Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
1102 Okunma, 7 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com

 

25.11.2010

 

Televizyonda Başbakan Erdoğan’ın Lübnan’da binlerce kişiye hitap ettiğini izlerken, kalabalığın arasına sızmış oldukları kesin olan İsrail ajanları veya muhbirlerinin neler hissettiklerini çok merak ettim. Herhalde İsrail yöneticilerinin Erdoğan’ı cepheden karşılarına almakla çok büyük bir hata yapmış olduklarını düşünmüşlerdir.
Her ne kadar bir-iki yıldır gitme fırsatı yaratamamış olsam da Ortadoğu’yu ve Lübnan’ı az buçuk tanırım. En azından, Lübnan’da böyle bir kalabalığa seslenebilecek yabancı ülke lideri sayısının hayli az olduğunu bilirim. Peki Erdoğan’ın Ortadoğu’da ve dün itibariyle Lübnan’da da varolduğunu gördüğümüz poülaritesini neye bağlamalı? Bu soruyu yalnızca Erdoğan’ın İslamcı bir geçmişi ve muhafazakâr bir yaşam tarzı olmasıyla cevaplamaya çalışanlar yanılırlar. Kuşkusuz İslam, Ortadoğu’da siyasetteki en etkili faktörlerden biridir ama tek değildir. Örneğin Ortadoğu’daki İslamcı hareketlerin hemen tümü söylemlerinde, Filistin sorunu başta olmak üzere Arap milliyetçiliğinin motiflerini de sıklıkla kullanırlar ve yer yer bunları öne çıkarırlar.
Dolayısıyla Erdoğan’ın dinsel kimliğine ek olarak, özellikle son yıllarda Filistin konusunda takındığı, birçok Arap liderini de sollayan radikal ve tavizsiz tavırların da onun Ortadoğu’daki popülaritesinde etkili olduğu açıktır. Tabii akla hemen Davos ve son olarak Mavi Marmara olayı geliyor. Ama bunun bir de öncesi var. O da 1 Mart 2003 günü TBMM’nin tezkereyi reddederek Türkiye’yi Irak’ın işgaline bulaştırmama kararıdır. Çarpıcı olan nokta şu: O tarihte siyasi yasaklı olan AKP Lideri, tezkerenin geçmesi için epey çaba sarf etmiş ama başarılı olamamıştı. Ama Meclis’in kararının Arap ve İslam dünyasının genelinde yarattığı büyük coşkunun aslan payını da yine kendisi aldı. Çünkü Batı’da “Arap sokağı” diye tanımlanan Arap kamuoyu Türkiye’deki siyasi denge hesaplarını bilmiyordu ve hoşlarına giden her iyi şeyde olduğu gibi, bunda da Erdoğan’ın olumlu anlamda başrolde olduğunu düşündüler.

Türkiye’nin Batılı kimliği

Erdoğan’ın Ortadoğu’da namının yürümesine, İslami kimliği ve İsrail ile ABD’ye kafa tutabiliyor olmasının dışında bir nokta daha katkıda bulunuyor; hatta bu sonuncu hususun belirleyici olduğunu bile ileri sürebiliriz. O da Türkiye’nin, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte yüzünün Batı’ya dönük olması ve kendine hedef olarak Batı uygarlığını yakalamayı koymuş olmasıdır. Çünkü Arap dünyasında sivil toplum da, bütün endişe, korku ve öfkesine rağmen bir şekilde Batılılaşmak, Batı’ya eklemlenmek istemektedir. Ama bunu yaparken kendi değerlerini de korumanın derdindedir.

“Türkiye Erdoğan’dan önce de böyleydi, ne var bunda!” diye itiraz edenler olacaktır. Doğru, ancak Arap sokağı, zaten tarihsel nedenlerle mesafeli baktığı Türkiye’nin “aşırı Batılı” olduğunu düşünmekteydi. Diğer bir deyişle Arap kamuoyunun önemli bir bölümü…



Devamı için TIKLAYINIZ.

 

Yorum:

Kabul Edelim:Paranoyağız

"Bayram değil, seyran değil eniştem beni neden öptü?" misali bir kuşkuculuktur almış başını gidiyor. Bilinçaltı der ki (aslında yıllardır üzerimizde oluşturulan kendini aşağı, aciz, kapana kısılmış hissetme psikolojisinin etkin sesi der ki) :

“Bak aslanım, medya kartelin elindedir ve kartelin kime çalıştığı malumdur, malum değilse bile bize çalışmadığı malumdur. O yüzden o iyi birini övmez, överse o kimse iyi olamaz. Durum böyleyken Müslümanlar bir yerlere gelemez hep 2.  sınuf Z grubu seviyesindedirler. Eğer iyi olarak bilinen biri övülüyorsa o zaten çoktan malum tarafa geçmiştir, artık giden gitti kalan sağlar bizimdir.”

İşte psikoloji bu kadar güçlü bir şey ki, gözün gördüğünü, kulağın duyduğunu algılatmaz adama. Zaten kompleksli olan bir halka bir de Ergenekon darbesi vurulursa, ister istemez kuşkucu olacak, yapacak bir şey yok. Önemli olan bunun saflıktan sıyrılacak dozda olmasıdır. Yani aşırı kuşkuculuğun komplo teorisyenliğinden bir farkı yok demek istiyorum.

