EKONOMİ ve DOKTRİNLER
Süleyman Karagülle
638 Okunma
20.Ders SERMAYE DENGESİ:

20.Ders

 

               SERMAYE DENGESİ:

 

               Gelir vergisi, karın devlet ile tüccar arasında paylaşılmasıdır. Diğer bir ifade ile sermaye sahibine daima bir kar imkanı tanımaktadır. Faizli sistemde bu zorunludur. Tüccar faizden daha fazla, iki mislinden fazla kar yapamıyorsa parayı bankaya yatırır ve ticari hayattan sermayeyi çeker. Ticari hayattan sermayenin çekilmesi iş hayatını felce uğratır. Lüks eşya üretimi ve yatırım faaliyetleri hızlanır, sınıflar oluşur ve çatışmalar başlar. Dolayısıyle tüccara büyük bir kar tanımak gerekir. Gelir vergisi oranını müteraki sistemle artırmış olmak bir anlamsızdır.

               Gelir vergisi sermayenin yüzdesi olarak ifade edilirse azalan verim kanunundan dolayı vergi oranı yaklaşık olarak sabit kalır.

               Diğer taraftan müteraki vergi sisteminde ise bu yüzde vergi sermaye ile kademe kademe artmaktadır. Bunu da;

               Yüzde Vergisi = Sabite Yüzde Kar ile ifade edebiliriz.

 

               Her iki halde de kar ilanihaye devam eder ve sermayenin üst sınırı yoktur. Eğer gelir vergisi yerine, sermaye vergisi sistemi uygulanırsa yüzde karın nisaptan sonra sermayenin artması ile yüzde karın azalacağı gerçeği göz önüne getirilirse kar % 2,5 olduğu zaman sermaye karının duracağı ortaya çıkar. Eğer sermaye bu miktardan fazla ise verdiği vergi karından daha fazla olacağından her yıl zarar edecek ve azami sermayeye inmiş olacaktır. Eğer sermayesi azsa her yıl karından dolayı çoğalacak ve yine azami sınıra varacaktır. Böylece sermayenin kritik bir yerini bulacak ve orada kararlı bir hal ortaya çıkacaktır.

               Bu azami sermaye dediğimiz yer ise malın cinsine, muhitin şartlarına ve en önemli olarak tüccarın kabiliyetine göre teessüs edecektir. Bizim de istediğimiz bundan başka birşey değildir. Bu sayede sermayelerin dağılışı, sermaye miktarları, tüccarların kabiliyetleri hep ortaya çıkacak, sermaye topluluğun ve ekonominin en çok yararlanabileceği yerlerde oturmuş olacaktır.

 

GÖRÜŞLER

 

               LİBERALİST: Devlet vergiyi tüccardan almamalıdır. Çünkü ticarette üretim ve tüketim yok, milli gelirde bir artış görülmüyor. Vergi üretilirken alınmalıdır.

               SOSYALİST: Vergi herkesten kazancına göre alınmalıdır. Fazla geliri olanlar, artan kar oranında vergi ödemelidirler.

               KAPİTALİST: Vergi kazanca göre ve yüzde olarak ödenmelidir. Kazanç dışında sabit sermayeden vergi alınmamalıdır. Müteraki sistem uygundur.

               KOMÜNİST: İnsanlar malı ihtiyaçları kadar kullanmalı, artanın tamamı kamunun olmalıdır. Vergi böylece ödenmiş olur.

               TEŞEBBÜSÇÜ: Vergi tüketilen mallardan alınmalıdır.

               DEVLETÇİ: Devlet hem gelirlerden hem de gayri menkullerden vergi almalıdır.

               Doktrinler verginin gelir ve gider oranına göre alınması hususunda ittifak etmekte, sadece kaynağında ihitilafa düşmektedirler.

               ADİL DÜZEN: Pazarda yani ticari sahada vergi sermayeden alınmalıdır ve oran sabit olarak %2,5 olmalıdır. Bu oran hükümetlerce değiştirilmemelidir.

               Sorulması muhtemel bazı sualler ve cevapları:

               Soru- Her mal için ve her şartta sermayeden %2,5 almak ihtiyacı karşılar mı?

               Cevap- Sermaye aynı ekonomi çevresinde yüzde karları sabit olacak şekilde dağılır. Zira eğer daha fazla yüzde kar getiren bir yer varsa sermaye derhal oraya kaymaya başlar. Artan sermayenin yüzde karı düşeceğinden derhal ortalama kara döner. Bu, düşük yüzde kar için de geçerlidir. Sermaye oradan derhal kaçar. Bütün sermayelerde kar oranı aynı olduğuna göre ödeyecekleri vergi oranının da aynı olması en tabii sonucudur. Şartların değişmesi, o sahaya kayacak sermayeyi artıracak veya eksiltecektir, yoksa kar yüzdesinde bir değişme olmayacaktır. Binaenaleyh vergide de değişme olamaz.

               Soru - % 2,5 nasıl tayin edilmiştir ve her çağa uyar mı?

               Cevap- Sermaye vergisi yüzdesinin azalması azami sermayeleri arttırır, ticari hayatta daha fazla sermayenin bulunmasına sebep olur. Yüzde verginin çoğaltılması azami sermayenin düşmesine sebep olur ve dolayısıyla sermaye darlığı ortaya çıkar. Bu miktar acaba ne olmalıdır? Onluk sistem kullanıldığında göre esas verginin onda bir olması gerekir. Ağırlaştırıcı sebeple bu beşte bir olabilir. Hafifletici sebeple yirmide veya kırkta bir olabilir.

               Esas vergi zirai gelir vergisidir. Arazi sınırlı olup bir şahsın mülkiyetine verildiği için vergi ödemekle yükümlüdür. Madenlerde ise ayrıca bir de tükenme sçz konusu olduğundan kamunun hakkı daha fazladır, dolayısıyla beşte birdir. Hayvanla sulanan tarlaların zorlukları fazla olduğu için bunda da hafifleme oluyor ve vergi yirmide bire düşüyor. Ticaret mallarında ise ticaret hacmi sabit olduğu için vergiye tabidir. Bu saha herkese açık olduğu için vergi oranı yarıya düşer ve yirmide bir olur. Ayrıca yukarıda anlatılan zaruretlerden dolayı sermayeden vergi alınmak mecburiyeti olduğu için tekrar yarılanır ve kırkta bire düşer.