Adil Düzenin İç Yüzü-Necmettin Erbakan ve 30 yılın muhasebesi
Süleyman Karagülle
1990 1.Baskı
1808 Okunma
1.tekide cevaba cevap-1;Karagülle karambole düşüyor

Not supported field expression! - NİSAN 2006

Yazar Milli Çözüm Araştırma Ekibi   

 

KARAGÜLLE KARAMBOLE DÜŞÜYOR.

Keşke Üstat Karagülle, sadece ilmi çalışmalar üzerinde yoğunlaşsa, siyasette ise haklı ve hayırlı olan ve tüm şeytani güçlerce hedef alınan tarafta yerini alsa ve sorumluluklarını kuşansa...

Nefsi hesaplara, siyasi fesatlıklara hiç tenezzül buyurmasa... Ve hele güçlü bulduğu ve destek umduğu, şaibeli ve kirli ilişkili her partiye ve harekete yanaşmak ve yağçılık yapmak durumunui kendi onuruna yakışır bulmasa...

Biz her şeye rağmen O'nun doğru ve değerli görüş ve girişimlerine sahip çıkıp yararlanmaya; ama haksız ve dayanaksız sataşma ve safsatalarına ise karşı çıkıp uyarmaya devam edeceğiz. "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan" durumuna düşmeyeceğiz.

 

Süleyman Karagülle'nin birkaç ay önce elimize geçer geçmez; hakaret ve isnatlarına hemen cevap verdiğimiz ve en azından Hocamızdan ve camiamızdan özür dilemesini beklediğimiz "iftira namesi" yle ilgili uyarılarımıza karşılık yazdıkları bizleri şaşırtmadı. Bildiğimiz alışkanlığını tekrarlamış ve kendisine yakışanı yapmış.

Erbakan Hocaya yönelik yalan ve yakıştırmalarına dair tek kelime yazmamış...

"Ben haklıyım" demekten sakınmış, ancak hatasını kabule de yanaşmamış. Ama suçüstü yakalanmanın telaşına kapılmış."Herkese tepeden bakıp hakaret etmeyi, buna rağmen mutlaka hürmet ve rağbet görmeyi kendilerinin tabii bir hakkı gibi görme" psikolojisinden bir türlü kurtulamamış... Bir insanın kendi haklarını bildiği kadar, sorumluluklarını ve haddini de bilmesi gerektiğini hala kavrayamamış...

Hem "Adil Düzeni Erbakan dünyaya anlattı ve tanıttı" diyeceksin. Hem ondan öğrenen ve Adil düzen kitabını derleyen Ahmet Akgül'e beni kaynak göstermemiş diyeceksin (ki tam aksine dip notlarda yer verilmiş)... Hem "oradan (Milli Görüş davasından) çıkanlar (AKP) şimdi anayasa ekseriyetine sahiptir. Ve ne var ki içi boşaltılmış ve Adil düzen sözüne karşı tavır almıştır" diyeceksin. Hem Milli Çözümü AKP tahribatlarına karşı çıktığı ve toplumu uyardığı için fitne çıkarmak ve Müslümanların arasını bozmakla suçlayacak, daha doğrusu saçmalayacaksın. O halde baş katibin R. Nuri Erol'un AKP'ye yönelen ve yüklenen yazılarını da bir "nifak" hareketi saymalısın...!

Erbakan Hocayı hedef alan hakaret dolu iftiralarınızı, asılsız isnatlarınızı ve suizanlarınızı içeren kitabınızla ilgili yalanlarınıza ve yamukluklarınıza verdiğimiz cevaplarla ilgili tek bir kelime söylemediğiniz gibi, en azından Hocamızdan ve camiamızdan özür dileme olgunluğunu da gösterememişsiniz. Sadece, "10 sene evvel yazılmış yazıları ortaya koyup" sizinle Erbakan ve tüm Müslümanlar arasına "nifak" soktuğumuzu ileri sürmekle yetinmişsiniz..! Allah aşkına bir mümine; hem de tüm Masonik güçlerin ve münafık çevrelerin kırk yıldır hedef aldığı bir lider şahsiyete, Şeytanın bile yüzünü kızartacak iddiaları içeren kitabı "10 sene evvel yazmış" olmanız, sizi mazur ve masum gösterecek bir gerekçemidir? Böylesi hakaret ve iftiralar için de "müruru zaman" kaidesi geçerlimidir? Çıbanlarınızın deşilmesi nasıl da sizi tedirgin etmektedir.

Erbakan hocaya yönelik: değil dostluğa, hatta düşmanlığa bile yakışmayan, Müslüman ilim adamlığına değil, marazlı bir muhalefet mantığına bile sığmayan iftira ve isnatları kitap halinde yazmak "nifak" olmuyor; ama bu hezeyan ve hakaretlere cevap vermek ve çirkefliğini göstermek "nifak" sayılıyor, öyle mi?

"Kağıdı ile biçimi ile hatta içeriği ile kendisini okutan bir dergi" diye itiraf ve iltifat ettiğiniz Milli Çözüm'ün hiçbir çözüm önermediğini söylemişsiniz. Milli Çözüm; ekonomik ve hukuki çözümleri değil (çünkü bunlar Erbakan'ın dünyaya anlattığı Adil Düzen projelerinde zaten var) bu ilmi, insani ve İslam'i projeleri uygulamanın asıl engeli olan siyasi tıkanıklık ve münafıklıkların çözüm ve çareleri üzerinde yoğunlaşmış vaziyettedir. İlmi konularda üstat olan ve tarafımızdan bu yönüyle takdirle anılan Sn. Süleyman Karagülle'nin, siyasi şuur ve sorumluluk bakımından, bir orta mektep talebesi seviyesinde bile bulunmaması hayret vericidir. Belki de siyasi ferasette ve sosyal (insani) münasebetlerde bu denli geri bulunması yüzündendir ki; bazı konularda teorik olarak önemli projeler ortaya koymasına rağmen, bugüne kadar pratikte, hemen hiçbir girişiminde elle tutulur bir sonuca erişememiştir. Bizimle ilgili bu son yazısında hala "Erbakan ayrımcılık yapıyor... O'na hep önerdim artık bir partini yanın da yer alma, partiler üstü ol kurumlar üstü ol... Bana göre hala hata ediyor" şeklindeki tespit ve teklifleriyle; Siyonist güçlerin ve yerli iş birlikçilerin aynı yöndeki teşebbüs ve temennilerinin tıpa tıp uyuşması, bunların siyaset ve feraset ayarının en açık göstergesidir. "Milli Görüşçüler iktidar oldular (olduk diyemiyor, kendisini Milli Görüşçü saymıyor ve sevinmiyor) 200 milyon dolar verip faizli banka kurdular. Ama beş milyon dolar vererek Adil Düzeni kurdurmadılar. Sonrada yıkılıp gittiler. Suçu da Ak partililere yüklediler."[1]  Sözleriyle, Milli Görüşle ilgili gafleti ve gizli nefretiyle birlikte; Siyonist dünya sisteminin çökertilip, Adil düzenin gerçekleştirilmesi için hangi şartların oluşturulması ve hangi şeytanların saf dışı bırakılması gerektiği konusundaki cehaletinide ortaya koyan Süleyman Karagülle ve katibi "İran'ın nükleer faaliyetlerden vazgeçmesini, İslam'ın sadece kılıçla savaşmayı emrettiğini" ileri sürecek kadar beynin sahibidir..!Not supported field expression! "Onlara (düşmanlara) karşı gücümüzün sonuna kadar (çalışarak her türlü) kuvvet hazırlayın."[3] Ayetleri ve "kuvvet, atmaktır" hadisleri, acaba bu zatlara göre, sadece at ve ok anlamına mı gelmektedir? Bu mantıkla mı, ayette emredilen "Allah'ın düşmanını ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında Allah'ın bilip sizin sezemediğiniz (gizli) düşmanlarınızı korkutup caydırasınız" hükmü ve hedefi gerçekleşecektir? Bize Karagülle'leri gösteren Allah'a şükrediyoruz. Çünkü bunlara bakarak, Erbakan Hocamızın farkını, faziletini ve ferasetini daha iyi anlıyoruz.

Ahmet Akgül hocamızın, özellikle Erbakan hocamızın seminer ve broşürlerinden öğrenip derlediği, ama pek çok yerde sizi de kaynak gösterdiği, Adil düzen çalışmalarınızda eksik bıraktığınız ve farkına varmadığınız konularda da çözümlerin üretildiği ve herkesten önce sizin okumanız ve yararlanmanız gerektiği "Adil Düzen ve yeni bir dünya" kitabı elimizde kalmadığından hazırlanan 4. baskının bir nüshasını da gönderiyoruz.

Milli Çözümün "Ak partinin iktidarını başarısız kılmak" üzere birileri tarafından finanse edildiği iddiaları da, zatınızın sadece suizanna dayalı "dolaylı iftira" larının yeni bir örneğidir. İspat, iddia edene düşmektedir... İspatlayaman ise müfteri ve müfsit durumuna düşecektir.

"Onlar, ancak zanna uyarlar. Ve onlar sadece' tahmin ve tahayyülle yalan söyleyip' dururlar."[4] "...Ne oluyor size? Nasıl böyle (kafadan ve nefsu hevadan) hükmediyorsunuz?

"Onların çoğu zan'dan başkasına tabi olmaz. Halbuki gerçekten zan ise, haktan hiçbir şey sağlayamaz."[5] gibi ayetler bu tiplerin tiyniyetini haber vermektedir.

Bunlara Hz.Mevlana'nın şu misalini hatırlatarak bitirelim; "güllere bakmak ve koklamak aşkına has bahçeye uçuşan bülbülleri gören bazı "bön"ler; "bunlar otlamak için gülistana giriyor! Derlerse, buna şaşmamalıdır. Çünkü onların bundan başka şeylere akılları yatmamaktadır'.    

Keşke Üstat Karagülle, sadece ilmi çalışmalar üzerinde yoğunlaşsa, siyasette ise haklı ve hayırlı olan ve tüm şeytani güçlerce hedef alınan tarafta yerini alsa ve sorumluluklarını kuşansa...

Nefsi hesaplara, siyasi fesatlıklara hiç tenezzül buyurmasa... Ve hele güçlü bulduğu ve destek umduğu, şaibeli ve kirli ilişkili her partiye ve harekete yanaşmak ve yağçılık yapmak durumunui kendi onuruna yakışır bulmasa...

Biz her şeye rağmen O'nun doğru ve değerli görüş ve girişimlerine sahip çıkıp yararlanmaya; ama haksız ve dayanaksız sataşma ve safsatalarına ise karşı çıkıp uyarmaya devam edeceğiz. "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan" durumuna düşmeyeceğiz.

Bir insanın bazı yanlış ve zararlı yönleri yüzünden Onun doğru, hayırlı ve başarılı yönlerini de yok saymak ve yararlanmamak: Hem O'nun kabiliyet ve marifetlerini israftır, hemde insafsızlıktır.

 

 

 

[1] Bak.seminer:No:346

[2] Bak:11 şubat 2006 / Milli Gazete / Sf:8. / İran ve Türkiye ne yapmalı?

[3] Enfal:60

[4] En'am:116

[5] Yunus:35-36