Erdoğan’ın durumu da böyledir. Adam bir süredir Türkiye ve dünya basınında pozitif haberlerle yer alıyor ve iyice alkış toplayıp beğeni kazanıyor.  Tutup da ileri geri iddialarla çamur atmak, karalamaya çalışmak veya en basitinden şüphe duymak niye? Ne yani olamaz mı, bir Türk lider prestijli bir duruş sergileyemez mi? Her şeyin altında bir şey mi aramak lazım?

Bütün paranoyakça varsayımları bir an olsun kabul edelim ve bunun malum tarafın tezgahı olduğunu ve Erdoğan’ın da oltaya geldiğini varsayalım, ne olacak? İşler istedikleri gibi gitmezse ne yapacaklar, geçmişi mi resetleyecekler yoksa insanların kafalarındaki algıyı mı değiştirecekler? İsteyen istediği gibi yapsın. Gerçek er ya da geç ortaya çıkar, hem de tasarlayanların hiç ummadıkları bir vakitte ve hiç ummadıkları bir şekilde. Biraz da Allah’ın mekrine güvenmek gerekmez mi?

Bizim için A Başkan’ın veya B Hoca’nın şahsi profillerinin ne önemi olabilir ki? Etiketi bir tarafa bırakırsak ne yaptığıyla ilgilenmeliyiz, yoksa aslında yapmak istediklerinin veya yapmak üzere görevlendirildiklerinin, dahası o işin tek ehli olduklarının gölgede bir önemi yoktur. Zaman işliyor ve insan maalesef ki zarardadır.

 

 

Tayibet Erzen


YorumcuYorum
Cüneyt Özcan
29.11.2010
07:07

"Prestijli duruş" ama kimin nezdinde neye göre prestijli? Sadece içi boş bir duruş için sürekli yaptıklarıyla söylediklerinin tutmamasıysa maksat emin olunmalı ki; prestijli bir duruş sergilememek Hakkın gereğidir.

Tayibet Erzen
29.11.2010
07:38

Mesele prestijin hak olup olmamasında değil, mesele yapılana bakmadan yapan üzerinden sonuca varıp mahkum etmededir. Yoksa sorgulamaya kalksak Hak manada prestiji sergileyen tek bir siyasetçi adını bile zikredebileceğimizden şüpheliyim.

Cüneyt Özcan
01.12.2010
11:17

Evet tayibet hanıma tamamen katılıyorum. Yapılanlar bir bütün olarak bizim değerlendirme kıstasımız olmalı. Mesela birisi İsrail’e yağıp gürleyip el altından onu destekliyorsa, anlaşmalar yapıp onu koruyorsa, burda söylemleri değil yapılanları dikkate almalıyız. Aynı şekilde mesela birisi Aydın Doğan’a yağıp gürlüyor ve Doğan Holding kârını 4e 8e katlıyorsa burda durup doğru olanın ne olduğunu yapılanlara göre düşünme ve tartma insanlığa verilen akıl melekesinin gereğidir. Bu tip tenakuzlarla karşılaştığında da gözü olup ta göremeyen ve kulağı olup ta duyamayan akıllar hariç, halis, her sözü dinleyip en doğrusuna uyan akıl bu durumu teşhis edebilecektir.

Tayibet Erzen
02.12.2010
06:06

Yani demek istiyorsunuz ki aklı selim ve basireti açık her insanın yapması gerektiği gibi yapmalıyız, kişi kim olursa olsun yaptığını süzgeçten geçirmeli, eleştirebilmeli ve yapılanda hikmetler aramayıp, mazeretler uydurmamalıyız?

Cüneyt Özcan
02.12.2010
06:26

Evet, ama süzgeçten geçirme işlemi ve hikmet arama işlemini birbirine karıştırmamaya dikkat edilmelidir.

Tayibet Erzen
02.12.2010
09:09

Bu şu anlama mı gelir: Süzgeçten geçireceğiz ancak alta düşecek gibi olursa tutup üste çekeceğiz?

Cüneyt Özcan
02.12.2010
11:23

Ne münasebet anlayamadım Tayibet hanım?

Ben şunu size şöyle söyliyim; yapılanla insanın geçmişinin uyumluluğu burda devreye girer. İnsan tüm hayatı boyunca bulunduğu tavır ve haraketlerden farklı bir eylem ortaya koyuyorsa bu aşamada hikmet arama devreye girebilir. Yani olayın arka planı araştırılarak hükme varılmalıdır. Ancak insan devam edegelen davranışlarına devam ediyorsa bu durumda bu hareket süzgeçten geçirilir geçmişinde yaptığı benzer davranışlar akabinde ne gibi durum ve hareketlere gidildiği ve nasıl sonuçlara sebebiyet verdiği tesbit edilerek ona karşı önlem alınır. Tabi bu durumda elde bulunan eski malumatın da doğru bir şekilde analiz edilmiş olması da önem taşır.





Sayı: 77 | Tarih: 28.11.2010
Ahmet Hakan
Adnan Hoca’nın da hedefi olmuşum
2053 Okunma
13 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Aykırı bir senaryo
1228 Okunma
9 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Asıl Kölelik Şehevî Çıplaklıktır
1106 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Erdoğan Lübnan’da niye bu kadar popüler?
1102 Okunma
7 Yorum
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Hayvana Eziyet Dinde Var mı?
1088 Okunma
Vahap Alma
Fehmi Koru
Kim kalır ayakta
1074 Okunma
Ahmet Kirtekin
Zülfü Livaneli
Erbakan, Ecevit ve ölüm oruçlarının arka planı
1072 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Altan
GENERALLER
1025 Okunma
Özer Ataç
Ebubekir Sifil
Dayanışma ve Harcamanın Müslümancası
1005 Okunma
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler