biyografim-ben kimim
Süleyman Karagülle
1842 Okunma
SÜLEYMAN KARAGÜLLE KİMDİR-3

        SÜLEYMAN KARAGÜLLE - ÖZGEÇMİŞ

Babam Karagülle oğlu Karaali, oğlu Salih, oğlu Dursun, oğlu Numan’ın oğludur. Annem Ustaali oğlu Ömer’in Kızı Hacer’dir. Kendim 1928 yılında Artvin’in Borçka’ya bağlı Camili Bucağı’nın Maral Köyü’nde Cöryet Mahallesi’nde doğmuşum. Kadim soyadımız Tsivaridze’dir. Ana dilim Acarların  Konuştuğu Gürcücedir.

İlk medeniyeti Mezopotamya’daki Türkler kurmuşlardır. Bunlar Kafkasya’dan göç etmiş kavimdir. Kafkas dilleri karma dildir. Türkler Müslümanlığı kabul edince Slavlar da kendilerini korumak için Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Diğer Orta Asya ve Doğu Avrupa ırkları da ya Hıristiyanlığı kabul ederek birbirleri ile evlenmişler ve Slavlaşmışlar ya da Müslümanlığı kabul ederek Türkleşmişlerdir. Dillerini korusalar bile ırklarını ve kültürlerini koruyamamışlardır. Buradaki bütün Müslüman halk kendilerini Türklerle aynı halktan sayar. Bundan dolayıdır ki Türkler bir taraftan batılılara, diğer taraftan da doğululara benzemektedir.

Gürcüce dilinde erkeklik dişilik yoktur. Harf-i tarif yoktur. Cümle kuruluşu ve tamlamaları tamamen Türk diline benzeri. Birçok kelimeler Gürcüceden Türkçeye geçmiştir. Türkçe Gürcüceden evrimleşerek oluşmuş bir dile benzemektedir. Düşmemek/ daiveba, klavi/ kol, tavi/ tepe gibi birçok kelimeler birbirine akrabadır.

Gürcülerin çok tanrılı dine hizmet ettiklerine dair hiçbir iz yoktur. Tanrının adı “ğmerti”dir. “Ğme” ve “ğma” kapalı, görünmez anlamlarında olup tanrının hiçbir şeye benzememesi ilkesi adına kaynak olmuştur. “Ğemrti gamçeneli/ yaratıcı tanrı, ğmerto batono/ rab tanrı anlamlarına gelir.

Dedem Erzurum’da okumuş bir köy hocası idi. Babam İstanbul’da okumuş bir hoca hocasıdır. Ayrıca Camili’de 6 yıla yakın seçilmiş olarak bucak müdürlüğü yapmıştır. İstiklâl Savaşı’na çete organize ederek katılmıştır. Plebisitlerle çok namüsait şartlar olmakla beraber Türkiye tarafını desteklemiştir.

Ben İlkokulu bitirince maddi açıdan çok dar durumda idik. Ayrıca dinsizlik moda olmuştu. Babama okuyup okumama meselesini sordum. “Okursan kâfir olursun, okumazsan cahil olursun; ikisi birdir. Kendin seç!” dedi. Okumayı seçtim ve çok sıkıntılı hâlimizde beni destekledi. Babam inançlı bir kişiydi. Ancak aynı zamanda son derece yenilikçi bir kimseydi. Beni çok küçük yaştan itibaren özel olarak okuttu, Arap ve Türk alfabesini öğretti. O benden 63 yaş büyüktü. O bana İslâmî ilimleri öğretiyor, ben de ona okulda okuduklarımı aktarıyordum. Hemen her gece aramızda yüksek sesli tartışmalar olurdu. İlmi tartışmalar dışında ben babama çok saygılı idim. Kendisinin yanında kardeşlerimle bile yüksek sesle konuşamazdım. İlme ne kadar saygısı var idiyse küfre de o kadar buğzu vardı. Mustafa Kemal’in yaptıklarını kritik eder, bunların siyasi olduğunu söylerdi. Ama asla düşmanlığı yoktu. Ölüm haberine çok üzülmüştü. Buna karşılık ben çocukken bir hasır şapka almıştım. Şapkayı küfür alameti kabul ederdi. Elini bile sürmeden sopa ile tutarak şapkayı gübreliğe atmıştı. Çünkü şapkanın ilmi bir izahı yoktu.

Beş sınıflı ilkokulu bir buçuk saatlik yolu yaya giderek okudum. Okulumuz tek öğretmenli idi. Öğretmenler orta okul mezunu veya liseden terk vekil öğretmenlerdi. Bana çok saygı gösterdiler. Kişilik tanıdılar. Mümessil yaptılar. Ben hiçbir arkadaşı öğretmene şikayet etmedim. Ama bütün arkadaşlarım da bana saygı gösterip disiplini bozmuyorlardı. Oto kontrol oluşturdum. Babam benim bütün hayatımda öğretmenimdir. İlkokulda bana en çok önem veren öğretmen Hikmet Gündüz idi. Ortaokulda da öğretmenlerimden çok şeyler öğrendim. Ahmet Özel ve Enver Erdem adında iki öğretmenim vardı. Benimle çok ilgilendiler. Laboratuar anahtarı bende idi. Atölye anahtarı bende idi. Deneme ve çalışma zevkini oradan aldım. Lisede matematik hocalarım, sosyoloji ve psikoloji hocalarımla arkadaş gibiydik. İmtihanda yedi alsam bile karneme on vermişlerdir. Yöneticilerle aram hiç iyi değildi. Cahil biri lise müdürü idi. Gereksiz yere beni dövmüştü. Onu öldürmeyi planlamıştım. Cahillik dönemimde iki kişiyi öldürmeyi aklıma koymuştum. Diğeri de İbrahim Deriner’di. Sonraları İslâmiyet’in verdiği bilgilerle savaş dışı kişiyi şahsen öldürmenin ancak devlete ait olduğunu öğrendim. Bu nevi fikirlerimi üniversiteden sonra hiç düşünmedim.

Üniversitedeki hocalarım benimle hiç ilgilenmediler. Bir Yahudi Hocam vardı, Horninger. O benim resimlerimi bizzat gelerek kendisi düzeltirdi.

Mahalle arkadaşlarım arasında Muzaffer ve Yusuf Arslan ile çok oynardık. Şükrü Tekin ve Zekeriya Zengin de arkadaşlarımız arasında idi.

İlkokulda beş kişilik çetemiz vardı: Şükrü Özdemir, Cezair İpey, İzzet Genç, Yusuf Arslan ve ben. Özbek Öztop (İmamoğlu) ve Servet Güner de yakın arkadaşlarımdı. Zekeriya Eten ve Sami İrem de benim güç arkadaşlarımdı. Beni onlar korururdu. Perihan Paker ve Zeliha Ertürk, babamın dostlarının kızları arkadaşlarımızdı. Orta Okulda Özbek Öztop, Asım Kırdar.