AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
Süleyman Karagülle
2988 Okunma
ŞUARA SURESİ MEALİ

 

26 – ŞUA’RA SURESİ

 

Buhuğ BHG (hı) : Peşpeşe ekimden dolayı yıpranmış tarla.

Lea’lle : Lea’lle cümlenin içinde meful veya haber olarak gelirse “beklenir” yahut “olabilsin” diye anlamlarındadır. Lea’lle cümlenin  başına gelirse “inne”,”enne” gibi uyarı harfidir. Olması istenmeyen bir şeyin olmakta olduğunu haber verir. Aslında “leenne” den dönüşmüştür. Tekit tahkik harfleri birleşmiştir.

Sa’b (p.se, ayn) : Büyük yılandır.

Şirzime (zal) : “Şerit” bir deriden kesilmiş ince uzun parçadır. Şirdime veya şirzime topluluktan kopan küçük topluluk demektir.  

Tavd (tı, dal) TVD : Çölde rüzgarın sürükleyerek meydana getirdiği kum sıra tepeciklerine denir. Yığın anlamındadır

Sanem (sad) : Bir şeyin çizilmiş şekli, benzeridir.

Kebkeb (kef,kef) : “Küme” yığın demektir. “Mim” “ba”ya dönüşmüş, “kübe” olmuş. Sonra da tekrarlanarak sık sık kümeleşen topluluklar için “kübküb” olmuştur.

Tard (tı, dal) : Kısa mızraktır.

Rey’ (ayn) : İki dağ arasındaki yüksek geçittir.

A’bes (ayn, se) : Hamd, cümle kapısı demektir. Sahibinin nüfuzlu ve varlıklı olduğunu gösterir. “A’bd” bu kapıda bekleyen köle demektir. “Dal” “se”ye dönüşmesi ile gerçekte nüfuzlu olmayan ve içi boş olan bir yapının girişine konan cümle kapısı benzeri işaret demektir. İçi boş ve anlamsız iş demektir.

Hedm (he, dat) : Yemek borusudur.

Ferh (he) : “Felah” çatlak toprak demektir, sonra toprağı ziraata hazır hale getirmek anlamı kazanmıştır. Ziraat yapmak demektir. Hasat zamanı geldiğinde çiftçinin duyduğu sevince “ferah” denmiştir. Sonra “ha”  “he”ye dönüşerek taşçıların duvar yaptıktan sonra hissettikleri duyguya “ferah” denmiştir. Sanattaki güzelliğe de ferah denir.

LYK : Leyke, sık ağaçlı altı, çalılar bulunan ormanlık, meşe ağacına benzer ağaç. Kur’an’da “e leyke” ve “leyke” şeklinde iki kıraat da kullanılır.

HYM (he) Heym : VHM:Çok genişlediği için izlerin kaybolduğu yol. H (he) ile V (VAV) yer değiştirmiştir. . Vehim kuruntu anlamındadır. HYM (heym), görünen şeylere bakarak hayal oluşturmak demektir. Bataklık demektir

Rezil (ze) : Elden ayaktan kesilmiş yaşlı kimsedir. Böyle yaşlı olanlar gibi beceriksiz olanlara da rezil denmiştir.

 

1-Ta Sin Mim

Ta Sin Mim

 

2- Bunlar mübin kitabın ayetleridir.

Bunlar açık yazıtın kanıtlarıdır.

 

3- Lea’lle “sen müminler olmuyorlar” diye bahiğ olmaktasın.

İnanmıyorlar diye, sen kendini  yemektesin.

 

4- Meşiet etsek onların üzerine semadan bir ayet tenzil ederiz de ona hadiin olarak  u’nukları zıll eder,

Dilesek onların üzerine gökten bir kanıt indiririz de onu onaylayanlar oluverirlerdi.

 

5 Rahmandan onlara mu’riz olmadıkları muhdes bir zikir etvet etmez.

Yaşatandan onlara karşı çıkmadıkları yeni bir anış gelmez.

 

6- Tekzib etmektedirler. Yakında onlara istihza ettikleri şeylerin nebe’leri etvet edecektir.

Yalanlamaktadırlar. Yakında onlara eğlenmekte olduklarının bilgisi gelecektir.

 

7-Arzı re’y etmediler mi? Orda kerim zevcin küllünden nicesini inbat ettik.

Yeri görmediler mi? Orada görkemli çiftin hepsinden nicesini bitirdik

 

8- Bunda ayet vardır. Oysa onların ekseri mümin olmadılar.

Bunda kanıt vardır. Oysa onların çoğu inanır olmadılar.

 

9-Rahim aziz olan rabbındır.

Çalıştıran güçlü yetiştiricindir.

 

10-11 Hani Rabbin Musa’ya zalim kavme Firavun’un kavmine etvet et diye nida etti. İttika etmeyecekler mi?

Hani yetiştiricin Musa’ya ezen ulusa, Firavun’un ulusuna var diye seslendi. Korunmayacaklar mı?

 

12- “Beni tekzib edeceklerinden havf ediyorum” diye kavletti.

“Beni yalanlayacaklarından korkuyorum” diye söyledi.

 

13- Sadrım dayk ediyor, lisanım intilak etmiyor, Harun’a irsal et.

İçim daralıyor, dilim akmıyor, Harun’a gönder.

 

14- Onlara zenbim vardır. Beni katletmelerinden havfediyorum.

“Onlara karşı suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”

 

15- Ayetlerimizle zihab edin. Biz sizinle beraber mustemi’leriz.

Kanıtlarımızla gidin. Sizinle beraber biz de dinleyeceğiz.

 

16-17- İkiniz Firavun’a etvet ediniz ve “Biz, İsrail beninini bizimle beraber irsal etmene alemlerin Rabbinin resulüyüz” kavlediniz.

İkiniz Firavun’a varınız ve “Biz İsrail oğullarını bizimle beraber göndermene toplulukların Yetiştiricisinin elçisiyiz” söyleyiniz.

 

18- “Biz seni içimizde bir velid olarak terbiye etmedik mi ve sen içimizde ö’mründen seneler lebs etmedin mi?” kavletti.

“Biz, seni içimizde bir çocuk olarak yetiştirmedik mi ve sen yıllarca yaşamını bizde geçirmedin mi?” söyledi.

 

19- “Ve sen, kafirlerden olarak fi’l ettiğin fi’lini fi’l ettin.”

“Ve sen kapatanlardan olarak yaptığın işi yaptın.”

 

20- “Onu fi’l ettiğimde ben dalalette olanlardandım” kavletti.

“Onu yaptığımda ben şaşkınlardandım” söyledi.   

 

21- “Sizden havf ettiğimde sizden firar ettim ve Rabbim bana hükmü vehb etti ve mürsellerden ca’l etti.”

“Sizden korkunca sizden kaçtım ve Yetiştiricim bana kesmeyi bağışladı ve gönderilenlerden yaptı.”

 

22- “Ve üzerime menn ettiğin şu ni’met, İsrail beninini te’bid etmendendir.”

“Ve bana kaktığın şu iyilik, İsrail oğullarını kul yapmandandır.”  

 

23- Firavun “A’lemlerin Rabbi nedir?” kavletti.

Firavun “Toplulukların Yetiştiricisi nedir?” söyledi.

 

24- “Mukinlerden isen semalar, arz ve ikisinin beyninde olanların Rabbidir” kavletti.

“Kananlardan isen gökler, yer ve ikisinin arasında olanların Yetiştiricisidir” söyledi.

 

25- Havlinde olan kimselere “İstima’ etmiyor musunuz?” kavletti.

Çevresindeki kimselere “İşitmiyor musunuz?” söyledi.

 

26- “Sizin ve evvel ebilerinizin Rabbidir” kavletti.

“Sizin ve ilk atalarınızın Yetiştiricisidir” söyledi.

 

27- “Bize irsal olunan resulünüz bir mecnundur” kavletti.

“Bize gönderilen elçi bir delidir” söyledi.

 

28- “A’kl ediyorsanız meşrikin, mağraibin ve ikisinin beyninde olanların Rabbidir” kavletti.

“Usa vuruyorsanız doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Yetiştiricisidir” söyledi.

 

29- “Benim ğayrim bir ilahı ittihaz edersen seni mescünlerden ca’l edeceğim” kavletti.

“Benim dışında bir tanrıyı tutarsan seni tutuklananlardan yapacağım” söyledi.

 

30- “Sana mübin bir şeyi ciet ettirsem de mi?” kavletti.

“Sana açık bir şeyi getirmişsem de mi?” söyledi.

 

31- “Sadıklardan isen onu ita et” kavletti.

“Doğrulardan isen onu getir” söyledi.

 

32- A’sasını ilka etti de o mübin bir su’ban oluverdi.

Değeneğini koydu da o açık bir yılan oluverdi.

 

33- Ve yedini nez’ etti de o nazar edenlere beyza oluverdi.

Ve eliniz koynundan çıkardı da o bakanlara ak oluverdi.

 

34- Havlindeki meleine “Bu aliim bir sahirdir” kavletti.

Çevresindeki ileri gelenlere “Bu bilgin bir büyücüdür” söyledi.

 

35- “Bizi arzımızdan sihiri ile ihrac etmeyi irade ediyor. Ne emredersiniz?” kavletti.

“Bizi yerimizden büyüsü ile çıkarmayı diliyor, ne buyurursunuz?” söyledi.

 

36- “Onu ve ehisini irca et ve medinelerde haşirleri ba’s et.”  

“Onu ve kardeşini ala koy ve kentlerde çağırtkanları gönder.”

 

37- Sana a’lim sehharların küllü ile etvet etsinler.

Sana bilgin büyücülerin hepsini getirsinler.

 

38- Sahirler ma’lum bir yevmde mikat için cem’ olundu.

Büyücüler bilinen bir günde buluşma için toplatıldı.

 

39- Ve nasa “Siz de ictima’ edecek misiniz?” kavledildi.

Ve insanlara “Siz de toplanacak mısınız?” söylendi.

 

40- Sahirler galip gelirlerse onlara ittiba ederiz.

Büyücüler üstün gelirlerse onlara uyarız

 

41- Sahirler ciet edince, Firavuna galiplerden olursak bize bir ücret var mı

Büyücüler gelince, Firavun’a üstünlerden olursak bize bir eder  var mı

 

42-  Evet, siz da mukarrebunlardan olursunuz

Evet siz yakınlardan da olursunuz

 

43- Musa onlara ilka edeceğinizi ilka edin kavletti.

Musa onlara koyacağınızı koyunuz dedi

 

44- Onlar hablerini ve asalarını ilka ettiler ve Firavun’un i’zzetiyle biz galip geleceğiz kavlettiler.

Onlar iplerini ve değeneklerini koydular ve Firavunun gücüyle biz yeneceğiz dediler.

 

45- Musa a’sasını ilka etti de ifk ettiklerini lekf eder oldu.

Musa değeneğini koydu da uydurduklarını yutar oldu.

 

46- Sahirler sacidler olarak ilka olundular.

Büyücüler kapanmaya koyuldular.

 

47-48- “Biz a’lemlerin Rabbine, Musa ve Harun’un Rabbine iman ettik” kavlettiler.

“Biz toplulukların Yetiştiricisine, Musa ve Harun’un Yetiştiricisine inandık” söylediler.

 

49- “Ona ben size izin vermeden kabl mi iman ettiniz? O size sihiri ta’lim ettiren kimse olan kebirinizdir, sevfe i’lmedeceksiniz. Yedlerinizi ve ricillerinizi hilaftan kat’ edeceğim ve sizi ecmei’iin olarak salb edeceğim” kavletti.  

“O’na ben size olur vermeden önce mi inandınız? O size büyüyü öğreten kimse olan büyüğünüzüdür, ileride bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı aykırı keseceğim ve sizi birlikte asacağım” söyledi.

 

50- “Dayr yok, biz Rabbimize münkalibleriz” kavlettiler

“Sıkıntı yok, biz Yetiştiricimize dönüşeceğiz” söylediler.

 

51- “Biz, Rabbimizin, müminlerin evveli olacağımızdan hatalarımızı ğufr etmesine tama’ ederiz.”

“Biz, Yetiştiricimizin, inanların ilki olacağımızdan yanlışlarımızı örtmesine istekliyiz.”  

 

52- Ve biz Musa’ya “A’bdlerimi isra et, sizler ittiba’ olunacaksınız” diye vahy ettik.

Ve biz Musa’ya “Kullarımı yürüt, sizler kovalanacaksınız” diye bildirdik.

 

53- Firavun medinelerin içine haşirleri irsal etti.

Firavun kentlerin içine çağırtkanları gönderdi.

 

54- Onlar kelil şirzimedirler.

Onlar az bir kırpıntıdır.  

 

55- Ve onlar bize ğaizlerdir.

Ve onlar bize öfkelidirler.  

 

56- Ve biz hazer eden bir cemaa’tız.

Ve biz önlem alan bir topluluğuz.

 

57-58- Biz onları cennetler, a’yınlar, kenzler ve kerim bir makamdan ihrac ettik.

Biz onları yemişlikler, gözeler, gömüler ve görkemli bir duraktan çıkardık.  

 

59- İşte böyle, onlara İsrail ibinlerini iras ettik.

İşte böyle, onlara İsrail oğullarını ardıl yaptık.

 

60- Onlar müşrikler olarak itba’ ettiler.

Onlar günleyerek kovaladılar.

 

61- İki cemaat birbirini re’y edince Musa’nın ashabı mudrekun olduk kavlettiler.

İki toplum birbirini görünce Musa’nın arkadaşları yakalandık dediler

 

62- Kella, rabbim benimledir bana hidayet edecektir kavletti.

Hayır yetiştiricim benimledir. Bana yol gösterecektir dedi.

 

63- Musa’ya asan ile bahre darb et diye vahy ettik. İnfilak etti her fırka azim tavd gibi oldu.

Musa’ya değeneğinle denize vur diye bildirdik. Patladı ve her bölüm büyük yığın gibi oldu.

 

64- Aherini orada izlaf ettik

Diğerlerini oraya yaklaştırdık.

 

65- Musa’yı ve onun mai’yetindekilerini cemia’n inca ettik.

Musa’yı ve onun beraberindeki kimseleri birlikte kurtardı.

 

66- Sonra aherini iğrak ettik.

Sonra diğerlerini boğduk

 

67- Bunda ayet vardır. Onların ekserisi mümin olmadılar.

Bunda bir kanıt vardır. Onların çoğu inanmadı.

 

68- Rabbin o aziz ve rahimdir.

Yetiştiricin o güçlü ve çalıştırandır.

 

69- Onların üzerine İbrahim’in nebeini tilavet et.

Onlara İbrahim’in iletilerini aktar.

 

70- Hani ebisine ve kavmine “Neye ibadet ediyorsunuz?” kavletmişti.

Hani babasına ve ulusuna “Neye kulluk ediyorsunuz” söylemişti.

 

71- “Sanemlere i’badet ediyoruz, onlara a’kifler olarak zill ediyoruz” kavlettiler.

“Yapıtlara kulluk ediyoruz, onlara bağlanarak gölgeleniyoruz” söylediler

 

72- “Dua ettiğinizde sizi sem’ ediyorlar mı?”kavletti.

“Yakardığınız sizi işitiyorlar mı?” söyledi.

 

73- “Veya size nef’ ediyor veya zarar veriyorlar mı?”

“Veya size yarar sağlıyor veya darlık getiriyorlar mı?”

 

74- “Bel, biz ebilerimizi işte böyle fi’l edenler vecd ettik” kavlettiler.

“Değil, biz atalarımızı işte böyle yapanlar bulduk” söylediler.

 

75-76- “Siz ve akdam ebilerinizin i’badet ettiklerini re’y ettiniz mi?” kavletti.

“Siz ve en önceki atalarınızın kulluk yaptıklarını gördünüz mü?” söyledi.

 

77- “Onlar, a’lemlerin Rabbi dışında bana a’düvdür.”

“Onlar, toplulukların Yetiştiricisi dışında bana düşmandır.”

 

78- “O, beni halk etmiş ve bana hidayet etmekte olan kimsedir.”

“O, beni yaratmış ve bana yol göstermekte olan kimsedir.”

 

79- “O, bana ita’m etmekte ve sekiy etmekte olan kimsedir.”

“O, beni doyurmakta ve içirmekte olan kimsedir.”

 

80- “Ve marazlanınca bana o şifa verir.”

“Ve sayruyunca beni o iyileştirir.”

 

81- “Ve O, beni imate edecek sümme ihya edecek kimsedir.”

“Ve O, beni öldürecek sonra diriltecek kimsedir.”

 

82- “Ve O, dininin yevminde hatalarımı bana ğufr etmesini tama’ ettiğim kimsedir.”

“Ve O, düzen gününde yanlışlarımı bana örtmesini istekli olduğum kimsedir.”

 

83- “Rabbim, bana bir hüküm ver ve beni salihlere ilhak et.”

“Yetiştiricim, bana bir kesme ver ve beni uygun olanlara kat.”

 

84- “Ahirler içinde bana sıdk lisanı ca’l et.”

“Sonrakiler içinde bana doğru dili ver.”

 

85- “Ve beni nei’m cennetin varislerinden ca’l et.”

“Ve beni iyi yemişliğin ardıllarından yap.”

 

86- “Ve ebime ğufr et, o dalalette olanlardandı.”

“Ve babama ört, o şaşkın olanlardandı.”

 

87- “Ve ba’s olunacakları yevmde beni ihza etme.”

“Ve çıkarılacakları günde beni üzme.”

 

88-89- “O yevm, Allah’a selim bir kalb ile etvet eden kimse dışında, ne mal ne de ibinler nef’ eder.”

“O gün, Allah’a barışçı bir yürek ile gelen kimse dışında, ne varlık ne de oğullar yarar sağlar.”

 

90- Ve cennet müttekilere izlaf olundu.

Ve yemişlik korunanlara yaklaştırıldı.

 

91- Cehim, ğavilere tebriz olundu.

Ocak, azgınlara açıldı.

 

92-93- Ve onlara “Allah’ın dununda i’badet ettikleriniz nerede? Size nüsret ediyorlar mı veya intisar olunuyorlar mı?” kavl edildi.

Ve onlara “Allah’ın dışında kulluk ettikleriniz nerede? Size yardım ediyorlar mı veya yardım görüyorlar mı?” Söylendi.

 

94-95- Onlar, ğaviler ve İblis’in cündleri cem’an onun içine kebkeb oldular.  

Onlar, azgınlar ve İblis’in orduları birlikte onun içine yığıştırıldılar.

 

96-97- Ve onlar onun içinde ihtisam ederken “Tallahi, biz mübin bir dalalet içindeymişiz” kavlettiler.

Ve onlar onun içinde çekişirlerken “Allah’a and olsun, biz açık bir şaşkınlık içindeymişiz” söylediler.

 

98- “Hani, biz sizi a’lemlerin Rabbine tesviye yapıyorduk.”

“Hani biz, sizi toplulukların Yetiştiricisine eşleştirdik.”

 

99- “Ve bizi mücrimlerin dışındakiler idlal etmedi.”

“Ve bizi suçluların dışındakiler şaşırtmadı.”

 

100-101- “Bize ne şafi’ler, ne de hemim sadıktan var.”  

“Bizim ne bir aracımız, ne de bir sıcak sevenimiz var.”

 

102- “Bize bir kerre olsa ya! Mü’minlerden oluveririz.”

“Bize bir kez daha olsa ya! İnanlardan oluveririz.”

 

103- Bunun içinde bir ayet vardır. Onların ekserisi mü’min değildirler.

Bunun içinde bir kanıt vardır. Onların çoğu inana değildirler.

 

104- “Senin Rabbin a’zizdir, rahimdir.”

“Senin Yetiştiricin güçlüdür, çalıştırandır.”

 

105- Nuh’un kavmi mürselleri tekzib etti.

Nuh’un ulusu gönderilenleri yalanladı.

 

106- “Hani ehileri Nuh onlara “İttika etmiyor musunuz?” kavletmişti.

“Hani kardeşleri Nuh onlara “Korunmuyor musunuz? Söylemişti.

 

107- “Ben size, emin bir resulüm.”  

“Ben size, güvenilir bir elçiyim.”

 

108- “Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.”

“Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.”

 

109- “Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir ecir sual etmiyorum, ecrim ancak a’lemlerin Rabbinin üzerinedir.”  

“Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir karşılık istemiyorum, karşılığım ancak toplulukların Yetiştiricisinin üzerinedir.”

 

110- “Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.”

“Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.”

 

111- “Sana mı iman edeceğiz, sana reziller ittiba’ eder” kavlettiler.  

“Sana mı inanacağız, sana alçaklar uyar” söylediler.  

 

112- “A’mel ettiklerine i’lmim yoktur” kavletti.

“İşlemiş olduklarına bilgim yoktur” söyledi.

 

113- “Şuu’r etseniz; Rabbimin üzeri dışında onların hisabı yoktur.”

“Bilinçlenseniz; Yetiştiricimin üzeri dışında onların işlemi yoktur.”

 

114- “Ve ben mü’minlerin tard edeni değilim.”

“Ve ben inananların iteni değilim.”

 

115- “Ben mübin bir nezirden başkası değilim.”

“Ben, açık bir uyarıcıdan başkası değilim.”

 

116- “Ya Nuh, eğer intiha etmezsen mercumlardan olacaksın” kavlettiler.

“Ey Nuh, eğer son vermezsen taşlananlardan olacaksın” söylediler.

 

117- “Rabbim, kavmim beni tekzib etti” kavletti.

“Yetiştiricim, ulusum beni yalanladı” söyledi.

 

118- “Benim beynimle onların beynini bir fetihle feth et ve beni ve mü’minlerden benimle beraber olanları tenci et.”

“Benim aramla onların arasını bir açış ile aç ve beni ve inanlardan benimle beraber olanları kurtar.”

 

119- Onu ve onunla beraber olan kimseleri meşhun fülkün içinde inca ettik.

Onu ve onunla beraber olan kimseleri dolu gemi içinde kurtardık.

 

120- Sümme ba’d bakileri iğrak ettik.

Sonra arkalarından kalanları boğduk.

 

121- Bunun içinde bir ayet vardır. Onların ekserini mümin değildirler.

Bunun içinde bir kanıt vardır. Onların çoğu inanan değildirler.

 

122- Senin Rabbin, a’zizdir, rahimdir.

Senin Yetiştiricin, güçlüdür, çalıştırandır.

 

123- A’d mürselleri tekzib etti.

A’d gönderilenleri yalanladı.

 

124- Hani, ehileri Hud onlara “İttika etmiyor musunuz” kavletmişti.

Hani kardeşleri Hud onlara “Korunmuyor musunuz” söylemişti.

 

125- “Ben size emin bir resulüm.”

“Ben size güvenilir bir elçiyim.”

 

126- “Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.”

“Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.”

 

127- “Ben sizden bundan dolayı hiç bir ecir sual etmiyorum, benim ecrim, ancak a’lemlerin Rabbinin üzerinedir.”  

“Ben sizden bundan dolayı hiçbir karşılık istemiyorum, benim karşılığım, ancak toplulukların Yetiştiricisinin üzerinedir.”

 

128- “Rii’n küllüne bir ayeti bina edip a’bes mi ediyorsunuz?”

“Her bel’e bir kanıtı yapıp oyalanıyor musunuz”.

 

129- “Ve huld edebilesiniz diye mesna’leri mi ittihaz ediyorsunuz?”

“Ve kalıcı olabilesiniz diye yontular mı ediniyorsunuz?”

 

130- “Ve batş edince cebbarlar olarak batş ediyorsunuz.”

“Ve tuttuğunuzda zorbalar olarak tutuyorsunuz.”

 

131- “Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.”

“Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.”

 

132- “İlmettiklerinizle zize imdad edene ittika ediniz.”  

“Bildiklerinizle size yetişene korununuz.

 

133-134- Sizi nia’mlar, ibinler, cennetler ve a’yınlar ile imdat etti.

Sizi besin, çocuklar, yemişlikler ve gözeler ile yetişti.

 

135- Ben a’zim yevmin a’zabına havf ediyorum.

Ben büyük gününün tadışına korkuyorum.

 

136- “Va’z etsen de veya va’z edenlerden olmasan da bize sevadır” kavlettiler.  

“Öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bize eşittir” söylediler.

 

137- Bu, evvellerin hulkundan başkası değildir.

Bu, ilklerin alışkanlıklarından başkası değildir.

 

138- Ve biz müa’zzeb olacak değiliz.

Ve biz tattırılacaklar değiliz.

 

139- Onu tekzib ettiler de onları ihlak ettik. Bunda bir ayet vardır. Onların ekserisi mümin olmazlar.  

Onu yalanladılar da onları yok ettik. Bunda bir kanıt vardır. Onların çoğu inanan olmazlar.  

 

140- Ve senin Rabbin a’zizdir, rahimdir.

Ve senin Yetiştiricin güçlüdür, çalıştırandır.

 

141- Semud, mürselleri tekzib etti.

Semud, gönderilenleri yalanladı.

 

142- Hani, ehileri Salih onlara “İttika etmiyor musunuz?” kavletmişti.

Hani, kardeşleri Salih onlara “Korunmuyor musunuz?” söylemişti.

 

143- “Ben size emin bir resulüm.”

“Ben size güvenilir bir elçiyim.”

 

144- “Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.”

“Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.”

 

145- “Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir ecir sual etmiyorum, ecrim ancak a’lemlerin Rabbinin üzerinedir.”  

“Ve ben sizden bundan dolayı karşılık hiçbir karşılık istemiyorum, karşılığım ancak toplulukların Yetiştiricisinin üzerinedir.”

 

146-147-148- “Burada cennetler, a’ynlar, zer’ler ve tal’ı hadim olan nehilde  aminler olarak terk mi olunacaksınız?”  

“Burada yemişlikler, gözeler, ekinler ve salkımı sindirilir olan hurmalıkta güvendekiler olarak bırakılacak mısınız?”

 

149- Ve cebellerden beytleri farihler olarak naht ediyorsunuz.

Ve dağlardan evleri çalımlanarak yontuyorsunuz.  

 

150- Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.

Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.

 

151- Müsriflerin emrine itaa’t etmeyiniz.

Savurganların buyruğuna uymayınız.

 

152- Onlar, arzda ifsad eden ve islah etmeyen kimselerdir.

Onlar yerde bozgunculuk yapan ve uygun işleri yapmayan kimselerdir.

 

153- “Sen ancak müsarrihlerdensin” kavlettiler.

“Sen ancak büyülenmişlerdensin” söylediler.

 

154- “Sen, mislimiz bir beşerden başkası değilsin, sadıklardan isen bir ayet ile etvet et.”

“Sen, benzerimiz bir kişiden başkası değilsin, doğrulardan isen bir kanıt ile gel.”

 

155- “Bu bir nakedir, onun bir şirbi var, sizin de ma’lum yevmin şirbi var” kavletti.

“Bu bir devedir, onun bir içimi var, sizin de bilinen günün içimi var” söyledi.

 

156- “Ona su’ ile temas etmeyin, a’zim yevmin a’zabı sizi ahz ediverir.”

“Ona kötülük ile dokunmayın, yüce günün tadışı sizi yakalayıverir.”

 

157- Onu a’kr ettiler de nadimlerden oldular.

Onu yaladılar da öykünenlerden oldular.

 

158- A’zab onları ahz ediverdi. Bunda bir ayet vardır. Onların ekserisi müminler olmadı.

Tadış onları yakalayıverdi. Bunda bir kanıt vardır. Onların çoğu inanlar olmadı.  

 

159- Ve senin Rabbin a’zizdir, rahimdir.

Ve senin Yetiştiricin güçlüdür, çalıştırandır.

 

160- Lut’un kavmi mürselleri tekzib etti.

Lut’un ulusu gönderilenleri yalanladı.

 

161- Hani, ehileri Lut onlara “İttika etmiyor musunuz?” kavletmişti.

Hani, kardeşleri Lut onlara “Korunmuyor musunuz?” söylemişti.

 

162- “Ben size emin bir resulüm.”

“Ben size güvenilir bir elçiyim.”

 

163- “Allah’a ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz.”

“Allah’ta korununuz ve bana uyunuz.”

 

164- “Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir ecir sual etmiyorum, ecrim ancak a’lemlerin Rabbinin üzerinedir.”  

“Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir karşılık istemiyorum, karşılığım ancak toplulukların Yetiştiricisinin üzerinedir.”

 

165- A’lemlerden zekerlere mi etvet ediyorsunuz?

Topluluklardan erkeklere mi gidiyorsunuz?

 

166- Ezvactan, rabbınızın size halkettiğini vazr ediyor ve alemlerden zükrana mı etvet ediyorsunuz. Bel siz aad bir kavimsiniz.

 

Eşlerden, yetiştiricinizin size yarattığını bırakıyor ve topluluğun erkeklerine mi varıyorsunuz. Değil siz saldırgan ulussunuz.

 

167- Ey Lut intiha etmezsen muhreclerden olursun kavlettiler.

Ey Lut son vermezsen çıkarılanlardan olursun söylediler.

 

168- Ben sizin amelinize kalinlerdenim kavletti.

Ben sizin işinizi dürtenlerdenim dedi.

 

169- Rabbim beni ve ehlimi amel ettiklerinden tenci et.

Yetiştiricim beni ve elimi yaptıklarından kurtar

 

170-171 Ğabirler içinde kalan bir acuz dışında onu ve ehlini cemian tenci ettik.

Gömülenler içinde kalan bir yaşlı dışında onu ve elini birlikte kurtardık.

 

172- Sonra aherlerini tedmir ettik.

Sonra diğerlerini bitirdik.

 

173- Onlara bir materi temtir ettik de munzerlerin materi sevet etti.

Onlara bir yağmuru yağdırdık da uyarılanların yağmuru kötü oldu.

 

174- Bunda bir ayet vardır. Onların ekseri müminlerden olmadı.

Bunda bir kanıt vardır. Onların çoğu inananlardan olmadı.

 

175- Rahim aziz olan Rabbındır.

Çalıştıran güçlü olan Yetiştiricindir.

 

176- Eyke eshabı murselleri tekzib etti.

Eyke (meşeliler) topluluğu gönderilenleri yalanladı.

 

177- Şuayb onlara ittika etmiyormusunuz kavletti.

Şuayb onlara korunmuyor musunuz dedi.

 

178- Ben size emin bir resulum

Ben size güvenilir bir elçiyim

 

179- Allah’ta ittika edin bana itaat edin

Allah’ta  korunun bana uyun

 

180- “Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir ecir sual etmiyorum, ecrim ancak a’lemlerin Rabbinin üzerinedir.”  

“Ve ben sizden bundan dolayı hiçbir karşılık istemiyorum, karşılığım ancak toplulukların Yetiştiricisinin üzerinedir.”

 

181- Keyli ifa edin, muhsirlerden olmayın.

Ölçüyü eksiksiz yapın, çökertenlerden olmayın

 

182- Mustakim kıstasla veznedin.

Doğru tartıyla tartın

 

183- Nasın eşyalarını bahsetmeyin, Arzda mufsitler olarak gasvetmeyin.

İnsanların nesnelerini aşırmayın, yerde bozguncular olarak sırtlanlık yapmayınız.

 

184- Sizi ve önceki cibillerinizi halkeden kimsede ittika edin.

Sizi ve önceki soyları yaratmış olan kimsede korunun

 

185- Sen sadece musehherlerdensin kavlettiler.

Sen sadece büyülenmişlerdensin söylediler.

 

186- Sen mislimiz bir beşerden başkası değilsin, ve biz seni kaziblerden zannediyoruz

Sen benzerimiz bir kişiden başkası değilsin ve bize seni yalancılardan sanıyoruz

 

187- Sadıklardan isen semadan üzerimize kisef iskat et.

Doğrulardan isen gökten üzerimize bir yığın düşür.

 

188- Rabbim amel ettiklerinizi daha alimdir kavletti.

Yetiştiricin yaptıklarınızı daha bilgindir söyledi.

 

189- Onu tekzib ettiler de onları, zülle yevminin a’zabı ahz ediverdi. O, a’zim yevmin a’zabıdır.

Onu yalanladılar da onları, gölge gününün tadışı yakalayıverdi. O, yüce günün tadışıdır.

 

190- Bunda bir ayet vardır. Onların ekserisi müminler olmadı.

Bunda bir kanıt vardır. Onların çoğu inanlar olmadı.

 

191- Ve Rahim A’ziz olan senin Rabbin’dir.

Ve Güçlü Çalıştıran olan senin Yetiştiricindir. (Diğer ayetleri de buna göre düzelt)

 

192- Ve o, a’lemlerin Rabbinin tenzilidir.

Ve o, toplulukların Yetiştiricisinin indirmesidir.  

 

193-194-195- Emin ruh onu, senin kalbine mübin a’rabi lisan ile münzirlerden olasın diye nüzul ettirdi.

Güvenilir tin onu, senin yüreğine açık Arap dili ile uyaranlardan olasın diye indirdi.

 

196- Ve o, evvellerin zibirleri içindedir.

Ve o, ilklerin kütükleri içindedir.

 

197- İsrail ibinleri a’limlerinin onu i’lm etmesi onlara bir ayet değil midir?

İsrail oğullarının bilginlerinin onu bilmeleri onlara bir kanıt değil midir?

 

198-199- Ve eğer biz onu a’cemilerin ba’zısının üzerine tenzil edip o da onlara onu kıraat etseydi ona mümin olacak değillerdi.

Ve eğer biz onu başka birilerinin üzerine indirip o da onlara onu okusaydı ona inanacak değillerdi.  

 

200- İşte böyle, biz onu mücrimlerim kalblerinde selk ettik.

İşte böyle, biz onu suçluların yüreklerine saldık.   

 

201- Elim a’zabı re’y edinceye dek ona iman etmezler.

Acıklı tadışı görünceye dek ona inanmazlar.

 

202- Onlar şuu’r etmezken onlara bağteten etvet ediverir.

Onlar bilinçsizken, onlara birden bire geliverir.

 

203- “Biz münzerler miyiz” kavlediverdiler.

“Biz baktırılmayacak mıyız” söyleyiverdiler.

 

204- A’zabımızı mı isti’cal ediyorlar?

Tadışımızı mı çabuklaştırmak istiyorlar?

 

205- Onları senelerce temti’ ettiğimizi re’y ettin mi?  

Onları yıllarca geçindirdiğimizi gördün mü?  

 

206- Sümme, va’d olundukları onlara ciet etti.

Sonra, belirlenen onlara geldi.  

 

207- Temti’ olundukları onları iğna etmedi.

Geçindirildikleri onları varsıl yapmadı.

 

208- Ve biz kendilerine münzirler olmadıkça hiçbir karyeyi ihlak etmedik.

Ve biz kendilerine uyaranlar olmadıkça hiçbir kenti yol etmedik.

 

209- Zikradır ve biz zalimler olmadık.

Anıştır ve biz ezenler olmadık.

 

210- Ve onunla şeytanlar tenezzül etmedi.

Ve onunla şeytanlar inmedi.

 

211- Onlara inbağ etmedi, istitae’ de etmediler.  

Onlara gerekmedi, güç de yetiremediler.

 

212- Onlar, sem’den me’züldürler.

Onlar, işitmekten ayrılmıştır.

 

213- Allah ile beraber aher bir ilahı da’vet etme, müa’zzeblerden oluverirsin.

Allah ile beraber diğer bir tanrıyı çağırma, tattırılanlardan oluverirsin.

 

214- Ekreb olan a’şiretini inzar et.

En yakın olan ocağını uyar.

 

215- Ve müminlerden sana ittiba’ eden kimse için cenahını hıfz et.   

Ve inanlardan sana uyan kimse için kanadını ger.

 

216- Eğer sana i’syan ederlerse “Ben a’mel ettiklerinizden beriyim” kavlet.   

Eğer sana karşı çıkarlarsa“Ben işlediklerinize karışmam” söyle.

 

217- “Ve Rahim olan A’ziz’e tevekkül et.”  

“Ve Çalıştıran güçlüye yaslan”

 

218-219- O, kıyamın ve sacidlerde tekallübün hininde seni re’yeden kimsedir.

O, duruş ve kapananlar içine dönüş sırasında seni gören kimsedir.

 

220- Alim semi’ olan  O dur

Bilen işiten O dur

 

221- “Şeytanların kimin üzerine tenezzül edeceğini size tenbi edeyim mi?”

“Şeytanların kimin üzerine ineceğini size ileteyim mi?”

 

222- Esim effakin küllünün üzerine tenezzül eder.

Kötü olan uyduranın hepsine iner.

 

223- Sem’e ilka etmektedirler. Onların ekserisi kazibler iken

Onların çoğu yalancılar iken işitmeye atılırlar.

 

224- Ve şai’rler, onlara ğavunlar ittiba’ eder.

Ve ozanlar, onlara kovuzlar uyarlar.

 

225-226- Onların vadinin küllünde heym ettiklerini ve onların fi’l etmediklerini kavl ettiklerini re’y etmedin mi?

Onların koyağın hepsinde kuruntu yaptıklarını ve yapmayacaklarını söylediklerini görmedin mi.

 

227- İman etmiş, salihleri a’mel etmiş, Allah’ı kesiren zikr etmiş ve zulüm olunduktan ba’d intisar etmiş olan kimseler başkadır. Ve zulmedenler hangi münkalibin inkilab edeceğini i’lm edecek.  

İnanmış, uygun olanları işlemiş, Allah’ı çokça anmış ve ezildikten sonra yardım etmiş olan kimseler başkadır. Ve ezenler hangi dönüşüme dönüşeceklerini bilecek.

 

 

AÇIKLAMALAR : Allah insanları kendi iradeleri ile hareket edecek şekilde yaratmıştır. Onlara kitaplarla ve peygamberlerle doğru yolu göstermiştir. Şeytan aracılığı ile de kötü yolları göstermiştir. Ondan sonra insanı kendi iradesi ile baş başa bırakmıştır. Müminlerin görevi sadece anlatmaktır. Asla zorlamamaktır. Yola gelmiyorlar diye de sıkılmamaktır. Bunların hepsi Allah’ın düzeni gereğidir. Surenin girişi bunu anlatmaktadır.

 

Bundan sonra Şuara Suresi Musa (AS)nin görevlendirilmesi hususları anlatılıyor. Musa(AS) Allah(CC)a Ben konuşamıyorum, Haruna irsal et diyor. Görevlendirmeyi kendi aracılığı ile değil, doğrudan yapılmasını talep ediyor. Bu da başbakanların ve bakanların meclisçe görevlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Ama talep Musadan geldiğine göre bugün uygulanan sistem Kuranca da benimsenmiş oluyor. Başka atıyor, meclis kabul ediyor veya red ediyor.

 

Allah “İkiniz gidin” diyor. Görevi ikisine veriyor, fakat tebliği Musa’ya yapıyor. Sorumlu tek kişi oluyor. Musa’nın Sina’dan döndüğünde Harun’u azarlaması buna işaret etmektedir. Musa, Mısır’da adam öldürmüş ve kaçmıştır. Firarda iken kendisine peygamberlik verilmiş ve Firavun’a gönderilmiş, o da korkmadan gitmiştir. Allah’a teslim olmuş ve göreve başlamıştır. Allah da onu korumuştur. Müminler de tebliğ görevini ifa ederken içinde bulundukları ahval ve şeraiti düşünmeyeceklerdir. Firavun bu acayip durumu suçlunun gelip talepte bulunmasını Musa’ya anlatmıştır. Musa “Evet, ben o zaman yaptım, yanlışlıklar içinde idim. Ama şimdi Rabbim görevlendirdi geldim” diyor. “Evet, beni yetiştirdiniz ama İsrail oğullarını kendinize hizmet ettirmeniz karşılığı ben yetiştim. Firavun, Musa’yı dinliyor ve “Alemlerin Rabbi nedir” diye soruyor, “Kimdir” diye sormuyor. Musa’yı muhatap aldığı için 20 yıl gibi uzun bir zaman Musa ile beraber iken kendisi de Firavunluğa devam ediyor.

 

Semavat,arz ve aralarının olanlarının Rabbidir deyince, Firavun çevresine dönüyor, “bakınız ne diyor, duydunuz mu diyor” Musa devam ediyor, onun bu sözlerine cevap vermiyor. “Sizin ve evvelki babalarınız rabbi1 diyor. Konuyu saptırmak isteyenler araya başka şeyler sokarlar. Tebliğci onları duymamazlıktan gelecek ve anlatmaya başladığı konuyu sonuna kadar anlatacaktır. Yine Firavun araya giriyor,” size gelen bu elçi delidir” diyor. Musa yine cevap vermiyor. “Meşriklerin, mağriblerin ve aralarında bulunanların rabbidir” diyor. Bu sefer Firavun Musa’yı tehdit ediyor “benden başka ilah edinirsen seni hapse atarım”diyor.Öldürürüm”demiyor. Fikir suçları demek ki orada da ölüm cezası ile cezalandırılmıyordu. Musa, “alemlerin rabbı nedir” sualinin cevabını tamamlamıştır.  Tehdide karşı, “y22açık delille gelmişsem yine de mi” diyor. Firavun “getir öyleyse” diyor. Sözleri dinlemeye devam ediyor. Mısır’ın binlerce yıl varlığını sürdürmesi, bu tür yönetimin ana kurallarına uymuş olmasındandır. Musa’yı karşısına almazsa, onun sözlerini kendisini değerlendirmez ise fikir baskısını yaparsa,i halkın içine yayılır, sonra, birden patlar. Bu sebeple, köle de olsa suçlu da olsa, bir insan  bir şey söylüyorsa, onu mutlaka dinlemek ve değerlendirmek zorunluluğu vardır. Her insan Allah’a açılmış bir penceredir. Onu muhatap kabul etmemek demek, Allah’ı muhatap kabul etmemek demektir. Çağımızda sermaye yeraltından yönetimi götürmek için, yöneticilerle halk arasına perdeler koymuş, barajlar kurmuş ve insanlık bu sebeple bugünkü sıkıntılara girmiştir.

 

“Asasını koydu ve suğban oldu” Kur’an’da asanın normal bir asa olduğu ifade edilmektedir. Suğban, yılanın bir çeşididir. Yani ayrıntıları ile yılan olduğuna işaret etmektedir. Bu olay, bugün içinde yaşadığımız düzenin kuralları ile açıklamamız mümkün değildir. Çünkü yılan hücrelerden oluşan bir organizmadır. Sopa ise kurumuş,canlılığını kaybetmiş ağaç hücrelerinden oluşmuştur. Mucize, iki türlüdür: Tabii kanunlar içinde ama zaman itibarıyla hesaplanmış bir şekilde birlikte oluşan olaylar mucizedir. Kur’an’ın mucizesi böyledir. Gelecekte veya geçmişte olan olayları, o zaman bilinmeyen tabii ve sosyal kanunları ifade etmektedir. Bu sünnetullaha uygun olarak oluşan mucizedir. Kur’an’dan sonra böyle bir mucize yoktur. Musa’nın sopası ise bu tür olmayan mucizedir. Yirminci yüzyıla kadar böyle bir şeyin olması imkansız kabul ediliyordu. Yani, Allah da bunu yapamaz deniyordu. Tevrat ve Kur’an’da ise, Allah’ın her şeye kadir olduğu ifade edilmektedir.  Yirminci yüzyılda keşfedilen ve deneylerle de te’yid edilen dört ve beş boyutlu uzaylarda imkansız diye bir şey yoktur. Eğer beynimiz bir şey düşünebiliyorsa, o ancak orada var olduğu için düşünebiliyor. Çünkü beynimiz de onun parçasıdır. Allah’ın mucizevi olarak sopayı yılana çevirmesinde akla aykırı bir şey yoktur. Yaşadığımız kainatta benzeri olmaması veya bizim onu görmememiz, onun olmaması demek değildir. Yine, yirminci yüzyılda, bizim bu yaşadığımız geometrinin dışında birçok geometriler nazari olarak üretilebilmiştir. Bununla beraber, sopanın gerçek yılan olması da gerekmez. İnsanlara o yılan olmadan da, yılan olarak gösterilmiş olabilir. O günkü insanların başaramadıkları şeyi başarmış olması, onlar için mucize olacaktır. Mısır uygarlığı, sihre dayanan bir uygarlıktır. Mezopotamya’dan aldığı müsbet ilim bilgilerine dayanarak, halkın yapamayacakları işleri yapıyor ve böylece tanrı ile doğrudan ilişkili olduklarına halkı inandırıyordu.  Siyasi gücü dolayısıyla, sihirbazların yapamayacakları işleri Firavun yapabiliyor ve dolayısıyla tanrıya en yakın o kabul ediliyordu.  Tanrı görülmediğinden, Firavun tanrının oğlu olarak tanrılaştırılmıştı. Musa peygamberin Firavun ve sihirbazlarının yapamayacağı bir mucizeyi göstermesi, Mısır’ın bu anlayışını derinden sarsmıştı. Firavun, bunun bilgin bir sihirbaz olduğunu ifade diyor. Maksadının ülkelerinden çıkarılması olduğunu söylüyor. Bu sihir aldatmacası, sarayda bilinen bir şey olmalıdır ki, Firavun  onlara danışıyor, ne yapalım diye soruyordu. Onlarda çareyi daha güçlü bir sihri yapacak kimseyi bulmakla öneriyorlardı.  Yani, fikrin ancak fikirle yenileceği konusunda ittifak içindeydiler. “Öldürelim, asalım, keselim” demiyorlardı. Kur’an’da  büyük zalim olarak gösterilen firavunun bugünkü firavunlardan daha çok insaflı olduğu anlaşılmaktadır. Bununla beraber, eğer galip gelirlerse sahirlere uyarız önerisini de ekliyorlardı. Yani yenilsek de biz yine Musa’ya uymayacağız demek istiyorlardı. Sahirler toplanınca, Firavunla pazarlığa girişiyorlar. “ücretimiz var mı” diyorlar. Mısır halkının paradan başka inandıkları herhangi bir idealleri olmadıkları anlaşılmaktadır. İnsanlığın bugünde aynı duruma getirildiklerini görmekteyiz.

 

Sopalarını ve iplerini bıraktılar” demek suretiyle, sihrin  göz yanıltma anlamında olduğu ifade edilmiş oluyor, Türkçe’de de büyücüye “göz bağcı” denmektedir.

 

Firavuna yemin ederek yola koyuluyorlar” Bu gün de diktatörlere yemin ediliyor. İlim ne kadar ilerlerse ilerlesin, insandaki şirk ve iman değişmemektedir.

 

Büyücüler Musa’nın mucizesini görünce onun büyü olmadığını anladılar ve teslim oldular. Burada da Mısır’ın alimleri sayılan büyücülerin, bugünkü alimlerden daha insaflı oldukları anlaşılmamaktadır. Mısır’da siyasi baskı vardı. Bugün ise sermaye baskısı vardır. Sermaye baskısı daha güçlü olmalı ki, bugünkü alimler ebkem olmuş. Firavun artık bütün imkanlarını kaybedince, bundan sonra zora başvuruyor. Büyücülere”sizi asacağım,keseceğim” diyor. Mağlup olanların baskıya  başvurdukları görülüyor. Yani baskı yapan haksızdır demektir. Haklı olanın baskıya ihtiyacı yoktur. Karşı fikirleri cezalandıran sistemler yenilmiş ve boğulmaya yaklaşmış demektir. Çağımızda Sovyetler başta olmak üzere, bütün baskıcı rejimler bir bir yok olup gitmektedirler.

 

Mümin olan büyücüler “Bir zararı yok, biz Rabbe gideceğiz ve ilk mümin olmanın da üstünlüğünü taşıyacağız” deyip imanlarında sebat etmişlerdir. Bu kimseler bu olaydan önce ölselerdi kafir mi olacaklardı, cehenneme mi gireceklerdi? O zaman Allah zalim olurdu. Görünüşte inanmak değil, gerçekte inanmak, potansiyel mü’min veya potansiyel kafir olmak önemlidir.

 

Musa İbranileri alarak, geceleyin yola çıkma emrini almıştır.  İbraniler, Mısırlıların işlerini yaparken, kendileri hayvan besliyor ve ek gelir de temin ediyorlardı. Bu yolculuk, o hayvanlarla başlamıştır. Çobanlığın verdiği imkanlarla senelerce çöllerde dolaşabilmişlerdir. İbrahim’in de seyahatleri yine böyle çobanlık sayesinde mümkün olmuştur.

 

Firavun takip etmelerini ve onları yakalamalarını istiyor. Acaba neden takibe gerek görüyor? Gidiyorlarsa gitsinler. Mısır ekonomisi, bu tür köle halklarının çalışmasına dayanıyordu. Mısırlılar daha çok memur tabakasını oluşturuyorlardı.  Bunların gitmesiyle, yalnız bunların yaptığı ekonomik darbe söz konusu olmayacak, diğer köleler de benzer hareketler yapacaklar. Bir de İbraniler Mısırlıları öğrenmişlerdi. Gittikleri yerlere Mısır uygarlıklarını götürür ve onların daha güçlü olmalarını sağlayabilirlerdi. Ama Kur’an diyor ki, “biz onlara bu aklı verdik, gitsinler ve boğulsunlar” diye.

 

İsrail oğullarını onlara varis kıldık” diyor. Onlara varis olmak demek, ille de topraklarını almak demek değildir. Uygarlıkta varis olmak demektir. Nitekim alimlerin de peygamberlerin varisleri olduğu söylenmektedir.  Gerçekten İbraniler, Mezopotamya’dan çivi yazısını biliyorlardı. Mısırda da şekil yazısını öğrenmişlerdi. Sina’yı geçtikten sonra, kendilerine gelen Tevrat’ı yazmak için, harf yazısını kullandılar. Harf yazısı daha önce bulunmuş olsa bile, bunu yaygınlaştıran ve harf yazısı uygarlığını doğuran İbranilerdir. Harf yazısının doğmasıyla, eskiden yalnız din adamlarının ve büyücülerin tekelinde olan yazı ve ilim,  halkın da kolay öğrenmesi sebebiyle, yaygınlaşmış ve halk uygarlıkları gelişmiştir.  Mısır uygarlığının yerini, İbrani uygarlığı almıştır. Bu da yetmemiş, İbrani uygarlığı Anadolu’nun Ege kıyılarında Laik İyon’ya uygarlığını ve onun devamı olan Yunan uygarlığını doğurmuştur. İsrail oğullarından çıkan Hz. İsa Yahudiliği genişletmiş, İnsanlık dini haline getirmiştir. Bunu benimseyen Roma ve Bizans, Mısır uygarlığını kökünden silmiş ve Tevrat uygarlığını, topraklarına da varis kılmıştır. İbrahim’in diğer oğlundan gelmiş bulunan Muhammed’e gelen Kur’an, İbrani uygarlığı ile, Hıristiyanlığın Te’lifi demek olan ve en mükemmel şeklini alan Kur’an Uygarlığı, Mısır’da halen devam etmektedir. Böylece, Kur’an, bu olayları bu ayetle ifade etmiş bulunuyor.

 

Şimdi, Süveyş kanalının bulunduğu yere geldiklerinde, Firavun arkalarından yetişmiştir. “Asanla bahrı darb et” sözü ile yine, sünnetullaha  aykırı bir ifade görülmektedir. Değneğin yılan olması bir mucize olduğu için, onun yerine, bugün Kur’an ve ilim ikame edildiği için, Te’vil edilmeden kabul edilebilir. Ama, sopa ile denizi yarıp geçmiş olmasını kabul ettiğimiz takdirde, Allah’ın onlara, diğer insanlara yapmadığı farklı bir muamele yaptığını kabul etmek durumunda kalırız ki, bu bizi ümitsizliğe götürür. Çünkü bizim elimizde başka bir asa yoktur.  Bu sebepledir ki,biz burada denizin yarılmasını, gelgit olayları ve rüzgar etkileri olarak açıklamak durumundayız. Esasen Tevrat’ta da böyle bir açıklama vardır. Burada mucize, Allah’ın zamanı o şekilde ayarlamasıdır. Mısır’dan öyle kalkıyorlar ki, ikisi denizin açıldığı zaman oraya geliyorlar, biri geçiyor, diğeri ise boğuluyor. Bu ayarlamalar olmazsa ya geçemeyecek, ya da diğeri de boğulmayacaktır. Bu tür olaylarla kendi hayatımızda da birçok zamanlarda karşılaşırız ve bu tür Allah’ın yardımı, günümüzde de devam etmektedir.

 

Bunda bir ayet vardır” ifadesi ile tarihte cereyan eden bu olayın gelecekteki araştırmalarla daha açık bir şekilde anlaşılacağına işaret edilmektedir. Ama “ekserisi yine inanmayacaklardır” demektedir. Potansiyel imanı olmayanlar, ne kadar delil görürlerse görsünler, iman etmezler.

 

Bu surede Musa (AS) anlatıldıktan sonra İbrahim (AS) anlatılmaktadır(69). Musa Mezopotamya Uygarlığı ile Mısır Uygarlığı’nın telif edilerek yenilenmiş ileri bir uygarlıktır. İbrahim Peygambere va’d edilmiş, o va’din sonucunda İbrani Uygarlığı doğmuştur. Gerisin geriye gidilerek anlatılmaktadır.

 

“(76)Akdem ebileriniz” tabiri ile Mezopotamya Uygarlığı’nın Nuh’tan önce başladığına işaret edilmektedir. Nuh(AS), ekonomik bakımdan uygarlaşmaya başlamış ama sosyal bakımdan bu uygarlığa uyamamış bir topluluğa gelmiştir. Bugünkü sanayileşmeye başlayan Batı toplumu buna benzemektedir. Sanayide çok ileri gitmiş ama sosyal düzen itibariyle çok geri kalmıştır. Bu benzerliğe dayanarak Batı toplumunu, bu arada bütün insanlığı sosyal bir tufanı beklemekte olduğunu söyleyebiliriz.

 

Ahirler içinde sıdkın lisanını bana ca’l et(84)” ayetinde yer alan “sıdkın lisanı”ndan murad kendi sözlerinin doğru olarak intikal etmiş olmasını istemektedir. Tarihte topluluklar söylenenleri zamanla değiştirerek bambaşka bir şeyi geçmiştekilere söyletirler.

 

Babamı mağfiret et(86)” duası ile babasının imana gelmesini istemektedir. “Ba’s olunacağı gün beni mahzun etme(87)” diyerek babasını çok sevdiğini ifade etmektedir. “Ama o gün kalbi selimden başkasına mal ve evlad menfaa’t vermez(88,89)” sözü ile duasının dünyada islah olmasını istediği anlaşılmaktadır.   

 

Oraya onlar ğaviler ve iblisin cünudu birlikte pişirileceklerdir(95)” denmektedir. Bununla İbrahim’in kavminin ğavi olmadığı anlaşılıyor. Puta tapıyorlar ama ğey etmiyorlar. “İblisin cünudu” tabiri ile cinlerden olan şeytanlar kastedilmiyorsa insanlardan olan cünudunu anlayabilir ve cehennemde bu üç grubun bir arada bulanacağını söyleyebiliriz. Cinden olan şeytanlar kastediliyor ise cehennemde de şeytanlarla bir arada olunacağı anlaşılır. Cehennem mecazi mana kazanır.

 

İbrahim’in kıssasından sonra daha geriye gidilerek Nuh’un kıssası anlatılmaktadır. “Kardeşleri Nuh” denmektedir. Bu ifade küfrün karabet hukukunu ortadan kaldırmadığını göstermektedir. Dinleri ne olursa olsun aynı düzen içinde yaşayanlar insanlık hukukundan eşit şekilde yararlanırlar.

 

Allah ittika ediniz ve bana itaa’t ediniz(108)” ayetinde Allah şeria’tı resulde yönetimi ifade eder. Resule şeria’t içinde itaa’t edilir. Yöneticilerin cezalandırma yetkileri yoktur. Barış zamanlarında itaa’t etmesi gereken yerlerde itaa’t etmeyeni tecziye ilkesi hakemlere aittir.

 

Ben sizden ücret istemiyorum(109)” sözü ile yöneticilerin hizmet verdikleri kimselerden ücret alma hakları yoktur. Ücretlerini, hizmet verdikleri ortaklık paylarından alırlar. Halka hizmeti bedava, işletmelere ise zekat karşılığı yaparlar.  

 

Sana en reziller tabi’ oluyor, biz sana nasıl inanalım?(111)” diyorlar. Rezil demek, bir iş yapamayacak kadar yaşlanmış başkalarına muhtaç olan kimse demektir. Toplulukta helal haram dinlemeyen açık gözler servet ve mevki edinmekte, bunları yapamayanları da aşağı sınıftan görmektedirler. Tarihte hep bu sınıf çatışmaları olmuştur. Marx’ın Rusya ihtilali bu sınıflaşmayı kaldırmayı hedeflemişti. Komünistler iktidar olunca en büyük sınıflaşmayı komünist partisi oluşturmuştur. Nuh, cevabında “Ben onların ne yaptıklarını bilmiyorum, onlara hesap sormak Rabbime aitti, ben müminleri tard edemem, ben sadece uyarıcıyım(112-115)” demiştir. Burada yöneticilerin halkı sınıflara ayırma yetkisi olmadığı açıkça ifade edilmektedir. Nuh kavminde de sınıflaşma olduğu belirtilmektedir.

 

Onu ve beraberinde olanları kurtardık, diğerleri ğark ettik(119-120)” denmektedir. Nuh peygamberin kendi kavmine gönderildiği ve kendi kavminin helak olduğu ifade edilmektedir. Nuh Tufanı yeryüzünü kaplamamıştır, sadece Aşağı Mezopotamya’yı kaplamıştır.

 

Nuh’tan sonra Mezopotamya’da Akadlar gelmiştir. Kur’an’da “A’d” olarak geçmektedir. Bunların özellikleri tapınaklar yapmalarıdır. Sümerlerde sosyal fonksiyonu olan ma’betler yapılmıştır. Akadlarda ise zenginleşmiş olan üst sınıf fonksiyonu olmayan gösteriş için yapılar yapmış, mezarlar meydana getirmişlerdir. Şatafatlı mezarların kendilerini yaşatacaklarını sanmışlardır.

 

Ri’ ve mesani’ (129)” bunları ifade etmektedir.

 

“Bu evvelkilerin hulukudur(137).” Buradaki “huluk” böyle söylemeleri eskilerin huyudur, anlamına geldiği gibi “bunlar eskilerin uydurdukları şeyler” anlamına da gelir.

 

Semud kavmi A’d’dan sonra gelen ikinci Sümer kavmidir. Bunların dağlarda evler oydukları anlatılmaktadır. Semud’dan sonra Lut kavmi gelmiştir. Bunlar Babil Uygarlığının kavmidir. Lut’tan sonra Şua’yb gelmiştir. Bunlar Mezopotamya’da Babillilerden sonra gelen Asurlular veya onların Batı’daki çağdaşı Likyalılar veya Doğu’daki çağdaşları Medler veya bunların hepsini içine alan bir topluluk ifade edilmiş olur. Mezopotamya’nın son uygarlıklarını temsil eden bunlar ölçüde ve tartıda hile yapmaktadırlar. Yaşlanmış topluluklar israfa giderler, gelirleri giderlerini karşılamayınca hileye başvururlar.

 

Evvel cibilleti(184)” tabiri ile geçmiş uygarlığın toplulukları kastedilmektedir. “Cibille” cibal, dağ grupları demektir. A’lem bir dağdır, revasiye dağlar silsilesidir, cebel ise bir arada yükselmiş dağlardır. Aynı yerde aynı toplulukların devamı bir çok devletlerin gelip geçtiği topluluğa “cibille”, aynı uygarlığın değişik yerlerdeki devamı olarak oluşmuş topluluklara da millet denir.

 

Zülle yevmi(189)” tabiri ile “sıkıcı gün” ifade edilmektedir. Gökte bulut olur ama bu bulut güneşin ışınlarını dağıtır, yeryüzüne ısı olarak indirir. Bulutun kendisi dışarıya gidecek olan ısıya cam görevi görür ve yer hamamın ısınması gibi ısınır. İşte o buluta zille denir.  

 

Onunla emin ruh kalbine nüzul etti(193).” Kur’an’ı getiren melek burada ruh olarak isimlendirilmektedir. Emin, güvenilir sıfatı ile kullanılmaktadır. Ruhların da hata yapabileceklerini, ancak bu  görevli ruhun bundan korunduğunu ifade etmektedir. “Kalbine nüzul etti” denmesi ile, kulağına değil de, beynine hitap ettiğini vurgulamaktadır.

 

“Mubin Arabi Lisan ile” denmektedir. Arapçanın özelliğini mubin olarak ifade ediyor. İlim ve fıkıh dili olarak Kur’an Arapçası ile bütün konuları  ifade edebilme gücü Arapça’nın özelliğidir. Çobanlık döneminde olan Arapların kullandığı ve Kur’an’da 1500 civarında kökten oluşmuş bir dil h,içbir takıntı yapmadan yeni köklere ihtiyaç duyulmadan yeni kurallar icat edilmeden günümüze kadar bütün uygarlıkları ifade etmiştir. Bu gün de büyük bir dil olma özelliğini korumaktadır. Mubin Arapça olmuştur. O evvelkilerin zuburunda vardır. “İsrailin ulemasının onu bilmesi yetmiyor mu, bazı acemlere indirseydik o da onlara okusaydı onlar ona iman etmezlerdi”. Kur’an’ın Arapça indirilişine iki sebep gösterilmektedir. Biri Arapçanın üstün dil olmasına işaret etmekte, diğeri de bir dilde inecekti. İnsanlığa tek dille şinmesi gerekiyordu. Arapça seçilmiştir. Uygarların dili olmadığı halde uygarlığı ifade edebilmiştir. Başı başına bu bir mucizedir. “Münziri olmayan hiçbir karyeyi helak etmiş değiliz. Demekle her toplulukta onları uyaran kimselerin bulunduğunu ve bulunacağını ifade etmektedir. “Kur’an’ın şeytan indirmemiştir. “İndirmesi uygun değildir., Güçleri de yetmez” denmekle kötü kimselerin iyi bir düzenle gelemeyeceklerini zaten gelmek de istemeyeceklerini ifade etmektedir. Çağımızda bunun en açık örneği Marx ve Sosyalistlerdir. “Onlar sem’den mazuldurlar” sözü ile içtihat ve icmalarını Kur’an’dan istidlal edemeyeceklerini anlatmış oluyor. “En yakın aşiretini inzar et” sözü ile müminlerin yakınları ile tebliğe başlamaları gerekmektedir. BU aşiret beş vakit namazı kılmaya başlayan topluluklardır. Canlıların nasıl temeli hücre ise topluluklarında hücresi aşirettir. Aşiretler oluşmadan topluluklar oluşamaz. Canlının genetik değişmesi ilk hücrede başlar. Topulukların da yeni yapıları aşirette başlar. “Müminlerden sana tabi olanlara cenahını hifd et” isyan edenlere ben uzağım emirleri ile aşirette namaz kılmaya başlayanlarla her türlü sabrı göster. Dinlemeyenlerle de ilgilenme emrini vermiş olmaktadır. Beş vakit namaz kılanların aşiret olduğuna delalet bundan sonraki ayettir. “Senin kıyam ettiğini ve sacitler içinde takallüb ettiğini görmektedir ifadesi ile mümin aşiret olmanın yolunu günlük namaz teşkil etmektedir. Böyle yapanlara şeytanın tenezzül edemeyeceğini ifade etmekte şeytanlar “esiim effak kimselere tenezzül ederler, semi ilka ederler, ekserisi de kaziptir” Yani çoğu yalancı olup şeytana kulak verenlere şeytan etki eder anlamındadır. Şeytanlardan sonra şairlerden bahsetmektedir. O zamanki inanca göre de insanları etkileyen ya cin çarpmışları yani şeytana kapılmışları veya şair olanlardır. Kur’an bu iki grubu anlatmaktadır. Yani insanları kötülüğe götüren iki grubu anlatmaktadır. Bunlardan bir grubu şeytanlar grubudur. Bunlar fikir ve uydurmalarla insanları etki altına alan kimselerdir. Diğeri de şairlerdir. Bunlar sanatları ile etki altına alırlar. “Şairlere ğaviler tabi olur.” Ğavi düşkün demektir. İnsanlar çıkış yollarını bulamayınca her çareye baş vurmaktadırlar. Kolay çıkış yolu aramaktadırlar. Üfürükçülük,  siyaset bu tür kolay yollardır. Şairlerin vadilerde vehmettiklerini görmüyorlar mı diyor”

insanlar dışarıdan aldıkları etkilerle beyinlerinde bir dünya oluştururlar. Bu oluşturdukları dünya ile dış dünya paralellik gösterirse buna hakikat deniyor. Ama dışarı ile uyumluluk göstermiyorsa yani çizilen harita ile coğrafya uymuyorsa buna hayal diyoruz. Hayalin bir kısmı insanlar tarafından gerçekleştirilebilir, bir kısmı ise gerçekleştirilemez veya gerçekleştirilmesi istenmez. Buna “vehm” denir. Kur’an’da “heym” olarak yer almıştır. Şairlerin ürettikleri sanatta gerçekleştirme kaygısı yoktur. Düşünme ve duymak onlar için yeterlidir. Bunun ifade etmek için de “Onlar yapmayacakları şeyleri söylerler” diyor. İşte böyle hayal peşine koşan kimseler uçuruma doğru gitmektedirler. Bunları dinlemek ve sanatlarından etkilenmek zararsız olabilir ama bunların peşine düşme ise helaka neden olur.

 

Peygamberler gerçekleşebilecek şeyleri insanlardan istemişler ve görünüşte imkansız gibi olan şeyleri gerçekleştirmişlerdir. Şeytanlara bir istisna yapmadığı halde şairlere bir istisna yapmıştır. Yani sanatçıları iki gruba ayırmıştır. Bir grubunu şeytanlar gibi müzir saymış, diğer grubu ise iyi olarak istisna etmiştir. Bunların iman ettiklerini ve salihleri amel ettiklerini, çokça Allah’ı zikr ettiklerini ve zulme uğradıktan sonra da cihad yaparak zulmü def ettiklerini anlatmaktadır.

 

Zulm etmiş olanlar nereye döneceklerini yakında bilecekler” sözü ile küfrün ve şirkin kaynağının zulüm olduğunu anlatmaktadır.   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


AKEVLER KUR'AN MEÂLİ
1-FATİHA SURESİ-1-
6342 Okunma
2-bakara suresi-meal yok-tefsirden çıkıyor
3957 Okunma
3-ali imran-meal yok-tefsirden çıkacak
1988 Okunma
4-nisa suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
3016 Okunma
5-maide suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2445 Okunma
6-enam suresi-meal yok-tefsir yok-123teberrük
2819 Okunma
7-araf suresi-meal yok-tefsirden çıkacak
2055 Okunma
8-ENFAL SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2068 Okunma
9-TEVBE SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK- TEBERRÜK
2479 Okunma
10-YUNUS SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
1960 Okunma
11-HUD SURESİ-MEAL YOK-TEFSİR YOK-TEBERRÜK
2217 Okunma
12-YUSUF SURESİ-MEAL YOK-TEFSİRDEN ÇIKACAK
2340 Okunma
13-rad suresi meali
2521 Okunma
14-İBRAHİM SURESİ MEALİ
2205 Okunma
15-hicr suresi meali
2584 Okunma
16-nahl suresi meali
3308 Okunma
17-İSRA SURESİ MEALİ
3223 Okunma
18-KEHF SURESİ MEALİ
3247 Okunma
19-meryem suresi- meal yok-tefsir yok-teberrük
2138 Okunma
20-taha suresi meali
3364 Okunma
21-ENBİYA SURESİ MEALİ
3178 Okunma
22-hacc suresi meali
2656 Okunma
23-MÜ'MİN'UN SURESİ MEALİ
2718 Okunma
24-nur suresi meali
3060 Okunma
25-furkan suresi meali
2535 Okunma
26-ŞUARA SURESİ MEALİ
2988 Okunma
27-neml suresi meali
3242 Okunma
28-kasas suresi meali
2656 Okunma
29-ankebut suresi meali
2756 Okunma
30-rum suresi meali
2478 Okunma
31-LOKMAN SURESİ MEALİ
2556 Okunma
32-SECDE SURESİ MEALİ
2169 Okunma
33-AHZAB SURESİ MEALİ
2547 Okunma
34-SEBE SURESİ MEALİ
2917 Okunma
35-FATIR SURESİ MEALİ
2675 Okunma
36-YASİN SURESİ MEALİ
3742 Okunma
37-SAFFAT SURESİ MEALİ
3624 Okunma
38-SAD SURESİ MEALİ
2923 Okunma
39-ZÜMER SURESİ meal tefsir yok TEBERRÜK
3281 Okunma
40-MÜ'MİN SURESİ MEAL TEFSİR YOK teberrük
2857 Okunma
41-fussilet suresi meali
2568 Okunma
42-şura suresi meali
2219 Okunma
43-zuhruf suresi meali
2727 Okunma
44-DUHAN SURESİ MEALİ
2750 Okunma
45-CASİYE SURESİ MEALİ
2015 Okunma
46-AHKAF SURESİ MEALİ
2484 Okunma
47-MUHAMMED SURESİ MEALİ
2411 Okunma
48-FETİH SURESİ MEALİ
2591 Okunma
49-HUCURAT SURESİ MEALİ
2725 Okunma
50-KAF SURESİ MEALİ
2999 Okunma
51-ZARİYAT SURESİ MEALİ
2913 Okunma
52-TUR SURESİ TEFSİR MEAL YOK teberrük
2162 Okunma
53-necm suresi tefsir ve meal yok teberrük
2115 Okunma
54-KAMER SURESİ TEFSİ MEAL YOK teberrük
2734 Okunma
55-RAHMAN SURESİ MEALİ
3523 Okunma
56-VAKIA SURESİ MEALİ
3460 Okunma
57-HADİD SURESİ MEALİ
2671 Okunma
58-MÜCADELE SURESİ MEALİ
2481 Okunma
59-HAŞR SURESİ MEALİ
2447 Okunma
60-MÜMTEHİNE SURESİ MEALİ
2088 Okunma
61-SAF SURESİ MEALİ
2293 Okunma
62-CUMA SURESİ MEALİ
2537 Okunma
63-MÜNAFİKUN SURESİ MEALİ
2203 Okunma
64-TEGABUN SURESİ MEALİ
2282 Okunma
65-TALAK SURESİ MEALİ
2379 Okunma
66-TAHRİM SURESİ MEALİ
2447 Okunma
67-MÜLK SURESİ MEALİ
2964 Okunma
68-KALEM suresi MEALi
3074 Okunma
69-HAKKA SURESİ MEALİ
2648 Okunma
70-MEARİC SURESİ MEALİ
2625 Okunma
71-NUH SURESİ MEALİ
2496 Okunma
72-CİN SURESİ MEALİ
3125 Okunma
73-MÜZZEMMİL SURESİ MEALİ
3395 Okunma
74-MÜDDESSİR SURESİ MEALİ
3477 Okunma
75-KIYAMET SURESİ MEALİ
2731 Okunma
76-İNSAN SURESİ MEALİ
3265 Okunma
77-MÜRSELAT SURESİ MEALİ
2415 Okunma
78-NEBE SURESİ MEALİ
2953 Okunma
79-NAZİAT SURESİ MEALİ
2667 Okunma
80-ABESE SURESİ MEALİ
2922 Okunma
81-TEKVİR SURESİ MEALİ
2684 Okunma
82-İNFİTAR SURESİ MEALİ
2660 Okunma
83-MUTAFFİFİN SURESİ MEALİ
3067 Okunma
84-İNŞİKAK SURESİ MEALİ
2498 Okunma
85-BÜRUC SURESİ MEALİ
2063 Okunma
86-TARIK SURESİ MEALİ
2464 Okunma
87-A'LA SURESİ MEALİ
2751 Okunma
88-ĞAŞİYE SURESİ MEALİ
2750 Okunma
89-FECR SURESİ MEALİ
2659 Okunma
90-BELED SURESİ MEALİ
2360 Okunma
91-ŞEMS SURESİ MEALİ
3074 Okunma
92-LEYL SURESİ MEALİ
2912 Okunma
93-DUHA SURESİ MEALİ
2569 Okunma
94-İNŞİRAH SURESİ MEALİ
2751 Okunma
95-TİN SURESİ MEALİ
3019 Okunma
96-A'LAK SURESİ MEALİ
3295 Okunma
97-KADR SURESİ MEALİ
3382 Okunma
98-BEYYİNE SURESİ MEALİ
2710 Okunma
99-ZİLZAL SURES MEAL TEFSİRYOK teberrük
1841 Okunma
100-adiyat suresi meali
2398 Okunma
101-karia suresi meali
3221 Okunma
102-TEKASÜR SURESİ MEALİ
3233 Okunma
103-ASR SURESİ MEALİ
2354 Okunma
104-HÜMEZE SURESİ MEALİ
3254 Okunma
105-FİL SURESİ MEALİ
4413 Okunma
106-KUREYŞ SURESİ MEALİ
2521 Okunma
107-MAUN SURESİ MEALİ
2737 Okunma
108-KEVSER SURESİ MEALİ
4107 Okunma
109-KAFİRUN SURESİ MEALİ
2780 Okunma
110-NASR SURESİ MEALİ
3281 Okunma
111-TEBBET SURESİ MEALİ
3913 Okunma
112-İHLAS SURESİ MEALİ
3099 Okunma
113-FELAK SURESİ MEALİ
2335 Okunma
114-NAS SURESİ MEALİ
2651 Okunma
115-KURAN KÖK HARFLER LÜGATI-LATİN HARFLERİYLE
37566 Okunma

© 2024 - Akevler