O soru bana sorulsaydı
1271 Okunma, 0 Yorum
Ertuğrul Özkök - Hürriyet
Süleyman Akdemir

Ertuğrul ÖZKÖK


O soru bana sorulsaydı


GEÇEN gün CNNTürk’te Ayşenur Arslan, Hürriyet’in Yayın Koordinatörü Fikret Ercan’a sordu:

"Hürriyet, Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu haberlerine niye fazla girmiyor?"

Fikret Ercan, her zamanki sakin haliyle tavrımızı çok güzel anlattı.

Bu soru bana sorulsaydı acaba nasıl cevap verirdim, Fikret kadar sakin cevap verebilir miydim diye düşündüm.

Bugünlerde biri bana bu soruyu sorsa, biraz kinayeli biçimde, karşı bir soru ile cevap verirdim:

"Bu haberleri nasıl vermemizi isterdiniz?"

* * *

Soruya karşı başka bir soru.

Tabii ikinci soru üçüncüsünü getirecek.

"Nasıl yani?"

"Yani şöyle. HSYK haberlerini şöyle mi vermeliyiz: Bazı üyeler Ergenekoncular, savcıları görevden uzaklaştırmaya çalışıyor."

Veya şöyle mi?

"Hükümet, HSYK üyelerine baskı yaparak, kendine yakın gördüğü bazı hákim ve savcıları yerinde tutmaya çalışıyor."

Bu haberlerden hangisi hoşunuza giderdi?

Birincisi mi, yoksa ikincisi mi?

Ben kendi düşüncemi söyleyeyim.

Her ikisi de hoşuma gitmezdi.

Çünkü birincisi, "kendini, Ergenekon davasının savcıları olarak görenlerin" hoşuna gidecek türden bir haber olurdu.

İkincisi ise "kendini Ergenekon sanıklarının avukatı" olarak görenlerin.

Oysa ben ne savcıyım ne de avukat.

* * *

Şimdi gelelim bu haberlerin üzerine neden iştiyakla atlamadığımıza.

Çünkü yargıya bakan muhabirlerimiz, içerde ne olup bittiğini tam olarak anlayabilmiş durumda değil.

Hükümete yakın basında ilk günlerde verilen haberlerin kaynağına baktığım zaman ilginç bir şey dikkatimi çekti.

Bu haberleri daha çok yargı muhabirleri değil, AKP’ye bakan muhabirler veriyordu.

Demek ki bu haberler AKP kanadından geliyordu.

Bu konuda benim tarafım nedir diye sorarsanız ben her iki tutumu da çok yanlış ve yargıya zarar verecek zihniyetler olarak görüyorum.

Eğer Ergenekon savcıları belli bir amaçla görevlerinden alınmak isteniyorsa bu çok yanlıştır.

Ama bunun aksi de geçerli.

Eğer Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun hükümeti temsil eden iki üyesi, belli bir amaçla bu savcıları yerinde tutmak için müdahale ediyorsa o da fevkalade yanlıştır.

Ne yazık ki basında çıkan haberlerin çoğu, "Ergenekon savcısı" haline gelen gazetelerin tavrıydı.

Bu tavır, hükümetin durumunu da zora sokuyor.

Başbakan bu olayın başında Ergenekon için "Cesur savcılara ihtiyaç var" demişti.

Herkes kendi "davasına" cesur savcı aramaya başlarsa, başkaları için de aynı hak doğmaz mı?

O zaman birileri de çıkar "Deniz Feneri için cesur savcılar aranıyor" demeye başlar.

Bu tutum, "bağımsız yargı" kavramına sandığımızdan çok zarar verir.

Herkesin kendi savcısına, kendi hákimine güvendiği bir ülkede "bağımsız yargıdan" söz edebilir miyiz?

* * *

Ben Ergenekon davasının savcı ve hákimlerinin şu aşamada değiştirilmesini doğru bulmuyorum.

Çünkü bu karar, "kesin inançlı" kesimlerin eline büyük bir propaganda imkánı verecektir.

Ama bildiğim başka bir şey daha var.

Bu davanın ve soruşturmanın yürütülüşünde çok vahim insan hakları ihlallerine, hatta ideolojik sayılabilecek tutumlara tanık olduk.

Endişem şudur ki, bu hatalar ilerde, Ergenekon’da yargılanan gerçek çetecilerin bile işine yarayacaktır.

Bunu bir tarafa not edin, günü geldiğinde ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılacaktır.

O nedenle herkese tavsiyem şudur.

Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu üzerinden elinizi çekin.

 

Yorum:

 

Bu soru bana sorulsaydı, ben sistem bu sorunu üretiyor ve soruyu sordurtuyor, derdim. Yargı, kuvvetler dengesi içinde nihai çözümü belirleme bakımından çok önemli bir yere sahip. Siyaseti ve öneticileri belirlerken demokratiklik ilkesini vazgeçilmez kabul ediyoruz. Piyasa ekonomisini anlatırken “rekabet”i mutlaka gerekli görüyoruz. Ancak, yargı sistemi denilince neden seçimi ve demokratiklik ilkesini hiç düşünmüyoruz?

Gerçekten, asıl sorun atamaya dayanan tahkik sisteminde. Bu sistem polis devlet sisteminin korumasını üstelenen bürokrasi anlayışını getirdiği için hakimlerinden bürokrat olmaları ve bürokratik sistemle atanmaları gerekiyor. Öyle olunca mecburen böyle oluyor. Yargıyı arkasına almış olan diğerlerine karşı üstünlük ve avantaj sağlamış oluyor. İktidar yargı ile baş edemeyeceğini bildiğinden ve bu konuda acı tecrübelere sahip olduğundan   işi sıkı tutuyor ve Yargı mekanizması içinde iktidarı temsilen  sadece Bakan ve Müsteşar kaldığından özellikle kendi geleceğini tayin etmede kritik role sahip  davalardaki savcı v e hakimlerin yerinden oynatılmasına göz yummak istemiyor. Buna karşılık yargı, bir takım etkilerin altında belki de adaletin tecellisin göstermek için mücadele veriyor. BU konu şirazesinden çıkmış olduğundan artık tarafsız olan herkes her halükarda tereddüde düşmüş oluyor. İktidar tarafını tutmuş olsa yargı ve adalet kaybediyor, yargı tarafını tutsa ergenekon ve darbelerin başı boş kalıyor. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.  Yargı gücünün ne denli önemli olduğu taraflar arasındaki mücadelenin yansıması ile açıkça ortaya çıkıyor.

 

 Bu vesile ile taraflar arasındaki sistemin doğal bir şekilde meydana çıkardığı bu tartışmaları bir tarafa bırakarak nasıl bir yargı sistemi kurulması gerektiği konusunu tartışmaya devam edelim. Gerçekten de, bana sorarsanız bugün için Türkiye’de en önemli sorun ekonomiden de önce yargı sisteminde. Davalar yıllarca sürüyor ve sonunda bir karara bağlanıyor, arkadan temyiz safhası geliyor, bir o kadar da orada kalıyor. Karar onansa ona da razı olacaksınız, ancak bir de bozuldu mu artık bir daha seneler seneler koyabilirsiniz. Gecikme başlı başına bir sorun. Verilen kararların usule ve hukuka uygun olup olmadığı ayrı bir sorun ve hepsinden de önemlisi adaleti öne almış olan bir hukuk sisteminin var olup olmadığı ayrı başka bir sorun.

Yargı sisteminin çok ciddi reforma ihtiyacı var. Öncelikle yargı sistemine katılması gereken unsurları belirlemek gerekiyor.

Gelin yargı sisteminin nasıl olması gerektiği üzerinde biraz kafa yoralım. Öncelikle, yargılama yapan kişiler (hakimler) ile heyetler (mahkeme heyeti) seçimle gelebilirler mi?, böyle bir sistem olabilir mi? El cevap elbette olabilir. Nasıl mı? Tahkim sistemi ve hakemlerin tarafların seçimine dayanan hakemlerden oluşan hakem sistemi. Savcının hakimin yanında oturduğu bir sistemde eşitlik ve yargının ve hakimlerin tarafsızlığından ve bağımsızlığından kimse söz edemez. O halde sistem taa baştan hatalı kurulmaktadır. Konu üzerinde hakemler ve tahkim sistemi anlatılırken ileride durulacaktır.

Yargıda ikinci sorun soruşturmacılar aşamasında çıkmaktadır. Bu konuda Ülkenin  emniyetinden sorumlu İçişleri Bakanlığı aynı zamanda soruşturma işini de yürütmektedir. Bağımsız bir soruşturma sistemi kurulmadan yine bir takım suçlar örtülecek veya yine bir takım suçlar uydurulacaktır. Faili meçhuller ve suç tasnii alıp başını yürüyecektir. Demek ki, karar vermesi gereken hakimler (hakemler) kadar delillerin toplanması ve bir araya getirilerek değerlendirilmesini sağlayan soruşturma biriminin de ayrı bağımsız ve tarafsız olması gerekmektedir. Mahkeme veya yargı birimi önüne tasni (uydurularak) edilerek getirilmiş ve paketlenerek servis yapılmış bir dosyada bu kadar ağır yük hacmiyle nasıl işin içinden çıkacak? Soruşturmacıların nasıl olması gerektiği hususunda da zaman zaman açıklamalarda bulunacağız. Bu şekliyle soruşturmayı yürüten birimlerin durumu da aynı yargının durumu gibidir ve belki de daha da fecidir. Bu soruşturma yapması gereken kişilerle ilgili de  seçime ve rekabete dayalı sistemler kurulabilir.

Yargı sistemi içinde bir diğer önemli sorun bilirkişilik sisteminin çalışma şeklinden kaynaklanmaktadır. Bu konuda sistem kurma çabaları olmakla birlikte yeterli değildir. Esasen yargı büyük ölçüde bilirkişileri,n denetimine girmiştir. Mahkemece verilmesi ve yazılması gereken kararlın bilirkişi raporları içinde yer aldığı herkesin malumudur.  

Görülüyor ki, yargı sisteminin köklü sorunları var ve bu sorunlar sadece hakimler ve Savcılar Yüksek Kurlu ile ilgili ve sınırlı değil. Her gelen İktidar önce sorunu yer ve kadro sorunu olarak görüyor ve her türlü yatırımı ve kadroları doldurmaya çalışıyor, ancak yargının bir sisteme gereksinimi olduğunu ve sistem değişmedikçe sorunların üstesinden gelişemeyeceğini fark edemiyor.

Bizce temel sorun Kara Avrupasına dayalı tahkik sisteminde olup, çözüm tarafların hakemlerini seçerek yargılanabildikleri, soruşturmacıların tarafların isteği ve tercihi ile belirlenebildiği, yine bilirkişilerin taraflarca ilan edilmiş kişiler arasında seçilebileceği ve savcılarla avukatların iddia ve savunmanın eşit olduğu  tahkim sistemine  geçmektedir.

 

 

 

Süleyman Akdemir






Sayı: 7 | Tarih: 26.07.2009
Nazlı Ilıcak
Satılık kız!
2516 Okunma
6 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Şevket Eygi
Bazı Bid'atlar
1730 Okunma
13 Yorum
Hasan Koç
İskender Pala
Şiirimizin Târihî Yolculuğu
1567 Okunma
1 Yorum
Kadir Pürde
Fehmi Koru
Ruhban okulu ve ihl meselesi
1556 Okunma
10 Yorum
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Deyimlerin önemi
1525 Okunma
4 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Bir değişimin anatomisi
1405 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Kelime-i Tevhid, özgürlük ve güvenlik parolasıdır”
1356 Okunma
2 Yorum
Veysel İpekçi
Abdullah Büyük
Sosyal buhranlar ve ilahi teselli
1353 Okunma
Sedat Aksakal
Ruşen Çakır
Devlet kimi muhatap alacak?
1330 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Turan Alkan
Aşkımızın büsküvit tenekesi
1324 Okunma
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Parada neler oluyor?
1312 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Katsayı meselesi
1300 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Türker Alkan
Takdiri ilâhi ve teknoloji
1287 Okunma
Mehmet Seyyar
Ahmet Taşgetiren
İlginç bir mukayese
1285 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Mahir Kaynak
Yakışmıyor! Yakışmıyor!
1279 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Ertuğrul Özkök
O soru bana sorulsaydı
1271 Okunma
Süleyman Akdemir
Yılmaz Özdil
İmam hatip adaletsizliği
1268 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Fikret Bila
Suriye ile iki devlet, bir hükümet modeli
1260 Okunma
Harun Özdemir
Murat Bardakçı
İkoncan dediğin sereserpe yatamaz, boyluboyunca uz
1239 Okunma
Recep Yıldırım
Mümtazer Türköne
'Kürt sorunu'nu HSYK çözer
1204 Okunma
Arif Ersoy
Bekir Coşkun
Rock çocukları...
1176 Okunma
3 Yorum
Ersoy Kılıç
Mehmet Altan
İmam-Hatip'teki Papaz
1171 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Bekir Berat Özipek
Yargıtay kararları da temyiz edilir!
1153 Okunma
Bünyamin Demir
Cengiz Çandar
Kürtlerin “saklı” coğrafyasından...
1065 Okunma
1 Yorum
Ekrem Fildişi