AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
Süleyman Karagülle
2671 Okunma
FATIR SURESİ MEALİ

 

35 – FATIR SURESİ

 

 

Rahman Rahim Allah’ın ismine

 

Mehr (hı) : “Behr(hı)” buhar demektir. “Mehr” ise yazın oluşan yağmursuz parçalı bulut demektir. Denizde hayvan veya insanın yüzmesi sonucu meydana gelen dalga anlamına da gelir.

Sevğ : “Sığa(sad)” kalıba dökülmüş şeydir. “Sad” “sin”e dönüşerek boğazdan kolayca geçen su anlamı kazanmıştır.

Sun’ (sad,ayn) : Suyu kesmek için kullanılan tahta parçası.

Kıtmir (tı) : Kırıntı demektir.

Cüded (dal) : Yeni açılmış yol, yeni oluşmuş dağlar demektir.

Ğerbib : Siyah üzüm demektir.

Kasd (kaf,sad,dal) : Kemik iliğidir.

Nasb (sad) : Dikili taştır.

 

1- Hamd, semaları ve arzı fıtreden, melekleri mesnai, sülas ve ruba’ ecniheli resuller ca’leden Allah’ındır. Meşiet ettiğini halkde ziyade eder. Allah şeyin küllüne kadirdir.

Değer, gökleri ve yeri çatlatan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah’ındır. Dilediğini yaratılışta artırır. Allah her şeyi ölçülendirendir.     

2- Allah nasa rahmetinden neyi feth ederse onu imsak edecek yoktur; neyi imsak ederse de ondan ba’d onun mürsili yoktur. Hakim, a’ziz O’dur.

Allah, kime esenliğinden neyi verirse onu durduracak yoktur; neyi durdurursa da ondan sonra onu salacak yoktur. Kesen, güçlü O’dur.   

3- Ey nas, Allah’ın üzerinizdeki ni’metini zikrediniz. Semadan ve arzdan sizi rızıklandıran Allah’ın ğayrı bir halık mı var? Kendisinden başka bir ilah yoktur. Nereye ifk olunuyorsunuz?

En insanlar, Allah’ın üzerinizdeki iyiliğini anınız. Gökten ve yerden sizi besleyen Allah’tan ayrı bir yaratıcı mı var? Kendisinden başka bir tanrı yoktur. Nereye çevriliyorsunuz?

4- Seni tekzib ediyorlarsa, senden kabl resuller de tekzib olunmuştu. Emirler Allah’a irca’ olunur.

Seni yalanlıyorlarsa, senden önceki elçiler de yalanlanmıştı. İşler Allah’a döndürülür.

5- Ey insanlar, Allah’ın va’di hakkdır. Dünya hayatı sizi ğururlandırmasın. Ğerur, sizi Allah’ta ğururlandırmasın.  

Ey insanlar, Allah’ın sözü gerçektir. Yakın yaşam sizi aldatmasın. Aldatan, sizi Allah’ta aldatmasın.

6-Şeytan size bir a’düvdür; onu bir a’düv ittihaz ediniz. Se’ir ashabından olmaları için yalnız kendi hizbini da’vet eder.

Şeytan, size bir düşmandır; onu bir düşman edininiz. Sıcak eli olmaları için yalnız kendi birliğine çağırır.  

7- Küfretmiş olan kimselere, onlara şedid a’zab vardır ve iman etmiş ve salihleri amel etmiş olan kimselere, onlara mağfiret ve kebir ecr vardır.

Kapatmış olan kimselere, onlara çetin bir tadış vardır, inanmış ve uygunları işlemiş olan kimselere de, onlara örtme ve büyük karşılık vardır.  

8- Kendisine a’melinin suu tezyin olunup da onu hasen re’y eden kimse mi? Allah meşiet ettiği kimseyi idlal eder ve meşiet ettiği kimseye de hidayet eder. Nefsini onlara hasereler olarak zihab etmesin. Allah sun’ ettiklerinin a’limdir.

Kendisine işlediklerinin kötüsü süslenip de onu iyi gören kimse mi? Allah dilediği kimseyi şaşırtır ve dilediği kimseyi de yola koyar. Soluğun onların üzerine üzüntülerle tükenmesin. Allah yonduklarınızı bilendir.     

9- Rihleri irsal eden kimse Allah’tır. Sehabı isare eder de onu meyte beldeye süknederiz, onunla mevtinden ba’d arzı ihya ederiz. Neşirler işte böyledir.

Yelleri gönderen kimse Allah’tır. Bulutu sürer de onu ölü kente götürürüz, onunla ölümünden sonra yeri diriltiriz. Dirilmeler işte böyledir.  

10- Kim i’zzeti irade eder ise i’zzet cemi’an Allah’ındır. Tayyib kelimeler ona su’ud eder, salih amel de onları ref’ eder. Seyyieleri mekreden kimselere, onlara şedid a’zab vardır. Bunların mekri bevr olur.

Kim güçlü olmayı isterse güç birden Allah’ındır. Arık sözcükler ona çıkar, uygun iş de onları yükseltir. Kötülükleri kuran kimselere, onlara çetin tadış vardır. Bunların kurması tutmaz.     

11- Allah sizi turabdan sümme nütfeden halketmiştir. Sümme sizleri zevcler ca’l etmiştir. İ’lmi olmadıkça ne bir ünsa haml eder ne vad’ eder. Bir kitabın içinde olmadıkça ne bir mua’mmer ta’mir olunur ne de ö’mründen inkas olunur. Bu Allah’a yesirdir.

Allah sizi topraktan sonra damladan yaratmıştır. Sonra sizleri eşler yapmıştır. Bilgisi olmadıkça ne bir dişi yüklenir ne de bırakır. Bir yazıtın içinde olmadıkça ne bir yaşatılan yaşatılır ne de yaşamından eksiltilir. Bu Allah’a kolaydır.

12- İki bahr istiva etmez. Bu a’zbdır, furattır, şerabı saiğdir. Bu da milhdir, ucacdır. Küllünden tariy lahmi ekledersiniz. Ve kendisini lebs edeceğiniz hilye istihrac edersiniz. Şükredersiniz diye fazlından ibtiğa etmeniz için onda fülkü mehr eder görürsün.

İki deniz bir değildir. Bu tatlıdır, akardır, içimi kayıcıdır. Bu da tuzludur, acıdır. Hepsinden körpe eti yersiniz. Ve kendisini takınacağınız süsler çıkarırsınız. Karşılarsınız diye artısından aramanız için onda gemiyi akar görürsün.

13- Leyli neharın içine iylac eder, neharı da leylin içine iylac eder. Şemsi ve kameri teshir etti. Küllü müsemma ecele cereyan eder. İşte bu Allah rabbinizdir, mülk onundur ve kendisinden başka da’vet ettiğiniz kimseler, bir kitmire malik olamazlar.  

Geceyi gündüzün içine sokarız, gündüzü de gecenin içine sokarız. Güneşi ve ayı kullandırdı. Hepsi adlandırılmış süreye akar. İşte bu Allah Yetiştiricinizdir, hanlık O’nundur, kendisinden başka çağırdığınız kimseler, bir kırıntı edinemezler.    

14- Onları da’vet ederseniz du’anızı sem’etmezler. Sem’ etseler de size isticabe etmezler. Kıyamet yevminde şirkinizi küfrederler. Habirin misli sana tenbi etmez.

Onları çağırırsanız çağrınızı duymazlar. Duysalar da size yanıt vermezler. Kalkış gününde ortaklığınızı kapatırlar. Bilenin benzeri sana bildiremez.  

15- Ey insanlar, siz Allah’a fakirlersiniz ve hamid olan ğani Allah’tır.

Ey insanlar, siz Allah’a yoksulsunuz ve değerli olan varlıklı Allah’tır.

16- Meşiet ederse sizi izhab eder de cedid bir halk ile etvet eder.

Dilerse sizi götürür de yeni bir yaratılış getirir.

17- Bu, Allah’a a’ziz değildir.

Bu, Allah’a güç değildir.

18- Hiçbir vazire uhranın vizrini vizr etmez. Bir müskal onu himline da’vet ederse, kurbası da olsa ondan hiçbir şey haml olunmaz. Yalnız ğayble rablerine haşyet eden ve salatı ikame eden kimseleri inzar edersin. Kim tezkiye ederse yalnız nefsini tezekiye eder. Mesir Allah’adır.

Hiçbir yüklenen başkasının yükünü yüklenmez. Bir ağırlıklı onu taşımaya çağırsa yakını da olsa ona hiçbir şey taşımaz. Yalnız görünmeden Yetiştiricilerinden çekinen ve toplantıyı yapan kimseleri uyarırsın. Kim arındırırsa, yalnız kendini arındırmış olur. Varış Allah’adır.    

19-20-21- Ne a’ma ve basir, ne zulümat, ne nur, ne zill, ne de herur istiva eder.

Ne kör ve gören, ne karanlıklar, ne ışık, ne gölge, ne de ısılar denktir.

22- Ne haylar, ne de mevtler istiva eder. Allah meşiet ettiği kimseye isma’ eder. Sen kabirlerdeki kimselere müsmi’ değilsin.

Ne diriler, ne de ölüler denktir. Allah dilediği kimseye işittirir. Sen gömütlerdeki kimselere duyuran değilsin.

23- Sen ancak bir nezirsin.

Sen yalnız bir uyarıcısın.

24- Biz, seni beşir ve nezir olarak hakla irsal ettik. İçlerinde bir nezir halvet etmemiş hiçbir ümmet yoktur.

Biz, seni sevindiren ve uyaran olarak gerçekle gönderdik. İçlerinde bir uyaran geçmemiş hiçbir topluluk yoktur.

25- Seni tekzib ediyorlarsa onlardan kabl olan kimseler de tekzib etmişlerdi. Onlara resulleri beyyineler, zeburlar ve münir kitab ile etvet etmişti.

Seni yalanlıyorlarsa onlardan önce olan kimseler de yalanlamıştı. Onlara elçileri açarlar, belgeler ve ışıyan yazıt gelmiştir.

26- Sümme küfretmiş olan kimseleri ahz ettim. Nekirim nasıl oldu?

Sonra kapatmış olan kimseleri yakaladım. Çıkışmam nasıl oldu?

27- Allah’ın semadan maı inzal ettiğini re’y etmedin mi? Onunla levnleri muhtelif semereler ihrac ettik ve cebellerden levnleri muhtelif beyaz ve ehmer cüdedler var ve sivad ğerbibler var.

Allah’ın gökten suyu indirdiğini görmedin mi? Onunla boyaları değişik yemişler çıkardık ve dağlardan boyaları değişik ak ve al püskürükler var ve siyah tortullar var.  

28- İnsanların, dabbelerin ve ne’amlerin levnleri de böyle muhteliftir. Allah’a a’bdlerinden yalnız a’limler haşyet eder. Allah a’zizdir, ğafurdur.

İnsanların, yürüyenlerin ve davarların boyaları da böyle değişiktir. Allah’a kullarından yalnız bilginler çekinirler. Allah güçlüdür, örtendir.   

29- Allah’ın kitabını tilavet eden, salatı ikame eden ve kendilerini rızıklandırdıklarımızdan sırren ve a’lenen infak eden kimseler, bevr etmeyecek bir ticareti reca ediyorlar.

Allah’ın yazıtını aktaran ve toplantıyı yapan ve kendilerini beslediklerimizden gizli ve açık olarak kullanan kimseler kesintisiz bir kazancı umarlar.

30- (Bu) Ecirlerini tevfiye etmek ve fazlından ziyade etmek içindir. O, ğafurdur, şekurdur.

(Bu) Karşılıklarını vermek ve artısından çoğaltmak içindir. O, örtendir, karşılayandır.

31- Kitabtan sana iyha ettiğimiz, yedeyinin beyninde olanı musaddik olarak haktır. Allah, a’bdlerini habirdir, basirdir.

Yazıttan sana bildirdiğimiz, kendisinden önce olanı doğrulayan olarak gerçektir. Allah, kullarını bilir, görür.    

32- Sümme, kitabı a’bdlerimizden istifa ettiğimiz kimselere ivras ettik. Onlardan nefsine zulmeden var, onlardan muktasid var ve onlardan Allah’ın izniyle hayırlarda sabik var. Bu, kebir fazldır.

Sonra, yazıtı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere bıraktık. Onlardan kendisini ezen var, onlardan ve onlardan ortada olan var ve Allah’ın oluruyla iyiliklerde yarışan var. Bu, büyük artıdır.

33- (O) A’dnın cennetleridir. Ona duhul ederler, orada zehebden ve lu’lu’dan esvirelerle tahliye olunurlar. Libasları harirdir.

(O) Tükenmez bahçelerdir. Ona girerler, orada altından ve inciden bilezikler süslenirler. Giysileri ipektir.    

34- Ve “Hamd, bizden hüznü izhab eden kimse olan Allah’adır. Rabbimiz ğafurdur, şekurdur” kavlettiler.

Ve “Değer, bizden üzüntüyü gideren kimse olan Allah’adır. Yetiştiricimiz örtendir, karşılayandır” söylediler.

35- (O), Bizi fazlından mukamın darına ihlal eden kimsedir. Orada bize ne bir neseb messeder, ne de orada bize luğub messeder.

(O), Bizi artısından durağın yurduna girdiren kimsedir. Orada bize ne bir üşengeçlik dokunur, ne de orada bize yorgunluk dokunur.  

36- Küfretmiş olan kimselere, onlara cehennemin narın vardır. Ne aleyhlerine kaza olun, mevt etsinler, ne de onlardan a’zabı tehfif olunur. Kefurun küllüsünü böyle cezalandırırız.  

Kapatmış olan kimselere, onlara tandırın ateşi vardır. Ne onlara biçilir ölsünler, ne de onlardan tadışı yeynilenir. Kapatanların hepsini böyle karşılık veririz.

37- Ve onlar, orada istirah ederler. “Rabbimiz, bizi ihrac et, a’mel etmiş olduğumuzun ğayri salihi a’mel edelim. Orada tezekkür denen kimsenin içinde tezekkür edeceği ile sizi ta’mir etmedik mi? Ve size nezir ciet etti. Zevk ediniz, zalimlere bir nasir yoktur.

Ve onlar, orada bağrışırlar. “Rabbimiz, bizi çıkar, işlemiş olduğumuzun dışı uygun iş yapalım. Orada anlayan kimsenin içinde anlayabileceği ile sizi onarmadık mı? Ve size uyarıcı geldi. Tadınız, ezenlere bir yardımcı yoktur.  

38- Allah, semalar ve arz ğaybinin a’limidir. O, sadırların zatını bilir.

Allah, gökler ve yer görünmeyeninin bilenidir. O, başların kendisini bilir.  

39- Sizi arzda halifeler ca’l eden kimse O’dur. Kim küfrederse küfrü aleyhinedir. Kafirlere küfürleri rablerinin i’ndinde maktan başkasını ziyade etmez. Kafirlere küfürleri hasardan başkasını ziyade etmez.

Sizi yerde ardıllar yapan kimse O’dur. Kim kapatırsa kapatması kendisinedir. Kapatanlara kapatmaları Yetiştiricilerinin yanında öfkeden başkasını artırmaz. Kapatanlara kapatmaları yıkımdan başkasını artırmaz.

40- “Allah’ın dunundan da’vet ettiğiniz kimseler olan şeriklerinizi re’y etmediniz mi? Arzda ne halkettiklerini bana irae ediniz yoksa onlara semalarda bir şirk mi var yoksa onlara bir kitab mı ita ettik de onlar ondan bir beyyine üzereler” kavlet. Bel, zalimler, ba’zısı ba’zısına ğururdan başkasını va’detmez.

Allahtan başka çağırdığınız kimseler olan ortaklarınızı görmediniz mi? Yerde ne yarattıklarını bana gösteriniz yoksa onlara göklerde bir ortak mı var yoksa onlara bir yazıt mı ita ettik de onlar ondan bir açıklama üzereler söyle. Değil, ezenler, birbirlerine böbürlenmeden başkasını vermez.  

41- Allah semaları ve arzı zeval bulmasın diye imsak eder, zeval bulsalar onun ba’dinde ikisini imsak edecek biri yoktur. Ğafur halimdir.

Allah gökleri ve yeri göçmesin diye tutar, göçerlerse arkasından onları tutacak biri yoktur. Örten yumuşaktır.

42-43- Yeminlerinin cehdi ile Allah’a iksam ettiler. Kendilerine bir nezir ciet etse ümmetlerden birinden daha hidayette olacaklar. Onlara bir nezir ciet ettiğinde onlar, arzda istikbar ederek ve seyyienin mekrini yaparak nüfurdan başkasını ziyade etmedi. Seyyi’ mekr, ehlinden başkasına havk etmez. Evvelkilerin sünnetinden başkasın mı nazar ediyorlar? Allah’ın sünnetinde tebdil vecd edemezsin ve Allah’ın sünnetinde tahvil de bulamazsın.  

Antlarının çabası ile Allah’a and ettiler. Kendilerine bir uyarıcı gelirse topluluklardan birinden daha yolda olacaklar. Onlara bir uyarıcı geldiğinde onlar, yerde büyüklenerek ve kötülüğün oyununu yaparak iğrentiden başkasını artırmadı. Kötü oyun, yapandan başkasına alıp götürmez. İlklerin kurallarından başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın kurallarında değişiklik bulamazsın ve Allah’ın kurallarında başkalaşma da bulamazsın.

44- Arzda seyretmiyor mı, kabillerinde olan kimselerin a’kibetinin nasıl olduğunu ve onlar kuvvet olarak bunlardan daha şiddetli olduğuna nazar etsinler. Allah’ı ne semalarda ne de arzda bir şey i’caz eder. O, a’limdir, kadirdir.  

Yerde gezmiyorlar mı, onlardan önce olan kimselerin sonlarının ne olduğuna ve onlar güç olarak bunlardan daha çetin olduğuna baksınlar. Allah’ı ne göklerde ne de yerde bir şeyle geçemezler. O, bilgindir, ölçülendirendir.  

45- Allah nası kesbettiklerinden dolayı muahaze etseydi zahrında bir dabbeyi bile terk etmezdi. Ve lakin, onları müsemma bir ecele dek te’hir etmektedir. Ecelleri ciet ettiğinde Allah a’bdlerini basirdir.

Allah insanları kazandıklarından dolayı sorgulasaydı sırtında bir yürüyeni bile bırakmazdı. Ancak, onları adlandırılmış bir sureye dek ertelemektedir. Süreleri geldiğinde Allah kullarını görür.

 

 

AÇIKLAMA : Fatir Suresi, Allah’a hamd ile başlamaktadır. Ayetin devamında meleklerin kanatlı olarak yaratıldığı ifade edilmektedir. Bu ayet meleklerin insanlara yararları olduğuna işaret etmektedir. Meleklerin ecniha sahibi olmaları, onların güç sahibi olması anlamına gelebilirse de ikişer, üçer, dörder demekle gerçekten kanatları olduğu ifade edilmektedir. Boşlukta başka bir maddeye çarpmadan veya püskürtme yapmadan yön değiştirme zahir alemde mümkün değildir. Batın alemde bunun mümkün olduğunu göstermektedir. Bu da fizikçilerin sonradan terk ettikleri “esir”in gerçekten var olduğuna işaret etmiş olabilir. Yahut kitleleri çok az olduğu için ışık içinde yönlerini değiştirebilirler. Bunu yapabilmeleri için de kanatlı olmaları gerekir. Bunların da batın alemde olsalar maddi varlık oldukları anlaşılmaktadır.

 

Göklerin ve yerin fatiri” deniyor. “Fıtrat” aralarında boşluk bırakarak çoğaltmak anlamına gelir. Kainat madde artmaksızın, ışık hızı ile büyümektedir. Böylece devamlı boşluklar büyümektedir. “Fetare” demeyip “fatir” demiş olması büyümenin devam ettiğini ifade eder.

 

Allah insanlara bir rahmet açacak olursa onu durduracak yok, tutarsa da onu salacak yok” ifadesi ile rahmetin melekler aracılığı ile olacağına işarettir.

 

Şeytan size düşmandır, onu düşman edinin” ayeti ile Allah herkesi bulunduğu yerde görev yapmaya çağırmaktadır. Karşılıklı oynayan iki takım, içinde bulunanlar kendi takımlarını galip getirmekle yükümlüdürler. İyi oynamaz, karşı tarafın lehine hareket yaparsa ihanet etmiş olur. Allah insanı yaratmış, ona salih amel işlemeyi emretmiştir. İyi insanların görevi, salih ameldir. Şeytanın ve kötü insanların görevi ise mikroplar gibi işleri bozmaktır.

 

Rüzgarların bulutları sürüklediğini, o sayede yağmurların oluştuğunu ve ölü toprağın dirildiğini açıklayarak dirilmeyi de ona benzetmiştir.

 

Kainatın bir daha dirilmeye doğru sürüklendiğini söylemektedir. “Sizi topraktan yarattı, sonra nütfeden sonra da eşler yaptı” ayeti ile bütün insanların topraktan yaratıldığını, sonra nütfenin yani yumurtanın oluştuğunu, sonra döllenerek erkeklik ve dişiliğin meydana geldiğini açıklamaktadır. Bugünkü ilimlerle bu ifade arasında tam bir uyum vardır.  

 

Ömrün artıp azalabileceğine işaret etmekte, bunun da kitapta mevcut olduğuna değinmektedir. Yani insanlar ömürlerinin uzunluğunu bilemeyeceklerdir.

 

“Leyli nehara, neharı leyle iylac eder” ayeti ile maddenin enerjiye, enerjinin de maddeye dönüşeceğine işaret etmektedir. Bu olay atom enerjisi ile ancak 20. asırda insanlar öğrenebilmiştir. İnsan ömrü gibi ay ve güneşin de müsemma ecele doğru gittiğini ifade etmektedir. Bugün kainatın doğduğu, geliştiği, yaşlanmakta olduğu ve ölüme doğru gittiği bilinmektedir.

 

“Ey insanlar, siz Allah’a muhtaçsınız, Allah size muhtaç değildir” ayeti ile insanlara emredilen her şeyin kendi yararları için olduğunu söylemektedir.

 

“İsterse sizi götürür, yeni bir yaratılışla gelir” ayeti insanın bugünkü yaratılışın zorunlu olmadığı, benzer varlıkların yaratılabileceğini belirtmektedir. Ahirette de hayat böyle olacaktır.

 

“Kimse kimsenin yükünü yüklenmez” ayeti ile hukuktaki şahsi mesuliyet ilkesini ifade etmektedir.

 

“A’ma ile basir bir değildir” ayetinde “ve” harfi kullanılmıştır. Ondan sonra “zulümat ve nur” ve “zill ile harur” “ve la”lar ile birbirine bağlanmıştır. İlk ikisi insanda, diğerleri ise kainatta olanlar ifade edilmiştir. “A’ma” ile “basir” zıttır, aynı yerde bulunamazlar. Oysa zulümat, nur, zill ve harur yan yana bulunarak birlik oluşturabilirler. Bunu ayırmak için ayrı uslüp kullanılmıştır. Bununla beraber zulümat ile nuru bir zill ile haruru da bir ayet yapmıştır ve “ve” harfleri ile de kafiyelendirmiştir. Zulümatı çoğul, nuru da tekil olarak kullanmıştır. Çünkü yanlışlıklar çok, doğrular ise tektir. Gölgeyi tekil sıcaklığı çoğul kullanmıştır. Gölge maksatlıdır ve sıcaklar içinde özel olarak oluşturulmuştur. Harur ise dağınıktır. Zill ile zulümatı, nur ile de harareti  karşı karşıya getirmiştir. Aslında bunların yapıları birdir. Sadece düzenleri farklıdır. Nur ile zill, düzenlidir; zulümat ile hararet düzensizdir. İstiva fiilini tekrar ederek ölüler ile diriler bir değildir, demiştir. Ölümü de tabii bir hal olarak göstermiştir. Yani a’malık arizidir. Oysa mevtlik tabiidir.

 

“Sem mezarda olana duyuramazsın” ayeti ile yukarıda anlatılan görüş, körlük, karanlık, aydınlık, gölge, sıcaklık, dirlik, ölülük insanın ve toplulukların özellikleri olduğu benzerlerinin bunların arasında var olduğuna işaret etmektedir.

 

Peygamberlerin beyyineler, zeburlar ve münir kitapla geldiğini beyan etmektedir. “Beyyinat” peygamberlerin kendilerinin gösterdiği mucizelerdir. Zeburlar ise peygamberlerin getirdiği kitaplardır. O kitaplarda mucize yoktur. “Münir kitap” ise kendisinde mucize bulunan kitaptır. Bu da Kur’an’dır. Diğer peygamberler önce vahiy alıyor, yapıyor ve sonra onlara kitap olarak geliyordu. Peygamber ise evvela vahiy alıyor, insanlar Allah’ın sözü olduğuna inanıyor, sonra onun anlattıklarına göre amel ediyorlardır. Bu nedenle beyyine ve zeburlar çoğul, kitap ise tekil gelmiştir.

 

Caet hum” daki “hum” daha öncelere raci ise o zaman “kitabi’l münir” Tevrat’tır. Ama “ellezine”ye raci olması daha uygundur.

 

Aynı sudan sulanan değişik renkte meyvelerin olduğunu beyan ettikten sonra dağlardan beyaz ve kırmızı cüdedler olduğunu beyan etmekte ve ayrıca siyah olanların bulunduğunu söylemektedir. Bu ayet yeryüzündeki dağların oluşumunu anlatmaktadır. Sıradağlar ve püskürmeli dağların oluşumu farklıdır. Bir kıvrılmayla ve yer yarılmakla oluşur. Hayvanların ve davarların da değişik renkte olduğunu belirtmektedir. Hayvanların renkleri farklıdır, birbirlerini ve düşmanlarını, avlarını bu renklerle tanırlar. Özel olarak davarları zikretmiş olması insanların onlardan renklerine göre yararlanmalarına işarettir.

 

Allah’ın kitabını tilavet ederler, namazı kılarlar ve rızıklandırdıklarımızdan harcarlar” ayeti ile müminlere namaz kılmadan veya namazın arkasından Kur’an’ı kitaptan okumaları gerektiğine işaret edilmektedir. Emir kipi ile söylemeyip, “böyle yapanlar” demek suretiyle farzı kifayeyi göstermiş olur. 5 vakit namaz cemaatle kılınacak, sünnet namazlarından çok Kur’an’dan meali ile ayetler okunacaktır. Namaz içinde manası anlaşılmadan okunan ayetler, namaz sonrası meal okumaları ile telafi edilir.   

 

Sana vahyettiğimiz kitaba, sonra seçtiğimiz kulları varis yaptık” demek suretiyle alimlerin de peygamberler gibi seçilmiş olduklarını ifade etmektedir. Bunların peygamberlerden farkı, alimler günah işleyebilirler. Günah işlemekle beraber görevlerini yerine getiremeyebilirler. Ama bunların içinden peygamberler gibi görevleri yerine getirenler olacak ki, en büyük kazanç budur.

 

Onlara orada ne bir yorgunluk ne de bir bitkinlik dokunur” demek suretiyle cennette de ameli salihin olacağına işaret vardır.

 

Allah başlarda olanın kendisini bilir” ifadesi ile Allah’ın atomlardaki elektronik hareketleri ve bunlardan oluşan bilgisayar programlarını bildiğini yani ne düşündüklerini bildiğini ifade etmektedir.

 

O sizi arzda halifeler yaptı” ayeti ile her insanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğunu, bu nedenle içtihada ehil olduğunu belirtmektedir. Eğer Allah’ın değil de geçmişte yaşayanların halefleri olduğu ifade ediliyorsa, bu çocukların atalarına hem mülkte hem de sosyal yapıda varis olduklarını ifade etmektedir.  

 

Allah’tan başka ortak ettiklerinizin, yerde yarattıkları bir şey var mı, gökte ortaklıkları var mı” diye soru sorarak onların iddialarının hiç bir mesnedinin olmadığını kendilerinin de bildiğini belirtmektedir.  

 

Onlara bir nezir gelirse ümmetlerin ihdasından en çok hadi olan kimseler olacaklarını söylemişlerdir, deniyor. Burada ümmetlerden biri denmekte, onların içinde en çok hadi olacaklarını iddia etmektedirler. Hem “bir” hem de “en çok” bir arada olması neye işarettir? İnsanlık içinde değişik topluluklar, uluslar olacaktır. Ama bunların içinde bir ulus en önde olacak ve süper örnek olması temsil edecektir. Tevrat ehli, İncil ehli böyle olmuşlardı. Sonra da Kur’an ehli böyle oldu. İşte “bize kitap gelirse biz onlardan daha ileri olacağız ve öncülüğü en iyi yapacağız” demek istemişlerdir. Bu öncü topluluğun zamanla değişeceğini ama her çağda sadece bir ulus öncü olacağını belirtmektedir.

 

Tabii ve sosyal kanunlar vardır. Biz bu kanunları değiştiremeyiz. Biz ancak tabii ve sosyal kanunları değişik şekilde kullanarak farklı işler yaparız. Suyun kaldırma kuvvetini kullanarak gemi yaparız ama bu kaldırma kuvvetini değiştiremeyiz. Bu kanunların değişmez olduğunu ifade etmektedir. Allah’ın sünnetinde tebdil veya tahvil bulmazsın, denmektir. Bu bizim yapmayacağımızı ifade etmez. Çünkü o kanunlar kullanmada hürüz. Allah da kendi kanunlarını kendisi içinde değiştirmez. O kanunlar içinde iradesini kullanır. Onun da eli kolu bağlı değildir. Bununla beraber “bulamazsın” sözü ile bizim ile ilgili kanunları değiştirmediğini ifade etmektedir. Yoksa başka insanları ve başka kainatları var edemeyeceğini ifade etmemektedir.

 

Kendilerinden önce gelenlerden bunlardan daha kuvvetli iken helak ettik” ifadesinde fiziki güçten çok sosyal güç anlaşılmaktadır. Eskiden yöneticiler daha güçlü idiler. Halk gelişmemiş ve kendi kendine yeter duruma gelmediği için baştakileri daha çok dinliyorlardı. Oysa insanlar ilerledikçe halk bilgisi ile daha hür hale gelmekte ve yöneticilerin elinden hakimiyeti almaktadır. Demokrasiye doğru bir gidiş vardır. Türkiye’yi düşünelim. İlk kuruluş zamanındaki yöneticilerin gücünü bugünkü yöneticilerde bulmak zordur. Halk onların inkılaplarını bile kendine göre değiştirmiştir. SSCB, bugünkilerden çok daha güçlü iken yıkılmışlardır.

 

Son ayette insanların yaptıklarından dolayı onları hesaba çekseydi yeryüzünde canlı kalmazdı, demektedir. Burada “zahr”daki “ha” zamiri bundan önceki ayette geçen “arz”a gitmektedir. Böylece kötülerin kötülük yapabilmeleri onun izni ile olduğuna işaret edilmektedir. Belirlenmiş ecele kadar ertelenmektedir. “Ecelleri gelince Allah a’bdlerini görür” demesiyle bu dünyada zulme uğrayanların orada ecirlerini alacaklarını ifade ediyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
1-FATİHA SURESİ-1-
6339 Okunma
2-bakara suresi-meal yok-tefsirden çıkıyor
3945 Okunma
3-ali imran-meal yok-tefsirden çıkacak
1984 Okunma
4-nisa suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
3011 Okunma
5-maide suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2441 Okunma
6-enam suresi-meal yok-tefsir yok-123teberrük
2815 Okunma
7-araf suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2051 Okunma
8-ENFAL SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2064 Okunma
9-TEVBE SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK- TEBERRÜK
2473 Okunma
10-YUNUS SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
1956 Okunma
11-HUD SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
2213 Okunma
12-YUSUF SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2333 Okunma
13-rad suresi meali
2516 Okunma
14-İBRAHİM SURESİ MEALİ
2200 Okunma
15-hicr suresi meali
2578 Okunma
16-nahl suresi meali
3303 Okunma
17-İSRA SURESİ MEALİ
3214 Okunma
18-KEHF SURESİ MEALİ
3242 Okunma
19-meryem suresi- meal yok-tefsir yok-teberrük
2133 Okunma
20-taha suresi meali
3358 Okunma
21-ENBİYA SURESİ MEALİ
3171 Okunma
22-hacc suresi meali
2647 Okunma
23-MÜ'MİN'UN SURESİ MEALİ
2712 Okunma
24-nur suresi meali
3051 Okunma
25-furkan suresi meali
2530 Okunma
26-ŞUARA SURESİ MEALİ
2981 Okunma
27-neml suresi meali
3234 Okunma
28-kasas suresi meali
2650 Okunma
29-ankebut suresi meali
2748 Okunma
30-rum suresi meali
2473 Okunma
31-LOKMAN SURESİ MEALİ
2551 Okunma
32-SECDE SURESİ MEALİ
2162 Okunma
33-AHZAB SURESİ MEALİ
2543 Okunma
34-SEBE SURESİ MEALİ
2898 Okunma
35-FATIR SURESİ MEALİ
2671 Okunma
36-YASİN SURESİ MEALİ
3729 Okunma
37-SAFFAT SURESİ MEALİ
3612 Okunma
38-SAD SURESİ MEALİ
2909 Okunma
39-ZÜMER SURESİ meal tefsir yok TEBERRÜK
3275 Okunma
40-MÜ'MİN SURESİ MEAL TEFSİR YOK teberrük
2854 Okunma
41-fussilet suresi meali
2561 Okunma
42-şura suresi meali
2214 Okunma
43-zuhruf suresi meali
2724 Okunma
44-DUHAN SURESİ MEALİ
2743 Okunma
45-CASİYE SURESİ MEALİ
2010 Okunma
46-AHKAF SURESİ MEALİ
2480 Okunma
47-MUHAMMED SURESİ MEALİ
2408 Okunma
48-FETİH SURESİ MEALİ
2585 Okunma
49-HUCURAT SURESİ MEALİ
2719 Okunma
50-KAF SURESİ MEALİ
2991 Okunma
51-ZARİYAT SURESİ MEALİ
2909 Okunma
52-TUR SURESİ TEFSİR MEAL YOK teberrük
2157 Okunma
53-necm suresi tefsir ve meal yok teberrük
2105 Okunma
54-KAMER SURESİ TEFSİ MEAL YOK teberrük
2729 Okunma
55-RAHMAN SURESİ MEALİ
3516 Okunma
56-VAKIA SURESİ MEALİ
3453 Okunma
57-HADİD SURESİ MEALİ
2668 Okunma
58-MÜCADELE SURESİ MEALİ
2476 Okunma
59-HAŞR SURESİ MEALİ
2435 Okunma
60-MÜMTEHİNE SURESİ MEALİ
2085 Okunma
61-SAF SURESİ MEALİ
2287 Okunma
62-CUMA SURESİ MEALİ
2533 Okunma
63-MÜNAFİKUN SURESİ MEALİ
2200 Okunma
64-TEGABUN SURESİ MEALİ
2278 Okunma
65-TALAK SURESİ MEALİ
2376 Okunma
66-TAHRİM SURESİ MEALİ
2442 Okunma
67-MÜLK SURESİ MEALİ
2957 Okunma
68-KALEM suresi MEALi
3063 Okunma
69-HAKKA SURESİ MEALİ
2642 Okunma
70-MEARİC SURESİ MEALİ
2618 Okunma
71-NUH SURESİ MEALİ
2487 Okunma
72-CİN SURESİ MEALİ
3120 Okunma
73-MÜZZEMMİL SURESİ MEALİ
3390 Okunma
74-MÜDDESSİR SURESİ MEALİ
3471 Okunma
75-KIYAMET SURESİ MEALİ
2727 Okunma
76-İNSAN SURESİ MEALİ
3261 Okunma
77-MÜRSELAT SURESİ MEALİ
2410 Okunma
78-NEBE SURESİ MEALİ
2948 Okunma
79-NAZİAT SURESİ MEALİ
2662 Okunma
80-ABESE SURESİ MEALİ
2913 Okunma
81-TEKVİR SURESİ MEALİ
2678 Okunma
82-İNFİTAR SURESİ MEALİ
2656 Okunma
83-MUTAFFİFİN SURESİ MEALİ
3048 Okunma
84-İNŞİKAK SURESİ MEALİ
2493 Okunma
85-BÜRUC SURESİ MEALİ
2058 Okunma
86-TARIK SURESİ MEALİ
2459 Okunma
87-A'LA SURESİ MEALİ
2745 Okunma
88-ĞAŞİYE SURESİ MEALİ
2747 Okunma
89-FECR SURESİ MEALİ
2653 Okunma
90-BELED SURESİ MEALİ
2356 Okunma
91-ŞEMS SURESİ MEALİ
3068 Okunma
92-LEYL SURESİ MEALİ
2903 Okunma
93-DUHA SURESİ MEALİ
2563 Okunma
94-İNŞİRAH SURESİ MEALİ
2743 Okunma
95-TİN SURESİ MEALİ
3012 Okunma
96-A'LAK SURESİ MEALİ
3289 Okunma
97-KADR SURESİ MEALİ
3371 Okunma
98-BEYYİNE SURESİ MEALİ
2703 Okunma
99-ZİLZAL SURES MEAL TEFSİRYOK teberrük
1835 Okunma
100-adiyat suresi meali
2394 Okunma
101-karia suresi meali
3215 Okunma
102-TEKASÜR SURESİ MEALİ
3227 Okunma
103-ASR SURESİ MEALİ
2349 Okunma
104-HÜMEZE SURESİ MEALİ
3250 Okunma
105-FİL SURESİ MEALİ
4408 Okunma
106-KUREYŞ SURESİ MEALİ
2516 Okunma
107-MAUN SURESİ MEALİ
2733 Okunma
108-KEVSER SURESİ MEALİ
4089 Okunma
109-KAFİRUN SURESİ MEALİ
2776 Okunma
110-NASR SURESİ MEALİ
3273 Okunma
111-TEBBET SURESİ MEALİ
3907 Okunma
112-İHLAS SURESİ MEALİ
3094 Okunma
113-FELAK SURESİ MEALİ
2327 Okunma
114-NAS SURESİ MEALİ
2646 Okunma
115-KURAN KÖK HARFLER LÜGATI-LATİN HARFLERİYLE
37490 Okunma