ve en lüks ve gösteriş için harcama, eğitime önem vermeme ve dalga geçme, İslam’ı anlamak yerine kallavi bir hoca bulup ona uyma, İslam’la-cennetle-cehennemle-kıyametle ilgili bütün konularda ALİM gibi ahkam kesme ve benzer bir sürü gayri İslami davranış…

Türkiye’de olanlar da zaten cabası.

TV kanalı sahibi dini gruplar zaten işi iyice raydan çıkarmışlar.

Cüppeli-sarıklı-sakallı insanların ‘iklim değişikliği sebebiyle yağan dolu’ için, ‘Allah’dan özür dileyelim, tevbe edelim düzelecektir’ demeleri…

TV kanalı olduğu için onların kontrolü devletin sorumluluğunda ona birşey diyemiyoruz.

Kendini müslüman/dindar addedenlerin yaşadıkları hayatı gözlemleyince, artık bunun için birşeyler yapılması lazım diyorum sürekli.

Kiminiz şöyle diyebilir: ‘Bunlar olur, düzgün-kaliteli-hakkınca yaşamaya devam etmek gerek’.

Hakkınca yaşamaya devam edenler istedikleri kadar devam etsinler, internet/sosyal medya gibi bir gerçeklik olduğu sürece ‘seviyesizlik, cahillik, kolaycılık, gayri İslamilik, kalitesizlik, bayağılık ve gayri insanilik’ başını alıp gitmekte…

İlim ehli olanların ilimlerini anlatan videolar yerine şarlatanların videoları sosyal medyada hızla çoğalmakta. Sürekli empoze edilen ‘en iyisi biziz, diğerleri küfür içinde’ mantığı mantar gibi yayılmakta. Bırakın her geçen günü, her geçen saniye hem İslam, hem Türkiye ve hem de müslümanlar için çok tehlikeli.

İnternetin/Sosyal Medya’nın nasıl kullanılması gerektiği ile ilgili özel ilmihal kitapçığı hazırlanması gerekiyor.

Bunu yapacak olan da Diyanet’tir.

Diyanet’in başkanlığında İlahiyat Fakülteleri hocalarıdır.

Diyanet’ten ayrı olarak İlahiyat fakülteleri hocalarının kuracağı dernekler, insiyatifler acilen oluşturulmalıdır.

Oluşturulacak İnternet ve Sosyal Medya İlmihali nelere değinmelidir?

Hz. Muhammed’in (sav) internet kullanımı nasıl olurdu?

Hz. Muhammed’in sosyal medya hesabı olur muydu, olursa bunu ne sıklıkla ve nasıl kullanırdı? Bu sorular ile başlanabilir.

İslam’a, İslam’ın ruhuna uymayan konuları içeren videoları paylaşmanın hadis uydurmak ve uydurma hadisi yaymak kadar günah olduğu ele alınabilir.

‘Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın…’ (Hucurat, 6) ayetinin delillendirilmesiyle internet haberleri ve mesajlarını yaymanın vebalinden bahsedilebilir.

(Fasık kavramının içeriği de tekrar ele alınmalıdır. Bugün artık kimin sabah fasık, öğlen inanmış, akşam günahkar olduğu birbirine karışmıştır)

‘Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler…’ (Hucurat, 11) ayeti delillendirilmesiyle topluluklarla alay etmenin Kuran’da men edildiği vurgulanabilir.

‘Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın…’(Hucurat, 12) ayeti delillendirilmesiyle bilgiye dayanmayan zan ile hükmetmenin Kuran’da yasaklandığı belirtilebilir.

‘De ki: Siz dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz?….’ (Hucurat, 16) ayeti delillendirilmesiyle İslam’ı olduğundan farklı şekilde anlatanların ayette belirtildiği gibi bir ‘saygısızlık-edepsizlik ve Allah’a şirk’ içinde oldukları açıkça ifade edilebilir…

Kalitesiz, ilimsiz müslümanların/dindarların İslam’ın kalitesine zarar verdikleri için İslam’ı bozdukları belirtilerek ayetlerde ifade edilen güruh içinde sayılabilecekleri örneklerle yazılabilir….

İslam’ı şov yapar gibi sürekli dillendirenlerin, aslında İslam’ı rant olarak kullanan kişiler oldukları da açıkça ifade edilebilir…

Bunlar gibi örnekler çoğaltılabilir. Ben sadece birkaç örnek vererek durumun vahametini ve aciliyetini belirttim.

Gerisi yetkililerin yüksek tercihlerindedir.

Bu seviyesizlikler artmaya devam ettiği sürece İslamcı-Rantçı-Gösterişçi dinci’lerden rahatsız olan müslümanların/dindarların sayısı çığ gibi artar. Ve bunun sonraki safhası da önü alınamaz kötülüklere gebe olur. Demedi demeyin.

Sevgi ve Bilgiyle kalın.

 

 

***

 

 

BİR DE -EKSİKLERİNE RAĞMEN- ŞU YAZI VAR:

http://www.star.com.tr/yazar/ak-partide-davayi-tasiyacak-kadro-yazi-1372941/

 

Sibel ERASLAN

sibeleraslan@stargazete.com

AK Parti’de davayı taşıyacak kadro

08 Ağustos 2018 Çarşamba

AK Parti, Adalet ve Kalkınma demek, bedeni kalkınmaysa ruhu adalet. AK Parti'lilerin heyecanla beklediği MKYK listesi, sadece AK Parti'yi ilgilendirmiyor. Türkiye'nin siyasi kültürel geleceği demek bu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bahşettiği Kuvvetler Ayrılığı prensibi gereği Yasama, İcra ve Parti teşkilat yapısının sınırları daha da somutlaştı. Bunun iki önemli sonucu var; sınırları eskiye göre daha belirgin olan bu yapıdaki her kısım, hesapverebilirlik konusunda sarih bir sınava tabi olacaktır. Yani hem Meclis’teki vekillerin, hem icrai makamların, hem de parti gövdesinin mükemmel çalışması gerekiyor. Mükemmellik ve yüksek performans beklentisini karşılayacak ekipler olmalı... 

Diğer sonuç, eskiye göre daha belirginleşen ve uzmanlaşan bu üç yönetsel güç (meclis, icra, parti) arasında kurulacak ahenk, uyum... Siyaseti sanata çevirecek bir ilişkiler ve dengeler mimarisi kurulması gerekiyor bu üç güç arasında... Aksi takdirde uyumsuzluk, ahenksizlik hatta vesayet ilişkisine kadar gidebilecek karışıklıklar oluşabilir...

Cumhurbaşkanımızın siyaset dehası bu üç unsurlu yapının kompozisyonunu sağlamada elbette başarılı olacaktır. Bizim duamız da gayretimiz de bu yöndedir.  

***  

Sistem değişti, sistemin ahlakının oturtulması gerekiyor. Sistemin kurumları kadar bu kurumların nasıl işletildiği de önemli. Kurumların içini ‘ruh’tur, ‘gönül’dür dolduran. Yaptığımız işler pekala kurallara uygun ve yasal olabilir... Ama gönüllerin rızasını gözetememiş, gönüldaşlarına amele gözüyle yukarıdan kibirle bakan idarecilerle teşkilat örfü kurulamaz. 

Siyasi partilerin ‘dava’ dediğimiz onları ayakta tutan manevi değerleri vardır. Ve bu değerler hülasasını diri tutacak yani parti felsefesini yaşatacak kadro, merkez karar ve yürütme kurulunda temayüz eder. İl, ilçe, mahalle, sandık teşkilatlarına kadar herkesi ortak bilinç ve kültürel görgü ile yetiştiren bu mensubiyet duygusunu omuzlayacak önemli simalara ihtiyaç var. Bu simalar, hem geçmişten bugüne davayı omuzlamış idealist kişiler olmalı hem de aidiyetin kıvamını bilmeli. Tefekkürle aksiyon buluşması siyasi gövdenin sağlam iradesi olacaktır. 

MKYK, geçmişte de önemliydi AK Parti için. Şura, liyakat, iç muhasebe, ehliyet, hedefler, söylemler hep burada yeşertilirdi. Bundan sonra, daha da önemli bir pozisyona geçiyor MKYK. Adeta İcra ve Meclis kanatlarını açarak gökleri aşacak kartalın ana gövdesidir...  

Davanın çilesini çekmiş, sebat etmiş, zor zamanlarda denendiği kadar ikbal zamanlarında da imtihanını yüz akıyla vermiş kişilere ihtiyacımız var. Çile çekmeden yükselmiş kişilerin cesareti, gördük ki en kısa zamanda hoyratlığa, kibre, değer bilmezliğe dönüşüyor. AK Parti sırtını yasladığı yüksek halk desteğine bakarak, ne olsa gider derse şayet, kendi yozlaşma haritasını çizer.

Hem iktidarda hem muhalefette, siyasetin hemen her kademesinde sınavını dürüstlükle vermiş, davaya olan şaşmaz inancı, akil kişiliği ve entelektüel kucaklayıcılığıyla hepimize güzel örnek olan Numan Kurtulmuş Hocamızı, yıllardır bir dava yoldaşı olarak takip ediyorum. 28 Şubat günlerinden beri sabırla göğüs gerdikleri, sırtladıkları çile, onların da bizim de hem hüznümüz, hem onurumuz oldu. Prof. Numan Kurtulmuş Adalet ve Kalkınma'nın değerler dünyasını omuzlayacak önemli bir isim.

 

 

***

 

 

Bu kadar!

Ve’s-SELAM…

Mea’d-DUA.. DUA…

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
08.08.2018
12:54


Aliya İzzetbegoviç'in unutulmaz sözleri: Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır!

Doğumunun üzerinden 93 yıl geçen Aliya İzzetbegoviç, rahmet ve minnetle yad edilirken Bilge Kral'ın unutulmaz sözleri zihinlerdeki yerini koruyor.

mask
Büyütmek için resme tıklayın

Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925'te Bosna Hersek'in kuzeybatısındaki Bosanski Samac'da dünyaya geldi. Doğumunun üzerinden 93 yıl geçen Aliya İzzetbegoviç, rahmet ve minnetle yad ediliyor.

Derin bilgi birikimiyle ‘’Bilge Kral’’ adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç'in unutulmaz sözleri zihinlerdeki yerini koruyor.

İşte Aliya İzzetbegoviç'in unutulmaz sözlerinden bazıları:

“Kur’an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.’’
“Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslâm davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslâm benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.’’
“Her şeye kadir olan Allah’a andolsun ki; köle olmayacağız."
"Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor.’’
‘’Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın’’
‘’Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil.”
“Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor...”
‘’İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir.’’
‘’Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgârda savrulup gider.’’
"Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır!"
"Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına."
"Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler."
"İslam korkakların değil, cesur ve atılgan müslümanların omuzlarında yükselecektir"
"Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı."
Reşat Nuri Erol
08.08.2018
13:21


Tarihte bugün: Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç doğdu

Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925'te Bosna Hersek'in kuzeybatısındaki Bosanski Samac'da dünyaya geldi. Doğumunun üzerinden 93 yıl geçen Aliya İzzetbegoviç, rahmet ve minnetle yad ediliyor.

mask
Büyütmek için resme tıklayın

Yaşadığı bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek’i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir ‘’baba’’ gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle ‘’Bilge Kral’’ adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç 93 yıl önce bugün doğdu.

Bosna-Hersek’in batısındaki Bosanski Şamac kentinde, 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya İzzetbegoviç, II. Dünya Savaşı boyunca faşist ve çetnik ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı mücadele etti. İzzetbegoviç, II. Dünya Savaşı yıllarında Boşnakları yaşanan biyolojik ardından da manevi soykırımdan korumak için Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan teşkilatın kurucusu oldu.

MÜSLÜMANLARA İSLAM MANİFESTOSUYLA HİTAP ETTİ

İlk kez 1946 yılında tutuklandı ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970’li yıllarda kaleme aldığı “İslâm Manifestosu” adlı bildirgesiyle dikkatleri üzerine çekti. İslâm coğrafyasındaki tüm Müslümanlara “İslâm Manifestosu” ile hitap eden İzzetbegoviç, öncelikli olarak özgürlük, İslâmi düşüncenin çağımızda yeniden canlandırılması ve yaygınlaştırılması, günümüz Müslümanlarının vahim durumunun iyileştirilmesi, Batı ile İslâm dünyasının ilişkisi, yeni bir medeniyetin nasıl inşa edileceği gibi konuları bu bildirgesinde derinlemesine işliyordu.

14 YIL HAPİS YATTI

Eski Yugoslavya döneminde, “İslâm Manifestosu” nedeniyle, “bölücülük”, “İslâmi devlet kurma” gibi suçlamalarla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılanan Aliya İzzetbegoviç, 14 yıl hapis cezası aldı. Foça kentindeki cezaevinde zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ‘’sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılan bütün mahkumların serbest bırakılması’’ kararıyla hapisten çıktı ve “ateşten gömleği” giydi.

Aliya İzzetbegoviç, Boşnakları kendi öz vatanlarında aşağılık duygusundan kurtarmak, siyasi arenada etkili olmalarını sağlamak ve ülkedeki diğer etnik unsurlarla birlikte “bir arada yaşamın en güzel örneğini göstermek” amacıyla, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurdu. Yugoslavya’yı oluşturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek’te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya İzzetbegoviç’in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86’sını kazanarak, seçimlerden güçlü çıktı. Aliya İzzetbegoviç, önce Slovenya’nın, ardından Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, “ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek ya da o zamanki Yugoslavya’nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç’in ırkçı yönetimi altında kalacaktı”. Aliya İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı ve 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63’ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek’in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullandı, ancak Sırplar referanduma katılmadı. Referandumun ardından AB, 6 Nisan’da, ABD ise 7 Nisan 1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıdı. Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey’deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan vahşi Radovan Karaciç ile Lahey’de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan Miloşeviç, Bosna-Hersek’e karşı büyük bir savaş ve katliam başlattı.

DÜNYA, MÜSLÜMAN KATLİAMINI GÖRMEZDEN GELDİ

Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı.

Evler, camiler, tarihi eserler yıkılırken, insanlar toplama kamplarında işkenceye tabi tutulurken, kadınlar sistematik tecavüzlere uğrarken, o acı yıllarda Devlet Başkanlığı görevini yürüten Aliya İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.

Birleşmiş Milletler’in sözde ‘koruması’ altındaki Srebrenitsa’da Sırplar soykırım işlerken Aliya İzzetbegoviç, direncini kaybetmiyor, halkına sabır ve direnmekten başka bir şeyin sözünü dünyanın ilgisizliğinden dolayı veremiyordu.

Avrupa’nın en büyük 4’üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusunun 3 yıl boyunca dize getiremediği Boşnaklar, savaşın lehlerine dönmeye başlaması üzerine uluslararası toplumun bakısıyla 1 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile Bosna Hersek’in sınırlarını korumayı başardı. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da savaşın yaralarının sarılmasına ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.

BİLGE KRAL ALİYA, 2003'TE VEFAT ETTİ

Sağlık sorunları nedeniyle 2000'de Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi ve SDA'daki başkanlık görevinden ayrılan İzetbegoviç, geçirdiği iç kanama sonucu 19 Ekim 2003'te Saraybosna'da vefat etti.

Bugün 11:37 TSİ-Dünya

Reşat Nuri Erol
09.08.2018
08:33



https://www.yenisafak.com/yazarlar/aydinunal/kahrolasi-piyasa-2046790


BU YAZI ŞÖYLE BİTİYOR: 

Ahir ömrümde, Türkiye’nin, şu kahrolası piyasa ile kavga ettiğini gördüm, ABD’ye haddini bildirdiğini de gördüm. Bu, benim için büyük, tarifsiz bir gurur. Ne var ki, herkesin benim gibi düşünmediğini, düşünmek zorunda olmadığını da çok iyi biliyorum.

Kabul edelim ki, AK Parti dönemlerinde ekonomi, kahrolası piyasanın kurallarıyla büyüdü. En zor zamanlarımızda kahrolası piyasaya güven verdiğimiz için ekonominin dengeleri muhafaza edildi. Piyasa Türkiye’ye, Türkiye’nin iktidarına, Türkiye’nin ekonomi yönetimine güvendiği için geldi, para getirdi, buraya yatırım yaptı.

16 yıldır Türkiye’yi büyüten o kahrolası piyasanın kurallarına şimdi alternatif stratejiler mi bulduk bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla yeni altın yatakları, sınırsız petrol rezervleri de bulmuş değiliz. Rusya’nın, Çin’in kredi muslukları da yine bildiğim kadarıyla sonuna kadar açılmış değil.

O zaman denklem çok basit: Kurallarına göre oynadığın ve o kurallar içinde büyüdüğün kahrolası piyasa ile, alternatifini oluşturmadan kavga etmek, didişmek, inatlaşmak kaybettirir. Piyasanın güvenini sarsacak adımlar, piyasayı ürkütecek ekonomi yönetimleri parayı kaçırır.

İnşallah yanılıyorumdur, inşallah alternatif stratejimiz vardır. Hem yanılsam bile, dedim ya, piyasa ile didişmek, ABD ile kapışmak bana gurur veriyor. Tezgâhtaki soğanın fiyatını beğenmeyen, ya da işinden atılmış bir vatandaş benimle aynı gururu paylaşmayabilir. Sonuçta oyu vatandaş veriyor ve “beni gururlandır, tamam da, karnım da doysun” diyor. Haksız da değil.

  • 0}" style="box-sizing: border-box; vertical-align: top; display: flex; flex-flow: column wrap; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-direction: normal; -webkit-box-align: center; align-items: center; cursor: pointer; position: relative; max-width: 3.2rem; margin-right: 1.2rem;">2
  • 0}" style="box-sizing: border-box; vertical-align: top; display: flex; flex-flow: column wrap; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-direction: normal; -webkit-box-align: center; align-items: center; cursor: pointer; position: relative; max-width: 3.2rem; margin-right: 1.2rem;">1
  • 0}" style="box-sizing: border-box; vertical-align: top; display: flex; flex-flow: column wrap; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-direction: normal; -webkit-box-align: center; align-items: center; cursor: pointer; position: relative; max-width: 3.2rem; margin-right: 1.2rem;">1
  • 0}" style="box-sizing: border-box; vertical-align: top; display: flex; flex-flow: column wrap; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-direction: normal; -webkit-box-align: center; align-items: center; cursor: pointer; position: relative; max-width: 3.2rem; margin-right: 1.2rem;">1
  • 0}" style="box-sizing: border-box; vertical-align: top; display: flex; flex-flow: column wrap; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-direction: normal; -webkit-box-align: center; align-items: center; cursor: pointer; position: relative; max-width: 3.2rem; margin-right: 1.2rem;">
  • 0}" style="box-sizing: border-box; vertical-align: top; display: flex; flex-flow: column wrap; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-direction: normal; -webkit-box-align: center; align-items: center; cursor: pointer; position: relative; max-width: 3.2rem;">
  • 06 Ağu 2018, Pazartesi

    İsmail Enver Paşa

  • 02 Ağu 2018, Perşembe

    Kabadayı devlet

  • 30 Tem 2018, Pazartesi

    Sorundan daha büyük sorun: İnkar

AYDIN ÜNAL TÜM YAZILARI
Reşat Nuri Erol
09.08.2018
08:51



http://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/sorunlari-once-biz-cozelim-7647 


BU YAZI DA ŞÖYLE BİTİYOR: 



Şimdi size yine şu tablodan bilgi vereceğim: “Genel Devlet Dengesi”

2002-3 yılında Genel Devlet 108,5 milyar lira gelir toplamış. Genel Devlet dediğimizde bunun içinde neler var?

1-Merkezi Yönetim (Ankara Bütçesi)

2-Sosyal Güvenlik Kurumları

3-Mahalli İdareler

4-Fonlar

5-Döner Sermaye

Genel Devlet, 2002 yılında faiz haricinde 92,8 milyar lira harcıyor. Bu harcamanın da 12.8 milyar lirasını yatırıma harcıyor. Yani yüzde 13,8’i...

Genel Devlet, 2017 yılında tam 1 trilyon 011 milyar lira para topluyor. Faiz hariç harcaması ise 1 trilyon 025 milyar liraya ulaşıyor.

Yatırım mı? İşte o harcama da 108 milyar 396 milyon lirada kalıyor. Yüzde 10,58.

Devlet, çok para topluyor ama topladıkça yatırımlarını azaltıyor.

Tabii ki burada bir de verimlilik söz konusu. Mesela kaç aracın geçeceği ya da kaç geminin geçeceği yeterli mi diye bilinmeden, Hazine garantileri ile özel sektöre yaptırılan verimsiz, bütçeye yük getiren yatırımlar da var.

2016 yılının Ocak-Temmuz döneminde Hazine Nakit Dengesi (Faiz hariç) 7,4 milyar TL fazla veriyor. 2018 yılında aynı dönemde Hazine Faiz Dışı Dengesi 3,6 milyar açık veriyor.

Gelir artıyor ama yatırımsız ve verimsiz kamu harcamaları ile bütçe açığı da artıyor.  Özel sektörde kamu mali yükünün aşırı ağırlaşması nedeniyle iş yapacak sermaye kalmadı. Özel sektör bu açığını aşırı kredi kullanımı ve aşırı dış borçlanma ile kapatmaya çalışıyor.

Oysa kamu vergileri artırdıkça verimsiz yatırımları da artırıyor.

Bugün bütçe açığı eğer, çok verimli teşvikler ve destekler nedeniyle oluşsa... Bütçe açığı özel sektörün mali yükünü azaltarak toplam verimliliği artıracak şekilde artsa...

Acaba aynı bütçe açığı ekonomi üzerinde bu kadar sorun teşkil eder miydi?

Bugün Osman Gazi Köprüsüne Hazinenin verdiği otomobil geçiş ücreti artan kur nedeniyle 230 TL’dir. Sadece bir köprüye bir gidiş-  bir geliş ücreti olarak 460 TL ödemeyi hangi araç kaldırabilir. İşte o farkı Hazine ödüyor ve bütçe açık veriyor.

Kamuya alınan 1 milyon taşeronun mali yükü... Emeklilere ödenen bayramlık ikramiyeler... Kamu görevlilerine getirilen emeklilikteki ek ücret artışları... Vs vs.

Bu artan kamu yükünü kim nasıl ödeyecek?

O nedenle diyorum ki; kamuda israf biterse dolar düşer. (Dikkat edin bütçe açığı demiyorum)

Sorunlarımıza karşılık sorumluyu yurt dışında aramak kadar, sorunlarımızı çözecek sorumlu kişileri içerde aramamız bizi daha üst seviyeye çıkartabilir. En azından sorunlarımız karşısında susarak piyasaların kendi dengesini bulmasını beklemeyi bırakalım. Ne dersiniz!-

Reşat Nuri Erol
09.08.2018
10:21

http://www.karar.com/yazarlar/hakan-albayrak/islamin-selami-ve-imanin-emani-7651?utm_source=partners&utm_medium=gazeteoku.com&utm_campaign=feed



İslam’ın selamı ve imanın emanı

09.08.2018 Perşembe 00:01

Anadolu Platformu’nun Afyonkarahisar’da düzenlediği İSLAM DÜNYASI: BİRLİKTELİK MODELİ VE GELECEK PERSPEKTİFİ konulu sempozyumda konuşan eski (bu “eski”ye alışamadım gitti) Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Türkiye olarak son 15 yılda Alem-i İslam’ın umudu haline geldiğimizi, fakat bunun gereğini yapmakta yetersiz kaldığımızı söyledi.

Kurban ve yardım paketleri  götürdüğümüz İslam ülkelerine âlim, düşünür, şair götüremediğimizi; ilmi, marufu, barışı yayamadığımızı belirtti.

Yardım paketlerinin yanı sıra adalet ve merhameti de taşımak zorunda olduğumuzu vurguladı.

“İslam dünyası selam ile İslam’ı birleştirmeden, eman ile imanı birleştirmeden istikbale yürüyemez” dedi.

Bu yürüyüşte yer almak ve hele onun başını çekmek için gerekli olan ilk şartı da zikretti: “Burada bize düşen en büyük vazife, İslam’ın çocuğu olduğumuz şuuruna ererek, İslam’ın çocuğu olduğumuzun şuurunda olarak -ve diğer bütün aidiyetlerimizin farkında olarak ama onları asla İslam ümmetine mensubiyetin önüne geçirmeden- hareket etmektir.”

***

Sonra da şu müthiş kıssayı anlattı Mehmet Hoca:

Mescid-i Nebevi’de Sahabe’den bir halka oluşmuş.

Halkanın yanında Sahabe’den bir kişi de mescidin direğine yaslanmış oturuyor.

Halkada oturan Sahabiler birbirlerine şöyle bir teklifte bulunuyorlar: “Herkes hasebini ve nesebini, soyunu sopunu bize anlatsın.”

Birisi “Tabii” diyor, “Ene min Temîm (Ben Temîm kabilesindeninm); İbn-u Fulan İbn-u Fulan İbn-u Fulan… (Falan Oğlu Falan Oğlu Falan…)”

Diğeri diyor ki: “Ene min Evs; İbn-u Fulan İbn-u Fulan İbn-u Fulan…”

Bir başkası “Ene min Kureyş, eşref-un nas (İnsanların en şereflisi); İbn-u Fulan İbn-u Fulan İbn-u Fulan…”

Direğe yaslanmış olan Sahabi’ye, Selman-ı Farasi’ye dönüyorlar; diyorlar ki: “Yâ Selmân! Ve mâ hasebuke ve mâ nesebuk? (Ey Selman! Senin hasebin ve nesebin nedir?)”

O da diyor ki: “Ene Selmân İbn-ul İslam (Ben İslam Oğlu Selman’ım).”

Sonra gözü dolarak diyor ki: “Ben dalaletteydim, Allah beni Resul-i Ekrem’le hidayete erdirdi. Ben fakirdim, Allah beni Resul-i Ekrem’le zenginleştirdi. Ben köleydim, Allah beni onunla özgürleştirdi. Benim hasebim nesebim, soyum sopum budur.”

Uzaktan Hazret-i Ömer bu sahneye şahit oluyor.

O da yaklaşıyor, “Benim de hasebimi nesebimi öğrenmek istiyor musunuz?” diye soruyor.

“Evet” diyorlar.

“Ben de İslam Oğlu Ömer’im, İslam Oğlu Selman’ın kardeşiyim.”





Çok Yorumlanan Makaleler
Reşat Nuri Erol
Türkiye, Adil Düzen ile Endülüsleşmeyi önler-2
1.04.2023 809 Okunma
17 Yorum 01.04.2023 12:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-12
28.04.2023 826 Okunma
17 Yorum 28.04.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-8
15.04.2023 838 Okunma
17 Yorum 15.04.2023 05:37
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-11
24.04.2023 755 Okunma
17 Yorum 24.04.2023 16:37
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-9
17.04.2023 657 Okunma
16 Yorum 17.04.2023 09:00
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-6
9.04.2023 728 Okunma
16 Yorum 09.04.2023 08:38
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-7
11.04.2023 797 Okunma
16 Yorum 15.04.2023 05:26
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 4
9.05.2023 628 Okunma
16 Yorum 09.05.2023 11:43
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-13
29.04.2023 768 Okunma
16 Yorum 29.04.2023 12:44
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-14
30.04.2023 676 Okunma
16 Yorum 30.04.2023 09:27
Reşat Nuri Erol
Türkiye yani Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-1
1.05.2023 748 Okunma
16 Yorum 01.05.2023 16:35
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-6
29.03.2023 837 Okunma
16 Yorum 29.03.2023 10:51
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-5
27.03.2023 924 Okunma
16 Yorum 28.03.2023 03:38
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 4
28.05.2023 666 Okunma
16 Yorum 28.05.2023 12:59
Reşat Nuri Erol
Hocaların Hocası Ali Yakup Cenkçiler Hoca - 4
29.05.2021 3099 Okunma
16 Yorum 30.05.2021 17:12
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-1
30.05.2023 635 Okunma
15 Yorum 30.05.2023 10:57
Reşat Nuri Erol
Türkiye, Adil Düzen ile Endülüsleşmeyi önler-1
31.03.2023 710 Okunma
15 Yorum 31.03.2023 07:12
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-1
2.04.2023 740 Okunma
15 Yorum 02.04.2023 07:23
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-3
4.04.2023 830 Okunma
15 Yorum 04.04.2023 09:59
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-4
5.04.2023 679 Okunma
15 Yorum 05.04.2023 09:50
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-5
6.04.2023 635 Okunma
15 Yorum 06.04.2023 09:38
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-2
2.05.2023 632 Okunma
15 Yorum 02.05.2023 06:15
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-3
3.05.2023 576 Okunma
15 Yorum 03.05.2023 07:58
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-4
5.05.2023 617 Okunma
15 Yorum 05.05.2023 09:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 1
6.05.2023 652 Okunma
15 Yorum 06.05.2023 08:27
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 2
7.05.2023 581 Okunma
15 Yorum 07.05.2023 11:54
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 3
8.05.2023 674 Okunma
15 Yorum 08.05.2023 10:39
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 5
10.05.2023 592 Okunma
15 Yorum 10.05.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 6
11.05.2023 570 Okunma
15 Yorum 11.05.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı-1
25.05.2023 616 Okunma
15 Yorum 25.05.2023 07:01
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 2
26.05.2023 628 Okunma
15 Yorum 26.05.2023 09:46
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 3
27.05.2023 682 Okunma
15 Yorum 27.05.2023 09:47
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 1
22.05.2023 534 Okunma
15 Yorum 22.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 2
23.05.2023 593 Okunma
15 Yorum 23.05.2023 11:02
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 3
24.05.2023 585 Okunma
15 Yorum 24.05.2023 05:36
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 7
12.05.2023 689 Okunma
15 Yorum 12.05.2023 07:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 8
13.05.2023 552 Okunma
15 Yorum 13.05.2023 11:41
Reşat Nuri Erol
Deprem; depremden sonra… Seçimden sonra...
14.05.2023 718 Okunma
15 Yorum 14.05.2023 10:08
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-1
15.05.2023 614 Okunma
15 Yorum 15.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-2
16.05.2023 564 Okunma
14 Yorum 16.05.2023 09:16
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-3
18.05.2023 496 Okunma
14 Yorum 18.05.2023 10:52
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-4
19.05.2023 570 Okunma
14 Yorum 19.05.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-5
20.05.2023 539 Okunma
14 Yorum 20.05.2023 11:17
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-6
21.05.2023 490 Okunma
14 Yorum 21.05.2023 15:01
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-2
3.04.2023 699 Okunma
14 Yorum 03.04.2023 10:15
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-11
1.11.2023 873 Okunma
14 Yorum 01.11.2023 15:21
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 15
30.11.2023 715 Okunma
14 Yorum 30.11.2023 09:53
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-10
20.04.2023 742 Okunma
14 Yorum 20.04.2023 06:22
Reşat Nuri Erol
Arif Ersoy; “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen” - 3
5.09.2020 3389 Okunma
13 Yorum 06.09.2020 09:11
Reşat Nuri Erol
Ekonomik problemler ve İslami çözümler… - 2
21.12.2020 2944 Okunma
12 Yorum 22.12.2020 19:58
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 16
3.12.2023 698 Okunma
12 Yorum 03.12.2023 09:55
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-12
2.11.2023 710 Okunma
12 Yorum 02.11.2023 11:18
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-13
4.11.2023 758 Okunma
12 Yorum 04.11.2023 08:49
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-14
5.11.2023 810 Okunma
12 Yorum 05.11.2023 08:30
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 1
6.11.2023 801 Okunma
12 Yorum 06.11.2023 09:11
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 2
8.11.2023 834 Okunma
12 Yorum 08.11.2023 08:20
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 3
11.11.2023 758 Okunma
12 Yorum 11.11.2023 07:01
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 4
12.11.2023 739 Okunma
12 Yorum 12.11.2023 10:44
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 5
13.11.2023 959 Okunma
12 Yorum 13.11.2023 09:19
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 6
16.11.2023 718 Okunma
12 Yorum 16.11.2023 13:08
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 7
18.11.2023 688 Okunma
12 Yorum 18.11.2023 14:46
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 8
20.11.2023 709 Okunma
12 Yorum 20.11.2023 12:31
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 9
22.11.2023 632 Okunma
12 Yorum 22.11.2023 12:46
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 10
23.11.2023 775 Okunma
12 Yorum 23.11.2023 11:03
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 11
25.11.2023 698 Okunma
12 Yorum 25.11.2023 13:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 12
27.11.2023 625 Okunma
12 Yorum 27.11.2023 10:10
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 13
28.11.2023 794 Okunma
12 Yorum 28.11.2023 08:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 14
29.11.2023 671 Okunma
12 Yorum 29.11.2023 13:25
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-2
22.03.2023 726 Okunma
12 Yorum 25.03.2023 11:55
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 1
15.03.2023 795 Okunma
12 Yorum 16.03.2023 14:45
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 2
16.03.2023 731 Okunma
12 Yorum 16.03.2023 14:44
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 3
17.03.2023 615 Okunma
12 Yorum 17.03.2023 11:16
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 4
18.03.2023 704 Okunma
12 Yorum 19.03.2023 11:26
Reşat Nuri Erol
Ne yapacağını bilmeyen iktidar ve 9 Soru-Cevap
2.10.2018 6287 Okunma
12 Yorum 02.10.2018 19:19
Reşat Nuri Erol
SEBİLÜ’R-REŞAD-3; Niçin SP? Koalisyon! 19.06.2018
21.06.2018 5061 Okunma
11 Yorum 23.06.2018 06:45
Reşat Nuri Erol
Çok önemli hatalar, çok önemli uyarılar ve…
7.10.2018 13701 Okunma
11 Yorum 09.10.2018 00:22
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-1
19.03.2023 693 Okunma
11 Yorum 19.03.2023 11:29
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-3
25.03.2023 603 Okunma
11 Yorum 25.03.2023 11:57
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-4
26.03.2023 844 Okunma
11 Yorum 26.03.2023 09:44
Reşat Nuri Erol
“İza zülzileti’l-erdu zilzaleha” (Zelzele Suresi) - 8
14.02.2023 591 Okunma
11 Yorum 14.02.2023 10:40
Reşat Nuri Erol
Kur’an 1230. haftalık seminer notlarımızdan - 2
18.10.2023 943 Okunma
11 Yorum 18.10.2023 23:25
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı - 1
19.10.2023 879 Okunma
11 Yorum 19.10.2023 10:00
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-2
20.10.2023 924 Okunma
11 Yorum 20.10.2023 10:14
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-3
21.10.2023 875 Okunma
11 Yorum 21.10.2023 09:39
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-4
24.10.2023 943 Okunma
11 Yorum 24.10.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-5
25.10.2023 1170 Okunma
11 Yorum 25.10.2023 08:09
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-6
26.10.2023 904 Okunma
11 Yorum 26.10.2023 12:01
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-7
27.10.2023 830 Okunma
11 Yorum 27.10.2023 12:08
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-8
28.10.2023 923 Okunma
11 Yorum 28.10.2023 09:43
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-9
30.10.2023 972 Okunma
11 Yorum 30.10.2023 10:36
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-10
31.10.2023 736 Okunma
11 Yorum 31.10.2023 11:04
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 28
16.12.2023 534 Okunma
11 Yorum 16.12.2023 12:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 29
17.12.2023 521 Okunma
11 Yorum 17.12.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 19
6.12.2023 661 Okunma
11 Yorum 06.12.2023 10:45
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 20
7.12.2023 631 Okunma
11 Yorum 07.12.2023 11:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 21
9.12.2023 699 Okunma
11 Yorum 09.12.2023 10:47
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 22
10.12.2023 617 Okunma
11 Yorum 10.12.2023 13:08
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 23
11.12.2023 623 Okunma
11 Yorum 11.12.2023 09:55
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 24
12.12.2023 588 Okunma
11 Yorum 12.12.2023 11:19
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 25
13.12.2023 611 Okunma
11 Yorum 13.12.2023 13:58


© 2024 - Akevler