KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-382 semner İstanbul, 11 Kasım 2006
(Kur’an’ın çağımıza göre yorumuna bir örnek.)
KUR’AN CANLIDIR
Kur’an sadece bir kitap değildir, aynı zamanda canlı insan gibidir. İnsanların sorduklarına cevap verir ve tarihi olayları değil, günlük olayları da anlatır.
Bir örnek olmak üzere Tebbet Sûresi’ni ele alalım.
Metin anlamı:
1. Leheb babanın elleri tebab oldu, kendisi de tebab oldu. 2. Malları ve kesb ettikleri onu iğna edemedi. 3. Yakında lehebli nara sılıy edecektir. 4. Mer’esi de hatab hamalı olarak. 5. Fiy cidiha hablün min mesed.
Öztrükçe olarak anlamı:
1. Alev babanın elleri kurudu, kendisi de kurudu. 2. Yakında alevli ateşte pişecek. 4. Karısı da odun taşıyıcısı olarak. 5. Koynunda iplikten bir ip ile.
Bu âyetler, Kur’an indiği zaman, Ebu Leheb olarak Hazreti Muhammed aleyhisselâmın amcası anlaşıldı. Diğer cümleler onun fesadı olarak yorumlandı.
Bugün ise bizim böyle anlamamız gramer kurallarına aykırıdır.
Şöyle ki;
a) Burada leheb, eb, yedler nekiredir. Halbuki amca marife idi.
b) Alevli silahlar zamanımızda kullanılmıştır. O zaman alevli silah yoktur. Sadece fitneye leheb demek uzak benzetmedir.
c) Amcanın elleri kurumamıştır. Kendisi de kuruyarak ölmemiştir.
d) Kurudu diyor yani yakında ateşte pişirilecektir demektir. Onu da alevli olarak söylüyor. Buna göre amcası yakılarak yok edilmeliydi. Oysa böyle bir şey olmamıştır.
Görülüyor ki, bugünkü bilgilerimizle bizim Tebbet Sûresi’ni o zaman anlayanlar gibi anlamamız mümkün değildir. Dil kurallarına ve vakıalara aykırıdır.
Biz ise bu sûreyi bugün şöyle anlıyoruz.
LEHEB: Ateşli silahlardır. Yeryüzündeki savaşlar ve terör onları ifade eder. Yani, dünyada savaşlar ve terör olayları (PKK gibi) leheb ile ifade edilmiş, yani alevle ifade edilmiştir. Çünkü silahlıdırlar. Ateşli silahlara mâliktirler.
YEDÂ: İki el, mafya ve CIA’dır. Yeryüzünde savaş fitnesini çıkaran bu iki güçtür. Silahlı güçtür. Biri savaşları daha çok alevlendirir, diğeri ise terör olaylarını alevlendirir. Yeryüzünde bu iki silahlı yeraltı gücü dünyayı savaş ve terör alevinde boğmaktadırlar.
EBÎ: Baba tekdir. Yani, mafyanın da CIA’nın da örgütleyici ve finansörü birdir; sömürü sermayesi. Yani, baba deyince ABD’deki 200 İsrail kökenli aileden oluşan, Doları ellerinde bulunduran sömürü sermayesidir; onların başkanlarıdır. İşte burada kastedilen, dünyada silahlı karışıklıkları çıkaran CIA ve MAFYA’nın başı, sömürü sermayesinin başıdır.
TEBBE: Pişti demektir. Saklamak için kurutmaktır. III. bin yılın başlarında etkisiz hâle gelecekler. Artık mafya veya CIA hükmedemeyecekler, Mafya da CIA da tarih olacaktır. Ama ölmeyecek, kurutulmuş olarak kalacaklardır. Ne zaman ki mü’minler tekrar gevşer, bugünkü gibi gaflet ve dalâlette olursa, mikropların ortaya çıktığı gibi onlar tekrar ortaya çıkacak ve yine görevlerini yapacaklardır. Onun için ‘TEBBE’ diyor ‘MÂTE’ veya ‘HELEKE’ demiyor.
YESLÂ: Pişirtilecek yani kurutulacak. Yakında, III. bin yılın başlarında.
NÂREN: Ateşte, ateşle, savaşla. Yani, yakında ateşli savaşlarla bunlar kuruyup saklanmış olacaklardır. Bugün zaten gerçekleşmektedir. Mafya güçlenmiş, CIA ile ve diğer MAFYA’lar arasında işbirliği ortaya çıkmıştır. Sermaye patronu dinlenmemektedir. Çünkü kendi kendilerine finanse olacak seviyeye gelmişlerdir. Artık bunlar kanserli hücreler olmaya başlamıştır. Mafyanın tasfiyesine başlanmıştır. Gelecekte gizli örgütlerin de tasfiyesine başlanacaktır. Zaten eski etkileri kalmamıştır. Demokrasi geliştikçe gizli güçler sinecektir.
İMRAA: Karısı, bugünkü masonlardır. Masonlar, CIA’dan da Mafyadan da uzaktadırlar. Doğrudan ilişkileri yoktur. Ama sömürü sermayesinin desteği, dünya temsilcileridir. Bu da kuruyup saklanacaktır. Nitekim masonların etkinlikleri azalmaya başlamıştır. Sömürü sermayesi Rotari gibi kulüplerle alt kuruluş oluşturdu. Bilderberg de üst kuruluş oluşturdu. Bu gibi gelişmeler onların etkilerini yok ediyor. Çünkü onlar da bağımsız olmaya başladı ve onların halk üzerindeki etkinlikleri zayıfladı.
HAMAL: Taşıyan demektir. Dünyadan aldıkları hammaddeleri Avrupa’ya taşımışlar, onlardan aldıklarıı mamul maddeleri dünyaya pazarlamışlardır. Böylece dünya pazar, Avrupa da fabrika olmuştur. Buradan elde edilen gelirle dünyanın ateşli savaşları ve terör ile anarşiyi idare etmişlerdir.
HATAB: Odun demek, enerji demektir. Enerji savaşlarını bilmekteyiz. Aynı zamanda hammadde demektir. Masonların işi dünyadan merkeze onları taşımak, mamul maddeleri de merkezden dünyaya taşımak olmuştur.
“HATAB” burada marife gelmiştir. Çünkü bunlar yeraltı faaliyetleriyle yapılmıyor. Bilinen ve görünen faaliyetlerdir.
CIYD: Ciyd, “CEYD” kelimesi ve “CEVAD” kelimesi ile akrabadır. Bu da varlıktır, servettir. Sermayesinde demektir. Masonların iş hayatlarındaki kazançları da anlamı çıkar.
HABL: İp demektir. Yani masonların sermayeleriyle örülmüş ağlardır. İple merkeze bağlıdırlar. Ağabey leheb tarafından yönetilmektedir.
MESED: Lifler demektir. “FESAD” kelimesi de buradan gelmektedir. Varlıklarında fesat ipi vardır anlamı çıkar.
İşte sizlere Tebbet Sûresi’ni çağımızın olaylarını açıklamak için yorumladım.
Siz de başka türlü yorumlayabilirsiniz, ama çağımızı anlatmalıdır.
Sömürü sermayesinin bir gecelik ömrü vardır. Karşılıksız olan dolar bir gecede sıfırlanır. Çin dese ki, ‘ben dolarla değil kendi paramla alışveriş yapacağım’; İslâm âlemi de ‘biz altına kota edilmiş para ile alışveriş yapacağız’ deyiverse, o gece doların işi biter.
CIA ve MAFYA o dolarlara dayanarak dünyayı aleve vermektedir. Yani, “hablun min mesed” dolardır. Mesed içi boş ve karşılıksız olarak anlaşılabilir.
Sermaye eğer bu ateşte pişmek istemiyorsa;
- Faizli düzeni terk etmelidir.
- Karşılıksız parayı terk etmelidir.
- Tekeli terk etmeli; yani çoklu sermayeye geçmelidir.
- Mafyayı tasfiye etmeli, gizli örgütleri de tasfiye etmelidir.
- Gümrükleri ve vizeleri sona erdirmelidir.
Not: www.akevler.org’dan diğer çalışmalarımıza da ulaşabilirsiniz.
Yük.Müh.SÜLEYMANKARAGÜLLE
AKEVLERKooperatifleriKurucularından
ADİL DÜZEN Çalışanlarından
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL