Başörtüsü
1047 Okunma, 0 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

 

BAŞÖRTÜSÜ

 

Bir önceki yazıda zikrettiğim sorulardan ikincisi başörtüsü meselesinde yaşadığımız bir ikilemi dile getiriyordu: Eşinize bayan doktor arıyorsunuz. Kızlarımız başlarını açıp okumazsa bayan doktoru nereden bulacaksınız?

Ölüm ile sıtma arasında tercihe zorlanmak... Buna mecbur muyuz? Sorunun yanlış sorulmasına itiraz etmediğimiz takdirde evet.

Peki sorunun "doğrusu" ne?

Türkiye'de başörtülü doktor bulmak, Tıp Fakültesi'ne giden kızlarımızın başlarını açmalarına mı bağlıdır? Bunun başkaca mümkünü yok mudur?

Bana kalırsa bu noktada başörtüsü gibi bir gündemi bulunan müslümanlar bir "samimiyet sınavı"ndan geçiyor.

Her şeyden önce yurt içinde kız öğrencilerin başörtülü olarak okullara gidebilmesi konusunda herkes elinden geleni, üstüne düşeni yapmış mıdır? Mahşer günü bu zulmün ortadan kaldırılması için ne yaptığımız sorulduğunda kendimizi kurtaracak bir cevabımız varsa diyeceğim yok.

Acaba bu kardeşlerimiz mesela –az sayıdaki benzerleri gibi– yurt dışında okuma imkânına kavuşturulamaz mıydı? Pek çoğunun bu kapıyı zorladığını, ancak teessür ve inkisarla yüz-geri olduğunu biliyoruz.

Türkiye'de başörtüsü meselesi ile hangi seviyeden olursa olsun ilgili bulunanların kümülatif etki yapacak irade birlikteliği onlara bu kapıyı açmak için fazlasıyla yeterli olacaktı. Bu yolda hiç adım atılmadı. Bu imkân potansiyel olarak halen mevcut; ama problem tavsamaya terk edildiği için artık "görmüyor gibi" yapıyoruz.

Abdi İpekçi'de direnen "Başörtüsüne özgürlük yürüyüşçüleri"ne ne oldu? Başörtüsünü "teferruat" sayanlar nezdinde zaten birer "fitneci" idiler; iyi ki sesleri kesildi değil mi?!!

Okumak mı istiyorsun? Fitne çıkarmaya (!) lüzum yok; açarsın başını, paşa paşa gidersin okuluna!

Bu kadar basit, bu kadar ucuz ve bu kadar "pespaye".

Her dayatmada bir adım gerilemek bize nereden mirastır? Bu tavrın sosyo-kültürel genetiğini nerede aramalıyız?

"Osmanlı'da muhalefet anlayışı gelişmemiştir" diyenler haklıysa Mustafa Sabri Efendi, Muhammed Zahid el-Kevserî, Bediüzzaman Said Nursi, Ömer Ziyaeddin Dağıstanî, Ahıskalı Ali Haydar Efendi, Abdülhakîm Arvasî, Ermenekli Mustafa Safvet Efendi, Süleyman Hilmi Tunahan, Ömer Nasuhi Bilmen... ve benzeri "muhalif"leri "hıyanet"le mi suçlamalı?...

Başörtüsü bir "izzet" meselesidir ve "izzet", özgürlük dilenerek kazanılan bir "şey" değildir. Dilenme mevkiinde "izzet"ten söz edilmesi abestir

 

Yorum:

Başörtüsü ve Samimiyet

Bugünlerde gündemin baş köşesini kaplayan başörtüsü sorununun çözümünde esas olan bu işin gerçekten çözülmesini istemek ve bu hususta samimi adımlar atmaktan geçmektedir. Her seçim öncesi gündemimize oturtulan bu konunun yıllardır çözülememesi insanın aklına başörtüsünün partiler tarafından seçim malzemesi olarak kullanıldığını getiriyor. AKP,MHP ile beraber bir tarafta CHP ‘ de diğer tarafta çözüm için çalışmak yerine çözmeme üzerine çatışarak oy devşirme mücadelesi içindeler maalesef. Samimiyetle olayın üzerine gidilmesi mağdur olmuş binlerce kardeşimizin sıkıntılarının giderilmesi bizlerin en büyük arzularından birisidir. Aşağıdaki malum hikaye samimiyetin ve samimiyetle hareket etmenin başarı için önemini vurgulama adına önemli bir ders vermektedir.

Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah'a karşı kulluk" vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca ip bağlarlar, ondan meded beklerlerdi.

Oduncu, bir gün: «Şunların Allah’a şirk koştukları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi Allah'a isyandan kurtarmış olurum» diye düşünerek Allah rızası için ağacı kesmeye karar verdi.

Dağa doğru giderken karşısına acaip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu. Oduncu:

- Halkın Allah dışında yardımını umduğu Allah'a şirk koşmalarına sebep olan ağacı kesmeye gidiyorum, dedi. Adam, oduncuya:

- Ben şeytanım... O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmıştı.

Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini boğazına dayadı.

Şeytan zahide:

- Ey zahid, sen beni öldüremezsin. Allah bana kıyamete kadar müsaade etmiştir. Fakat gel o ağacı kesme, seninle anlaşalım. Ben sana her gün bir altın vereyim, sen de ağacı kesmekten vazgeç. Hem el ağaca tapıyormuş, günah işliyormuş senin neyine gerek, altınını al işine bak, dedi.

Adam şeytanı bırakmıştı. Şeytan adama, akşam yatıp sabahleyin yastığının altına bakmasını söyledi ve anlaşarak ayrıldılar.

Adam ağacı kesmekten vazgeçip, evine dönmüştü.. Akşam yatıp sabahleyin yastığının altına baktığında, altını gördü. Memnun olmuştu, ikinci gün oldu. Fakat bu sefer şeytan altını koymamıştı. Adam kızıp baltasını aldığı gibi dağa ağacı kesmeye gitti. Fakat yolda yine şeytanla karşılaştılar. Adam şeytana iyice kızmıştı. Görünce:

- Seni sahtekâr seni, kandırdın değilmi beni?., diyerek üzerine hücum etti.

Fakat evvelkinin tam tersine bu sefer şeytan adamı tuttuğu gibi altına aldı. Adam şaşırmıştı. Bu nasıl hâl der gibi şeytanın yüzüne bakıyordu. Şeytan:

- Hayret ettin değil mi? Niçin bana yenildiğinin sebebini söyleyeyim: Dün sen Allah rızası için ağacı kesmeye gidiyordun. Seni değil ben, dünyadaki bütün şeytanlar bir araya gelsek yine yenemezdik. Lâkin şimdi Allah rızası için değil de, sana altını vermediğim için kızdığından gidiyorsun, işte o yüzden bana mağlup oldun ve sana ağacı kesmen için müsaade etmeyeceğim, dedi.

 

Allah , iktidarını, ilmini ve malını  nefsi için kullanmaktan hepimizi alıkoysun.

 

Zafer Kafkas






Sayı: 72 | Tarih: 24.10.2010
Zülfü Livaneli
Akıl, vicdan ve sağduyu üzerine
1233 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Cübbeli Ahmet Hoca günümüzün Müslüm Gündüz’ü mü?
1183 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Hakan
Feminist türbanlıdan Başbakan'a ders
1149 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Bütün Kavimlerin Mensuplarına AÇIK MEKTUP
1126 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
Başörtüsü
1047 Okunma
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
Muhalefetin geleceği
1008 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Fikret Bila
HENÜZ KARAR VERMEDİM
974 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir